Kişiler problemleri olduğu zamanlarda duygularını ifade etmede sıkıntı yaşayabilirler. Bu durum onların içe kapanmasına, toplumdan uzaklaşmasına ve duygusal çöküntü halinin artarak devam etmesine neden olabilir. Böyle durumlarda kişinin kendini ifade edebilmesi için sanat terapilerinden yararlanılıyor. Seanslarda, gözlemlenemeyen bilinçaltının dışa vurumu gerçekleştiğinden sanat terapisiyle iyileşmek mümkün.

Duygu dünyalarında güçlük çeken kişilerin iyileşmesine yardımcı olan sanat terapilerinde renkli kâğıt ve kurdelelerden, heykel, drama ve dansa kadar sanatın birçok alanında aktiviteler yapılmaktadır. Yazımızın devamında sanat terapisi uygulama alanları ile terapilerin kişilerin duygularına pencere açarken ruhsal problemlerini iyileştirmede nasıl kullanıldığını hep birlikte inceleyebiliriz. 

1. Duygular Açığa Çıkıyor

Kişi aslında kendinin terapisti olarak kendi duygu dünyasını gözlemleyip kendi tedavi sürecini de belirleyen bir konumdadır. Sanat terapisi nedir sorusunun cevabı aslında çok geniştir. Sanatsal faaliyetler kişinin duygu yoğunluğunun olduğu durumları açığa çıkarması, yüzleşmesi ve üstesinden gelmesi süreçlerinde oldukça etkilidir. Sorunlar sözel ifadenin yanında sembollere, resimlere, heykel, dans ve müziğe dönüşmektedir. Kişi seans dışında da çalışmalarına devam edebilir. Bu da tedaviyi süre ve mekân kısıtlamasından bağımsız hale getirmektedir.

2. Sanat Terapisinde Seanslar

Seans sırasında kişiden öncelikle bir kâğıda figürler çizmesi isteniyor. Bu aktivite kişinin duygusunu konumlandırması ve duyguları hakkında konuşmaya başlaması için oldukça etkili bir çalışmadır. Figürde kullanılan çizgiler ve renkler de kişinin iç dünyasını yavaş yavaş açığa çıkartmasını sağlayan ipuçları oluyor. Sanat terapilerine katılmak için yetenekli olmaya gerek yoktur. Bu terapilerde ana amaç ortaya çıkan sanat eseri değil; sanatı yaratma sürecinde kişinin duygu dünyasını gözlemleyebilmektedir.

3. Öfke Duygusu ve Kaygı Sorunları

Sanat terapisi teknikleri kişinin söylediklerinden yola çıkılarak seansın amacına göre oluşturulur. Danışandaki öfke duygusu dışarı çıkarılmak istenildiğinde kişiden ahşap üzerine çiviler çakarak birtakım şekiller yapması veya vurmalı çalgılarla çalışması istenebilir. 

Kaygı sorunlarını ortaya çıkarmak için kullanılan soyut resim çalışmalarında danışanın tercih ettiği açık ve soft renkler olumlu; kırmızı ve siyah gibi koyu renkler ise negatif duygu ve kaygının göstergeleridir. 

4. Sosyal Fobi ve Travma

Sanat terapilerinde gruba katılan bireyler aynı zamanda kendilerini bir sosyal ortamın içerisinde bulurlar. Farklı kimselerle yapılan sanat terapisi etkinlikleri ve paylaşımlar sosyal fobinin ortaya çıkarılması ve üstesinden gelinmesinde de rol oynayan etkili bir yöntemdir. Özgüven duygusunun gelişmesinde de etkili olan terapilerde yapılan çalışmaların beğenilmesi kişilerin kendine olan güvenlerinin artmasında yardımcı olur. Bireyler travma gibi baş edemeyecekleri durumlarla karşılaştıklarında mücadele etmek için bir yöntem olarak sanattan faydalanmaktadır. 

Kaynaklar

Read More

Destekleyici bir ebeveyn olmak çocuğunuzun ilgi alanlarına içten bir şekilde hakim olmak ve aynı zamanda her zaman onun için orada müsait bulunabilmek, destekleyici ve ilgili olabilmektir. Birkaç örnek vermek gerekirse;

  • Okulla, hobileriyle ve ilgi alanlarıyla alakalı olarak ellerinden gelenin en iyisini yapmaya teşvik etmek,
  • Yargılamadan dinlemek, onların endişelerini ve zorluklarını anlamaya çalışmak
  • Başarılarını kabul etmek ve bu süreçte hatalar ve zorlukları da desteklemek,
  • Kendilerini güvende hissetmelerine ve sonuçları tahmin etmelerine yardımcı olmak için tutarlı beklentilerin belirlenmesi
  • Onları adil bir şekilde yetiştirmek ve güvenilir bir çocuk- ebeveyn ilişkisi geliştirmek.

Destekleyici Anne/Babaya Sahip Olmak Neden Önemlidir?

Çocuğunuz üzerinde sahip olduğunuz etki, ne kadar otorite oluşturduğunuzdan ve ne kadar hayat dersi verdiğinizden çok ne kadar güvenilir ve destekleyici bir ilişki kurduğunuza daha çok bağlıdır. Zaman zaman sizi zorlamaya çalışıyorlar gibi hissedebilirsiniz, ama aslında yaşamda bir yön seçmek ve kendisini bağımsız bir insan olarak tanımlamak için hayattaki kendi yönlerini bulmaya çalışıyorlar. İşte tam da bu kırılma anlarında anne babalık rollerinin ne kadar önemli ve kritik olduğunu fark edersiniz.

Aileden gelen sevgi, destek, güven ve iyimserlik onların kendilerini güvende hissetmelerini sağlar ve akran baskısına, hayatın zorluklarına ve hayal kırıklığına karşı ellerindeki en güçlü savunma malzemeleri de bunlardır aslında. 

Çocuğunuza karşı destekleyici bir ebeveyn olmak için çabalarken bütün kapılar yüzünüze kapanmış gibi hissedebilirsiniz ya da her şeyi berbat ettiğinizi düşünebilirsiniz. Çocuğunuz büyüdükçe ilişkiniz değişiyor ve artık ayrı ayrı daha çok zaman geçirmeye başlıyorsunuz. Ki bu da bir birey olma yolunda sağlıklı bir ayrılmadır diyebiliriz. Fakat bu durum bağlantıda kalamayacağınız ve ihtiyaç duydukları desteği, yepyeni bir insan, bir yetişkin olma sürecinde ona sunmayacağınız anlamına gelmez.

Destekleyici Ebeveyn Olma Yolunda Birkaç Öneri!

Bir anne babanın hayattaki en büyük amacı çocuğu için en iyisini yapmaktır. Amacınız çocuğunuzu güvende tutmak ve ellerinden gelenin en iyisini yapmak için ihtiyaç duydukları temelleri onlara vermektir. Aslında her çocuğun istediği şey temelde aynıdır ve çok basittir; ne olursa olsun sevildiklerini bilmek ve onlara destek olmak için her zaman orada olduğunuzdan emin olmak.  Elbette bazı gerekli durumları onlara sağlayabilmek de çok önemli. Mesela; yaşamak için güvenli ve sağlıklı bir yer, sağlıklı gıda ve okul malzemeleri gibi temel ihtiyaçların ön planda tutulduğu bir ortam.

 

References

http://www.pbs.org/parents/expert-tips-advice/2016/05/emotionally-safe-home/

https://www.minus18.org.au/index.php/articles/item/26-being-a-supportive-parent

Read More

1960lardan sonra duymaya başladığımız jenerasyon kavramı sosyal ve siyasi global olayların yansımalarını taşıyan yaş gruplarını tanımlamak için kullanılmaya başlandı. Nesilleri özellikle psikolojik açıdan anlamamızı ve bir manada kategorize etmemizi sağlayan bu kavram ile ortaya çıkan ilk jenerasyon patlama kuşağı da denilen baby boomers oldu. Onu X ve Y kuşakları izledi. Yazımızın konusu olan Z kuşağı ise milenyum ve sonrası doğan nesilleri ifade ediyor. Z kuşağını anlamak için onların arkadaşlık ilişkilerinin ve sosyal iletişim becerilerinin nasıl olduğunu aşağıda inceleyelim. 

1. Teknoloji Çocukları

Dijital çağın ortasına doğmuş ve internetsiz bir dönemin varlığından habersiz Z nesline, teknolojik bağlıklarını göstermek için Kuşak I, iGen veya Instant Online olarak da isimler veriliyor. Bireysel, bağımsız ve özgüveni yüksek olan bu nesil için imkânsız pek de önemli olmayan bir kavramdır. Analitik ve hızlı düşünüp pratik çözüm üretebilen nesil, toplumsal ve grup bilincinden biraz uzak.

2. Günlük Hayatın Vazgeçilmezi: İnternet

Günlük ortalama olarak internette 7 saatten fazla vakit geçiren Z kuşağı için, sanal dünya bir yaşam alanı. Bilgiye ulaşmak, sosyal ilişkiler kurmak ve eğlenceli vakit geçirmek için interneti kullanan bu jenerasyonun gelişimi noktasında bir önceki nesiller oldukça endişeli. Onlara göre Z nesli, internetin yararından çok zararına maruz kalan psikolojik olarak internete bağımlı bir nesil. Ancak dünyaya ayak uydurma konusunda internetin rolü de yadsınamaz derecede önemli.

3. Küresel ve Dijital Bir Dünya

Network çocukları olan Z kuşağı, bir anlamda yaşadığımız bilgi ve teknoloji çağının da gerçeği ve yansımalarıdır. Zihinsel gelişimleri bir hayli hızlı olan nesil, tüm dünyada olup biten her şeye bir tık uzaklıkta olduğundan sınırlardan bağımsız global bir hayat yaşıyor. Z kuşağını beklentileri doğrultusunda bilginin ve mobilitenin sınırlarının olmadığı bir hayatı tanıyan bu kuşak tüm dünyayı akıllı cihazlarının ardından izleyip deneyimleyebiliyor. 

4. Günümüzün Arkadaşlık İlişkilerinde Sosyallik 

Yemek yerken, uyumadan önce, sabah kalkar kalmaz, yolda yürürken sosyal medya hesaplarını kontrol etmek ve iletilere bakmak Z kuşağının genelinin günlük aktivitelerdendir. Z kuşağı dijital dünyada olan bitenlerden geri kalmama ve her şeyden anında haberdar olma çabası oldukça yüksek bir nesil. Z kuşağı ile iletişim ve onların birbirleri ile arkadaşlık kurma yolu da sosyal medya ile yapılıyor. Ekleme, beğeni yapma, izlenme oranları derken sanal bir iletişim yöntemi tercih ediliyor. 

5. Sosyal Medyanın İlişkilere Etkisi

Sosyal medya, oyunlar ve daha birçok sanal mecralar kişilerin ortak bir paydada bulunmalarını ve onlarda aidiyet duygusunun gelişmesini sağlayan ortamlardır. Paylaşımlar, mesaj yoluyla sohbet etme, birçok fikir ve görüşü okuyup farklı karakterdeki insanlarla tanışma noktasında sanal dünya oldukça faydalı. Tüm bunların neticesi olarak sosyal medyada güçlü iletişim kuran Z kuşağı genç nesil, yüz yüze ilişkilerde de başarılı oluyor. 

Kaynaklar

Read More

Türüne bakılmaksızın tüm kariyer testlerinin amacı aslında aynı diyebiliriz. Her biri adayların başarılı olacağı alanları keşfetmeye ve şirketlerin ihtiyacına uygun olan adayları tespit etmeye yardımcı olur. Tek başlarına bir değerlendirme kriteri olarak kullanılmasalar da değerlendirme pastasındaki payları kayda değerdir. Ana amaç ise başarı ve iş tatmininin sağlanmasıdır. Bu iki maddenin sağlanması hem çalışan hem de işveren için kesinlikle karlı bir ortam yaratır.

Bu testleri içerdikleri sorulara göre 3 türe ayırmak mümkün:

*İlgi Alanı Testleri (Interest Tests)

*Yetenek Testleri (Skill Tests)

*Kişilik Testleri (Personality Tests)

İlgi Alanı Testleri (Interest Tests)

İlgi alanı testleri size hangi tür işleri sevebileceğini ve hangi tür işlerde başarılı olabileceğinizi söyler. Bu testlerin algoritması sizin ilgi alanlarınızı belirlemek ve bu ilgi alanlarını belirli mesleklerle eşleştirmeye dayanır. Doğru uygulama ile tutkuyla yapacağınızı mesleği keşfetmeniz, hatta unuttuğunuz ilgi alanlarınızı yeniden hatırlamanız da mümkün. Bu testlerle ilgili önemli nokta ise cevaplayanın belirli seçeneklere zorlanmaması. Örneğin; 3 şıklı bir soruyla karşı karşıya olduğunuzu düşünelim. Sizden 3 meslekten birini seçmeniz bekleniyor ama siz hiçbirisine yakın hissetmiyorsunuz. Sadece cevap vermek zorunda olduğunuz için herhangi birini seçmeniz sizi yönlendirmesi açısından da, firmaları yönlendirmesi açısından da sağlıklı olmaz. Spesifiklik karakterden çok uzaklaşmayan ancak adayları belirli cevaplara yönlendirmeyen testler ilgi alanı kategorisinden en başarılı sonuç veren testlerdir.

Yetenek Testleri (Skill Tests)

İlk seçenekten farklı olarak burada ilgi alanı değil, yetenek sorgulanır. Sorular adayın sahip olduğu becerileri ortaya koymak ve bu becerileri belirli mesleklerle eşleştirmek için kurgulanır. Kesinliği tartışmaya açık olmakla birlikte, yetenek testlerinin ana fikri adayın yetenekli olduğu alanlara ilgisinin de olduğu varsayımıdır. Doğruluğunu kanıtlar nitelikte örnekleriyle de karşılaştığımız bu iç görü kesindir diyemeyiz. Yetenekli olduğu alanlarla ilgilenmekten zevk almayan adaylar da mutlaka olacaktır. Tam da bu nedenle, hiçbir yetenek testi tek başına bir sonuca varamaz. Adayın görüşleri, deneyimleri, başarıları ve hatta başarısızlıkları da onunla ilgili bütünü oluşturan yargının içinde test çıktılarının yanı sıra mutlaka mevcut olmalıdır.

Kişilik Testleri (Personality Tests)

Kişilik testleri kendinizi daha iyi tanımanızı ve izlemek istediğiniz yol ile ilgili farkındalığınızı artırmanızı sağlar. Bu testler temel değerlerinizi, güçlü ve zayıf yönlerinizi keşfetmeye yarar. Kişilik yapılarını belirli bir sayıda kategoriye bölen bu testler hangi kişilik türüne hangi mesleğin uyumlu olduğunu da ortaya çıkarma potansiyeline sahip. Ancak en başta da belirttiğimiz gibi testlerin sonuçlarını planlarınız için birer yol gösterici olarak düşünmeli ancak kesin-net yargılar olarak değerlendirmemelisiniz. Kariyeriniz ve geleceğiniz için son sözün her zaman sizde olduğunu unutmayın.

Read More

Yetenekler bütünü olarak görülen uzamsal akıl yürütme eğitim, iş ve günlük hayatımızın işleyişinde önemli bir etken olarak görülüyor. Metaforları anlamak ve yorumlamak, yol bulmak veya zihinden tahmini hesaplamalar yapmak için uzamsal akıl yürütmeyi kullanıyoruz. Uzamsal sorunlara getirilen bir çözüm olduğu için uzamsal zekâ da deniliyor. Uzamsal zekâ tanımı olarak beynin sağ lopunun birincil işlevi olduğu söylenebilir.

Uzamsal akıl yürütme ve sayı duyusunun arasında paralellik ise oldukça yüksek. Yazımızın devamında uzamsal akıl yürütme nedir ve uzamsal zekâ nasıl geliştirilir gibi soruların cevaplarını bulabilirsiniz. 

Uzamsal Akıl Yürütme Nedir?

Bu konuda birçok farklı tanımlama yapılmış olsa da uzamsal akıl yürütmeyi en basit ve yalın haliyle bir şekli zihnimizde canlandırma becerimiz olarak açıklayabiliriz. Daha detaylı bir tanımlama yapacak olursak uzamsal akıl yürütme için kişinin görsel deneyimini yeniden oluşturabilmesi için çevresindeki görsellikleri algılama ve onlar üzerinde değişiklikler yaparak ilk algıladığından farklı bir şekil yaratma süreci de denilebilir. 

Uzamsal Akıl Yürütmeden Yararlanma

Uzamsal beceriyi kullanabilen kişiler zihinlerindeki görsel görüntü ve nesneleri yeniden düzenlenip dönüştürülebildiğinden STEM denilen bilim, teknoloji, mühendislik ve matematik alanlarında başarılı işler ortaya çıkarıyorlar. Uzamsal beceride nesneler ve şekiller 2 ve 3 boyutlu uzayda zihinsel olarak düzenleniyor. Uzamsal zekâ ile kişiler renk, çizgi, şekil, uzay ve kendi aralarındaki ilişkiyi yönlendirebiliyorlar. 

Bu duruma mimarlar ve mühendislerin bir yapı tasarlarken, heykeltıraşların bir eser yaparken, modacıların bir kıyafet tasarlarken ve kimyagerlerin molekülleri düşünürken uzamsal becerilerini kullanmaları örnek verilebilir. 

Uzamsal Akıl Yürütmenin Önemi

Kendimizi konumlandırmamız ve uzayda nerede olduğumuzu bilmememizin birçok yönden avantajı var. En basitinden hareket etmek için veya istediğimiz bir noktaya varabilmek için hayalimizde gideceğimiz yolu çizip rotamızı belirlememiz gerekir. Ayrıca en temel ihtiyaçlarımızı karşılamak için araç gereç kullanabilmede de uzamsal yerimizi belirlememiz gerekir. 

Uzamsal Akıl Yürütme Nasıl Geliştirilir?

Zekanın geliştirilebildiği gibi uzamsal zekâ ve akıl yürütme de geliştirilebilmektedir. Uzamsal zekanın genetik ve cinsiyete bağlı olduğuna dair söylemler olsa da doğru egzersizler yapılarak olumlu sonuçlar elde edilebilmekte. Egzersizlikler uzamsal manada döndürebilme, nesneleri karşılaştırabilme ve dikkati yoğunlaştırabilmeyi öğrenmek için ideal. Uzamsal akıl yürütmenin geliştirilmesi bilişsel öğrenme, hafıza ve düşünebilme yetisi gibi beynin birçok alanında gelişmesini sağlıyor.

Uzamsal Akıl Yürütmeyi Geliştirme Yolları

Araç kullanmak uzamsal akıl yürütme becerisini geliştiren bir yöntemdir. Araçla hareket halindeyken çevredeki binaların, ağaçların ve tabelaların boylarına ve birbirlerine olan oranlarına dikkat ederek uzamsal algınızı geliştirebilirsiniz. Zekâ küpü, yapboz, satranç ve tetrisle oynamak veya çizimler yapmak, grafik programları kullanmak da sizi geliştirecektir. 

Kaynaklar

Read More

Hayatta mutlu ve başarılı olmak için çok çalışmak, odaklanmak, hobilere zaman ayırmak, öğrenmeyi asla bırakmamak gibi kriterler sayabiliriz. Ama tüm bunlardan önce sağlıklı bir vücut, bunun için de düzenli uyku şart. Bu yazımızda düzenli ve kaliteli uyku için kolayca uygulayabileceğiniz yöntemleri inceledik.

1- Kafein, Alkol ve Nikotinden Uzak Durun

Kafeinli ürünler uyku kalitesini olumsuz yönde etkiler. Bütün kahve severler kafeinin uyku kaçırma özelliği olduğunu bilir. Uyumadan 4-6 saat öncesinde kafein ve nikotin tüketimini kesmek daha kaliteli bir uyku sağlar. Alkolde ise durum daha farklıdır. Vücuda ilk girişinde uyku getirebilir ancak birkaç saat sonra uyku kaçırıcı bir uyaran olarak devreye girer. Alkol tüketimini maksimum 2 kadehte tutarak uyumadan önce en az 3 saat önce alkol alımını durdurmak daha iyi bir uyku için faydalı. Bu zararları ürünleri hiç tüketmemenin kaliteli bir uyku için çok daha faydalı olduğunu ve vücudu rahatsız eden horlama gibi durumları azalttığını hatırlatalım.

2- Ufak Değişikliklerle Odanızı Kaliteli Bir Uyku İçin Dekore Edin

Sessiz ve fazla ışık almayan ortamlar uykuya dalmanızı kolaylaştırır ve uyku kalitesini artırır. Koyu renkli perdeler, içeriğe ışık girmesini engeller. Koyu renk perde tercih etmiyorsanız göz bandı da kullanabilirsiniz. Ortopedik yatak ve ortopedik yastık kullanımı da vücudunuzun optimum koşullar altında dinlenmesini destekler. Oda sıcaklığını 18-23 derece arasında tutmanız da uykunuzu engelleyebilecek fazla sıcak ya da fazla soğuğa karşı önlem almanızı sağlar. Bilgisayar, televizyon gibi dikkat dağıtıcı objeleri yatak odanızdan uzak tutmanız da oldukça önemli. Bu yöntem sizi geç saatlerde uykunuzdan alıkoyan sürükleyici dizi ve filmlerden uzak tutar.

3- Uykuya Hazırlık Ritüeli Oluşturun

Her gün tekrar edebileceğiniz kolaylıkta bir ritüel oluşturabilirsiniz. Bunu uykudan önce hazırlık niteliğinde tekrarlamanız vücudunuzu uykuya alıştırır ve daha kolay uyumanızı sağlar. Duş, vücut sıcaklığınızı artırıp azaltarak optimum seviyeye getirir ve sizi kaliteli bir uykuya hazırlar. Yatmadan önce okuma ışığında kitap okumak ise gözlerinizi uyku için hazır hale getirir. Yatmadan önce ılık bir duş, birkaç sayfa okuma ve küçük bir bardakta hazırlanmış bitki çayı sizin için kaliteli uykuyu garantiler.

4- Beslenme ve Egzersizin Gücünü Unutmayın

Günlük düzende uygulayacağınız 10-15 dakikalık egzersizler kaslarınızı çalıştırır ve sizi daha sağlıklı bir vücuda kavuşturur. Düzenli beslenme ile desteklenen egzersizin ise uyku düzenlemesinde önemli bir yeri var. Uzun yıllardır uzmanlar kaliteli uyku ve egzersiz arasındaki ilişkiyi somut bir temele dayandırmak için araştırmalarına devam ediyor. Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi’nin araştırması konuyla ilgili şu bulguları sunuyor: Kişiler egzersizin uykuya dalmalarını kolaylaştırdığını, daha derin uyku sağladığını, sabah uyandıklarında kendilerini daha iyi hissettiklerini bildirmişlerdir (2). Özellikle sabah egzersiz yapıldığında ya da akşam geç saatte yapılan ve yoğunluğu fazla olan egzersizle uykunun daha olumlu etkilendiği bildirilmiştir (2). Japonya’da uzun yaşayan insanların yoğun olduğu bir bölgede, 60-93 yaşları arasındaki 788 kişi üzerinde yapılan bir çalışmada (5), egzersiz ve günlük yürüyüşlerin iyi bir uyku için önemli bir faktör olduğu ortaya konmuştur. Ancak bu çalışmalarda elde edilen sonuçların olumlu görülmesinin, egzersizin yorgunluğa yol açmasının aynı zamanda uykuya yol açma şeklinde düşünülüyor olmasından, iyi uyuyan kişilerin ayrıca egzersize daha istekli olmasından ya da egzersiz yapan kişilerin kafein ve sigara kullanımından daha uzak durmalarından da kaynaklanabileceği belirtilmektedir.”

Buradan hareketle uyku ve egzersiz arasında karşılıklı bir ilişki olduğunu söyleyebiliriz.

5- Uyku Saatlerinizi Sabit Tutun

 

Günlük aynı saatte uyuyup uyanmanın uyku düzeni üzerinde doğrudan olumlu etkisi olduğunu söyleyebiliriz. Bu düzen biyolojik saatinizin her gün aynı koşullara göre düzenlenmesini ve dolayısıyla da rahatça uyuyup uyanmanızı sağlar. Vücudunuz bu düzene alıştığında kendiliğinden uykuya dalacak ve hatta sabahları alarm yardımı olmadan kendiliğinden, dinç bir şekilde uyanacaktır.

Kaynak

http://geneltip.org/upload/sayi/46/GTD-00344.pdf 

http://healthysleep.med.harvard.edu/healthy/getting/overcoming/tips 

Read More

Otizm, 3 yaşına kadar başlayan ve ömür boyu devam eden gelişimsel bir bozukluk olarak tanımlanıyor. Otizmliler arasında öğrenme güçlüğü çekenler olduğu gibi normal ve hatta yüksek zekalı bireyler de vardır. Otizmli bireylerin duyuları oldukça gelişmiştir. Bu nedenle diğer insanları normal koşullarda rahatsız etmeyen ses, ışık gibi etmenler otizmli bireyleri oldukça rahatsız edebilir. İletişim konusunda etkin olamayan otizmli bireylerin genellikle içe dönük kişilikleri vardır. İkili ilişkileri sürdürme konusunda zorlandıklarından onlarla konuşurken en uygun yöntemi seçmek gerekir. Yazımında otizmli bireylerle nasıl iletişim kurulur sorusunun püf noktalarını okuyabilirsiniz. 

1. Basit ve Kısa Cümleler Kurun

Bire şey anlatırken basit cümleler kurmak otistiklerle iletişim kurarken onların sizi daha iyi anlaması için oldukça etkili bir yöntemdir. Ayrıca karşınızdaki kişinin dil ve anlama becerisine göre sözcüklerinizi seçmeli ve dolaylı anlatımlardan kaçınmalısınız. Yavaş konuşmak ve biraz ara vererek cümleler kurmanız da doğru otizmli bireylerle iletişim sağlamak için yararlı olacaktır.

2. Jest ve Mimik Kullanın

Otizmliler jest ve mimiklerini oldukça fazla kullanırlar. Bu nedenle onlarla sohbet ederken yüz ifadesi ve vücut dilinizi kullanmanız dikkatlerini çekecektir. Hem sohbete odaklanmaları hem de sizi daha iyi anlamaları için konuşma sırasında ses tonunuzu değiştirerek ilgilerini de çekebilirsiniz. Bunlara ek olarak konuşurken neşeli ve canlı olmanız da otizmli bireylerin ilgisini çekecek ve iletişimin süresini uzatacaktır. 

3. İletişim Kurmalarını Sağlayın

Sohbet esnasında otizmli bireyin de konuşmasını sağlamak için gözlerinin içine bakıp ona doğru eğilebilirsiniz. Bu bedensel hareketiniz ondan karşılık beklediğinizi gösterecektir. Ayrıca kaşlarınızı kaldırmak ve diğer yüz mimiklerinizi kullanmanız da işe yarayabilir. Otizmli birey söze başladığında onu dinlemeli, müdahale etmemeli ve kesinlikle sözünü bitirmesini beklemelisiniz. 

4. Çok Soru Sormadan İlgisini Çekmeye Çalışın

Otistik iletişim bozukluğu sorununu gidermek ve dil gelişimini sağlamak için onlara sadece gerektiği zaman sorular sorun. Çok soru sormak yalnızca karşınızdaki otizmli kişiyi rahatsız edip bunaltacaktır. Eğer merak ettiğiniz soruları yeri geldiğinde sorar ve bu merakınızı da ona yansıtabilirseniz karşılıklı iletişimi de başlatmış olursunuz. Ayrıca otizmlilerin yaptıklarını gözlemleyip o anki hareketlerinden tahminler yürüterek sohbet konusu da açabilirsiniz. Otizmlilerden size sadece kelimelerle karşılık vermesini beklemeyin onların çıkardıkları sesler de birer iletişim yöntemidir. 

5. Dikkatli Bir Dinleyici Olun

Konuşmakta zorlanan ve sadece birtakım sesler çıkarabilen bir otistik bireylerle iletişim kuruyorsanız onu anlamanız biraz zaman alabilir. Böyle bir durumda onu anlamadığınızı belli etmemeniz konuşmanın devam etmesi için son derece önemlidir. Anlamazsanız bile vücut hareketlerinizle iletişim halinde olduğunuz otizmli bireyin size ifade etmeye çalıştığı şeyi anladığınızı gösterin. Bu durum onun iletişime devam etmesini sağlayacaktır. 

Kaynaklar

Read More

Okula başladığımız günden akademik hayatımızı tamamlayana kadar yüzlerce sınava giriyoruz. Liseye giriş, üniversite sınavı, KPSS gibi sınavlar ise geleceğimizi belirlediğinden diğerlerine nazaran daha önemli oluyor. Hal böyle olunca çoğumuz sınav dönemlerinde oldukça stresli ve kaygılı oluyoruz. Farklı şekilde ifade etmek gerekirse stresimiz sınavın ve hatta başarımızın önüne geçiyor. 

Stres yeteri düzeyde olduğunda bizi motive edip güdüleyen bir duygu olsa da çoğu zaman yoğun strese maruz kalıyoruz ve bu durum sınavlardan düşük puanlar almamıza ve dolayısıyla başarısız olmamıza neden oluyor. Öte yandan kaygı ve stresle baş etme yolları hakkında bilgi edinerek bu duyguları yönetmek mümkün. Yazımızın devamında sınav stresini en aza indirmenin 10 yolunu hep birlikte öğrenebiliriz. 

1. Yeterince Çalıştığınızdan Emin Olun 

Sınav dönemi stres ve kaygıya neden olan en önemli durumlardan biri az çalışmaktır. Ders konularına büyük ölçüde hâkim olmadığınızda başarısız olacağınız korkusu strese neden olur. Bu nedenle kendinize güveninizi artırmak için sınavdan önce tekrar ve soru çözümleri yaparak tüm konuları iyice öğrenmelisiniz. 

2. Planlı Çalışın

Sınav konularını zamanında yetiştiremeyeceğinizi düşünmek de strese neden olmaktadır. Bu durumu ortadan kaldırmak için dersleri düzenli şekilde takip ederek günü gününe çalışmalısınız. Az zamanda çok işler yapmak yerine zamanında rahat bir şekilde çalışmak kaygılarınızın önüne geçecektir. 

3. Gerçekçi Hedefler Koyun

Yapamayacağınız derecede büyük hedefler koymak sınava dair korkularınızı artıracak ve motivasyonunuzu düşürecektir. Hatta bu durum vazgeçip çalışmayı bırakmanıza dahi neden olabilir. Bu nedenle kendinize uygun hedefler belirlemelisiniz. 

4. Şartlanmak Strese Neden Olur

Sınavdan mutlaka şu puanı almalıyım ya da şu okulu kazanmalıyım diye şartlanmak da yüksek kaygıya neden olur. Başarılı olacağınıza mutlaka inanmalısınız; ancak başaramamak da her şeyin sonu değildir. Başarısız olduğunuzda daha çok çalışmalı, öğrenmeli ve tekrar sınava girmelisiniz. 

5. Kendinizi Başkalarıyla Karşılaştırmayın

Sınav sonuçlarınızı başkalarının sonuçlarıyla karşılaştırmak kendinizi yetersiz görmenize neden olur. Bu durum sizin başarıya olan inancınızı azaltıp stresinizi artıracağından sadece kendinize ve sonuçlarınıza odaklanmalısınız. 

6. Olumlu Telkinlerde Bulunun

Sınava dair hazırlıklarınızı yaptığınızda kendi kendinize “yeterince çalıştım, elimden geleni yaptım” gibi cümleler kurmanız kendinizi telkin etmenizi ve sakinleştirmenizi sağlayacaktır. Stresle baş etme yolları kapsamında olumlu düşünmeyi öğrenerek kaygıyı da azaltabilirsiniz.

7. Sınav Anında Stresi Sınırlandırın

Sınav anında bazı soruları çözemeyip stres seviyeniz yükseldiğinde derin bir nefes alıp başka soruya geçin. Böylelikle stresiniz sizi ele geçirmeden siz onu kontrol altına almış olursunuz.

8. Spor Yapın

Yoga ve nefes teknikleri gibi stresle baş etme egzersizleri son derece etkilidir. Kaygılandığınızı düşündüğünüz zamanlarda yürüyüşe çıkmak, müzik dinlemek veya bir hobi ile ilgilenmek de stresle mücadelede etkili yöntemlerden bazıları kabul ediliyor. 

9. Beslenme ve Uykunuza Dikkat Edin

Sağlıklı beslenme ve yeteri kadar uyku stresin azalmasında etkilidir. Bu nedenle günlük beslenmenizde protein, sebze ve meyve gibi sağlıklı besinleri tüketmelisiniz.

10. Profesyonel Destek Alın

Stresle baş etme yöntemleri nelerdir sorusunun cevabını en iyi bu işin uzmanı verecektir. Bu nedenle kendiniz stresle başa çıkamayacağınızı anladığınızda bir uzmana danışarak profesyonel destek almalısınız.

 

Kaynaklar

Read More

Modern dünyada kariyer planlaması, hayatımızın en önemli süreçlerinin başında yer alır.Bundan sonra hangi konumda yer alacağımız, ne kadar kazancı elde edeceğimiz ve hangi standartlarda yaşayacağımız gibi hayati hususların belirleyicisi olan kariyer, bireysel tatmin ve ilgi alanları da uygunluk paralelinde planlanması gereken hassas bir süreçtir. Kariyer planlaması yaparken yalnızca, maddi kavramları dikkate almak doğru bir yaklaşım değildir.Mutsuz bir meslek hayatı, yüksek gelirler söz konusu olsa dahi, keyifli bir süreç olarak karşımıza çıkmayacaktır. Tersi şekilde çok mutlu olup düşük gelirler elde etme fikri de pek çok kimseye cazip gelmez. Ancak pek çok kariyer uzmanına göre, birey mutlu olduğu işi keyifle yaparken zaten yeterince gelir elde edebilecek nitelikte iş üretebilecek ve bireysel olarak tatmin olabilecektir. Dolayısıyla kariyer planlaması yapılırken öncelikle, kişinin yetenekleri ve eğilimleri ile doğru orantılı bir mesleki planlamanın yapılması büyük önem arz eder. Elbette bunun için çok erken yaşlarda girişimde bulunmalı ben en azından belli bir alan hedefi konulmalıdır.

Kariyer Planlaması Sadece Yetişkinlikte Yapılmaz

Kariyer planlaması sadece yetişkinlikte yapılmaz kavramı, içi doldurulması gereken bir iddiadır. Öyle ki;birey belli bir yaştan sonra mevcut mesleki yaşantısını terkedip bambaşka bir alana geçiş yapmak isteyebilir. Bu noktada başarılı olmuş birçok kimse örnek olarak gösterilir. Buradan belli  bir seviyeden sonra kariyer değiştirilmez şeklinde bir yargı aslında doğru değildir. Ama gerçekleşen örnekleri detayına bakıldığında, esasen bireyin terk ettiği kariyerinin kendisine uygun olmadığı çoğunlukla gözlemlenen bir durumdur. Örneğin; ciddi anlamda müzik kabiliyeti bulunan ve müzik yapmayı çok seven bir bireyin, toplumsal standartlara uygun davranarak avukat olması ve belli bir süre sonra bu mesleği terk edip müziğe yönelmesi sıkça rastlanan bir durumdur. Toplumsal standart olarak tarif edilen durum aslında bir normal değil anormalidir. Zira tüm toplumlar sanatçıya da, diğer meslek gruplarına da ihtiyaç duyar. Sonuç olaraktoplumsal statü ve daha fazla gelir için, trendleri takip etmek aslında doğru bir yaklaşım değildir.Herkesin avukat veya herkesin doktor olduğu bir ülke söz konusu olamaz. Bu durumda mantıklı bir yaklaşım sergilenmeli ve bireyin eğilimleri ve yetenekleri ile doğru orantılı mesleki planlamanın mümkün olduğunca erken yapılması sağlanmalıdır.

Örgün Eğitimde Kariyer Planlaması

Maalesef ülkemiz eğitim sisteminde çocukların kariyer planlaması yapabilmesi mümkün değildir. Her ne kadar lise düzeyinde belli alanlar tercih ediliyor ve bireylerin eğitimleri bu alanlarda sürdürülüyor olsa da, meslek seçimi noktasında herkesin öncelikli tercihi daha çok kazanç elde edilen ve/veya daha yüksek hayat standartları sunan mesleğin tercih edilmesi yönünde olmaktadır.Elbette bu ülkemizin koşullarından da kaynaklanan bir durumdur. Lakin koşullar ne olursa olsun bireylerin mutlu bir hayat sürdürebilmeleri için doğru meslekleri tercih etmeleri ve kariyerlerini olması gerektiği gibi planlamaları gereklidir.

Liderlik vasıfları kuvvetli organizasyon yetileri bulunan bir bireyin, işletme yönetimi kariyeri yapması, teknoloji eğilimi bulunan bir bireyin mühendislik kariyeri yapması, sanatsal eğilimleri bulunan bir bireyin bu alanda ileri düzey eğitimleri alması ve burada bir kariyer planlaması doğru yaklaşımdır. Bunun örgün eğitimde karşılanmaması, ailelere ciddi bir sorumluluk yükler. Elbette belli bir yaştan sonra bireylerin de kariyer seçimi yaparken bu noktaları hassasiyetle değerlendirmesi gerekir. Tabii ki hangi alanda kariyer seçimi yapacak olursanız olun, nitelikli bir rota çizip, gereklilikleri yerine getirmek için ek eğitimler almanız gerekli olacaktır. Örneğin işletme yönetimi Yüksek lisansı yapma ve bunu yurt dışında gerçekleştirmek istiyorsanız, kariyer planlama süreçlerinize ciddi bir yabancı dil eğitimini de dahil etmelisiniz. Ama kariyer size mükemmel bir geleceği temin edebileceğiniz kariyer seçimi danışmanlık hizmetlerini sunar. Bize hemen ulaşarak en doğru kariyer seçimini kolayca gerçekleştirebilirsiniz.

Read More

Duygusal zeka; tanım olarak bireyin kendisinin ve başkalarının duygularını anlama, analiz etme ve yönlendirme kabiliyeti olarak tanımlanır. Bir nevi sosyal zeka olarak da tanımlayabileceğimiz bu yeti, her Bireyde farklı seviyede bulunur. Duygusal zekası (EQ) gelişmiş bireyler, gündelik hayatlarından, iş yaşantılarına kadar her ortamda aktif bireylerdir ve çoğunlukla grup liderliği pozisyonu edinirler. Liderlik vasıflarının da arasında doğal olarak duygusal zeka sayılmaktadır. Ancak matematiksel zekada olduğu gibi, duygusal zekanın da yönlendirilmesi ve neye faydalı forma kavuşması gereklidir. Biraz da duygusal zekası ileri düzeyde gelişmiş olan bireylerin erken yaşta doğru yönlendirilmeye tabii tutulmamaları durumunda anomalilerin ortaya çıkması söz konusu olabilir. Biz Aba psikoloji olarak, duygusal zekanın doğru yönlendirilmesini sağlamak için gerekli olan testleri akademik yöntemlerle gerçekleştiriyoruz. Bireyin çocuk veya yetişkin olması fark etmeksizin bizim tarafımızdan gerekli analizler yapılarak uzun vadeli planlamalar ve yönlendirme faaliyetleri başlatılabiliyor. 

Duygusal Zeka Nasıl Geliştirilir? 

Son bilimsel araştırmalar ışığında, bazı mental problemlerin örneğin; sosyal fobinin, duygusal zekaya bağlı olarak ortaya çıkmasının söz konusu olabileceği belirtilmektedir. Bu sorunun üstesinden gelebilmek için duygusal zekanın geliştirilmesi gerektiği gibi, gündelik yaşantıda başarıya erişmek için de duygusal zekanın artırılması ehemmiyet arz eder. Elbette duygusal zekanın geliştirilmesine yönelik pek çok çalışma söz konusudur. Yalnız bu çalışmaları başlatabilmek için bazı ön testlerin yapılması ve değerlendirme sürecinin ortaya çıkması gerekir. Duygusal zekanın yönlendirilmesi aşamasına geçmeden önce Uzmanlar tarafından gerekli değerlendirmeler hassasiyetle yapılmalıdır. 

Duygusal zekanın yönlendirilmesi, duygusal zekanın geliştirilmesi ile hemen hemen aynı kavramı ifade eder. Duygusal zekası gelişmiş bireyler esasında daha romantik olmaz, aksine daha doğrusu al ve mantıksal düşünebilme kabiliyeti geliştirirler. Zira duygusal zekanın yönlendirilmemiş olması durumunda birey Duygularını kontrol edememekte ve kavramları doğru değerlendirilmemektedir. Bu durumda doğal olarak algılama yanlışlıkları ortaya çıkar. 

Nasıl Yönlendirilir? 

Öncelikle bireye birkaç noktada bireysel telkin yöntemleri öğretilir. Onun öfke ve stres kontrolü bu kavramların içerisinde önemli bir yere sahiptir. Diğer bazı tedavi protokolleri içerisinde de yer alan stresle mücadele yöntemleri duygusal zekanın yönlendirilmesi sürecine de dahildir. 

Negatif düşüncenin engellenmesi duygusal zekanın yönetilmesi sürecinde önemli bir yere sahiptir. Birey, olumsuz fikirler geliştirmek yerine bireysel telkin ile pozitif düşünebilme kabiliyetini kazanır. Bu kabiliyet aynı zamanda stresin yönetilmesi için de önemli bir fonksiyonu olarak tanımlanır. Duygusal zekası gelişmiş kişiler bu nedenle stres altında daha kolay karar verir ve harekete geçebilirler. Zira pozitif düşünce geliştirebilme kabiliyeti, birey stresten önemli ölçüde uzaklaştırabilmektedir. Zorlu sosyal ortamlarda sürece hakim olmak ve yönetilmesi zor kişileri idare edebilmek bu şekilde mümkün olabilmektedir. 

Tabii duygusal zekanın geliştirilmesinde en önemli fonksiyonlardan bir tanesi ve belki de en önemlisi kendini ifade edebilme yeteneğini geliştirilebilir olmasıdır. Bireyin her ortamda kendini doğru ifade edebilmesini sağlayan bu niteliği kazanmak duygusal zekanın yönlendirilmesi sürecinde elde edilen kazanımlardandır. 

Hemen başlayın 

Özellikle çocukların belli bir yaşa kadar duygusal zekanın yönlendirilmesi süreçlerinde tabi tutulması çok önemlidir. Her ne kadar duygusal zeka ileri yaşlarda da belli ölçekte geliştirilebilir olsa da, mümkün olduğunca erken harekete geçmek doğru yaklaşım olacaktır. Aba Psikoloji olarak biz sizin için en doğru süreçleri ortaya koymak üzere akademik yöntemleri uyguluyor ve her yaşta danışmanımız için en doğru sonuçları üretiyoruz. Hemen iletişime geçerek, duygusal zekanın geliştirilmesi için çalışmalara başlayabilir, en doğru sonuçlara ulaşabilirsiniz.

Read More