Çoğu çocuk sorunlarını ebeveynleriyle paylaşmakta zorlanır. Peki, neden? Onları gerçekten rahatsız eden olayları en yakınları, en güvenebilecekleri insanlarla, ebeveynleriyle, paylaşmakta neden zorluk çekerler?

Sorunlarını paylaşmakta güçlük çeken çocuklara neden sorunlarını paylaşmadıkları sorulduğunda “Ailem beni anlamıyor.”, “Evde beni dinlemiyorlar.”, “Beni, düşüncelerimi ve kararlarımı umursamıyorlar.” … vb. cevapları duymanız şaşırtıcı olmayacaktır. Her anne baba çocuğunun iyiliğini düşünür ama özellikle araya duygusal bağlar girince anne ve babaların iletişim konusunda yaptığı birkaç basit hata bulunmaktadır. Yalnızca bu hataları düzelterek çocuğunuzla olan iletişiminizde mucizevi değişimler yaratabilirsiniz.

Ebeveynlerin duygusal yaklaşımları sebebiyle ortaya çıkan temel problem çocuklarının sorunlarına “empati” yerine “sempati” ile yaklaşmalarıdır.

Çocuğuna değer veren her anne baba gibi siz de büyük ihtimalle ilk tepki olarak çocuğunuzun problemini duyduğunuz an onunla aynı hisleri paylaşıyorsunuz. Çocuğunuzun hissettiği üzüntü, sinir, stres gibi olumsuz hisleri direk sizde hissediyorsunuz. Yani, aslında çocuğunuza karşı duyduğunuz sempati duygusunu doğrudan yansıtıyorsunuz. Fakat çocuğunuzla sözlü iletişime geçerken bu duyguları yansıtacak cümleler kurmak çocuğunuza iyi gelmeyecektir.

Sempati içeren cümle örnekleri:

“Endişelenme”

“Böyle düşünme”

“Umutsuzluğa kapılma”

“Böyle olma”

“Kızma”

“Sen çok hassassın”

Gibi cümlelerden uzak durun. Bunun yerine empati kurduğunuzu gösteren cümleler kurun. Çocuğunuz olumsuz duygular hissettiği için bir ebeveyn olarak üzülmeniz ve aynı şekilde hissetmeniz, ardından bunlara engel olmaya çalışmanız oldukça doğal. Fakat çocuğunuzun olumlu duygularla birlikte zaman zaman olumsuz duygular da hissetmesi her insanda olduğu gibi çok doğal ve yaşanması gerekmektedir. Onu ve duygularını anladığını hissettirmeniz çocuğunuzla kuracağınız iletişimi güçlendirecektir.

Empati içeren cümle örnekleri:

“Anlıyorum, bu gerçekten büyük bir problem.”

“İnan bana bende aynı şeyleri yaşasaydım aynı şekilde hissederdim. Böyle hissetmek en büyük hakkın.”

“Hayal kırıklığına uğraman çok normal. Bende senin yaşlarındayken böyle konularda hayal kırıklığına uğrardım.”

“Kızgınsın, anladım. Eminim ki mantıklı bir sebebi vardır. Nedenini duymak isterim.”

Gibi cümleler kurmanız sizin tarafınızdan anlaşıldığı hissini verecektir. Ardından onu anlamanız, çocuğunuzun problemi çözme aşamasında sizden tavsiye almasını sağlayacaktır. Üstelik çocuğunuzun onun her zaman yanında ve ona destek olduğunu hissettiği ebeveynleri olması problemlerini büyütmemesine ve sosyal hayatında kendine güveninin artmasını sağlayacaktır.

Ebeveyn olarak çocuğunuzun üzülmesi, başarısız olması gibi durumları kabullenmek oldukça zordur. Fakat çocuğunuzu gerçek hayata hazırlıyorsunuz. Ne yazık ki her zaman yanında olamazsınız. Çocuğunuz her zaman mutlu ve başarılı olamaz.

  • “Nasıl futbol koçun seni yedek listesine alabilir? Hemen arayıp bunu çözeceğim.”

demek doğru bir çözüm değil.

  • “Demek yedek listesindesin. Üzücü, seni anlayabiliyorum. Fakat dünyanın sonu değil ya! Hem birazcık daha çabalarsan, elinden geleni ardına koymazsan eminim ki koç başarını görüp taktir edecektir ve yedek listeden çıkaracaktır seni.”

demek daha etkili ve çocuğunuzun başarısızlıklarını daha olumlu karşılamasını sağlayacaktır. Böylelikle elde etmek istediği hedefleri konusunda çaba göstermesi gerektiğini öğretmiş olursunuz. Çocuğunuz hayatta her istediğinin annesi ve babası tarafından sunulduğu gibi altın tepside sunulmayacağını anlamış olur. Bu tip müdahalelerde bulunursanız çocuğunuz sizin müdahale edemediğiniz ilk başarısızlık ve üzüntü hissinde toparlamakta zorlanacaktır. Olaya müdahaleniz yalnızca problemi kısa süreli çözüme kavuşturmuş olur.

Read More

2 Yaş Sendromu Nedir?

2 yaş sendromu, gelişim sürecinde olan çocukların, bebeklikten çıkıp artık birey olduklarını kabul ettirme dönemine verilen isim ve büyüme sancıları sürecine verilen genel bir isimdir. Bu süreç genellikle 18. ve 36. aylar arasında görülür. Bu sendrom anneler ve babalar aynı zamanda çocuklar için de yorucu ve stresli bir dönemdir. Çocuklar, bu süreç içerisinde henüz iletişim becerileri ve dil gelişimi kendilerini ifade edecek kadar gelişmediği için bir sonraki süreç olan ergenlik döneminden hemen önceki süreçte her şeye hayır deme, istediğini elde edene kadar huzursuz davranma ve ağlama, öfke nöbetleri, inatçı davranışlar, agresif tavırlar, bağırma gibi davranışlar sergilemektedir. Bu süreçte anne ve babaların çocuklarını dikkatli eğitmesi, onu anlaması, empati kurması ve bunun normal bir süreç olacağını kabullenerek, geçeceğinin bilinciyle sabırlı davranması gerekmektedir.  Çocuklar, bu dönemde anne ve babalarına artık bebek olmadığı kanıtlamak, dış dünyaya da artık bir birey olduğunu kabullendirmek, ebeveyn kontrolünden çıkmak istemektedir. Anne ve babaların en çok yaptığı hata ise bu dönemdeki çocukların gereğinden fazla agresif tavır sergilediğini, sürekli kapris yaptığını hatta şımarık huylarının başladığını düşünerek çocuklarına öfkeli yaklaşımlarıdır. Bu davranış ailenin zıtlaşmasına ve ebeveyn ile çocukların arasının açılmasına neden olabilir. Çocuklar anne ve babaların zıtlaştığını, öfkelendiğini görünce daha agresif bir tavır sergiler ve aradaki gergin duygu durumu gittikte artar. Ebevenylerin unutmaması gereken bir şey vardı o da, bu süreç geçicidir ve normal karşılanmalıdır. Hiçbir çocuğun karakterine bu işlemeyecek olup, süreci çocuğun psikolojisine zarar vermeden atlatmaları gerektiğini unutmaması gereken anne ve babalar için sabırlı olmalarını öneririz. 2 yaş sendromu genel olarak yukarıda anlatılanların yaşanıldığı bir dönemdir. Peki bu süreçte ebeveynler nasıl yaklaşmalıdır?

2 Yaş Sendromunda Anne ve Babalar Nasıl Davranmalı?

Anne ve babaların en dikkat etmesi gereken şey ise gelişim sürecinde olan çocuğun sağlıklı bir şekilde bu süreci atlatabilmesi için onu ne çok sınırlandırmak ne de tamamen özgür bırakmak gerekir. En sık yapılan hata ise her davranışını eleştirmek ve kısıtlamaktır. Bu çocuğun kendine olan özgüvenini ve kişilik gelişimini olumsuz etkilemektir.  Çocuğunuz ile iletişime geçerken onu sakinleştirebilecek ses tonunda, sabırlı bir tavırla sakin cümleler kurmalı, onu anladığınızı dile getirerek net ve basit cümleler ile iletişim kurmanızı öneririz. İroni anlam içerek cümlelerin tam olarak algılanamayacağı için çocuğunuzda öfke uyandırabilir. Ne anlatmak istiyorsanız sade ve basit bir dil kullanmanızı öneririz.

Çocuklar ile geçireceğiniz zaman her zamankinden daha önemli olduğu bir süreç içerisinde olduğunuzu unutmamalısınız. Çocuğunuzla bireysel olarak zaman geçirmek, oyun oynamak ve oyun oynarken bürünülen rol ile çocuğunuza eğitim verilmesi gerekmektedir. Çocuğunuzla iletişime geçmek istediğiniz zaman yukarıda kalarak ses tonunuzu ayarlamayarak uyarmak yerine, çocuğunuzun boy hizasına gelerek sakin bir sonuyla gerekli uyarıları yapmanızı öneririz. Bu tavrınız sonucunda çocuğun çıkaracağı ders onu dikkate aldığınız ve bir birey gibi onu önemsediğinizi hisseder. Çocuğunuzun sakinleşmesi ve öfke nöbetli geçirmemesi  için onun başa çıkabileceği sorumluluklar ve görev verin ve başarılı olması durumunda onun öz güvenini tazeleyecek şeyler söyleyerek cesaretlendirin. Çocuğunuzla sadece evde değil dışarıda da zaman geçirmeniz gerekmektedir. Enerjisini atmasına izin verin, tehlikeli olmalı sürece düşmesini sonrasında ise kendisinin kalmasına izin verin ve cesaretlendirin. Israrla yapmak istediği bir aktivite var ise siz de ısrar edip vazgeçirmek yerine dikkatini başka bir yere çekerek ısrarından uzaklaştırın. Bu süreçte dikkat dağınıklığı keşif açlığı yüksek olduğundan odak noktasını çok hızlı değiştirebilirsiniz.

 

 

Read More

Disleksi Nedir?

Öğrenme zorluğu olarak özetlenen Disleksi, normal zeka seviyesine sahip olan çocukların da öğrenme güçlüğü çekmesi, okumayı ve yazmayı yaşıtlarına göre daha yavaş kavrıyor olmasıdır. Üretken ve yaratıcı bir zihne sahip olsalar bile öğrenmelerindeki güçlük ve zorluk onları yaşıtlarına göre biraz daha özel kılabiliyor. Bu özelliklerden bazıları çocukların bazı dönemlerinde ortaya çıkar fakat bu belirtilerin uzun süreli olması ilerleyemiyor olması ve çocuğun öğrenme hızında hala bir gelişme olmaması disleksik bir çocuk olduğu anlamına gelebilir.

Disleksik çocukların bu yüzden özel öğrenime ihtiyacı vardır. Çünkü normal çocuklara göre öğrenme ve kavrama hızı daha yavaş olduğundan onların anlayabileceği bir dil kullanarak çocuklara doğru ve sağlıklı eğitim sunulması gerekmektedir.

Sebepleri Nelerdir?

Yıllardır bilim insanları bu konu hakkında araştırma yapmasına rağmen kesin bir sonuç elde edilememiştir. Fakat yapılan araştırma sonuçlarında beyin anatomisinin işleyişinden kaynaklandığı sonucuna varılmıştır. Disleksi hastası olan bir çocuğun diğer kardeşinde veya ailesindeki bir bireyde de disleksi olduğunu fark etmişlerdir. Genlerden kaynaklandığı tam olarak kanıtlanmasa da sebebinin bu olduğu öne sürülüyor.

Tedavisi Nedir?

Disleksi ilaç veya tedavi ile önlenebileceği bir hastalık olmadığı için sadece kontrol altına alınabilir. İlaçla tedaviden çok problemin neyden çıktığını keşfedip durumu düzelterek ilerlenebilir.  Bu terapiler sayesinde gerçekleşir. Takip ettiği doktoru verirse ilaçların düzenli kullanılması da önemlidir. Fakat bu ilaçlar disleksi hastalığına karşı olarak değil hiperaktivite gibi ya da öz güvensizlikten doğacak olan depresyonları önlemek için verilen ilaçlardır. Bu ilaçları kullanmak disleksiyi tamamen önlemez fakat kontrol altına alabilir. Aynı zamanda bazı belirtiler yok olacağı için daha normal bir süreç atlatılabilir. Bu sürece takiben özel eğitimlerin alınması çocuğun gelişimi için çok önemlidir. Onun anlayabileceği şekilde verilecek olan eğitim, seanslar ve verildiyse ilaç tedavisi çocuğunuzun yaşıtları gibi eğitim almasına yardımcı olacaktır. Bu süreçte ebeveynlere düşen görevler ise; çocuğu ile konuşmak, bu sürecin onun için normal olduğunu söylemek, yaşıtları gibi sosyal aktivitelere katılmak, sabırlı olmak, öğretici oyunlar oynamak, dikkatini dağıtan şeylerden kurtulmak, öğretmenleri ile iletişimde kalmak, motive edici konuşmalar yapmak ve takdir etmek. Profesyonel destek ve yönlendirme için bizimle iletişime geçebilirsiniz.

Read More

Yeni nesil çocukların en büyük problemi internet ve sosyal medya… Sanal kişiliklere dönüşmesinin ve hayattan kopuk büyümesinin en büyük sebebi olan sosyal medya ve internet bağımlılığının önüne geçmek için uzmanlar ebeveynleriyle ve sosyal aktivitelerde daha fazla zaman geçirmesini öneriyor. Çocuklarda sosyal medya bağımlılığının önüne nasıl geçilebilir?
Özellikle gelişim sürecinde olan çocukların sosyal gelişim sürecini en kötü etkileyen etkenlerden biri de aşırı sosyal medya ve internet kullanımı. Artık bağımlılık noktasına gelen dijital dünya uzmanları ve araştırmacıları özellikle çocukları gündelik hayattan kopartıp, sanal kimliklerle var olduğunu düşünmeye itiyor. Bu zamanda büyüyen çocuklar, yaşanan somut dünyada sosyal ilişkiler kurmak yerine, sosyal medya aracılığıyla tanıştığı insanlarla dijital insanlarla arkadaşlık kurarak gerçek sosyal ilişkilerini geliştirememektedir.
Başlıca hepimizin elinde bulunan akıllı telefonların, tabletlerin ve bilgisayarların günlük hayatımızda ettiği yer büyüdükçe, interneti her yaştan kitleler kullanmaya başladı. Yetişkinler için de aşırı sosyal medya kullanımı gerçek ilişkilerden uzak, dijital kimliklere bürünmeye neden oluyor. Sosyal medya bağımlılığının artık çocuklarla beraber yetişkinlerde de görüldüğünü gözlenmektedir. Bu konuda ebeveynlerin daha bilinçli olarak kurallar koymak yerine iletişimi güçlendirmesi gerekmektedir.

İnternet ve Sosyal Medyanın Çocuklara Bir Faydası Var Mı?

  • İnterneti aktif ve yararlı bir şekilde kullanan çocuk kendini daha ayrıntılı tanıma ve kendini geliştirmeyi öğrenir.
  • Bir sosyal ve dijital kimliğinin olması sosyal öz güvenini arttırmayı sağlayabilir.
  • Sosyal çevresi ile geçirdiği sürekli iletişim hali gerçek hayatta da aidiyet hislerini geliştirmeyi sağlar.
  • Kullandığı internet sayesinde okulda öğrendiği bilgiyi pekiştirebilir ve üzerinde araştırma yapabilir.
  • Bir ideoloji ve dünya görüşüne sahip olabilir.

İnternet ve Sosyal Medyanın Çocuklara Olası Zararları Nedir?

  • Küçük yaştaki kullanıcıların kaldıramayacağı kadar sert eleştirilere maruz kalabilir.
  • Siber zorbalığa maruz kalabilir.
  • Art niyetleri kişilerin sözlü saldırısına uğrayabilir.
  • Sözlü tacizlere neden olan platformlarda zaman geçirebilir.
  • Yaşına uygun olmayan cinsel içeriklerle karşılaşabilir ve bu durum gelişme döneminde olan çocuğun psikolojik gelişimini aynı zamanda cinsel kimliğini zedeleyebilir.
  • Yaşına uygun olmayan ve kendine zarar verecek reklamlara denk gelebilir.
  • Sosyal medya hesaplarını ele geçirebilir ve kişisel bilgilerini deşifre edebilir.
  • Gereğinden fazla güvendiği kişilere paylaşmaması gereken bilgileri paylaşabilir.
  • Uzun zaman sosyal medya ve internet kullanımı çocukların sosyal aktiviteler için geçireceği zamanı aldığından obezite gibi hareketsiz kaldığı süreç içerisinde yakalanabileceği hastalıklara yakalanmasına neden olabilir.

Çocuğunuz gereğinden fazla internet ve sosyal medyada zaman geçiriyorsa ne yapmalısınız?

  • Eğer çocuğunuz 10 yaşın altında ise sizin denetimiz olmadan internet kullanamalı.
  • Kullandığı sosyal medya hesaplarına sizin de erişimiz olsun ve sık sık kontrol edin.
  • Çocuğunuzun sosyal medya hesaplarının gizlilik ayarlarını siz düzenleyin. Kimlerin arkadaşlık istediğini göndereceğinden tutun profil fotoğrafının görülmesine kadar sizin denetiminizde olsun.
  • Kişisel iletişim bilgilerini paylaşmayacağına dair gerekli uyarıları sık sık yapın.
  • Çocuğunuzun kullandığı bilgisayar ve tablet gibi araçların anti virüs programı olduğundan emin olun ve kontrol edin.
  • Tanımadığı birinden veya kötü niyetli birinden mesaj alırsa size söylemesi konusunda gerekli eğitimi verin.
  • Tanımadığı kimseyi arkadaş listesine eklememesini söyleyin.
  • Sosyal medya hesaplarındaki paylaşımlarında konum ve ayrıntılı bilgi paylaşmaması gerektiği konusunda uyarılarınızı yapın.
  • Çocuğunuza bir yasak olarak değil, internetin başında geçirdiği fazla zamanın onun faydasına değil zararına olacağını söyleyin. Ödevlerini yapmasını araştırma yapmasını sağlayın ve geri kalan zamanda ise sosyal aktiviteler yapmasını, geçek hayatta sosyalleşmesini sağlayın.
Read More

Pedagoji Derneği, çocuk sahibi olmak isteyen ebeveynlerin ve kendini kültürel anlamda geliştirmek isteyen ebeveynler için belirli periyotlarda bildiriler ve makaleler yayınlamaktadır. ‘’Aynı zamanda doğru yapıldığını düşündüğümüz işleri de duyurmayı bir görev biliyoruz ‘’ diyen Pedagoji Derneği sosyal medya hesaplarından yayın ve basım organlarından, internet sitelerinden ve dergiler aracılığıyla ebeveynlere seslendiler. Bu yazılarda doğru çocuk yetiştirmek için birden fazla kitap, zeka geliştiren veya motor becerilerini geliştiren oyunlar, ebeveynlerin çocuklarıyla kaliteli zaman geçirebileceği mekanlar ve zaman geçirebileceği internet siteleri sunuldu. Uzun süredir ebeveynlerin, çocuk eğitimine ait meslekleri olan insanların ve eğitimcilerin izlemesi gereken ve çocuklara daha kaliteli yaklaşabilmesi için kendine ders çıkarabilecekleri filmleri araştırıyorlardı. Aşağıda okuyacağınız filmler ebeveynlerin izlemesi gereken ve birçok eğitici ders çıkarabilecekleri filmlerdir. Asıl amaçları anne babalara veya anne baba olmaya hazırlanan bireylere, eğitimcilere ve çocukları yetiştirecek mesleklere sahip olan bireylere farkındalık sağlamaktı. Hayata bakış açılarına bir etki etmek üzere toparlanmış olan bu listeyi sizler için tekrar toparladık.

Bu filmler genel olarak çocukların hayata olan bakış açılarını anlatan filmlerdir. Yetişkinlerin geçen zaman içerisinde çocuklar için kuracağı empati duygusunu tekrar hatırlatmak içindir. Bazı filmlerin içeriği tamamen anne baba ve çocuk ilişkisini olumlu ya da olumsuz eleştirirken bazı filmler çocuk gözüyle dünyayı görmeye yardımcı olacağı söyleniyor.  Bazı filmler günümüz eğitim sistemini eleştirirken bazı filmler bazı filmler günümüz eğitim sisteminde çocuklarımızın nasıl eğitimine destek olabileceğimizi anlatıyor. Sadece eğitim sistemi değil günümüz yaşam koşullarında çocukların ne kadar iletişime ihtiyaç duyduğunu hatırlatmakta. Bazı filmlerde ise çocukların tarih boyunca küçümsenmeyecek derecede önemli işler çıkarttığını hatırlatarak çocuklarımıza gerekli önemin verilmesini vurguluyor.

Filmlere geçmeden önce hatırlatmamız gereken birkaç şey bulunmakta.

  • Bu filmler anne ve babaların, anne baba adaylarının veya eğitimcilerin izlemesi gereken filmlerdir. Çocuklarla beraber izlenilecek filmler değildir. Yanınızda çocuğunuz yokken izlenilmesi gerektiğini hatırlatmak isteriz.
  • Bu filmler içeriğinden ders çıkarılması ve çocuklara olan yaklaşımınıza göstermeniz gereken özeni hatırlatmak içindir. Filmlerin bazıları yabancı yapım olduğu için kendi kültürümüze ait olgular bulmakta zorlanabiliriz. Asıl amaç altında yatan alt metini ve verilmek istenen mesajı kavrayabilmektir. Tavsiye edilen filmlerdeki bütün olay örgüsünün onaylanması değil çıkarılması gereken dersleri anlamaya özen göstermenizi öneriyoruz.
  • Biz sizlere Pedagoji Derneği’nin önerdiği bazı filmleri sunmaktayız. Sizin film zevkinize ve yaşadığınız hayat doğrultusunda daha kaliteli veya çıkaracağınız dersleri daha farklı bir dille anlatan filmleri izlemiş olmanız elbette ki mümkündür. Çocukların bakış açısına ve dünyasına hitap eden farklı filmleri de izlemiş olmanızı önerir sadece bu listeye bağlı kalmamanızı tavsiye ederiz.
  1. 120(2008-Türkiye)
  2. 3 Aptal(3 Idiots)(2009-Hindistan)
  3. Arada Kalan(WhatMaisieKnew)(2012-ABD)
  4. Ayla (2017-Türkiye)
  5. Babam ve Oğlum(2005-Türkiye)
  6. Baran(Baran)(2001-İran)
  7. Beyaz Balon(BadkonakeSefad)(1995-İran)
  8. Benim Adım Sam(I am Sam)(2001-ABD)
  9. Büyük Balık(BigFish)(2003-ABD)
  10. Cennetin Rengi(Rang-e Khoda)(1999-İran)
  11. Cennetin Çocukları(Bacheha-Ye Aseman)(1997-İran)
  12. Charlie’nin Çikolata Fabrikası(Charlie andtheChocolateFactory)(2005-ABD)
  13. Cinderella Man(Cinderella Man) (2005-ABD)
  14. Dedemin İnsanları(2011-Türkiye)
  15. Glibert’ın Hayalleri(WhatsEatingGilbertGrape)(1993-ABD)
  16. Hadi be Oğlum (2018-Türkiye)
  17. Hayat Güzeldir(La Vita è Bella) (1997-İtalya)
  18. Her Çocuk Özeldir(TaareZameen Par) (2007-Hindistan)
  19. Kız Kardeşim Mommo(2009-Türkiye)
  20. Kız Kardeşimin Hikayesi(My SistersKeeper) (2009-ABD)
  21. Konuş Benimle(Speak) (2004-ABD)
  22. Koro(LesChoristes) (2004-Fransa)
  23. KramerKramere Karşı(Kramer vs. Kramer) (1979-ABD)
  24. Lorenzo’nun Yağı(Lorenzo’sOil) (1992-ABD)
  25. Ölü Ozanlar Derneği(DeadPoestsSociety) (1989-ABD)
  26. Serçelerin Şarkısı(AvazeGonjeshk-ha)(2008-İran)
  27. Siyah(Black)(2005-Hindistan)
  28. Terabithia Köprüsü(Bridge toTerabithia) (2007-ABD)
  29. Umudunu Kaybetme(ThePursuit of Happyness) (2006-ABD)
  30. Uzun Hikâye(2012-Türkiye)

 

 

Read More

Çağımızın getirdiği şartlar doğrultusunda akıllı telefon kullanımı insanların hayatında gereksinim haline gelmeye başlamıştır. Özellikle çocuklar için büyük riskler barındıran akıllı telefonları kullanım yaşı aileler için her zaman kafalarda bir soru işareti bırakmaktadır. Her ne kadar çağımızın ünlü düşünürleri ve teknoloji dünyasının devleri tarafından erken yaşta kullanımı önerilmese de (Örneğin, Bill Gates akıllı telefon kullanımının 14 yaşından önce olmaması gerektiğini savunmaktadır.) konuyla ilgili bilinen ve savunulabilecek kesin bir kullanım yaşı yoktur.

Gelişim uzmanları ve psikologlar teknolojik cihazların zekada, gelişimde ve özellikle sosyallikte sorunlar çıkardığını düşündüğü için, özellikle 6 yaş ve altı için direkt akıllı telefona maruz bırakılmamalarını önermektedir.  Maruz bırakılması durumunda da günde bir saatle sınırlandırılması ve eğitici programlar dahilinde kullanılması gerektiği savunulmaktadır.

Asıl üzerinde durulması gereken konu yaş değil telefonun “hangi şartlar altında” kullanıldığıdır.

Anne babalar çocuklarına ulaşmak ve çocukların çeşitli ihtiyaçlarında yardımcı olmak için çocuklarının telefon sahibi olmalarına ihtiyaç duyabilirler.  Akıllı telefon kullanmakla ilgili yapılan varsayımlar doğrultusunda insanlar özellikle çocuklar için akıllı telefonların zararlı olduğunu düşünmektedir. Fakat, aslında burada önemli olan telefonun nasıl ne için ve ne şekilde kullanıldığıdır.

Akıllı telefona sahip olan çocuklar için dikkat edilmesi gerekenler:

 

  • Çocuğunuzun izlediği içerikler kontrol altında tutulmalı ve yaşına uygun olarak seçilmelidir.
  • Belli koşullarda kullanılmaması kuralı olmalıdır. (Belli bir saatten sonra kullanmamak, yemek masasında kullanmamak, ödevler bitirilmeden kullanmamak vb.)
  • Günlük kullanım için anne babalar tarafından belirlenmiş saat sınırı olmalıdır.

Henüz akıllı telefonu olmayan küçük yaştaki çocuklar içinse anne babalar kendi akıllı telefonlarını kullandırma konusunda çocuklarına sınırlar koymalıdır:

  • Çocuğunuz her istediğinde akıllı telefonunuzu onunla paylaşmayın. Bazen çocuğunuza şu an veremeyeceğinizi sebebiyle birlikte açıklamalı ve bu tutumunuzdan ödün vermemelisiniz. Aksi taktirde çocuğunuz telefonu bir ihtiyaç haline getirip sizden her sıkıldığında, sürekli olarak telefonunuzu talep edebilir.
  • Eğitici içerikler seçiniz. Çocuğunuzun akıllı telefon yoluyla oynadığı oyunları ve izlediği filmlerin seçimini siz yapınız. Ne yazık ki internet üzerinden ulaşılabilecek yanlış bilgiler ve zararlı içerikler kaçınılmaz derecede fazla. Bu yüzden çocuğunuzun izlediği içerikleri çocuğunuza izletmeden önce izleyin ve sadece bu içerikleri izletmeye çalışın.
  • Gün içerisinde sınırlı sürede oynamasına izin verin. Bir günde birden fazla defa çocuğunuzun telefonunuza ulaşmasına izin vermemeye çalışın. Telefonu kullandığı zaman da saat sınırı çizin. Ona gün içerisinde telefonunuzla oynaması için sonsuz süre vermeyiniz.
  • Oyun indirmek, oyunu açmak ve telefonu kullanırken girebileceği alanları seçin ve kullanımla ilgili öğretici bilgiler verin. Çocuğunuzun yanlış içeriklere ulaşmaması ve kullanımda hatalar oluşmaması için çocuğunuzu bilgilendirin. Kullanım konusunda bildiklerinizi öğretin ve gireceği alanları bu yolla sınırlayınız.

 Konu ile ilgili daha fazla bilgi almak için Psikolog Merve Nuray’ın videosuna da göz atabilirsiniz. 

Read More

Hobi edinmek sadece çocukların değil aynı zamanda ebeveynlerin de ruhsal gelişimlerine ve fiziksel sağlığına da katkı sağlamaktadır. Bireylerin kendilerini keşfetmesine ve sınırlarını keşfetmesine katkı sağlar. Rutin hayatın stresini azaltırken günlük motivasyon artışına da katkı sağlamaktadır.

Hobi Edinmenin Yararları

Kendini Tanımak

Hobiler sadece zaman geçirmek için değil, kişinin nelerden hoşlanıp hoşlanmadığını keşfetmesine yol açar. Kişinin kendini ifade etmesinin bir farklı yolu da hobi edinmek ve bunu gerçekleştirmektir. Kendi zevklerinize ait edineceğiniz hobiler üretme arzunuzu ortaya çıkarabilir. Bazı zamanlarda sözel olarak ifade edemeyeceğimiz duygu ve düşünceleri edindiğimiz hobiler aracılığıyla ifade edebiliriz. Aynı zamanda bizi huzursuz ve mutsuz eden şeylerden uzaklaşmak için de hobilerimizi kullanabiliriz. Bir resim yaparken kimseye anlatamadığınız iç dünyanızı anlatabilirisiniz. Rahatsız olduğunuz ve sizi huzursuz eden bir konu hakkında çektiğiniz fotoğraflar sizin içinizdeki düşünceleri dışa aktarmaya neden olarak duygularınızı konuşmadan da ifade edebilirsiniz. Çektiğiniz fotoğrafta gördüğünüz farklı bir ayrıntıdan bile çıkacak olan anlam sizi farklı hobi edinmeye itebilir veya farklı keşiflerin kapısını aralayabilir.

Stresle Başa Çıkmak

Çalışma hayatında veya eğitim hayatındaysanız günlük rutinlerinizi ve sorumluluklarınızı tamamladıktan sonra kendinize ayıracağınız vakti kalite geçirmek zihinsel olarak bireyin kendini daha iyi hissetmesine neden olacaktır. Bireyin farklı aktiviteler yapıyor olması sahip olduğu sorumluluklara ayırdığı vakitlerde daha rahat odaklanmasına sebep olduğu için daha verimli bir eğitim hayatı veya daha verili bir iş hayatı geçirmesine katkı sağlar.
Depresyonu ve psikolojik çoğu rahatsızlığı tetikleyen olgu strestir. Günlük rutinine hobiyi etkileyemeyen bireyler okul veya iş hayatını sadece sorumluluk veya zorunluluk olarak gördüğü için bulunduğu durumdan git gide uzaklaşır, mutsuzlaşır ve soğur. Bu durum bireylerin ruh sağlığını daha sonrasında ise fiziksel sağlığına olumsuz etki etmektedir. Fakat hobiler, vücutta bulunan bulunan stresi azaltması ve bunu pozitif strese çevirmesiyle gerekli motivasyonu edinmemizi sağlıyor.

Yaratıcılığı Ön Plana Çıkarmak

Kişinin edindiği hobiyi gerçekleştirirken kendi sınırlarını keşfetmesi, genişletmek için farklı şeyler yapması yaratıcılığını geliştirmesine fayda sağlayacaktır. Kendi yaratıcılığını genişletmesi de eğitim hayatında bir şey öğrenirken daha farklı düşünmesine, daha pratik kavramasına ve problemleri çözerken ki düşünce yapısının farklılaşmasına sebep olmaktadır. Bu da bireyin daha farklı düşünmesini etkiler.
Eğer keyif aldığınız ve sizin yeteneğiniz olan bir hobi keşfederseniz kendi sınırlarınızı, neyi ne kadar iyi yapabildiğinizi de görebilirsiniz. Herhangi bir spor veya sanat dalıyla ilgilendiğiniz takdirde bedeninizin ve hayal gücünüzün marifetlerini keşfetmek hem daha öz güvenli hem de daha sağlıklı bir hayat sürmek için fazlasıyla önemli.

İş ve Okul Hayatındaki Başarıya Katkısı

Dünyaca ünlü girişimciler veya CEO’lar çalışanları için oluşturduğu iş ortamına aynı zamanda kaliteli zaman geçirmeleri için salıncaklar, oyun konsolları, masa tenisi, yüzme havuzları veya aktivite odaları bulundurur. Eğitim kurumlarında da bulunan aktivite alanları aslında bireylerin başarıya giden yolda hobilerini sürdürebilmelerinin ne kadar önemli olduğunu anlatmaktadırlar. İş dünyasının önde gelen liderleri, kariyer koçları iş hayatındaki krizi fırsata çevirmenin önemini vurguluyor. Dünyanın en genç girişimcilerinden biri olan Mark Zuckerberg, şirketine dahil olacak potansiyel bireylerin sadece öz geçmişine değil aynı zamanda edindiği hobilere de önem veriyor. Hobileri veya spesifik alanları olan insanların diğer insanlara göre bakış açılarının ne kadar farklı olabileceğini biliyor. Hobi edinmek, sadece zaman geçirmek değildir. Sizi sosyal alanda, eğitim alanında ve iş hayatında diğer çalışma arkadaşlarınızdan farklı kılmak için edinmeniz gereken bir aktivitedir.

Read More

Her ilk çocukta olduğu gibi oyuncaklarını, eşyalarını ve en önemlisi ebeveynlerini başkalarıyla paylaşmak istemeyen çocuklar bir de kardeşi olacağını duyunca fazlasıyla strese girer ve mutsuz olur.
En önemlisi ise birden fazla çocuk düşünen ebeveynlerin bu duruma hazırlıklı olması ve bebeklerini yetiştirdiği dönemlerde paylaşmaya alıştırmasıdır. Bu sadece birden fazla çocuk düşünen ebeveynlerin değil bütün ebeveynlerin alışkanlık haline getirmesi ve paylaşmanın en doğrusu olduğunu anlatması gereken bir davranış biçimidir. Çocuk, bir kardeşi olacağını öğrenince paylaşmak istemediği her şeyi paylaşmak zorunda olmanın verdiği stres ile kıskanç ve huzursuz, mutsuz bir çocuk haline gelebilir. En önemlisi ise ebeveynlerinin sevgisinin ve ilgisinin azalma korkusudur. Kardeşi olduktan sonra ona ayrılan zamanın azalması kardeşine karşı bi çocuk haline gelebilir. Çocuğun bu psikolojiye bürünmesinin en büyük etkeni ise anne ve babasına karşı hissetmeye başlayacağı kızgınlık, kırgınlık duygularıdır. Küçük bir çocuk en büyük korkusu olan yalnız kalma, terk edilme, öz güvensizlik ve destesiz gibi duygularla yüzleşmek zorunda kalabilir. Kaç yaşında olursa olsun kardeşi gibi davrandığı zaman tekrar ilgi odağı olacağını düşündüğü için bebek gibi davranmaya, kardeşine zarar vermeye, agresif davranışlar sergilemeye ve sürekli ağlayan öz güvensiz bir çocuğa dönüşebilir. Bu süre.te ebeveynlerin profesyonel bir destek alması ve çocuğuna aslında olanın onun anlayabileceği bir dille anlatılması gerektiği savunulur.

Kardeş Kıskançlığını Önlemenin Yolları Nelerdir?

  • Öncelikle anne ve babaların endişeli davranması, ürkek olması, çocuğa güçlü hissettireceğinden, endişeli değil daha olgun yaklaşmalılardır. Çünkü unutmayın ki çocuklarınızın rol modelleri sizsiniz. Eğer siz endişeli ve ürkek davranırsanız çocuğunuz da psikolojik olarak aynı ruh haline bürünür ve durumu fazla içselleştirebilir. Bu da çocuğun depresyona girmesine daha ürkek ve kırılgan olmasına hatta içine kapanık bir çocuk olarak büyümesine neden olur.
  • Büyük çocuğunuz kardeşini görmeye geldiğinde kardeşini ona göstermek yerine ilk olarak büyük çocuğa sarılmalı ve onu ne kadar sevdiğinizi söylemenizdir. Büyük çocuğunuzun ilk hissettiği hiçbir şeyin değişmeyeceğine inanmaktır.
  • Gelelim en en önemli ilk temasa, çocuğunuzu bebeğinizle tanıştırmadan önce bir hediye alarak kardeşinin ona aldığını söyleyebilirsiniz. Bilinç altında ona karşı kıskançlık veya paylaşamama duygusu değil ebeveynlerinin hala sevdiğini hissetmek ve kardeşinin de onu düşündüğünü hissetmek olacaktır.
  • Eğer ki büyük çocuğunuz hastaneye bir süre gelemeyecekse sık sık arayın, görüntülü arayın. Onu ne kadar özlediğinizi ve ya ne kadar sevdiğinizi söyleyin. Onu görmek istediğinizi ve hastaneye onun gelmesini sağlayın.
  • Eğer çocuğunuz siz hastanede kaldığınız tüm süre boyunca kalmak istiyorsa kalsın. Eve yollayarak onu istenmiyormuş gibi düşünmesine neden olmayın ya da eve gitmek istiyorsa zorla hastanede kalması ve kardeşi ile zaman geçirmek zorundaymış gibi hissettirmeyin. Fakat büyük çocuğunuz hasta ise kalmasının kardeşine iyi gelmeyeceğini söylemek yerine sizin hasta olmanızın ne kadar riskli olduğunu anlatabilirsiniz. Kardeşi için onu göndermek istediğinizi hissetmemesi gereklidir.
  • Sizin(annenin) hastanede olduğu süreçte gerekli ilgili alamamasının yokluğunu en sevdiği etkinlikleri yaparak giderebilirsiniz. Sinemaya gitmek istiyorsa sinemaya, parka gitmek istiyorsa parka götürebilirsiniz. Bu süreçte yapacağınız en büyük hata çocuğunuz zaman geçirmekten hoşlanmadığı akraba veya evlerde zorla zaman geçirmek için bırakmak olur. (Komşu, anneanne, teyze,dayı gibi…)
  • Çocuğunuzun artık bir kardeşi olsa bile onu korkutacak sorumluluklar yüklemeyin. Sen ablasın sen büyüksün sen abisin gibi söylemler onun çocukluktan artık çıktığının yüzleşmesi için doğru bir zaman olmayacaktır. Çocuğunuz ne kadar abla ya da abi olursa olsun hala çocuk olduğunu unutmayın.
  • Bebeğinizi görmek için gelen misafirleri kibar bir dille, büyük çocuğunuzun artık eskisi gibi sevilmediği ya da sevilmeyeceğini hissedeceği herhangi bir cümle kurmamaları konusunda uyarın.
  • Misafirlerin önce büyük çocuğa ilgi göstermelerini sağlayın daha sonra bebeğinizle ilgilenmelerini söyleyin.
  • Bebeğe hitap ederken ismini kullanın veya çocuğunuzun kardeşi olduğunu annesinden duyarak bir birey olduğunu hissettirin.
  • Çocuğunuzun yaşantısına engel olmayın. Yine kontrol altında televizyon izlesin, yine sizinle zaman geçirsin ve yine yaramazlık yapsın. Bebeğinize ayıracağınız zaman için çocuğunuzdan büyük bir zaman veya büyük bir ilgi almayın.
  • Çok kaygılı davranıp, büyük çocuğunuzdan bebeğinizi uzak tutmayın. Onun da kardeşi ile zaman geçirmeye ihtiyacı olacaktır.

Daha fazla bilgi almak için ABA Psikoloji Psikologlarından Deniz Yel’in videosuna göz atabilirsiniz.

Read More

Her bireyin karakterini oluşturan, ona özel yetenekleri ve farkında olabildiği veya olamadığı potansiyelleri, güçleri vardır. Bireyler mesleklerinde genelde bu potansiyeli ortaya çıkarmak için iyi bir yoldur. İnsanlar yeteneklerini ortaya koymak, kullanmak daha sonrasında ise geliştirmek isteriz. Bu istediklerimizi genelde mesleklerimiz aracılığıyla yapmak isteriz. Sahip olduğumuz yetenekleri, potansiyelimizi ve eğitim hayatı boyunca öğrendiğimiz teknik bilgiler ile pekiştirerek ortaya çıkan tecrübeyi iş hayatında kullanırız. Doğru meslek seçimi, sahip olduğumuz tüm özellikleri en verimli şekilde kullanmamıza fırsat tanıyacağından yeteneğimize ve yapabileceğimiz işlere göre seçim yapmamız önemlidir. Bu sayede sevdiği işi meslek haline getirmiş insanlar mesleklerini severek yapıyor olacak ve üzerine sürekli bir şeyler katarak başarı merdivenlerini adım adım tırmanarak ilerleyecektir. Bireyler, sahip olduğu mesleği yapmanın verdiği mutluluk ve motivasyonunun yanında bir de kazanç sağlıyor olmak, ruh sağlığımız için önemli olan psikolojik doyumu elde etmiş olacaktır. Psikolojik doyuma ulaşmış bireylere maddi olarak bir zorunluluğunuz olmasaydı yine de çalışır mıydınız diye sorulduğunda alınan cevapların yaklaşık %85’i EVET’tir.

Doğru Mesleği Seçebilmek İçin İlk Önce Yapılması Gerekenler

Neleri yapmaktan hoşlanırım?

İlk olarak yeteneklerinizi keşfedin. Yetenekler, bireylerin hangi meslekte mutlu olacağını, hangi işi yapmaktan zevk alacağının göstergesidir. İlgi duyduğunuz alan sadece bir konu ile kalmamalı tamamen o dersten alacağınız eğitime duyduğunuz heves sürekli ise sizin bu alanda yeteneğinizin olduğu veya bu işlerde başarılı olacağınız anlamına gelmektedir. Etrafınızda bulunan çoğu insanın edebiyata, resime,müziğe ilgili vardır ama bu alanda yetenekli olacakları anlamına gelmez.  Bu yeteneğe sahip olmak için daha genel bir pencereden bakmak ve bu alanda kendinizden katabileceğiniz parçalar bulmanız gerekmektedir.

Kişilik özelliklerim, seçeceğim mesleğe uygun mu?

Peki karakteriniz yapacağınız mesleğe uygun mu? Daha içe kapanık bir insansanız iletişim fakültesi mezunu olmanız sizin yapacağınız meslekte başarılı olmanızın önüne geçebilir. Bireyselliği seven, problem çözmeyi seven, iletişimden uzak fakat yardım etmeyi seven bir bireyseniz teknik bölümler sizin daha başarılı bir birey olmanıza katkı sağlayabilir. Eğer dışa dönük iletişim kurmayı seven, sosyal çevresi geniş ve motivasyonunuzu insanlar üzerinden alan bir bireyseniz sizin pazarlama alanında, satış alanında, eğitim alanında başarılı olabileceğiniz anlamına gelebilir.  Mesleğinizi seçerken kendinizi iyi tanımanız gerekmektedir. Aksi halde yanlış meslek seçimleri sizin iş hayatındaki motivasyonunuzu sağlayamamanıza ve mutsuz olmanıza neden olabilir.

Doğru Mesleği Bulabilmek İçin Neler Yapılabilir?

Seçmeyi düşündüğümüz mesleklerin bize uygun olup olmadığına karar verebilmemiz için meslekler hakkında şu soruları yanıtlamanız gerekmektedir:
• Seçeceğiniz mesleğin çalışma ortamı sizi mutlu edecek mi?
• Alacağınız eğitimin süresi ve maliyeti?
• Ülkemizde ve dünya üzerindeki geçerliliği?
• Seçeceğiniz meslek için istenen fiziksel ve psikolojik özelliklere sahip misiniz?
• Mesleğinizin gelecekteki konumu? Kariyer yapabileceğiniz bir meslek mi?
• Eğitim aldığınız okuldaki rehber hocalarınızdan analiz yapmasını isteyebilirsiniz.
• Üniversite gezilerine katılabilir, eğitim alacağınız kampüsü görebilirsiniz.
• Meslek sahibi büyüklerinizle görüşebilir, meslekler hakkında sorular sorabilirsiniz.
• İlgilendiğiniz meslekler üzerindeki haberlerin takibini yapabilirsiniz.
• Eğitim alanında yayın yapan medya organlarını takip ederek mesleğinizle alakalı yazıları okuyabilirsiniz.
• Meslek sahibi olmak için alacağınız eğitimin ders programlarını inceleyebilirsiniz. Okuldaki öğretim görevlileri ile görüşebilirsiniz.

Mesleklerinde Mutsuz Bireylerin Yaptığı Hatalar

  • Ailenin isteği doğrultusunda meslek seçimi yapmak
    • Sosyal çevrenizce popüler olan meslekleri seçmek
    • Yeteneklerinizi ve karakterinizi önemsemeyerek sadece para kazanmak için meslek tercihi yapmak.
    • Geleceği olmayan ama zamanında popüler olan meslekleri seçmek
    • Sınav puanınıza göre rastgele bölüm seçmek ve okumak

Meslek seçiminizde mutsuz olmamak veya seçtiğiniz mesleğe uygun olup olmadığınızı anlamak stratejik yetenek yönetimi ile mümkün. Yeteneğinize uygun meslek seçimi yapabilmek, kariyerinizde doğru adımlarla yükselmek için bizimle iletişime geçebilirsiniz.

 

 

Read More

Bazen uyandığınızda sizi huzursuz eden ama nedenini anlayamadığınız bir hisse neden olabilen, gününüzün çok iyi geçmesine, bazen ise sürekli anlam aramaya çalıştığınız uyku hayaline rüya diyoruz. Peki hiç düşündünüz mü, neden rüya görürüz? Bilinçaltımız bize ne sinyal veriyor?

Rüya Nedir?

Rüya, evreleri olan aynı zamanda görsel ve işitsel olarak hissettiğiniz bir duygu bütünlüğüdür. Zaman kavramı olmayan rüya, saniyeler içinde görülür ve gerçek dünyadaki zaman ile karşılaştırılamaz. Zamanın akış hızı çok farklı olduğu için rüya süresini tahmin etmek oldukça zordur. Bazı kişiler daha sık rüya gördüğünü bazı kişiler ise hiç rüya görmediğini iddia edebilir. Unutulmamalıdır ki herkes rüya görür. Bazıları rüyalarını uyanmaya yakın gördüğü için daha net hatırlar, bazıları çok derin uykudayken rüyalarını gördüğü için hatırlamaz ve hiç rüya görmediğini iddia eder. Çünkü rüyalar, uyandıktan sonra ilk yarım içinde net hatırlanırken geçen zamana takiben unutulur ve gün içinde ortalama %10’unu anımsayabilirsiniz.

Neden Rüya Görüyoruz?

Bazı araştırma sonuçlarında beynin bir etkinliği olarak öne sürülmekte, bazı araştırmalara göre ise bilinçaltının uyku esnasında dışarı vurumu olarak yorumlanmaktadır. İnsanın beyninin uyurken de aktif kalmasının bir örneği olarak rüyalar gösterilebilir.

Sigmund Freud’a göre rüya, kişinin bilinçaltında bulunan ve buraya atılmış olan isteklerin dışa vurumu olarak yorumlamıştır. Bu yüzden rüyada görülen şeylerin genel bir anlamı olmaktan çok özel bir anlamı vardır ve kişiye göre yorumlanacağını söylemektedir. Rüyada görülen olayların büyük bir bölümü bastırılmış istekler olarak iletirken doğru yorumlamanın çok önemli olduğunu iletmektedir.

Rüya Türleri

  1. Güncelik Rüyalar/Basit Rüyalar: Yorumlanmaya açık olmayan rüya tipidir. En basit haliyle günün yorgunluğu ile kafanıza takılan nesne veya olayları görmenizle oluşur. Yatmadan önce yaptığınız aktiviteye göre de değişmekte olan basit rüyalar, unutulmaya en yatkın gündelik rüyalardır.
  2. Yorumlanabilir/Gerçek Rüyalar: Bu rüya türünde ise, bireylerin gördükleri rüyaların gündelik hayatında aynı şekilde yaşama ihtimali yüksektir. Bu yüzden bu türleri yorumlanırken dikkat edilmesi gereklidir.
  3. Güzel Rüyalar: İsminden de anlaşılacağı gibi insana huzur veren, uçtuğunuzu, koştuğunuzu veya sevdiğiniz insanlarla zaman geçirdiğinizi gördüğünüz ve uyandığınızda size mutluluk veren rüyalardır.
  4. Rüya Tekrarı: Nadir görülen ama görülen birey tarafından genelde hatırlanan rüya türüdür. Kişi rüyası sırasında aynı mekanda veya aynı kişi ile birden çok kez bulunmasıyla oluşur. Olay ya da mekan tekrarlaması da rüya tekrarına neden olabilir.
  5. Rüya’nın İçinde Rüya Görmek: Bu rüya türünde ise uyandığınızı sansanız bile hala rüyadasınızdır ve rüyanızda uyandığınızı görmüşsünüzdür. Bu katmanlar 2 veya 3 kere tekrarlanabilir.
  6. Kabuslar: Genelde unutulmayan, stresli,kaygılı ve yorgun zamanlarda uykularımızı kaçıran rüya türüdür. İnsanın psikolojik durumuna ve bilinçaltına göre değişen kabuslar, somut veya soyut varlıkları içerebilir. Sadece bir rüya olduğunu kabul edip, doğru yorumlayarak gününe devam etmelisiniz.

Rüyaların Bir Anlamı Var Mı? Gerçekten Bir Sinyal Veriyor Olabilirler Mi?

Rüyalarda gördüğünüz hiç bir nesne, obje, duygu veya renk aynı anlamı taşımaz. Rüyaların dili farklıdır. Verdiği mesaj gördüğünüz şeylerde çok daha farklı olduğu için rüyanızın yorumlanmasını istiyorsanız doğru tasvir etmeniz çok önemlidir.

Read More