Lise tercihi üniversite tercihi kadar umursanmayan bir tercih sürecidir. Halbuki 5. ve 8. sınıf aralığında mantıklı düşünme ve alan dersleri görmekle beraber öğrenciler kendilik bilincine ulaşırlar. Bu bilincin iyi yönetilmesiyle sağlanan özgüvenle beraber öğrenciler kişiliklerini oluşturmaya başlarlar. Kişiliklerinin oturduğu dönemin sonunda lise tercihi yaparlar. Bu nedenle kişiliğini kavramış öğrenciler lise tercihlerini daha bilinçli şekilde yapmaktadırlar. Özgüven gelişimini zedelemeden liseye geçiş dönemi olan ortaokul ve lise dönemini atlatan çocuklar hayatları boyunca başarıyı daha rahat yakalayacaklardır. Lisede bilinç seviyesini yükselterek bir takım hedefler edinmiş öğrenciler için hayatlarının ileriki döneminde kendilerine yol haritası çizmek özgüvenle seçimlerini yapmak daha kolay olacaktır.

Lise için Ne Zaman Hedef Belirlenmeli?

Lise sınavına girmeden önce 7. ve 8. sınıfta lise tercihi için hedef belirlemek öğrencilerin motivasyonlarını arttıracaktır ve onları çalışmaya teşvik edecektir. Fakat hiçbir şey için geç değil. Sonuçlar açıklandıktan sonra da hedef belirlemek mümkün. Lise için önemli olan çocuğun kişiliğine, başarılı olduğu ve sevdiği alanlara göre yönlendirilmesidir.

Lise Tercihi Nasıl Yapılmalıdır?

Kişinin temel dersleri öğrendiği ortaokul döneminde hangi alana daha yatkın olduğu ortaya çıkmaktadır. Öğrenci sosyal bilimlere mi fen bilimlerine mi yoksa dil alanına mı daha yatkın bunu anlamak için ortaokul başarısı göz önünde bulundurulabilir. Bu doğrultuda okullar araştırılarak çocuğu yönlendirmek önemlidir. Bunun dışında lise tercihi boyutunda özgüven dikkate alınmalıdır. Yukarıda da bahsettiğimiz gibi özgüvenin bu dönemde sağlıklı bir şekilde korunması ileriki yılları olumlu yönde etkileyecektir. Bu anlamda öğrencilerin sosyal aktivitelere de önem veren liselere gitmeleri desteklenmelidir. Diğer bir dikkat edilmesi gereken nokta ise lisenin ortamının nasıl olduğudur. Yine özgüvenle örtüşen bir konu lisenin ortamıdır. Kişinin kendini rahat ve özgür hissedeceği bir lise ortamında okuması gelişimine katkı sağlayacaktır. Kendine olan güvenini korumasında etkin rol oynayacaktır.

Lise Tercihi Aşamasında Velilerin Rolü

Velilerin lise tercihinde üniversite tercihine göre çocuklarına daha çok destek sağlamaları gerekir. Kendi  kişiliklerini, benlik anlayışlarını yeni yeni oturtan ortaokul öğrencileri desteğe ihtiyaç duymaktadırlar. Etraflarında onları en iyi tanıyanlar da anne ve babalarıdır. Çocukların hangi alanlara daha fazla yönelimleri olduğunu, kişilik gelişimlerini en iyi inceleyecek olan bireyler anne ve babalarıdır. Bu nedenle ebeveynlerin özellikle lise tercihi için çocuklarının gidişatlarını incelemeleri ve tercih konusunda önerilerle desteklerini sağlamaları gerekir. Çocukların kendilerini keşfetmeleri için sorular sormaları, ne istedikleri konusunda çocuklara fırsat tanımaları kendilerini keşfederek doğru lise tercihleri yapmaları için etkili olacaktır.

Lise Tercihi Aşamasında Danışmanlık Almanın Önemi

Liseye geçmeden önce lise tercihi için danışmanlık hizmeti almak öğrencilerin ilerideki eğitim, kariyer hayatı ve sosyal gelişimi için faydalı olacaktır. Aba Psikoloji olarak liseye geçecek öğrencilere verdiğimiz destek daha çok özgüvenlerini korumalarına yöneliktir. Blog yazımızın başında da söz ettiğimiz gibi liseden önce ortaokul döneminde özgüven oluşumu gerçekleşmektedir. Bu nedenle Aba Psikoloji olarak bu dönem özgüveni destekleyici psikolojik destekler vermenin öneminin altını çiziyoruz. Özgüveni destekleyerek kişinin kendini tanımlamasını sağlamanın lise tercihi ve ileriki yıllardaki gelişim için daha verimli olacağını düşünerek lise öncesi bu alana yönelik destekler vermekteyiz.

Read More

Nörogelişimsel bozukluklar ya da Nörogelişimsel sorunlar sağlık konusunda oldukça fazla çalışma isteyen konulardır. Bu konuda yapılan açıklamalar ilk başta insanlarda karamsarlık oluşturabilir. Bunun sebebi ise bu bozuklukları ortadan kaldırabilecek ne bir ilaç ne de bir teknik henüz yoktur.

Fakat bu bozukluklar için söylenebilecek en iyi yorumlardan bir tanesi ise beynin kendini düzeltme kapasitesi ve kendini telafi etme kapasitesi olmasıdır. İnsan beyninim eksikliklerini ortadan kaldırmak için geliştirilmiş özel eğitsel teknikler bulunmaktadır.

İnsan beyninin yine bozuk işleyişinden kaynaklanan ruhsal sorunları düzeltebilmek için geliştirilmiş psikoterapi teknikleri de bulunmaktadır. Bunlar toplumsal tarihin ve kültürün bizlere mirasıdır. Bu yüzden bu bozukluklar için yapılacak çok fazla şey vardır.

Nörogelişimsel Bozukluklar İçin Yapılması Gerekenler

Nörogelişimsel bozukluklar tedavi için bazı aşamalara ihtiyaç duymaktadır. Bu durumları iyi bir şekilde organize etmek ve planlamak gerekiyor. Etkinlik derecelerini ölçmek gerekiyor. Ayrıca bunlara ek olarak en çok merak edilen konulardan bir tanesi ise bu bozuklukların tedavi yöntemi.

Pek çok insanın kafasında bu bozuklukların tedavisi ile alakalı pek çok soru işareti bulunmakta. Bu bozuklukları ilaç ile mi tedavi edelim yoksa psikoterapi yöntemi ile mi tedavi edelim diye sorular oldukça fazla sorulmaktadır.

Özel eğitim ile tedavi yöntemi de son dönemlerde merak edilen bir tedavi yöntemidir. Yani iki uç görüş bu bozuklukların tedavisi için görülmekte. Bir grup sadece ilaç kullanmayı öngörmektedir. Bu ve benzeri durumlar dikkat bozukluğu ve otizm gibi sorunlar içinde vardır.

Ama sadece ilaç kullanmaya teşvik eden grubun bakış açısı oldukça yanlıştır. Çünkü gelişimsel bozukluklar ortadan kaldıracak bir ilaç henüz piyasada yok. Bu yüzden sadece ilaç kullanımı ile bu sıkıntılarda kurtulmak olası bir durum değil.

Ama diğer bir grup ise ilaç kullanmadan tedavi etmeyi ön görüyor. Ama öyle sorunlar var ki o sorunlar ikincil gelişen sorunlar. Davranış sorunları, saldırganlık, kendine zarar verme, iştahsızlık ve uykusuzluk gibi sorunların ortadan kaldırılmasına en büyük yardımcı bazen ilaç kullanımı oluyor.

Sıklıkla tekrar eden epilepsi hastalığı ya da kendine zarar verme gibi durumlarda özellikle ilaç kullanımı oldukça yararlı olabiliyor. Bu durumlar ise bizlere ilacın önemini göstermektedir.

Hem İlaç Hem de Psikoterapi

İki grubunda artısı ve eksilerini göz önüne aldığımız zaman bizlere tedavi için bazı noktalar göstermekte. Bu da hem ilaç hem de psikoterapi tedavi yöntemlerinin eşit olarak ve ölçülü olarak kullanılmasıdır.

Belki hafif olan olgular eğitsel teknikler ile psikoterapi ile tedavi edilebilir. Daha zor ve ağır olan olgularda ise ilaç kullanılması daha gerekli hale getirilebilir. Dolayısıyla bu sorunlara yaklaşımın bilimsel bir yaklaşım olması gerekmektedir.

Tıp Dışı Terapiler

İlaç ve psikoterapi tedavilerinin yanı sıra Nörogelişimsel bozukluklar için yapılan en kötü yaklaşım tıp dışı yapılan terapilerdir. Maalesef tıp dışı terapilere çok fazla prim verilmekte. Örnek vermek gerekirse bitkisel ilaç kullanmanın daha etkili ve zararsız olduğu düşünülür.

Ama bilinmesi gereken şudur ki etkili olan her şeyin aynı zaman bir yan etkisi de bulunmaktadır. Bitkisel ilaçların da diğer uygulanan tekniklerin de yan etkileri bulunmaktadır. Bu tür tedavilerin yapılması için ekip olarak ve mümkün olduğunca uzman kişi gözetiminde tedavi yapılmalıdır.

Aba Psikoloji internet sitesi ve sosyal medya uygulamaları içerisinde bu ve benzeri konular ile alakalı hem bilgiler bulabilir hem de uzman kişilerde bu konular ile ilgili yardım alabilirsiniz.

Read More

Bireylere bildiklerini dahi unutturan sınav kaygısı, baş edilmesi gereken bir duygu durumudur. Bu kaygı, kişilerin sınavlara yeterince hazırlanamamış olmaları veya sınava yükledikleri aşırı anlam yüzünden ortaya çıkmaktadır. Aile ya da çevre baskısına maruz kalan bireylerde çok daha yüksek oranda görülen sınav kaygısı, mükemmeliyetçi kişiliğe sahip bireylerde daha yoğun olarak gözlenmektedir.

İlkokul çağından başlayan sınav maratonu, istenilen alanda istenilen mevkiye gelene kadar devam etmektedir. İnsan daha çok bilmediği şeyden korkmaktadır. Örneğin; aynı konuda daha önce sınava girmiş biri daha az kaygı duymaktadır. Gerekli durumlarda psikolojik destek almaktan çekinmemek gerekir. Aba psikoloji bünyesinde her türlü soru ve sorunda yanınızda olduğumuzu bilmenizi isteriz.

Sınav Kaygısı Yaşayan Bireylerde Gözlemlenebilen Etkiler Nelerdir?

Ruhsal etkiler yaşanabileceği gibi fizyolojik etkiler de görülebilmektedir. Bunlar; göğüs kafesinde daralma hissi, aşırı terleme, karın ağrısı, algı ve anlama düzeyinde bozukluk, çarpıntı gibi şikayetlerle kendini gösterebilmektedir. Ayrıca psikolojik anlamda da depresyon, anksiyete, dikkat dağınıklığı gibi problemlerle kendini gösterebilmektedir. Bu sorunu göz ardı etmemek ve çözüm yollarına başvurmak bireylerin gelecekleri için atılabilecek en doğru adımlardandır.

Olumsuz düşünceleri ortadan kaldırabilmek için aile desteği ve bireyin birlikte hareket etmesi uygun olacaktır. Sınav kaygısı nedenleri tam olarak belirlendiğinde sonuç almakta daha kolay olacaktır. Sınavdan neden korktuğunuzu bilmek ve olabilecek en kötü senaryoyu düşünüp bunlara karşı antitez üretmek oldukça büyük bir yol kat ettiğiniz anlamına gelir.

Sınav Kaygısıyla Baş Etme Hususunda Yapılması Gerekenler Nelerdir?

Öncelikli olarak düzenli çalışmak, olumsuz bir sonuç aldığınızda bunun hayatın sonu olmadığı bilmek gerekmektedir. Bu sınavın sizin hayattaki yerinizi belirlemediğini, sadece bir sınav olduğunu aklınızdan çıkarmamalısınız. Size sadece aldığınız başarılar sebebiyle değer veren insanların, zaten hayatınızda bir yeri olmaması gerektiğini aklınızdan çıkarmamak, kaygılarınızı azaltmak konusunda yardımcı olacaktır.

Sınav kaygısıyla başa çıkma yöntemleri konusunda yaptığımız öneriler tamamen araştırma verilerine uygun olduğu için, sonuç almanızda etken olacaktır. Bir diğer kaygı sebebi ise özgüven eksikliği olarak karşımıza çıkmaktadır. Kişinin yapabileceğine olan inancının düşük olması, çevrenin bu anlamda “yapamayacaksın zaten” gibi olumsuz telkinleri buna sebep olabildiği gibi, kişinin kendini yetersiz görmesi de neden olabilmektedir. Yine bu kaygı sebepleri arasında suçluluk duygusu da önemli yer tutmaktadır.

Kişinin yeterince çalışmamış olması, çevrenin beklentilerinin yüksek olması buna sebep olabilmektedir. Tüm önerilere ve çabalarınıza rağmen bu duygudan arınamıyorsanız, uyku bozukluğu, depresyon veya anksiyete gibi belirtiler yaşıyorsanız, artık yardım almanız gerektiği anlamına gelmektedir. Aba psikoloji olarak, uzman danışmanlarımızla sizlere yardımcı olabileceğimizi ve bu sorunu birlikte aşabileceğimizi belirtmek isteriz.

Read More

YKS’ de Son Hafta Nasıl Değerlendirilmeli?adlı yazımızda son hafta boyunca gerginlikle nasıl baş edebileceğinizden bahsetmiştik. Bu blog yazımızda daha ayrıntılı şekilde YKS sınav stres kontrolü konusuna değinmek istedik.

 “Kaygılanma başaracaksın!” “Gereksiz stres yapıyorsun. Çalıştın zaten…”

Bu gibi sözler sınava hazırlanan öğrencilerimizde hiçbir etki yaratmaz. Sınav anında kaygı ve stres kaçınılmaz. Stres ve kaygı ortadan kaldırılamaz. Önemli olan kaygıyı ve stresi sınav performansını etkileyemeyecek şekilde kontrol edebilmek.

Kaygılanmak oldukça normaldir. Özellikle çocukların hayatını etkileyen YKS gibi böylesine önemli bir konuda kaygılanmak… Fakat kaygının gereğinden fazlası sorunlar yaratabilir.

Sınav Stresinin Ana Nedenleri

Sınav anında sınav sonucunuzu düşünmek performansınızı etkiler.

“Kısıtlı süreler içerisinde çözmeniz gereken soru kitapçığınız önünüzde. Siz ise “Acaba doğru mu yapıyorum? Denemelerdeki gibi iyi yapamadım sanki. Ya iyi bir şey alamazsam…” gibi düşüncelere kapılıyorsunuz. Önünüzdeki sorulara odaklanamazsanız nasıl doğru yapabilesiniz ki?”

Bu tip problemler yüksek oranda sınav stresi yaşayanlarda görülür. Çoğu birey aslında başarılıyken başarılarını sınav anında göstermekte güçlük çeker. Bunun sebebi çok fazla sonuç odaklı olmaları ve anda kalmakta zorlanmalarıdır. Oldukça anlaşılır bir durum aslında çünkü sınavın sonucuna göre üniversiteye ya da liseye yerleşimleri gerçekleşiyor. Onlar için bir hayli elzem. Yalnızca  sonuca odaklanırken sınav anında zaman kaybediyor ve gerçek performanslarını yansıtamıyorlar. Her yapamadıkları soruda hayal kırıklığına uğrayıp “Başarısız olacağım.” düşüncesine kapılıyorlar.

Sınav Stres Kontrolü İçin Çözümler

Faydalanmak isteyenler için ufak da olsa yazımızda yapabileceğiniz bazı sınav stres kontrolü yöntemlerinden bahsetmek istedik.

Anda Kalma Pratikleri Yapın

Belirttiğimiz gibi en büyük sıkıntı anda kalamamaktan doğuyor. Sınavın yaklaştığı bu dönemlerde anda kalma pratikleri yapmanın tamda zamanı.

Artık öğrencilerimizin bol bol deneme sınavları çözdüğü dönemlerdeyiz. Çözdüğünüz deneme sınavlarında soruları çözüp çözememek üzerine değil elinizden geleni yapmak üzerine odaklanmaya çalışın. Her sınav bitiminizde kendinize “Ben elimden geleni yaptım.” demeyi ihmal etmeyin.

Sınava hazırlanmak dışındaki etkinliklerinizde anda kalmayı bir pusula haline getirmekte fayda var:

  • Yaptığınız işlere kendinizi vererek ve tam konsantre olarak yapmaya çalışın.
  • Bir işi yaparken birden fazla iş yapmamaya çalışın.
  • Şuan dışarı çıkıp yürümek sık sık yapabileceğimiz bir şey değil fakat çıkabildiğiniz zamanlar farkındalıklı yürüyüşler yapmak etkili olacaktır. Yürürken etrafınıza odaklanarak yürüyün.

Sınav Stres Kontrolü: Olumluyu Düşünmek Olumluyu Çağırır

Kaygılanan çoğu öğrencimiz olumsuz düşüncelere kapılmakta, kendilerinin sürekli başarısız oldukları senaryoyu düşünmekteler. Fakat olumlunun olma ihtimali varken neden olumsuzu düşünerek kendimizi üzelim. Olumsuz düşünmek sınava 1-0 geride başlamaya neden olur. Başaramayacağınıza inanmanız başarısız olmanızı sağlar. Düşünceler performansımıza yansır.

  • Geceleri yatmadan önce kendinizi başarmış olarak hayal edin. Böylelikle sabahları uyandığınızda daha enerjik olacaksınız ve güne daha olumlu başlayacaksınız.
  • Evin duvarlarına ve aynalarına “Yaparsın sen! Her şey güzel olacak!” gibi olumlu yazılar yazın. İster istemez yazıları gördükçe kendinize olan güveniniz artacaktır.
  • Kendinize bu sınavın “ölüm kalım meselesi” olmadığını hatırlatın. Evet, YKS oldukça önemli fakat her şey gibi bu da gelip geçecek. Kadere inanmaya çalışın. Başınıza gelen kötü olarak yorumlanan olaylar aslında hayatınızın önemli parçaları ve sizin gelişmenizi sağlıyor. Sizi ilerideki siz yapmak için bazen işlerin istediğiniz gibi gitmemesi gerekebilir.
  • Hiçbir şeyin sizden değerli olmadığını unutmayın. Sınav her ne kadar önemli olsa da sizi tanımlayan tek olgunun sınav sonucu olmadığını hatırlayın. Birçok özgün, güzel ve özel özellikleriniz var. Sınavdan başarısız olmanız hayat boyu başarısız olacağınız anlamına gelmez.
  • Başarısız olacağınıza inandığınızda olumlu özelliklerinizi, geçmiş başarılarınızı aklınıza getirerek olumsuz düşüncelerinizden uzaklaşmaya çalışın.
Read More

İnsan yaşam boyu öğrenen bir varlık olduğu için, ders çalışma teknikleri bilmek yararınıza olacaktır. Gerekli hedefleri koyduğunuz, çalışmak için nedenleriniz olduğunu bildiğiniz halde ve aslında ders çalışma konusunda istekli olduğunuz halde, hala ders çalışma kısmına geçemiyorsanız, tekniklerinizde sorun var demektir. Yeterince istediğinizden ve neden istediğinizden emin olmalısınız. Çünkü bir şeyi ne kadar isterseniz, başarma konusunda sonuca o kadar yakın olursunuz.

Verimli Ders Çalışma Teknikleri Nelerdir?

  • Dikkat etmeniz gereken hususlardan biri, etkili ders çalışma yöntemlerini bilmekten geçmektedir. Bu durum düzenli bir program oluşturmayı gerektirir. Az da olsa her gün aynı saatte aynı şeyi yaparsanız, bir süre sonra zihniniz otomatik olarak sizi uyaracak ve programınıza uymanızı sağlayacaktır. Bu kural etkinliği araştırmalarla kanıtlanmış ve uyulması halinde olumlu sonuçlar alınmıştır.
  • Kendinize ulaşılabilir hedefler koymalısınız. Uzun vadede ki hedefler sizi amaca götürme konusunda uzun süreler gerektirdiği için, bir süre sonra bıkkınlık hissi yaşamanız doğaldır. Hedeflerimizi belirlerken, yakın ve uzak hedefler olarak ikiye ayırmalı ve ilk olarak yakın hedefi gerçekleştirmeye çalışmalıyız.
  • Ders çalışma programları hazırlarken, dikkatinizi dağıtacak şeylerden ortamı temizlemek gerekmektedir. Örneğin; karnınız açsa mutlaka bir şeyler atıştırmalı ve derse öyle oturmalısınız. Mümkünse telefonunuzu kapatmalı veya sessize almak da dikkatinizi toplamak konusunda size yardımcı olacaktır.
  • Aynı anda birden fazla ders düşünmek, konuyu anlamanızı zorlaştıracaktır. Bu sebeple sadece bir derse yoğunlaşıp, daha sonra diğer derse geçmek yararınıza olacaktır. Ayrıca başka bir yardımcı olarak, önce zorlandığınız dersi çalışmalı, daha sonra yorulduğunuzu ve artık anlamadığınızı fark ettiğinizde sevdiğiniz dersi çalışmaya devam edebilirsiniz.
  • Ders çalışma yöntemleri arasında kendine önemli bir yer edinen kurallardan birisi de, kendinize bir çalışma alanı oluşturmak ve bu alanı dikkatinizi dağıtacak her şeyden arındırmaktır. Ayrıca çalışma masanızın ve odanın derli toplu olması motivasyonunuzu artırma konusunda gerekli bir adımdır. Altın kurallardan birisi de masanın derli toplu olduğu gibi, zihni derleyip toparlama konusudur.
  • Verimli ders çalışma teknikleri arasında sayılan bir diğer konu ise not tutmaktır. Yazdığınız veya önemli gördüğünüz yerlerin altını çizmek, tekrar yaparken kolaylık sağlamaktadır.

Küçük Çocuklarda Ders Çalışma ve Çalıştırma Yöntemleri Nelerdir?

Çocuklarda ders çalışma yöntemi olarak kullanılabilecek kurallardan bir tanesi de önce ders sonra oyun kuralıdır. Çünkü bilimselliği kanıtlanmış bu kural, önce oyun oynayan sonra ders çalışan çocuk veya bireylerin, zihinlerinin hala oyunla meşgul olduğunu ve derse adapte olamadıklarını göstermektedir.

Dersin içine oyun katarak öğrenmesine yardımcı olabilirsiniz. Oyunlarla hatta müzikler eşliğinde öğrenmek, küçük çocuklarda daha kalıcı olmaktadır. Okulda bir sonraki gün işlenecek konunun evde önceden en azından göz gezdirilmesi, ders anlatılırken daha iyi anlamaya yardımcı olacaktır.

Bilimsel ders çalışma teknikleri kapsamında, çocuğa uzun süreler boyunca ders çalıştırmak verim almayı engelleyecek bir faktördür. Dikkat süresini tespit ederek belirli bir süre çalışıp aralar vererek yeniden çalışmaya başlamak, konuları daha iyi anlamasına yardımcı olacaktır. Ayrıca ders çalışılan ortamda, televizyon, telefon veya tablet gibi uyaranların olmaması, çocuğun adaptasyonunu olumlu yönde etkilemektedir.

Bunların yanı sıra bol bol kitap okumak gereklidir. Çünkü ne kadar çok okuma yapılırsa, algı o denli gelişir. Okuduğunu anlamak, problemleri çözme becerisini geliştirir. Okuma yapıldıktan sonra çocuğun anladığını anlatmasını istemek, belleğini güçlendirerek akıl yürütmesini ve hafızasının güçlenmesini sağlamaktadır.

Verimli Ders Çalışma Saatleri Nelerdir?

Sabah erken saatlerde zihnin uyanık olması sebebiyle yeni konular çalışmak anlamanıza yardımcı olacaktır. Gün sonunda beynin yorgunluğu ile beden yorgunluğu birleşerek yeni konu anlamakta zorluk çekmenize neden olacaktır. Bunun için uyumadan en az bir saat önce konu tekrarı yapmak daha güzel sonuçlar almanızı sağlayacaktır.

Read More

Her hareketli çocuğun hiperaktif olarak etiketlendiği günümüzde, konunun ne olduğu, nasıl tanı konulduğu gibi hususları sizler için açıklamaya çalışacağız. Aslında bir dürtü bozukluğu olan hiperaktivite çocuğun akranlarından çok daha fazla hareketli olması, tabir yerindeyse yoruldukça hareketlenmesi, düşünmeden davranması ve uzun süre bir işe adapte olamamasına denilmektedir.

Hiperaktif çocuğun zekası normal çocuklara oranla daha yüksek olduğu düşüncesi, yaygın bir kanıdır. Fakat zeka durumunun hiperaktif olma durumu ile alakası yoktur. Bazı hiperaktif çocukların zeki olmalarının hiperaktif olmaları ile ilişkilendirilmesi son derece yanlış bir kanaattir. Özellikle erkek çocuklarının çok daha fazla hareketli olması, daha çok yapıları gereğidir. Büyüme çağındaki çocukların vücudunda biriken enerjiyi atacak ortamları olmadığı taktirde, evlerde koltukların üstüne çıkan, yataklarda zıplayan çocuklar görmek mümkündür. Aynı şekilde okullarda özellikle erkek çocuklarının içlerinde biriken enerjiyi atamamaları sonucu koşmaları, hareketli olmaları da son derece doğaldır.

Psikoloji biliminde bu konuya ait bir çalışma alanı bulunmaktadır. Öncelikle bilinmelidir ki bir çocuğun aşırı hareketli olması tek başına o çocuğa hiperaktivite tanısı koymaya yetmez.

Hiperaktif Çocuk Nasıl Anlaşılır?

Hiperaktivite tanısı genellikle okul çağındaki çocuklarda konulmaktadır. Sınıf düzenini bozan, derse adapte olmayan çocuklar, rehberlik öğretmenleri tarafından veliler bilgilendirilmek suretiyle çocuk ve ergen psikiyatrisi alanına yönlendirilmektedir. Bu noktadan sonra, uzman hekim tarafından veli ve öğretmen gözlemleri de dikkate alınarak belirli testler yapılmaktadır. Ayrıca hiperaktif olan çocuklarla iletişim sırasında dikkat edilmesi gereken hususlar bulunmaktadır.

Hiperaktivite Tanısı Nasıl Konulur?

Çocuğun aşırı hareketli olması, dikkatini yaşıtlarına oranla daha kısa süre toplaması ve odaklanamaması, olur olmadık zamanlarda farklı hareketler yapması, düşünmeden konuşması gibi eylemler, hiperaktivite tanısı koymak için bazı ipuçları vermektedir. Burada dikkat edilmesi gereken konu, bu saydıklarımızın hepsi veya büyük çoğunluğunun bir çocukta toplanması durumudur. Sadece bir tanesi var, diğer belirtiler yoksa hiperaktiftir denilemez.

Genellikle hiperaktivite ve dikkat eksikliği birlikte görülmektedir. Hiperaktif çocuklar sevdikleri bir aktiviteyle ilgilenirken, uzun süre başında durabilmekte fakat sıkıldığı şeyleri yaparken çok daha kısa sürede başka bir şeyle uğraşmaya başlamaktadır. Yetişkinlerde de görülen sevmediği işle uğraşırken sıkılma durumu, hiperaktif çocuklar söz konusu olduğu zaman dürtüyü kontrol edememekten kaynaklanan bir dikkat dağınıklığı ile sonuçlanmaktadır.

Bu durumun kalıtsal olabileceği de göz ardı edilmemesi gereken konuların başında gelmektedir. Evde yapabileceğiniz dikkat süresi uzatma egzersizleri yetersiz kaldığında çocuğun ileriki dönemlerde başarısının etkilenmemesi için yardım almak gerektiğini unutmamak gerekir. Aba psikoloji olarak hiperaktivite nedir? Sorusuna cevap vermeye çalıştık. Daha fazla bilgi edinmek için kanılımızı takip edebilir ve Aba Psikoloji sosyal medya hesaplarından iletişime geçebilirsiniz.

Read More

Genetik nedir sorusu merak edilen önemli konulardan bir tanesidir. İnsan davranışlarını etkileyen en önemli iki etmen genetik ve çevre faktörüdür. Burada en önemlisi epigenetik denilen kavramdır. Epigenetik; genlerin kendisinde bulunmadığı halde irsi olarak nitelendirilen, kalıtımsal genlerin normal genlerin üzerindeki baskısı sonucu, genin değişmesini inceleyen bilim dalıdır. Çocuğun gelişiminde kalıtımın etkisi konusunu tartışırken, sıklıkla bahsi geçen hamile annenin bebeğinin genlerinin üzerindeki etkisi gibi örnekler verebiliriz. Mesela, çok duygusal bir hamilelik geçiren annenin bebeği daha duygusal olmaktadır. Veya gebelikte depresyon geçirmiş ve bunun tedavisini almamış kişilerin bebeklerinde, doğumdan sonra aşırı huysuzluk ve huzursuzluk hali görülebilmektedir.

İnsanın genetik yapısı tam olarak çözülebilmiş değildir. Gen-çevre etkileşimi iç içe geçmiş iki kavramdır.  Bunu en belirgin şekilde ortaya koyan yine genetik bilimcilerdir. Çünkü genetik bilimciler, bu konuyu en fazla araştıran ve bu konuda en fazla bilgi sahibi olan kişilerdir. Ailelerden geçen genler (kalıtımsal) çözülmesi en fazla zaman alan ve bazı hastalıklar konusunda yön göstericiler olmaktadır. Aynı ailenin çocuğu olan iki kardeşin farklı yapılarda olması, hangisinin anne veya babasından aldığı geni taşıdığı oldukça karmaşık bir konudur. Genetik biliminin ilerlemesiyle hastalıklara çare olabileceği düşünülse de, genetik kodlarımız çözülememiş ve bu konuda hala kesin sonuçlar alınabilmiş değildir.

Genetik Nedir? Gelişimde Kalıtım Neden Önemlidir?

Bebeğin anne karnında maruz kaldığı hormonal ve kimyasal değişimler, çocuklarının ileride yaşayacağı problemlerin başlıca kaynağı olabilmektedir. Örneğin; alkol veya sigara kullanan bir annenin bebeğiyle, bu maddeleri hiç kullanmayan annelerin bebekleri arasında önemli sağlık farklılıkları ortaya çıkmaktadır. Veya annenin hastalıklarının gebelik döneminde bebeğe geçmesini sayabiliriz.

Çevresel faktörler olarak adlandırdığımız olgu, yalnızca bulunduğumuz içinde yaşadığımız ortamı değil, genlerin birbirleriyle olan ilişkilerini de kapsamaktadır. Kişilik gelişiminde genetik ve çevresel faktörlerin etkisi konusunu incelerken görülmektedir ki; Sosyal çevre veya toplumsal çevre kişinin davranışlarına kısmen müdahil olsa bile, genetik çevre çok daha önem arz etmektedir. DNA analizlerinde ortaya konulamayan epigenetik terimi ile adlandırılan kalıtımsal genler, kişilerin yaşamları boyunca hayatlarını etkilemekte olan en önemli faktörlerden biridir.

Gen-Çevre İlişkisi Kontrol Altına Alınabilir Mi?

En azından çevre konusu müdahale etme şansı olan bir alan olduğu için, değiştirilebilir faktörlerdir. Hamile annenin yiyip içtiklerine, kullandığı ilaçlara dikkat etmesi, bulunacağı ortamdaki stres gibi olumsuz faktörlerin azaltılabilmesi mümkündür. Bu anlamda kalıtımsal genlere karşı olmasa bile, çevre faktörüne müdahale edebildiğimiz için, bazı sorunların başlamadan çözülmesini sağlamak mümkündür.

Epigenetik kavramı dahilinde genetik çevreyi açıklamaya çalıştık. Sonuç olarak; genlerin ürettiği proteinler, genlerin maruz kaldığı diğer genetik baskılar gibi faktörlerin, kişinin yaşamı boyunca yanında olacağı ve hastalıklarında veya davranışlarında nasıl ilerleyeceğini ortaya koymaktadır. Genetik faktörlerin de etkilediği insan davranışları ve yetenekleri çocuklarda yapılan psikolojik testler sayesinde ortaya koyulmaktadır. Bu sayede stratejik yetenek yönetimi için gerekli olan veriler elde edilmektedir.

Read More

Dünyanın en güzel duygularından biri olan anne babalık sürecinde,  sağlıklı bir bebek beklerken, bedensel veya zihinsel kısıtlamaları olan bir çocukla karşılaşmak ebeveynler için yıkıcı olabilmektedir. Öncelik çocuğun tedavisine bir taraftan başlamakken bir taraftan da ebeveynleri desteklemek olmalıdır. Engelli bireylerin aileleri ilk başlarda ne yazık ki durumu kavrayabilmek ve kabullenebilmek anlamında büyük sorunlar yaşamaktadır. Engelli bireylere karşı davranışlarda dikkat edilmesi gereken bazı hususlar bulunmaktadır.

Engelli Bireylerin Aileleri ve Geçirdikleri Aşamalar Nelerdir?

Bu durumu ilk öğrendiklerinde aileler; doktorun uzmanlığını sorgulamak, suçlu olarak birilerini görmek gibi olağan tepkiler verebilmektedir. Daha sonra durumu kabullenmek ve tedaviye başlamak sırasıyla ilerleyen bu süreç, bazı ailelerde farklılık gösterse de en sık karşılaşılan tablo bu şekildedir. Ailelerin bu süreçte ilk öğrenmeleri gereken şeyse, beynin kendini tedavi etme ve normale dönmek için çabalayacağıdır.

Bu tarz özel bir çocuğa sahip ailelerin psikolojik destek almaktan çekinmemeleri gerekmektedir. Eğitim ve dış müdahalelerle çok daha iyi bir sonuç alınabileceğini unutmamak gerekir. Maddi ve manevi anlamda zorlu bir süreç olduğunun bilincindeyiz. Fakat şunu da unutmamak gerekir ki, hem devletin bu sorunları yaşayan ailelere desteği, hem de ebeveynlerin aileleri bu süreçte aileye destek veren en önemli iki unsurdur. Ne kadar ağır bir engel olursa olsun, eğitimin ve çocuğun alacağı psikolojik desteğin yardımıyla büyük bir yol kat etmek mümkündür.

Engelli Bir Bebeğe Sahip Ailelerin Yaşadığı Sorunlar Nelerdir?

Fiziksel ya da ruhsal engeli olan bir bebeğe sahip olacağını öğrenen ailelerde ilk olarak öne çıkan problem, eşlerin sık kavga etmeleri ve hatta boşanmaya kadar gidebilmeleri sayılabilir. Çevrenin verdiği olumsuz tepkilerle başa çıkmak, diğer tarafta çocuğun eğitimi ve bakımı gibi zorlu görevlerle ilgilenen aileleri daha fazla yıpratmaktadır. Böyle bir durumda rehberlik hizmeti veren özel veya kamu kuruluşlarından yardım almayı ihmal etmemek gerekmektedir. Ayrıca bunun dünyanın sonu olmadığını bilmek, rutin hayata devam edebilmek gerekir. Unutulmamalı ki, ebeveynler ne kadar güçlü olursa, çocukları o denli bu sorunla baş edebilmektedir.

Ayrıca özel bir çocuğa sahip olmak sizi olduğunuzdan daha da güçlendirecektir. Elbette bir sihirli değnek yok ve çocuğunuzun engeli ortadan kalkmayacak. Fakat gidilebilir en son noktaya ulaşmaya çalışmak için vazgeçilmemelidir. Ne kadar zor bir durumda olursanız olun, arada bir nefes almak için kendinize izin vermeniz gerekmektedir. Bu bir adım geri çekilip iki adım öteye atlamaya benzetilebilir.

Engelli bireylerin ailelerine yönelik rehberlik hizmeti veren Aba Psikoloji her türlü psikolojik problemde olduğu gibi, bu konuda da çocuklara ve ailelerine destek vermektedir. Ayrıca eşlerin engelli çocukları için aralarında nasıl bir problem olursa olsun, birlikte hareket edip doğru kararlar alabilmek için istişare etmeleri gerekmektedir. Engellilik ve aile tutumları çok daha geniş kapsamlı bir konu olsa da kısaca değinmeye çalıştık.  Daha fazla bilgi için Aba Psikoloji sosyal hesaplar veya iletişim numarasından bizlere ulaşabilirsiniz.

Read More

Özgüven; kişinin doğru ve yanlışlarını kabullenmesi, değerinin ve yapabileceklerinin farkında olması demektir. Ergenlikse insan vücudunun yetişkinliğe hazır olmasıyla başlayan, ortalama olarak 12 ila 20 yaşları arasına kadar devam eden bir süreçtir. Bu dönemde inişli çıkışlı duygu durumları değişkenlik gösterebilir. Ergenlikte özgüven ailelerin desteğiyle artırılabilir. Çocuklarınızı boş vaatlerle değil, yapabilecekleri şeyleri destekleyerek onore edebilirsiniz. Ayrıca, özgüven kazanmak için bazı yöntemler bulunmaktadır.

Ergenlikte Özgüven Eksikliği Nasıl Fark Edilir?

 Bazı bireylerde daha çok içe kapanıklık, çekingenlik, başaramama korkusu olarak kendini göstermekteyken, bazı kişilerde ise tam aksine aşırı uyumlu olma, eleştiriden korkma ve aşırı hassasiyet olarak da kendini gösterebilmektedir. Bu durumlarda ailenin veya eğitimcilerin katkısı inkar edilemez. Baskıcı ve zorlayıcı tutum içinde yetişkinler özgüven eksikliği konusunda olumsuz etkiler yaratabileceği gibi, dinleyerek ve anlamaya çalışılarak yardımcı olmaya çalışan yetişkinler, çocukların gelecek hayatları için mükemmel bir yatırım yapmış olurlar.

İç ve dış özgüven olarak kategorize edilen bu konuda, iç özgüven; kişinin kendinden memnun olması ve yaptığı şeyleri tatmin edici bulmasıdır. Dış özgüvense, sosyal çevredeki insanlara karşı kendini yeterli gördüğünü gerek hareket, gerekse sözleriyle belli etmesidir. İlk bakışta dış özgüven önemli gibi görünse de iki durumda birbirini tamamlamaktadır.

Özgüven Eksikliği Oluşumuna Sebep Olan Faktörler Nelerdir?

  • Bu konuda en önemli faktör ailenin tutum ve davranışlarıdır. Bebekliğinden ve ilk çocukluğundan itibaren çocuklara söylenen “sen yapamazsın” “sen beceremezsin” “sen anlamazsın” gibi yaklaşımlar çocuğun özgüvenini olumsuz etkilemektedir. Bu durum ergenlikte ve ilerleyen yaşlarda da kendini göstermektedir.
  • Tüm aileyi etkileyeceği halde çocuklara söz hakkı tanınmaması, onları görmezden gelmek, özgüven eksikliğinde ailenin etkisi maddeleri arasında sayılabilir.
  • Okulda beklenen notu almayan ve hatta 100 puan yerine 95 almış bir çocuğu neden 100 değil diye baskı altına alan ebeveynler, çocuklarda ve ergenlerde başaramama korkusuna sebep olmaktadır.
  • Kişinin kendinin karamsar bir yapıya sahip olması da bu nedenler arasında sayılabilir.
  • Kendi kararlarının olmasına veya bu alınan kararların uygulanmasına izin vermeyen aileler, bireylerde özgüven eksikliği olmasına sebep olmaktadır.
  • Kuşak çatışması denilen, çocukla ebeveynin farklı jenerasyonlara ait olması sebebiyle her çağda yaşanan uyuşmazlık durumudur.

Sonradan da kazanılabilen bu duygu durumu, ailenin ve eğitmenlerin yardımıyla yükseltilebilmektedir. Çocukların iç dünyasına girebilmek için çaba sarf etmek, onun iç dünyasını anlamaya çalışmak, takdir etmek ve olayların içinde onlara söz hakkı vermek bu yardımın maddeleri arasında sayılabilir. Aba psikoloji olarak bu konuda destek almak isteyen bireylere çözümler sunmaktayız.

Read More

WPPSI Testi, ilk olarak  1967 yılında hazırlanan ve daha sonraki yıllarda üç kez yeniden düzenlenmiş, uluslararası standartlara uygun en güvenilir zeka testidir. Okul öncesi dönemde uygulanan bu zeka testi, çocukların zekasını ölçmek amaçlı değil, çocuğun hangi alanlarda daha başarılı olduğunu ve çocuğa uygun okul seçimi yapılabilmesi için uygulanan bir testtir. WPPSI-IV zeka testi dördüncü düzenlemesini aldığı için bu isimle anılmaktadır. Sadece özel yetkili psikologlar tarafından uygulanan bu yöntem, üçüncü bir kişi olmaksızın çocuk ve alanında uzman danışman eşliğinde yapılmaktadır. Yaş grubuna göre değişiklik gösteren test süresi, ortalama olarak 40 dakika ile bir saat arasındadır.

Zeka testi yapılacak ortam, çocuğun kendini baskı altında hissetmemesi için oyuncak vb. materyallerle süslenmektedir. Psikoloji alanında önemli bir yer tutan bu testler 2,5 yaş ile 7.7 yaş aralığındaki çocuklara uygulanmaktadır.

Test Öncesi Yapılması ve Yapılmaması Gerekenler Nelerdir?

  • Öncelikli olarak çocuk mutlaka yemeğini yemiş ve tok karnına olmalıdır.
  • Bir gece öncesinde uykusunu tam olarak alabilmiş ve enerjik olmalıdır.
  • Doğru sonuca erişebilmek adına asla test öncesinde çocuklarla antrenman yapılmamalıdır.
  • Çocuğa böyle bir teste gireceği anlatılsa bile dikkat et vs. gibi baskılar kurulmamalıdır.
  • Çocuk telkin edilmeli, sükuneti sağlanmalı ve güven verilmelidir.

WPPSI-IV Zeka Testi Alt Başlıkları Nelerdir?

  • Çocukların motor gelişimleri ve becerileri gözlenmektedir.
  • Görsel zekası ve dikkat yoğunluğu ölçülmektedir.
  • Sözel anlamda akıl yürütme becerisi, duyduklarını anlayabilme ve akıl yürütme becerisi test edilmektedir.
  • Sayısal anlamda sınıflandırma becerisi incelenmektedir.
  • Konsantrasyon becerisi, objeleri sınıflandırma ve hafıza becerileri gözlenmektedir.

WPPSI-IV zeka testi çocuğun eğitim hayatı için yapılması gerekenleri ölçmeye yarayan bir test olup, ailelerin isteği doğrultusunda, uzman kişiler tarafından yapılmaktadır.

Zeka Testi Sonuçları Nasıl Değerlendirilir?

Yüzdelik dilimde incelenen test sonuçları için, çocuk %50’lik dilime girmişse yaşıtlarıyla eşit olduğunu göstermektedir. Daha üst sıralarda olan çocuklar için ayrıca inceleme yapılmaktadır.

Burada üzerinde hassasiyetle durduğumuz konu ise; TESTLERİN KESİNLİKLE AİLE İZNİ OLMADAN YAPILMADIĞI VE YİNE İZİN VERİLMEDİĞİ TAKTİRDE OKULLARLA PAYLAŞILMAYACAĞI bilgisidir.

Aba Psikoloji bünyesinde uyguladığımız bu testler çocuklarınıza yön verebilmeniz anlamında değerlidir. Bireysel testlerde daha kaliteli sonuç alındığı klinik olarak kanıtlanmıştır. Avrupa’da sıklıkla uygulanan bu yöntem, günümüzde ülkemizde de güvenle uygulanmaktadır. Daha detaylı bilgi almak için kurumumuzla iletişime geçebilir ve aklınıza takılanları sorarak danışmanlarımızdan destek alabilirsiniz.

Read More