Meditasyonun ve mindfulness adı verilen yöntemin öğrenme üzerine etkisinden daha önce de bahsetmiştik. Bu kez Harvard Medical School’dan nörobilimci Sara Lazar’ın bu konudaki bulgularından yola çıkarak, bu iki metodun beyin hücrelerine olan etkisinden bahsedeceğiz. Bu iki metot benzer yollardan giderek bir sonuca ulaştığı için zaman zaman birbirinin yerine kullanılabiliyor.

Meditasyonun, rahatlatıcı ve sakinleştirici etkisini artık herkes biliyor. Diğer taraftan mindfulness sayesinde kişilerin kendi zamanını ve duyguları üzerine kontrolü artıyor. Böylece, kendini tanımak ve kendinin farkında olmak, kişisel gelişimi en iyi şekilde tamamlamak için doğru adımları atmak mümkün hale geliyor.

Bilişsel süreci durdurarak beyninizi dinlendirin

Şaşırtıcı olan ise Sara Lazar’ın meditasyonun beyin hücrelerini değiştirecek kadar güçlü olduğuna dair bulguları. Mindful olduğumuz zamanlarda odağımızı nefesimize, içinde bulunduğumuz ana çekeriz ve bilişsel sürece kısa bir ara veririz. Böylece duyularımız daha aktif hale gelir.

Sara Lazar kendi araştırmasına nasıl başladığını şöyle anlatıyor: “İlk çalışmada, bir kontrol grubu ile uzun zamandır meditasyon kişileri inceledik. Uzun zamandır meditasyon yapan kişilerin insula ve duyu bölgelerinde, işitme ve duyu korteksinde artan miktarda gri maddeye sahip olduklarını tespit ettik,” ve devam ediyor; “ Ayrıca frontal kortekste daha fazla gri madde bulunduğunu gördük. Bu işler bellek ve yönetimsel karar verme ile alakalı kısım.

Normal şartlarda yaşımız ilerledikçe korteksimizde küçülme görülür. Yaşlandıkça bir şeyleri hatırlamamızı zorlaştıran şey de budur. Ancak 50 yaşındaki meditasyon yapan kişilerin, tıpkı 25 yaşındakilerle aynı miktarda gri maddeye sahip olduğu görülüyor.

Meditasyon ve mindfulness pratikte nasıl bir fark yaratır?

Uzun zamandır bu konu üzerine çalışan ve kendisi de 20 yıldır meditasyon yapan Lazar; “Mindfulness tıpkı egzersiz gibi. Gerçekten zihinsel bir egzersiz biçimi olduğunu söyleyebiliriz. Nasıl ki egzersiz sağlığımızı güçlendiriyor, o da stresle daha iyi baş etmemize yardımcı olur ve ömrü uzatır. Meditasyon da benzer şekilde etki eder.”

Bilimsel olarak henüz ne sıklıkla meditasyon yapılması gerektiğine dair bir kesinlik yok. Yine de her gün en az 10 dakika meditasyonun yapmak ciddi anlamda fark yarattığı biliniyor.

Read More

Northwestern Üniversitesi’nde görev yapan bir biyolog olan Nina Kraus, seslerin beyin üzerinde nasıl bir etkiye sahip olduğuna dair uzun bir araştırma yaptı. Kraus’a göre, “Ses görünmez olabilir, ancak çok güçlü bir etkiye sahip. İyi ya da kötü yönde beyni ve öğrenme biçimimizi etkiliyor.”

Yapılan araştırmaya detaylı olarak bakacak olursak, öncelikle kulaktan içeri çeşitli sesler gönderildiğinde mikrosaniyeler içinde beynin ses tepki verdiği ortaya çıktı. Bu beyin dalgaları büyük ölçüde ses dalgalarına benziyordu. Seslerden bir anlam yaratmak, beynin sahip olduğu sayısal olarak en kompleks özelliklerden biri. Otizm de dahil olmak üzere dili ilgilendiren pek çok rahatsızlığın sesin beyindeki işleyişiyle ortaya çıkmasının sebebi de bu olarak görülüyor. Yani, beynin ses verdiği tepkiler beynin sağlığı ve öğrenme becerisi hakkında bilgi veriyor.

Kraus, bu tür bilgilerden yola çıkarak öğrenmeyi destekleyecek bir ses ortamının oluşturulabileceği sonucuna varıyor ve bu konuda bazı önerileri var.

Sessiz ortam sağlayın

Kronik uğultu birçok duyma ve öğrenme problemiyle alakalı olabilir. Beynin sese karşı duyarlılığı azalarak duyma gelişimini yavaşlatabilir. Yapılan araştırmalar, otobana bakan bir penceresi olan sınıfın, sessiz bir sınıfa göre öğrenmeyi negatif yönde etkilediğini gösteriyor.

Sesli okuma yapın

Çocuklar kendi kendilerine okumaya başlamadan önce diğerlerinden duydukları hikayeler aracılığıyla kelime dağarcıklarını ve işler belleklerini geliştirir. Bir hikayeyi anlamak için dinleyicinin sıralı olarak söylenenleri hatırlaması gerekir. Bu aşamada çocuklara okumayı öğrendikten sonra bile sesli okuma yapmak büyük önem taşıyor. Çünkü rutinlerinden çıkarak farklı bir dünya kurmalarını kolaylaştırıyor.

Çocukları enstrüman çalmaya yönlendirin

Müzik yapmak ve dil becerilerini geliştirmek arasında önemli bir bağlantı var. Çocuklara müzik eğitimi vermek bilişsel, duygusal ve eğitimsel sağlıklarını destekliyor. Örneğin, iki yıllık enstrüman eğitiminin sonunda beynin sesi algılayışına dair biyolojik değişimler görülüyor ve bu da dil gelişine katkı sağlıyor.

İkinci dil eğitimine yönlendirin

İki dilli bir çevrede yetişmek çocukların aynı anda iki dili de başarılı şekilde öğrenmesine yardımcı oluyor. İki farklı dil yapısını anlamlandırma becerisi beynin odaklanmasını güçlendiriyor.

Beyaz gürültüyü engelleyin

Çocukların uyumasına yardımcı olmak için bazı aileler, farklı sesler çıkaran araçlardan yararlanmayı tercih edebiliyor. Ancak bu araçlar anlamsız sesler çıkararak beynin sesi algılama devrelerinin gelişimine engel olabilir. Çünkü çocukların beyni sürekli olarak anlam arar ve anlamsız sesler beynin gelişimini olumsuz etkiler.

Read More

Anne ve babalar çocuklarının hayal dünyalarının, dillerinin gelişmesi için onlara kitap okurken bir taraftan da öğrenmeyi sevmelerine yardımcı olurlar. Birlikte yapılan aktiviteler genellikle çocukların en sevdiği şeyler arasında yer alarak, davranışları üzerinde olumlu etki sağlar.

Ancak çocukların meraklı hallerinin yetişkin olduklarında da devam etmesi için biraz daha fazla çabaya ihtiyaç olabilir. Özellikçe okul çağında öğrenmenin notlar ve okul başarısı olarak geri dönüyor olması, çocukların öğrenmenin eğlenceli kısmını gözden kaçırmasına ihtiyaç duyar. Bu nedenle öğrenme sonuna, yüksek not almak gibi bir hedef koymak yeterince motive etmeyebilir.

Peki, çocukları öğrenmeye motive etmek için ne yapmak gerekir?

Kendi tutkulu olduğunuz konulardan bahsedin

Çocuklarınız için en önemli örnek sizsiniz. Bu nedenle, öğrenmekten zevk aldığınız şeyler hakkında çocuğunuzla konuştuğunuz zaman öğrenmeye bakışını değiştirebilirsiniz. Sevdiğiniz şey, spor, edebiyat, tarih, çiçek yetiştirme gibi herhangi bir şey olabilir. Bunu yapmayı neden sevdiğinizi, öğrenmek için nasıl yollar izlediğinizi anlatın ve onun fikirlerini alın. Öğrenme sürecine farklı bir pencereden bakmasına yardımcı olun.

Onları kitap okumaya yönlendirin

Harvard Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmaya göre, kitaba erişimi kolay olan çocuklar okumayı daha çok seviyor. Bu nedenle evinizde çocuğunuzun da okuyabileceği dergiler, gazeteler, kitaplar bulundurmaya özen gösterin. Sadece resimlerine baktığını bilseniz bile yatağının yanına, mutfak tezgahına, tuvalete, yani erişebileceği pek çok yere kitaplar bırakın. Aktif katılım imkanı onu mutlaka motive edecek.

Çocuğunuzun ilgi alanlarını keşfedin

Çocuğunuza sürekli kendi sevdiğiniz şeyleri empoze etmeye çalışmanız onun öğrenmeyi sevmesi için yeterli değil. Bunun için çocuğunuzu mutlaka gözlemlemeli ve ilgisini çeken konuları keşfetmelisiniz. Onda diğer çocuklar gibi ya da kendiniz gibi olmasını beklemeksizin ilgi alanlarına saygı duyun ve ona imkan sağlayın. Futbol oynayan bir kız çocuğu ya da dans etmeyi seven bir erkek çocuğu, sevdiği şeyleri yapmaya devam ederek özgüvenini ve motivasyonunu arttırdığında öğrenmeyi daha çok sevecek.

Doğru soruları sorun

Sorular sormak hem yetişkinler hem de çocukların farkındalık geliştirmesi için çok önemli bir yöntem. Ona doğru soruları sorarak hayal dünyasını geliştirebilir ve ne kadar fazla şeyi öğrenme şansı olduğunu fark ettirin. Üstelik bunların birçoğu okul başarısıyla direkt alakalı değil! Örneğin, “Neden kuşlar hep aynı yere konuyor sence?” gibi bir soru hayvanlara bakış açısını değiştirerek onlar hakkında daha fazla şey öğrenme isteği uyandırabilir.

Read More

Metacognition ya da diğer bir deyişle üstbiliş, öğrencilerin kendi öğrenme davranışlarını planladığı, izlediği, değerlendirdiği ve değişiklikler yaptığı süreçleri tanımlıyor. Metacognition ’ın genellikle, metacognitive (üstbilişsel) bilgi ve metacognitive  düzenleme olmak üzere iki farklı boyuta sahip olduğu kabul edilir.

Metacognitive bilgi, öğrencilerin öğrenme hakkında bildiği şeyleri ifade eder. Daha detaylı açıklamak gerekirse; öğrencinin kendi bilişsel yeteneklerine ilişkin bilgisi (ör. “Tarih dersinde en çok tarihleri ​​hatırlamakta zorlanıyorum”), öğrencinin belirli görevleri hakkındaki bilgisi (ör. “Bu bölümdeki karmaşık ifadelere yer veriliyor”), öğrencinin kendisine sunulan farklı stratejiler bilgisi (ör. “Önce metni tararsam genel anlamı anlamama yardımcı olur”) gibi örnekler kullanılabilir.

Metacognitive düzenleme ise, öğrencilerin öğrenmeyle ilgili yaptığı şeyleri ifade eder. Öğrencilerin bilişsel süreçlerini nasıl izlediklerini ve kontrol ettiklerini açıklar. Örneğin, öğrenci belirli bir stratejinin istediği sonuca ulaşamadığını fark edebilir ve sonrasında farklı bir strateji denemeye karar verir.

Süreç toplam üç aşamadan oluşur

  1. Planlama bu süreç için en önemli aşamalardan biridir. Bu aşamada öğrenciler öğretmenin belirlediği öğrenme hedefini değerlendirir ve göreve nasıl yaklaşacaklarını ve hangi stratejileri kullanacaklarını düşünürler. Bunu yaparken öğrencilerin kendilerine şu soruları sormaları yararlıdır:

“Yapmam istenen şey ne?”

“Hangi stratejileri kullanacağım?”

“Daha önce kullanmış olduğum, faydalı olabilecek herhangi bir strateji var mı?”

  1. İzleme aşamasında, öğrenciler planlarını uygulamaya başlar ve öğrenme hedeflerine yönelik olarak yaptıkları ilerlemeyi izlerler. Öğrenciler, gerekli durumlarda, kullandıkları stratejileri değiştirmeye karar verebilirler.
  2. Değerlendirme aşamasında, öğrenciler, kullandıkları stratejinin öğrenme hedeflerine ulaşmalarında ne kadar başarılı olduklarını belirler. Değerlendirme aşamasında şu sorular öğrencilere yardımcı olabilir:

“Ne kadar iyi yaptım?”

“Nasıl sorunlarla karşılaştım?”

“Bir dahaki sefer ne yapabilirim?”

“İyi stratejileri başka ne tür sorunlar için uygulayabilirim?”

Metacognitive

Metacognition, öğrenme üzerinde pozitif bir etkiye sahiptir

Metacognitive uygulamalar, öğrencilerin kendi ilerlemelerini izlemelerine ve sınıfta okurken, yazarken ve problem çözerken öğrenme süreçlerini kontrol etmelerine yardımcı olur. Sahip oldukları kısıtlamaların üstesinden gelebilen çocuklar, metacognitive stratejileri kullanarak potansiyellerini sonuna kadar kullanabilir ve daha fazlasını başarabilirler.

Read More

Her yıl olduğu gibi bu yıl da 1 milyonun üzerinde çocuk hayallerindeki liseye girebilmek için TEOG sınavına girdi. İki aşamadan oluşan TEOG’un ikinci sınavı geçtiğimiz günlerde tamamlandı. Şimdi, sıra geldi tercihlere. TEOG sonrası tercih sürecini en iyi şekilde yürütmek için sıkı bir ön hazırlık yapabilirsiniz. Biz de birkaç öneriyle size yardımcı olmaya çalışacağız.

En iyi okul, en yüksek puanlı okul değildir

Bu süreçte en sık yapılan şeylerden biri, puanı en yüksek olan okula girmeye çalışmak. Ancak bu çocukların sonraki akademik hayatlarını ve daha sonrasında profesyonel yaşantılarını önemli ölçüde etkileyen bir karar olarak daha fazla önemi hak ediyor.

Öncelikle söylememiz gerekir ki, lise okumanın en büyük amacı üniversite kazanmak değildir. Birçok okulda 4 yıl olan bu eğitim sürecinde kişilerin kendini geliştirmesi ve ilgi alanlarına yönelmeye başlaması gerekiyor. İlk bakışta bu yaşlar, geleceği belirlemek için biraz erken görünse bile Stratejik Yetenek Yönetimi ve Kariyer Danışmanlığı uzmanları 6 yaşından itibaren kişilerin eğilimlerini analiz edebiliyor.

Lise yıllarını bir basamak olarak görün ve bir sonraki basamağa ulaşmanın yanı sıra yola güçlü devam etmenize destek olacak bir okul seçmeye gayret edin. Bu aşamada anne ve babalara da büyük rol düşüyor. Çocukların kendi eğilimlerini ve beklentilerini keşfetmelerine yardımcı olmak çok önemli. Kendi hayallerimiz değil, kendi hayalleri için yaşadıklarını asla unutmamamız gerekiyor.

TEOG sonrası seçimlerde bütünlüklü bir okul analizi önemli

TEOG sınavını geride bıraktıktan sonra aldığınız puana göre gidebileceğiniz okulları bir sıralayın. Bu okulları iyice araştırın. Okulların kampüsü, yüksek başarı puanı gibi özellikler elbette önemli. Ancak tek başına hiç biri yeterli değil. Pek çok olumlu özelliği bir arada barındıran okulu bulmaya çalışın.

Bu aşamada araştırmanız gereken özellikler arasına yabancı dil eğitimi, yurtdışı bağlantıları, sosyal olanaklar gibi başlıkları mutlaka ekleyin. Özel okullar için burs imkanlarını iyice inceleyin. Bilimi, sanatı ve sosyal hayatı harmanlamayı başarmış ve çocuğunuzun bireysel beceri ve ilgi alanlarına uygun, farklı özellikleriyle çocuğunuza hitap eden bir okul mutlaka bulabilirsiniz. Hatta velilerin sorumlu tutulduğu TEOG tercihleri için en doğru seçimi yapmak üzere profesyonel destek dahi alabilirsiniz.

Read More

Her çocuk kendine özgü beceri ve eğilimlere sahiptir. Her yaşta ve her koşulda geçerli olan bir değişken olarak farklı öğrenme biçimleri karşımıza çıkıyor. Bu nedenle eğitimcilerin pek çok öğrenme ve öğretme modelinden her bir çocuk için uygun olanını seçmesi gerekiyor.

Ancak iş eğitmenlerle bitmiyor; anne ve babaların da çocuklarının kendine has öğrenme yöntemini keşfetmesi büyük önem taşıyor. Çünkü ona özel yöntemi keşfettiğiniz zaman akademik başarısını desteklemenin yanı sıra özgüvenini ve motivasyonunu arttırmasına yardımcı olabileceksiniz.

Çocukları öğrenme güçlüğü çeken aileler, zaman zaman paniğe kapılabiliyor. Bu durum önemli bir sorunun habercisi olabileceği gibi, yalnızca çocuğunuzun farklı bir öğrenme yöntemi olduğunu gösteriyor da olabilir. Bu nedenle, paniğe kapılmadan önce çocuğunuzu anlamaya çalışın ve ihtiyacınız olduğunu düşünüyorsanız profesyonel destek almaktan çekinmeyin.

Çocuğunuzu sürekli olarak gözlemleyin

Çocuklar duygularını genellikle mimik ve jestleri aracılığıyla belli ederler. Bu nedenle onları gözlemlemek çocuğunuzu tanımanız için size büyük oranda yardımcı olur.

Bazı çocuklar öğrenme sürecinde daha fazla harekete ihtiyaç duyar. Dokunarak, parmaklarıyla sayarak öğrenenleri bu gruba dahil edebiliriz. Bazıları için sesli bir şekilde çalışmak, diğerleri içinse okumak en iyi yöntem olabilir. Ebeveynler, çocuklarını bir şeyler öğrenmeye çalışırken müdahale etmeksizin gözlemlemeli ve kendi yollarına izin vermelidir.

Öğrenme yönteminin keşfi için ebeveynlere çocuklarının 6 ya da 7 yaşına gelmesini beklemeyi öneririz. Ancak bu uzun bir süreç olacak, çocuğunuz büyüdükçe eğilimleri de değişecek. Bu değişimlere açık olun ve kendini bulması için onu yeterince özgür bıraktığınızdan emin olun.

Uygun öğrenme koşulları sağlamaya çalışın

Her çocuğun kendine has bir öğrenme yöntemi olduğu gibi, ideal öğrenme ortamı da vardır. Bazı çocuklar için sokaktan gelen bir inşaat sesi öğrenmeyi imkansız hale getirebilecekken diğerleri bu sesin farkına bile varmayabilir. Kimi zamanda ortam sıcaklığı ve hatta ışığın rengi bile önemli birer değişken olarak karşımıza çıkıyor.

Çok soğuk ve çok sıcak ortamlarda yeterince odaklanamayan çocukların öğrenme performansı düşüyor. Farklı ışıklandırmalar dikkat dağıtıcı bir etki yaratabiliyor.

Çocuğunuzu tanımanız hem onun hayatını kolaylaştıracak hem de aranızdaki ilişkiyi güçlendirecek kadar önemli. Ona da kendinize de bu şansı tanımak için, öğrenmekte zorlandığı veya kolayca öğrendiği konuları, çalışma yollarını ve çalışma ortamlarını gözlemleyin. Onunla konuşarak neler hissettiğini, neyi neden yaptığını anlamaya çalışın.

Read More

Araştırmalar çok sayıda dahi çocuğun sıradan insanlar olarak büyüdüğünü ve potansiyellerini yeterince kullanamadıklarını gösteriyor. Örneğin, küçük yaşta şahane piyano çalabilen bir çocuk, hayatı boyunca iyi bir beste yapamayabiliyor. Çünkü hayatlarında yaratıcı yönlerini geliştirmek üzere yönlendirilmiyorlar.

Elbette bunu böylece ortaya atıp kenara çekilmememiz gerekiyor. Yaratıcı bir çocuk yetiştirmek için ne yapmamız gerektiğini bulmak için yürütülen bir çalışmayı ele alalım. Bu çalışmada, bir okulda en yaratıcı öğrenciler ve en az yaratıcı öğrencilerin aileleri karşılaştırılıyor. Yaratıcı olmayan ailelerin en çok dikkat çeken ortak yanı şu oluyor: Ödev ve uyku saatiyle ilgili belirli programlar yapmak gibi ortalama altı adet kuralları var. Yaratıcı çocukların aileleri ise çocuklarının hayatıyla ilgili en fazla bir tane kural koyuyor.

Yaratıcılığın geliştirilmesi her zaman kolay değilse de engellenmesi çok kolaydır. Kuralların az olması, çocukların kendileri için karar vermesine fırsat sunuyor. Genel bir etik bilgiyi vererek çocukların kendileri için doğru karar vermesine izin vermek yapılabilecek en iyi şey gibi gözüküyor. Bunu yaparken dikkat edilmesi gereken şey ise anne ve babaların kendi değerlerini çocuklarına empoze etmekten kaçınması.

Başarı ve eğlence omuz omuza

Elbette yaratıcı çocuk yetiştirmiş olan ebeveynler de çocuklarının başarılı ve ‘en iyi’ olmasını istiyordu. Ancak herhangi bir koşul altında başarılı olmanın değil, keyif alarak çalışmanın önemli olduğunun altını çizerek. Çocuklarınıza kendi değerlerini belirleme ve kendi ilgi alanlarını keşfetme özgürlüğü tanıyın. Bu onları yaratıcı insanlar olarak yetiştirmeniz için olmazsa olmaz.

Psikolog Benjamin Bloom, dünya çapında bilinen müzisyenlerin, sanatçıların, sporcuların ailelerini inceledikleri zaman, bu ailelerin çocuklarının içsel motivasyonunu önemsediklerini keşfetti. Yani, bu ne anlama geliyor? Bu çocuklar, bir konuya ilgi ve heyecan duydukları zaman ebeveynlerinden destek gördüler. Örneğin Mozart, müzik dersi aldıktan sonra müziğe ilgi duymadı; müziğe ilgi duyduğu için kursa giderek kendini geliştirdi.

Bir insanı saatlerce bir iş üzerinde severek çalışmaya ikna edebilecek tek şey tutkudur. Bırakın çocuğunuz kendi tutkusunu doğal merak yoluyla keşfetsin. Sizin yapmanız gereken tek şey küçük yaşta başlayan keyifli pratiklerle bu tutkusunu pekiştirmek.

Read More

Günümüzde oyuncaklar, rengarenk ve çeşit çeşit giysiler, türlü boya kalemleri olmak üzere çocukların bile çok fazla eşyası var. Evlerimiz eşyalarla o kadar dolu ki sıklıkla neyin nerede olduğunu hatırlayamıyoruz. Ancak durum o kadar da basit değil. Çünkü çocuklarımıza ‘her şeyi’ sunmaya çalışırken aslında ruh sağlıklarına zarar veren bir ortam yaratıyor olabiliriz. Nasıl mı?

Etraftaki onlarca eşya çocukların obsesif davranış geliştirmesine ya da oynayacak çok sayıda eşya yaratıcılıklarını köreltmesine neden olabiliyor. Çocukların odaları çok kalabalık olduğu zaman, odaklanma sorunu yaşıyorlar. Bu konuda yapılan araştırmalar, dikkat bozukluğu olan çocukların hayatlarını daha basit hale gelecek şekilde düzenlendiğinde kısa süre içinde büyük bir hızla sorunun azaldığını ortaya çıkarıyor. Diğer taraftan daha sade bir ortam, akademik ve bilişsel becerilerin artışına destek oluyor.

Çocuklara çok fazla eşya almak sandığınızdan ciddi bir konu olabilir

Herhalde tüm anne ve babalar çocuklarını korumayı her şeyden daha fazla gözetirler. Çocuklarının fiziksel olarak korunması için yapmaları gerekenleri öğrenmeye önem verirler. Bu esnada, ruh sağlığı her zaman aynı derecede öncelikli olmayabiliyor.

Çocuklar kendilerine çok şey vaat edildiği ve kendilerinden çok şey beklendiği için sürekli olarak kendilerine bir güvenli alan yaratmaya çalışıyor. Bu alanı yaratmaya çalışırken sıklıkla stres bozukluğu yaşıyorlar. Çok fazla özel ders, en iyi okullar, dans dersleri, sosyalleşmeleri için yapılan aktiviteler, sürekli yeni oyuncaklar almak çocuğunuz için pek çok fırsat yaratmasının yanı sıra çocuğunuzu yorabilir.

Çok fazla eşya, çok fazla seçenek, çok fazla bilgi ve tüm bunlara yetişmek için çok fazla hız! Çocuğunuz bir taraftan çocukluğunu yaşamaya çalışırken bir taraftan ondan beklenen her şeyi yerine getirmekte zorlanabilir. Yaptıkları şeyi yetiştirmeye odaklanıp yaratıcılıklarını kullanmayı veya bu zamandan keyif almayı ihmal edebilirler.

Ebeveynlere görev düşüyor

Peki, aileler çocuklarının ruh sağlığı için neler yapabilir? Değişen dünyada çocuklarını nasıl daha mutlu ve sağlıklı bireyler olarak yetiştirebilirler? Her şeyden önce çocukları korumak için onlara “hayır” demeyi öğrenmek gerekiyor. Her şeye onay vermediğiniz zaman çocuklarınızın çocukluğunu yaşamak ve kendini geliştirmek için çok daha fazla zamanı olacak. Dikkatini dağıtan çok sayıda seçenektense, o günlük enerjisini verimli bir şekilde harcayacağı şekilde bir şeylerle ilgilenecek. Stres yaşamadan, keyif alarak zaman geçirecek!

Read More

Son yıllarda Mindfulness tüm dünyayı etkisi altına alan akımlardan biri haline geldi. Dört dörtlük bir farkındalık olarak tanımlanabilecek olan mindfulness, içinde bulunduğunuz anda deneyimlediğiniz şeyi, bu deneyim karşısındaki hislerinizi analiz etme becerisi kazandırıyor. Bunu yapmak için ihtiyacınız olan şey ise zihninizi, bedeninizi ve çevrenizi daha efektif bir şekilde dinlemek.

Bunu yapmak elbette, çok kolay sayılmaz. Mindfulness, sürekli pratik yoluyla geliştirilebilecek bir beceri ve bu beceriyi kazandığınızda hayatınızı değiştirecek etkiler yaratıyor!

Kendinizi fark edin, potansiyellerinizi gerçekleştirin

Başlangıçta çok klişe bir laf gibi gelse de kendini fark etmek, başarıya giden yolda en önemli anahtar. Örneğin, bir konuya odaklanmak istediğiniz ve bunu başaramadığınız anda başarı ellerinizden kaçıyor gibi hissedebilirsiniz. Kaybolmuş hissettiğiniz zamanlarda, tekrar kendinize ve içinde bulunduğunuz duruma odaklanmak size yardımcı olacaktır.

Günlük işleri yapmak için çok fazla farkındalığa ihtiyaç duymayabilirsiniz. Örneğin, çamaşır katlarken çok fazla düşünmeniz ve bir plana uymanız ya da çok fazla odaklanmanız gerekmez. Ancak konu akademik ya da profesyonel çalışmalarınıza geldiği zaman odaklanmaya ve bu zamanı organize etmeye ihtiyaç duyarsınız.

Bir sınava çalışırken bir taraftan kitabınızı okuyup bir taraftan yarın akşam arkadaşlarınızla buluşup yapacağınız şeyleri düşünürseniz bu zamanın pek verimli geçmediğini gösterir. İşte, bu ‘mindful’ olmanın tam tersidir. Böyle zamanlarda zihninizi, bedeninizi ve o sırada yapmakta olduğunuz şeyin farkında olarak bütün odağınızı bu işe döndürmeye ise mindfulness diyoruz. Tekrar ‘mindful’ hale geçmek ve zamanınızı verimli geçirmek için biraz çaba harcamanız gerekiyor. Bu konuda kendinizi geliştirdiğiniz zaman hayal kurmak için de bolca vaktiniz olacak.

İyi haber: Farkındalığınızı yükseltme becerisine sahipsiniz

Bütün insanlar dağılan dikkatlerini tekrar toplama ve içinde oldukları zamana odaklanma becerisine sahiptir. Yalnızca bununla ilgili deneyim ve her şeyden önce bu ihtiyacın farkında olma konusunda eksiğimiz var. Bu nedenle de potansiyelimizin tümünü kullanmaktan mahrum kalabiliyoruz.

Bir sınava çalışırken yan taraftaki inşaat sesinden hepimiz rahatsız oluruz, ancak diğer taraftan Facebook’ta gezinmek de aynı derecede dikkatimizi dağıtmasına rağmen bundan yeterince kaçınmayabiliyoruz.

‘Mindful’ olmak için pek çok profesyonelden yardım alabileceğiniz gibi başlangıçta küçük alıştırmalar yapabilirsiniz. Örneğin, kendinizi Facebook’ta gezinirken bulduğunuz zaman önünüzdeki her şeyden uzaklaşıp, buraya ne yapmak için geldiğinizi, bu çalışma ile neyi hedeflediğinizi, neden bu zamanı verimli geçirmeye ihtiyacınız olduğunu kendinize hatırlatın. Bu zamanı verimli geçirmek için kendinizi motive edecek şeyler düşünün. Ve bunu kafanız her dağıldığında yapın. Hepsi bu!

Read More

Anne ve babaların, çocuklarını farklı yaşlarda farklı şekillerde desteklemesi gerekiyor. Küçük bir çocuğunuz varken ona boya kalemleri sağlamak gibi basit bir destek yeterli olabilirken çocuğunuz büyüdükçe vermeniz gereken destek biraz daha karmaşık bir hale gelebilir.

Çocuklarınızı kesintisiz bir şekilde dinleyin

Çocukların dikkati yetişkinlere göre daha kolay dağılabilir ve sözlerini tamamlamak için daha uzun bir zamana ihtiyaçları olabilir. Ancak destekleyici ebeveyn olmayı önemsiyorsanız ilginizi kesmeden sözünü bitirene kadar çocuğunuzu dinlemenizi tavsiye ederiz.

Sıklıkla karşılaştığımız sahnelerden biri şudur: çocuk annesine veya babasına defalarca seslenir ve hiçbir cevap alamaz. Ebeveyn çocuğu duymuyormuş gibi davranır. Elbette, çocuğunuza birilerinin konuşmasını kesmemeyi öğretmeniz gerekiyor. Yine de bunun yöntemi çocuğunuzu görmezden gelmek değil, “Sözümü bitirmemi bekler misin?” diyerek rica etmek olmalıdır.

Bu şekilde çocuğunuza hem nezaketli davranmayı öğretmiş hem de destekleyici olmuş olursunuz. Çünkü çocuğunuza ihtiyaçlarının farkında olduğunuzu ve buna önem verdiğinizi hissettirirken kısa bir süre beklemesini istiyorsunuz.

Ergenlik döneminde durum karmaşıklaşmaya başlar

Ergenlik dönemindeki çocuğunuzun artık büyümeye başladığını ve ihtiyaçlarının değiştiğini fark etmeniz gerekiyor. Ergenlikte duygusal destek ihtiyacı daha öncesine göre çok daha karmaşık hale geliyor. Duyulmak ve ebeveynlerinden saygı görmek onlar için her şeyden daha önemli olabilir.

Çocukluk ile yetişkinlik arasındaki bu dönemde çocuğunuza destek olmanız çok önemli. Çünkü kendi kendilerini korumak ve kendi kararlarını vermek konusunda onları çok yalnız bırakırsanız yanlış kararlar verebilirler. Bu dönemde onları ne kadar önemsediğinizi hissettirin. Onlara tanıdığınız özgürlüğün sınırlarını çizerken net olun.

Onlara ‘hayır’ demekten çekinmeyin

Günümüzde ‘hayır’ diyememek hayatın her alanında zorluk yaratan bir tehlike olarak görülüyor. Çocuklarınıza ‘hayır’ demekten çekinmeyin, ancak onlara bunun sebebini açıklamayı ihmal etmeyin. Onları sevdiğiniz ve onlara değer verdiğiniz için böyle davrandığınızı hissettirdiğiniz zaman, ‘hayır’ demiş olmanız sandığınız kadar büyük bir sorun olmaktan çıkacak.

İlgi alanlarını önemsediğinizi belli edin

Çocuklarınızın ilgi alanlarını hafife almamanız onlar için çok önemli. Sevdikleri arkadaşlarıyla görüşmelerinden tutun da dans dersine gitmesi için desteklemeniz onları motive eder. Onların hayatıyla ilgilendiğinizi bilmeleri, hayatlarına ve size karşı daha fazla sorumluluk duymalarını sağlar.

Read More