Bilimsel insanları ve eğitmenler, öğrenmeyi teşvik etmek için izlenmesi gereken yollara uzun zamandır odaklanıyor. Çocukların ders çalışma motivasyonu, onları sürekli teşvik etmedikçe kolayca kaybolur. Bu nedenle, onlara destek olmak ve motive etmek için zaman, çaba ve enerji harcamanız gerekir. Bu süreçte çocukların öncelikle ihtiyacı olan, onlara destek olan ve onların yanında olduğunu her fırsatta gösteren ebeveynlerdir. Çünkü siz, eğitimi önemsemezseniz, büyük olasılıkla onlar da önemsemeyecektir.

Şimdi, gelin çocuklarınızın ders çalışma motivasyonunu arttırmak için faydalı olacak bir kaç yönteme göz atalım.

Öğrenme süreçlerine aktif katılımlarını sağlayın

Çocuklara sadece ne yapmaları gerektiğini söylemek, onlar için öğrenmeyi sıkıcı bir hale getirir. Bu nedenle çocuklarınız için bir çalışma planı yaparken onların da sürece dahil olduğundan emin olun. Hedeflerini, beklentilerini ve kendilerine özgü etkili çalışma yöntemlerini çocuğunuzla birlikte belirleyin. Kendilerini tanımalarını sağlayın. Öğrenme süreçlerinde bir kural koyucu değil, yönlendirici ve kolaylaştırıcı olarak rol alın.

Onlara kafanızdaki soruların cevaplarını empoze etmek yerine, bu sorulara cevap bulmalarına yardımcı olun. Yani, bir yapılacaklar listesi vermek yerine listeyi hazırlamak için doğru soruları sorarak keşfetmenin motive eden etkisinden faydalanın.

Kendi başarılarının tadını çıkarma fırsatı verin

Öğrenciler için kendi başarılarının tadını çıkarmak, yeni başarılar için emek verme konusunda etkili bir motivasyon kaynağıdır. Sizin için değil, kendi arzuları ve hayallerine ulaşmak için başarılı olduklarını fark etmelerini sağlayın. “Ben başardım!” demek çocuklar için özgüven arttırıcı bir rol oynayarak istedikleri zaman neler yapabileceklerini görmelerine yardımcı olur.

ders çalışmak için motivasyon

Diğer öğrencilerle kendilerini kıyaslamalarına sebep olmadan kendileriyle yarışmaya teşvik edin. Sınıfın en iyisi olmak değil, düne göre daha iyi olmak gibi kısa hedefler koymak bu konuda çok faydalı olacak.

Sosyalleşmeye teşvik ederek hayata katılmalarını sağlayın

Ders çalışmanın ve akademik başarının, yüksek not almak için ya da diğerlerinden daha iyi olduklarını kanıtlamak için olduğu gibi bir fikir içinde kaybolmaları motivasyonlarını düşürür. Üstelik böyle zamanlarda öğrenciler, hem derslere daha az ilgi duyar hem de sosyalleşmekten kaçınırlar. Sınıf arkadaşlarını birer arkadaş değil, rakip olarak görebilirler.

Birlikte başarmanın ne kadar keyifli olduğunu keşfetmelerini sağlayın. Diğer taraftan fikirlerini açıkça ifade etmek ve soru sormaktan çekinmemek için onları yönlendirin. Bunu yapmanın en iyi yolu, derslerin sınavlarla değil, hayatla ilgili olduğunu ve diğerlerinin fikirleriyle beslenebileceklerini onlara fark ettirmektir.

Read More

Yeni bir okul dönemine ‘merhaba’ dediğimiz bu günlerde, öğrenciler başarılı olmak için hızla çalışmalara başladı. Okulda potansiyelinizi gerçekleştirebilmek ve hedeflediğiniz akademik başarıya ulaşmak için izleyebileceğiniz bazı stratejiler var. Güçlü yanlarınızı keşfetmek ve belirlediğiniz hedefe ulaşmak için kendinize güvenmeniz, pozitif olmanız ve dirençli olmanız gerekiyor. Gelin akademik başarıya götüren dört adımlık yolu birlikte inceleyelim.

Güçlü yönlerinizi keşfedin

Öğrenciler için güçlü ve zayıf yönleri keşfetmek ya da diğer bir deyişle kendinizi tanımak başarı için atacağınız ilk adım olmalıdır. İlköğretim öğrencilerinden doktora yapan akademisyenlere kadar herkes için kendini tanımak güncel bir ihtiyaçtır. Sürekli değişen çevresel faktörler ve kişisel beklentilerin yanı sıra çeşitlenen ve artan bilgi ve becerileriniz, kendini tanıma sürecinin önemini arttırır. Bunun için stratejik yetenek yönetimi hizmeti veren danışmanlar, becerilerinizi analiz ederek sizi en iyi şekilde yönlendirebiliyor.

Hedeflerinizi belirleyin

Önünüze belli hedefler koymak, aksiyon alma aşamasında büyük fayda sağlar. Bu hedefleri haftalık, aylık, yıllık ve hatta daha uzun vadeli olarak gruplara ayırabilirsiniz. Böylece her bir hedefin yapbozun parçaları gibi birbirini tamamlamasını sağlayabilirsiniz. Hedefleri belirlemek ayrıca, öğrencinin akademik bilgi ve becerilerinin gelecek planları için nasıl bir etki yaratacağını daha somut bir şekilde görmeye yardımcı olur. Bu hedefleri belirlerken ve hedefe ulaşmak için çaba sarf ederken kendinize bir esneklik payı ayırmanız da büyük önem taşıyor.

Akademik Başarıyı ArttırmakPozitif olun

İyi hissetmenin önemi göz ardı edilemez. Burada temelleri olmayan bir mutluluktan değil, yaptığınız işe ya da çalışmaya duyduğunuz heyecanın mümkün olduğunca var olmasından bahsediyoruz. Yaptığınız şey gerçekten ilginizi çekiyorsa, sınıf arkadaşlarınız ve öğretmenlerinizle iyi geçiniyorsanız daha iyi hissedersiniz. Bu da daha pozitif bir yaklaşıma sahip olmanıza yardımcı olarak akademik başarınızı ciddi oranda arttırır. Bu nedenle sevdiğiniz ve gerçekten ilgilendiğiniz alanları keşfetmeniz hatırı sayılır bir öneme sahip. İyi hissetmekle ilgili en sık önerilen yöntem, her gün o gün gerçekleşen ya da aklınıza gelen üç güzel şeyi bir kağıda yazmak. Denemeden bilemezsiniz!

Mola verin

Hedeflerinize ulaşmak, kendinizi tanımak ve başarıya ulaşmak için kendinizi bir kaosa sürüklemenize gerek yok. Ara vermeden uzun saatler boyunca çalışmak sizi daha başarılı yapmaz, yalnızca daha yorgun ve yaptığı işi sevmeyen birine dönüşmenize yardımcı olur. Bunun yerine belli aralıklarla mola vermek ve mola sürelerinde bulunduğunuz yerden kalkıp biraz dolaşmak. İmkanınız varsa biraz temiz hava almak geri döndüğünüzde odaklanmanızı büyük oranda olumlu yönde etkiler.

Read More

Öğrenciler, öğretmenlerini sevdiklerinde ve onlara güvendiklerinde daha iyi öğrenirler. Bu nedenle her bir öğrenciyle iletişim kurmak büyük bir önem taşır. Bu durumun ebeveynler için de geçerli olduğunu söyleyebiliriz. Bir çocuk, anne ve babasına ne kadar çok güvenirse fikirlerine ve önerilerine de o kadar çok değer verir.

Onları iyi yönlendirmek ve gençlere hedef belirlemede destek olmak için eğitmenlerin ve ailelerin dikkatli olması gerekiyor. Peki, onlara size en çok ihtiyaç duydukları dönemde en iyi desteği sağlamak için neler yapabilirsiniz?

Hedef belirlemek motivasyonu arttırır

Stanfordlu psikolog William Damon; bir hedefe sahip olmayı, hayatta bir numaralı motivasyon kaynağı olarak görüyor. Bunun için de belirlenmesi gereken öncelikli iki konu var: birincisi kendisi için neyin önemli olduğu ve ikincisi ise çalışmaları sonucunda nasıl bir hayat yaşamak istediği. Buna karşılık lise öğrencilerinin büyük kısmı yalnızca kendine söyleneni yerine getiriyor ve gerçek dünyadan koparılmış gibi bir hayat sürüyor.

hedef belirleme

Başarılı olmak isterken, başarılı olmanın tanımını kendi için tam olarak yapmamış çocuklar istenmeyen sonuçların ya da başarıya giden yolun verdiği stresle baş etmekte zorlanabiliyor. Diğer taraftan gençlerin hedef belirleme konusunda da pek rahat olmadıklarını biliyoruz. Bu aşamada ebeveynlerin ve eğitmenlerin yapabileceği en iyi şey tutarlı bir esneklik sağlamak.

Gençlerin kendine güvenini arttırın

İçinden çıkamadıklarını düşündükleri anlarda çeşitli aktivitelerle sahip oldukları becerilerin ve güçlerin farkına varmalarına destek olmak da gençleri desteklemenin en iyi yöntemleri arasında sayılabilir. Öğrencilerinizin ya da çocuklarınızın size ve özellikle de kendilerine güvenmeye ihtiyacı var. Böylece kendileri için anlam taşıyan alanları keşfederken, kişisel tercihlerini görmezden gelmeyecekler.

Öğrencilerin kim oldukları, ne yöne gitmek istedikleri ve hedeflerini nasıl başaracakları hakkında düşünmelerine yardımcı olmak onlara ne yapmaları gerektiğini söylemekten çok daha motive edicidir. Böylece, yalnızca kariyer anlamında değil, genel olarak hayattan beklentilerini fark ederler ve ayakları yere daha sağlam basar. Bu da belli bir hedef için yol alırken çevresel faktörleri en doğru şekilde değerlendirmelerine, dikkat dağıtıcı unsurları devre dışı bırakmalarına yardımcı olur.

Read More

Günümüzde eğitmenler, okulların dersler dışında dikkat etmesi ve katkıda bulunması gereken şeyler olduğu konusunda bir uzlaşı içerisindeler. Ancak yine de bu “şeyler”in ne olduğu biraz karmaşık bir mesele olmaya devam ediyor. Çünkü karakter, cesaret, bilişsel olmayan beceriler gibi çok sayıda kavram işin içine giriyor.

Son yıllarda sosyal ve duygusal beceriler büyük önem taşımaya ve sorgulanmaya başladı. Temel olarak standart testlerle öğrencilerin becerilerini belirlemenin ve bunları bir puanla ölçmenin çok doğru bir yöntem olmadığına dair görüşün yaygınlaşması sonucunda empati ve bakış açısı edinmenin önemi hakkında çaba gösteren eğitmenler sık sık karşımıza çıkıyor.

Sosyal ve duygusal yeterlik öğrenmeyi destekliyor

Her geçen gün öğretmenler, sosyal ve duygusal yeterliğin önemini daha çok ön plana taşımaya başlıyor. Çünkü öğrenme sürecine neyin dahil edileceği ve neyin dışarıda bırakılacağı genellikle uzlaşması zor bir konu olarak karşımızda duruyor. Buna sosyal ve duygusal beceriler de dahil.

sosyal ve duygusal beceriler

Genel olarak baktığımızda 21. yüzyılda eğitim ve öğrenme dediğimiz zaman, eleştirel düşünce, iş birliği, iletişim ve yaratıcılıktan bahsediyoruz. Yaşam ve kariyer anlamındaysa, en önemli beceriler arasında bilgi, medya ve teknoloji becerileri geliyor. Bir diğer yaklaşıma göreyse asıl önemli olan ve üzerine çalışılması gereken şey, öğrencilerin güçlü yanları: cesaret, motivasyon, iyimserlik, öz kontrol, sosyal zeka ve merak. Burada en önemli konu, belli bir karakteri iyi ve diğerini kötü ya da yetersiz olarak etiketlemeksizin; bu kavramlar ve karakter özellikleri üzerine düşünmek.

Her türlü beceri pratikle geliştirilebilir

Bu noktada “growth mindset”ten mutlaka bahsetmeliyiz. Çünkü bu terim, pratik yaparak olumlu becerilerin (zeka da bunlara dahil) geliştirilebileceğine işaret ediyor. Sosyal ve duygusal beceriler de, geliştirilebilir beceriler kapsamının içinde ve özellikle öğrenme becerisinin en önemli destekçilerinden biri olarak görülüyor. Güvenli bir ortamda ve güvenilir ilişkiler kurduklarında ögrenciler öğrenmek için hazır hale gelirler.

Çocuklar ve gençler davranışsal olarak bir başarı elde ettiklerinde kendi davranışlarını kontrol edebildiklerini ve daha iyi seçimler yapabileceklerini fark ederler. Böylece becerilerini geliştirmek için belli bir motivasyona sahip olurlar.

Read More

Yeterli uyku almanın her zaman hak ettiği değeri görmediğini söylemek herhalde yanlış olmaz. Özellikle önemli sınavlardan önce geç saatlere – hatta sabaha kadar uyanık kalıp ders çalışmayı tercih eden öğrencilerin bir kez daha düşünmesi gerekiyor. Çünkü, iyi bir gece uykusu uyumak yerine yapılacak her türlü işten çok daha değerli.

Bir araştırma, ders çalışmak için uykuyu feda etmenin aslında geri tepebileceğini gösterdi. Çalışma kapsamında 535 lise öğrencisi, 14 gün boyunca izlendi. Ne kadar uyudukları ve derste öğretilen konuları ne kadar iyi anladıkları ve test, kısa sınav veya ödevlerde nasıl performans gösterdikleri gözlemlendi.

Sonuç: Azalan uyku akademik problemlerin artmasına neden oluyor. Son gece çalışmaları gerekli olsa da, bunun kazancı kadar ve belki daha fazla kaybı olacağını unutmamak gerekiyor. York Üniversitesi’nde yapılan bir başka araştırma ise, araştırmacılar uykunun küçük çocuklarda dil edinim becerilerini artırmaya yardımcı olduğunu ortaya çıkardı.

Araştırmanın baş araştırmacısı Dr. Lisa Henderson, “Çocukların yeni sözcükleri hatırlama ve tanıma becerisi, eğitimden yaklaşık 12 saat sonra ve ancak uyku gerçekleştiğinde gelişti,” diyor. Çocuklar, bu eğitimlerden edindikleri bilgileri bir hafta sonra da hatırlıyordu. Yani, öğrendikten sonra yeterli uykunun alındığı durumlarda yeni sözcüklerin uzun süreli hafızada kaldıklarını söyleyebiliriz.

Uyku sırasında neler oluyor?

Uyku, her birinde belirli bir amaca hizmet eden çeşitli evrelerden oluşur. İnsan vücudu önce fiziksel ihtiyaçlarını karşılar. Birinci ve ikinci evreleri hızlı bir şekilde geçen vücut, birkaç saatlik üçüncü ve dördüncü aşamaya erişir. Bu aşamada beyindeki nöronlar düzenli bir ritimle senkronize olmuş ve vücut kendini yenilemeye başlamıştır. Bağışıklık sistemi düzelir, kaslar ve kardiyovasküler sistemler canlandırılır. İyi bir uyku çekmek, ertesi günün keyfini çıkarabilmemiz ve bir gün önce yaptıklarımızı pekiştirmemiz için önemlidir.

Tipik bir altı-sekiz saatlik uyku gecesinin sonuna doğru, beyin Hızlı Göz Hareketi (REM) uykusu sırasında yenilenir. Bu, öğrenciler için hayati önem taşıyan bir evredir. Çünkü beyin bir gün önce edinilenleri bütünleştirir ve yeni bilgilere yer açmak için eski, gereksiz anıları temizler.

Ve sadece uykuda geçen saat sayısı ile değil – uyku kalitesi de tüm bunları etkiler. Kaliteli bir uyku için uykudan önce karbonhidrattan ve yatmadan önce parlak ekranlardan kaçınmak büyük önem taşır. Uykuya dalmakta güçlük çeken çocuklar için, ebeveynler derin nefes alma ve yavaş tempo müzik dinleme gibi rahatlama tekniklerini öğrenebilir. Böylece da nöronların daha hızlı senkronize olmasına yardımcı olarak çocuğunuzun ertesi gün için zinde uyanmasına destek olabilirsiniz.

Read More

Özellikle internetin hayatımızı ele geçirişi ve genel anlamda teknolojinin tarihi değiştirmesi kuşaklar arası farkları da daha belirgin hale getirdi. Henüz dünya X ve Y kuşaklarına yeni alışırken, Z kuşağı da büyümeye başladı. Belki bu kuşağın üyelerinden biri de sizin çocuğunuz.

Daha özgür bırakan ebeveynlik günlerine geri dönmek istiyoruz, ancak korkuyoruz. Çünkü dünya 20 yıl önce olduğundan çok daha tehlikeli görünüyor. Çocuğunuzu bir fanusta büyütmek istemiyorsanız, korkularla baş etmenin en iyi yolu ne yapmanız gerektiğine dair doğru bilgilere erişmek olacak.

Öncelikle Z kuşağını tanıyalım;

Z kuşağı hakkında tanımlayıcı bilgiler vermek gerekirse 1995 ve sonrasında doğan, internetin olmadığı bir dünyayı hiç görmemiş ve hayal etmekte bile zorlanan çocuklardan ve gençlerden bahsediyoruz. Bu kuşağın çocukları ve gençleri, dijital dünyayı öyle iyi tanıyor ki, en çok burada sosyalleşiyor ve zaman geçiriyorlar. Z kuşağına ebeveynlik yapmanın en zor yanlarından biri de belki de bu!

Çocuğunuzun teknolojiyle ilişkisini nasıl yönetmelisiniz?

Çocuklarımızın video oyunlar oynamasına izin verip vermeyeceğimiz konusunda henüz net bir sonuç yok. Bir tarafta teknolojinin çocuk gelişimi üzerindeki olumsuz etkileri üzerine araştırmalar sürerken diğer tarafta bir başka araştırma günde bir saat video oyunlar oynayan çocukların, video oyunlarına katılmayan arkadaşlarından daha sosyal, daha hiperaktif ve daha mutlu olduklarını ileri sürüyor. Ancak bu çalışma günde üç saatten fazla oynamanın zararlı olduğunu tespit etti. Sonuç olarak, kontrollü bir süre boyunca çocuğunuzun bu oyunlara katılımına izin verebileceğinizi söyleyebiliriz.

Artık teknoloji eğitim kurumlarında bile en önemli öğrenme aracı olarak kullanılıyor. 6 yaşından itibaren çocuklar için kodlama eğitimleri veriliyor. Dünyayı saran teknoloji, eğitimde de yeni bir döneme girmemize sebep oldu ve bu yaygın değişimlerin etkilerini henüz tam anlamıyla görmedik. Maker hareketi her yaştan insanı teknoloji ile birlikte yaratıcı fikirleri gerçekleştirmeye teşvik ediyor. Böyle bir dünyada çocukları tamamen teknolojiden koparmak onları geleceğe hazırlamak için en doğru seçenek olmayabilir.

Bunun yerine çocuğunuzu bilgisayar, tablet ya da akıllı telefon kullanarak neler yapabileceği konusunda bilgilendirmeniz gerekiyor. Bu cihazların zaman ve mekan sınırlamasını ortadan kaldırarak pek çok imkan sunduğunu göstermeniz ve bu imkanları en iyi şekilde değerlendirmek için fırsat sunmanız büyük önem taşıyor.

Read More

Okul öncesi, ilkokul, üniversite ve hatta doktora… kaç yaşında olursanız olun akademik başarı beraberinde stres getirebilir. Bu nedenle bu yazıyı aslında hangi aşamada olursa olsun tüm öğrenciler ve akademisyenler için yazıyoruz. Akademik hayat çokça stres vadetse de bu stresle baş etmek için pek çok yöntem var. Bu yöntemleri ister kendiniz için isterseniz çocuklarınız için kullanabilirsiniz.

Egzersiz yapmayı ihmal etmeyin

En klişe yöntemle başladığımızı düşünmüş olabilirsiniz. Evet, stresle baş etmek ya da motivasyon arttırmak söz konusu olduğunda egzersiz yapmak bu yazıdan önce birçok yerde önerildi. Diğer taraftan bunun ne kadar uygulandığı kocaman bir soru işareti. Harvard’da yapılan bir çalışma bile düzenli sporun stresi yendiğini söylese de, birçoğumuz bunu ihmal etmeye ve stresli olan diğer işlerimizi öncelikli tutmaya devam ediyoruz. Spor yapın, stresiniz azalsın ve başarınız artsın!

Stres

Not: Eğer bu yazıyı çocuğunuzu motive etmek için okuyorsanız, onu bir spora yönlendirmeyi düşünebilirsiniz.

Destekleyici insanlarla zaman geçirin

Stresle baş etmenin en önemli yöntemlerinden biri de destekleyici insanlarla birlikte zaman geçirmektir. Bir mola da sevdiğiniz biriyle yarım saat kahve içmek bile bütün haftanın güzel geçmesini sağlayabilir. Çocuğunuzun okulla ilgili stresi olduğunu düşünüyorsanız, bu destekleyici kişi siz olabilirsiniz. Onun rahatlamasını sağlayacak aktiviteler yapabilir veya onunla okul hakkında olumlu şeyler konuşarak yardımcı olabilirsiniz.

Mindfulness ile öncelik sıralaması yapmayı öğrenin

Farkındalık olarak Türkçeye çevirebileceğimiz mindfulness yöntemiyle, çevrenizdeki dikkat dağıtıcı ve işlevsiz unsurları dikkat dışı bırakarak içinde olunan yer ve zamana odaklanabilirsiniz. Üstelik hedeflerinizinve sorumluluklarınızın öncelik sıralamasını yapma becerisi kazanarak hedefe ulaşma süreçlerinizi yönetme konusundaki motivasyonunuzu sürekli yüksek tutmayı öğrenebilirsiniz.

Kendinizi/Çocuğunuzu başkalarıyla kıyaslamaya son verin

Mesele akademi olduğu zaman, kendimizi başkalarıyla kolayca kıyaslayabiliyoruz. “Okumayı kim daha önce öğrendi?” sorusundan başlayıp “Tez sunumunu yaparken kim daha özgüvenli konuştu?” sorusuna varana kadar zamansız ve mekansız biz kıyaslamadan bahsediyoruz. Herkes bazı konularda çok iyi, bazı konularda daha az iyi olabilir. Kıyaslamalar değil, özgüveninizi arttıracak bir çalışmaya zaman ayırmak başarınızı ikiye katlar.

Read More

Her çocuk eğitim ve yetiştirilme biçiminin yanı sıra kendine özgü yetenekler ve isteklere sahiptir. Bu yeteneklerin ve isteklerini keşfetmesi ve potansiyelini açığa çıkarması için anne ve babaların öğretmenlerle işbirliği içerisinde hareket ederek çocuğu desteklemesi gerekir. Bu nedenle çocuklara ne yapması gerektiğini söylerken aslında yapılması beklenen, ebeveynlerin kendi isteklerini dayatması değil çocukların kendini tanıması için onları yönlendirmektir. WISC-V, tam olarak bu ihtiyaca yönelik olarak hazırlanmış bir sınavdır.

The Wechsler Intelligence Scale for Children®–Fifth Edition’ın kısaltılmış hali olan WISC–V; genel olarak çocukların yeteneklerine dair ayrıntılı olarak bir harita çıkarmayı amaçlar. WISC, esasen öğrencilerin entelektüel olarak güçlü ve zayıf yönlerini özetlemenin yanı sıra genel bilişsel yetenekleri ve potansiyeli hakkında fikir verir.

Testin değerlendirilmesi, ideal bir kritere göre değil, çocukları akranlarıyla karşılaştırılarak yapılır. En genel anlamda, amaç bir çocuğun yeni bilgileri kavrama potansiyelini belirlemektir.

WISC-V için nasıl hazırlanmak gerekir?

Öncelikle söylemek gerekir ki; WISC-V bir IELTS, SAT ya da diğer sınavlar gibi çocuğunuzun bir yere kabul edilmesi veya bir bilgi seviyesini kanıtlamasına hizmet etmez. Bu nedenle çocuğunuz çalışarak veya bir şeyler okuyarak WISC-V veya diğer IQ testlerine hazırlanamaz.

Bu testler, ne bildiklerini veya ne kadar bildiğinizi test etmek için değil, bunun ötesinde teste katılan kişinin öğrenme kapasitesini belirlemek üzere tasarlanmıştır. Tipik olarak WISC gibi testler; sözlü anlama, görsel uzam, akışkan zeka, kısa süreli hafıza ve işleme hızı de dahil olmak üzere bilgiyi algılama ve işleme sürecini etkileyen değerlendirmeleri sağlayan görevlerden oluşur. Bu nedenle, testten önce yapmanız gereken tek şey çocuğunuzun dinlenmesine ve rahatlamasına dikkat etmek olacak.

WISC-V genellikle ve idealinde bir stratejik yetenek yönetimi değerlendirmesinin parçası olarak farklı testlerle birlikte uygulanır. Tüm bu testlerin sonuçlarını bir başarı puanı olarak göremezsiniz. Çünkü daha önce de bahsettiğimiz gibi burada söz konusu olan bir başarı ya da başarısızlık değildir. Farklı testler sonunda elde edilen veriler, profesyoneller tarafından yorumlanarak çocuğunuzun potansiyeli keşfedilir. Nihayetinde çocuğunuz için stratejik hedeflerinin belirlenmesi mümkün hale gelir.

Read More

Etkileşim öğrenmenin en önemli parçalarından biri olarak, öğrencinin etkin bir katılımcı olmasını gerektirir. Öğrenmeye götüren etkileşimi, siyah ve beyaz gibi kategorize eden çok sayıda eğitimci olsa da, bu etkileşim üç boyutludur. “Derste çok konuşan kişi en fazla etkileşimi sağlar, konuşmayanlar ise dersle tamamen ilgisizdir” görüşü yavaş yavaş tarihe karışıyor.

Günümüzde etkin bir katılımcı olmak; oyunda davranışsal, duygusal ve bilişsel katılımı gerektiriyor. Tek başına davranışın öğrenmenin güçlü bir ölçüsü olmadığı artık ortaya çıktı. Öğrenmenin sinirbilimi hakkında bulunan bir başka şey ise duyguların bilişe yönelmesi. Tam bir etkileşimin sağlanması için öğrencinin edindiği bilgilerden bir anlam üretebilmesi gerekir. Öğrencilerin şu sekiz özelliği taşıması etkin katılım sağladıklarının en büyük göstergesidir:

  • Etkinlik, strateji, görev veya fikir öğrencinin yanıtını kişiselleştirmesine izin veriyor mu? Yaşam deneyimlerini etkinliğe getirebilir ve kendi deneyimlerine dönüştürürler mi?
  • Açık ve modellenmiş beklentiler var mı?
  • Öğretmenin ve sınavın ötesinde bir izleyici hissi var mı? Faaliyetin başkası için değeri var mı?
  • Sosyal etkileşim var mı? Öğrenciler öğrenme ve etkileşim hakkında konuşma fırsatına sahip mi?
  • Duygusal güvenlik kültürü var mı? Hatalar, öğrenme fırsatı olarak değerlendirilir mi?
  • Öğrenciler etkinlik içinde seçim yapma fırsatı buluyor mu?
  • Bu otantik bir etkinlik midir? Bu, öğrencinin dünyasına doğrudan bağlanması gerektiği anlamına gelmez, ancak gerçekle bağlantı kurmalıdır.
  • Görevi yeni ve eğlenceli mi? Çocuklar sıkılırsa, etkileşim kurmakta zorlanırlar.

Bu koşulların hepsini aynı anda yerine getirmek zor olsa da, en az üçünün sağlanması çocukların ne kadar öğrendikleri konusunda büyük fark yaratıyor. Öğretmenlerin bir görev ya da etkinlik tasarlarken bu özelliklerin en az üçüne yer vermesi gerekiyor.

 

Öğrencilere aktif şekilde katılmayı sağlayacak bir şeyler verin

Etkileşim ve etkin katılım konusundaki öneriler ve stratejiler çoğu kez öğretmenlere ve ebeveynlere daha fazla emek vermesi gerektiğini fark ettirir. Zaman değerlidir ve zamanı en iyi şekilde kullanmak için işbirliği, yorumlama, geliştirme süreçlerini zenginleştirecek şekilde hazırlık yapmak büyük önem taşıyor. Öğrencileri tanımak ve onların ilgisini çekecek aktiviteleri keşfetmek için ebeveynlerin ve öğretmenlerin kendini geliştirmesi gerekiyor.

 

Read More

Bazı çocuklar için yeni okul yılının başlangıcı zor bir sürece dönüşebilir. Yazın özgürlüğü, yerini okul rutinine bırakırken, çocuklar ebeveynlerinin desteğine ihtiyaç duyar. Bu süreçte çocuğunuzun stresini duygusallaşmalarından, uyku sorunu yaşamalarından ya da ani tepkiler vermeye başlamalarından kolayca fark edebilirsiniz. Peki, çocuklarınıza bu dönemde nasıl destek verebilirsiniz?

Tatil dönüşleri hepimizin bir parça zor olabilir. Çocuklar için de okula dönüş böyledir. İyi haber: Okula dönüş stresi, çocuğunuzun okulu sevmediğini göstermez, yalnızca değişen rutinlere alışmak zor gelir. Yine de çok yaygın olması ve ‘normal’ bir süreç olması bu konuyu görmezden gelmeyi gerektirmiyor. Bu nedenle çocuğunuza bu zor zamanları atlatırken yardımcı olmaya çalışın.

Aslında uzmanların bazı önerileri, her an dikkat edilmesi gereken konulara ve yaklaşımlar dikkati çekse de belli dönemlerde daha özenli olmakta fayda var.

Çocuğunuzu dinleyin

Çocuğunuz size bir sıkıntısından bahsetmek istediği zaman, onu küçümsemeden ve eleştirmeden dinleyin. Size ihtiyaç duyduğunda orada olduğunuzu bilmesi bütün hayatı boyunca sıkıntıları aşmada önemli bir etki yaratır. Okula dönüş zamanlarında, heyecanını ya da stresini anlatmaya çalıştığında görmezden gelmeyin ve sizinle duygularını paylaşmasına izin verin.

Size ne anlattığına dikkat edin

Her çocuk için okula dönüş az da olsa stresli – ya da en azından heyecanlı olsa bile, böyle hissetmelerine sebep olan şeyler değişken olabilir. Onları dikkatle dinlemek ve stresli olmalarının asıl kaynağını öğrenmek çocuğunuzla kurduğunuz bağı güçlendirir. Üstelik ona daha iyi yardımcı olmanızı sağlar. Arkadaşları mı, dersler mi yoksa öğretmenler mi panik duymasına sebep oluyor? Bu duyguları pek çok anlama gelebilir. Dikkatle dinleyin!

Dümeni ele almalarına izin verin

Bırakın sorunlarını sizinle paylaşıp biraz olsun rahatladıktan sonra kendi çözümlerini üretsinler. Çocuğunuza neyin onu daha iyi hissettireceğini sorun ve onun önerilerine kulak asın. Sizden yardım istedikleri zaman birlikte bir çözüm üretmek üzere onlara desteğinizi sunun. Biraz daha etraflıca düşünebilmelerine yardımcı olun. Okulla ilgili güzel şeylerden bahsedin ve olumlu duygularla heyecanlanmasını sağlayın.

Öğretmenleriyle iletişime geçin

Öğretmenlerle iletişime geçmek, genellikle çocuğun sorunlarını kabul etmek anlamına gelir ve bu durum bazı ebeveynler için zor olabilir. Ancak bunun anne ya da baba olmanın sorumluluklarından biri olduğunu unutmamalısınız. Çocuklarınızın size ihtiyacı var ve bu utanmanız gereken bir şey değil. Aksine, çocuğunuzun size açık olması ve duygularını belli etmesi olumlu bir durum.

 

 

Rutinleri erkenden başlatın

Okula başladığı zaman erken kalkması gerekecek olan bir çocuğun bundan birkaç hafta önce erken yatıp erken kalkmaya başlaması hızlı bir değişimden kaçınmak için iyi bir seçenek. Rutinin hızlı değişimi duyguların da hızlı değişimi anlamına gelir. Çocuğunuzun sürece alışması için yavaş yavaş kitap okumayı arttırmak, daha erken saatte yatağa girmek gibi rutinlerin tarihini öne alın.

Sonuç

Bu dönemde çocuğunuzun beklediğinizden fazla tepkisel ve stresli olduğunu düşünüyorsanız bir uzmana danışmak faydalı olabilir. Özellikle her zamanki davranışlarında değişiklik gözlemliyorsanız, öfkeli veya çok dalgın tavırlar sergiliyorsa mutlaka bir pedagog veya psikolog yardımı almanızı öneriyoruz.

Read More