Leiter Uluslararası Performans Ölçeği ya da daha sık kullanılan ismiyle Leiter Ölçeği, bir zeka testidir. 2 – 18 yaş aralığındaki çocuklar için tasarlanmıştır.

İşitme veya konuşma bozukluğu olanların ve İngilizce bilmeyen adayların zekasını değerlendirmek için 1929 yılında tasarlanan testin, diğer zeka testleri arasında en dikkat çekici özelliği sözlü dil kullanılmadan uygulanabilmesidir. Test, “hafızadan sözel olmayan muhakemeye kadar çok çeşitli işlevleri örnekleyerek genel zekanın sözel olmayan bir ölçüsünü sağlama” iddiasını taşır.

Sözel alt testlere yer verilmeden sözel olmayan zekanın ölçülmesi amaçlanır. Dilin devre dışı kalması ile sözlü yanıt veremeyecek durumda olan çocukları test ederken daha doğru sonuçlara ulaşıldığı düşünülür. Otizm, travmatik beyin hasarı, konuşma bozukluğu, işitme problemi ya da dil bilmeyen çocuklar için daha güvenilir sonuçlar verdiğine inanılır.

Leiter Uluslararası Performans Ölçeği Nasıl Uygulanır?

Leiter Uluslararası Performans Ölçeği, Stanford-Binet Zeka Testi’nin sözel olmayan bir alternatifi olarak kullanılmıştır. Testin uygulanması yaklaşık olarak 90 dakika sürer. Bireysel seanslar şeklinde gerçekleştirilir. Testin bazı maddeleri süre sınırlaması yapılarak uygulanır. Görsel algılama, eşleştirme, dikkat, ayırt etme gibi becerilerin ölçülmesi amaçlanır. Sözel iletişim, aritmetik, yorumlama gibi ölçümlere yer verilmez. Testin güncel sürümü iki farklı alanda gruplanan 10 farklı alt testten oluşur.

İlk Alan “Bilişsel Beceriler ve Akışkan Zeka Alanı” olarak belirlenmiştir. Bu alanda; şekil zemin ilişkisi, sınıflandırma, dizisel sıra, şekil tamamlama ve eşleştirme ve tekrarlayan örüntüler alt testleri uygulanır. İkinci alan ise “Dikkat ve Bellek Alanı” olarak adlandırılır. Bu alanda; bellekte ileri yönde hatırlama, bellekte geri yönde hatırlama, sürdürülen dikkat, bölünmüş dikkat ve stroop testi olmak üzere 5 alt test uygulanır. Bunlara ek olarak; “Sosyal Duygusal Uygulayıcı Dereceledirme Ölçeği” ile organizasyon becerisi, duygu düzenleme, sosyallik, aktivite düzeyi, duyusal tepkililik gibi konularda ölçümleme yapılmaktadır.

Leiter Ölçeği Kimler Tarafından Uygulanabilir?

Leiter Uluslararası Performans Ölçeği, tüm psikolojik değerlendirme testleri gibi üniversitelerin psikoloji ve psikolojik hizmetler bölümlerinde lisans eğitimini tamamlamış kişiler, psikolojik danışmanlar, rehberlik eğitimi alanlar tarafından ve Leiter Ölçeği’ni uygulamak amacıyla sertifika almış kişiler tarafından uygulanabilir.

Puanlama Nasıl Yapılır?

Leiter Ölçeği için puanlama biçimi çocukların yaşlarına göre değişiklik göstermektedir. Test sırasında çocuğa yöneltilen her bir soru için ayrı puanlama yapılır. Test neticesinde ise her bir sorudan elde edilen puanlar toplanır ve testin uygulandığı çocuğun yaşına göre hesaplama yapılır.

Leiter Uluslararası Performans Ölçeği, çocuklara uygulanan psikolojik değerlendirme testleri ve zeka testleri konusunda detaylı bilgi almak için aba Psikoloji ile iletişime geçebilirsiniz. Psikoloji hakkında farklı içeriklere ulaşmak için YouTube kanalımıza abone olabilirsiniz.

 

Read More

Sanat terapisi ve sanat terapisi eğitimi nedir? Hayatımıza nasıl yön verir? Bireye nasıl bir fayda sağlar? Günlük yaşantımızda pek çok sorunla mücadele etmek zorunda kalabiliyoruz. Çoğunlukla, zamanın hızlı akışında iç dünyamıza bakma ve hislerimize odaklanma fırsatı bulamıyoruz. Yoğun stres ya da geri plana ittiğimiz küçük sorunlar zaman içinde daha büyük problemler olarak karşımıza çıkabiliyor. Tam da bu noktada sanat terapisi devreye giriyor.

Sanat Terapisi Nedir?

Sanat terapisi, görsel sanatlar aracılığıyla kişinin duygularını ifade etmesine olanak veren bir yöntemdir. İnsanların kendilerini ve anlatmak istediklerini daha doğru ifade edebilmesine ve başkalarıyla iletişim kurabilmelerine yardımcı olur. Özellikle sözlü iletişim kurma konusunda zorluk yaşayan kişiler için alternatif bir psikoterapi yöntemidir. Elbette yalnızca sözlü iletişim problemi olanlara uygulanmaz; herkes için etkili ve keyifli bir terapi yöntemidir.

Görme, işitme, duyma gibi duyuların tamamı bu terapi tekniğinde aktarım aracı olarak kullanılır. Sanat terapisinin amacı bir sanat eseri ya da sanatsal nitelikli bir ürün ortaya çıkartmak değildir. Önemli olan sanat yoluyla duyguları dışa vurabilmektir. Bu sebeple terapiye katılan kişilerin sanatsal yeteneği olması gerekmez ve katılımcılar estetik bir beğeniye göre yargılanmazlar.

Sanat Terapisi ile bireylerin bilinçaltına inilmesi mümkün olur. Bastırılan problemler ve travmalar bu yöntemle ortaya çıkartılabilir. Böylelikle problemlerin çözüm konusunda daha sağlam atılması söz mümkün olabilir.

Sanat Terapisi Eğitimi Nedir?

Sanat terapisi elbette herkes tarafından uygulanabilecek bir yöntem değildir. Sanat terapisi uzmanlık ve çeşitli eğitimler gerektiren bir alandır. Sanat terapisi eğitimi, duyguların dışavurumunu sağlamak, farklı bakış açıları kazandırmak, kişinin iletişim yeteneklerini arttırmak, endişe ve korkularla yüzleşmesini sağlamak noktasında çeşitli teknikler kullanmaya olanak verir.

Sanat Terapisi ve Sanat Terapisi Eğitimi Hayatımıza Nasıl Yön Verir?

Aslında günlük koşuşturmacalar ve yoğun stres altında en çok ihtiyaç duyduğumuz şey duygularımıza kulak vermek ve kendimizi ifade edebilmektir. Sanat terapisi tam da bu noktada devreye girer ve sanatın gücünden faydalanarak kendimizi daha iyi tanımamıza, ihtiyaçlarımızın farkına varmamıza, çevremizdekilerle daha iyi iletişim kurmamıza ve dolayısıyla kendimizi daha iyi hissetmemize olanak verir.

Sanat Terapisinin Faydaları Nelerdir?

Sanat terapisi, stres, anksiyete, panik atak, bipolar bozukluk, travma sonrası stres bozukluğu gibi pek çok problemle mücadelede kullanılan bir yöntemdir. Kişinin bu problemlerle başa çıkma becerisinin artmasına yardımcı olur. Özgüvenin artmasına ve sosyal becerilerin gelişmesine katkı sağlar. Katılımcıların karar mekanizmalarının gelişmesi söz konusudur. Odaklanma güçlüğü, konuşma bozukluğu gibi problemlerin önüne geçilmesine yardımcı olur.

Sanat Terapisi, sanat terapisi eğitimi, farklı terapi yöntemleri, panik atak, anksiyete ve psikolojik problemlerle mücadele gibi konularda bilgi ve destek almak için aba Psikoloji ile iletişime geçebilirsiniz. Psikoloji hakkında daha fazla içeriğe ulaşmak için YouTube kanalımıza abone olabilirsiniz.

Read More

Sosyal psikoloji insanların sosyal çevrelerindeki düşünceleri, duyguları, inançları ve hedeflerini inceleyen bilim dalıdır.  Muhtemelen önceden de insanların davranışlarının sosyal ortamlarda değiştiğini fark etmişsinizdir. Yalnızkenki davranışlarınızla etrafınızda birileri varkenkileri kıyasladığınızda arada bazı farklar göreceksinizdir. Verdiğiniz kararlar, duygularınız, inançlarınız ve davranışlarınız etrafınızda birileri olduğunda değişiyor olabilir. Bunun dışında yalnızca etrafınızda birileri olmasıyla ilgili değil yanınızda olan kişiye göre de davranışlarınız değişiklik gösterir. Mesela, iş arkadaşlarınızlayken farklı biri gibiyken yakın arkadaşlarınızla olduğunuzda tavırlarınız bambaşkadır.

Peki bu davranış farklılıkları neden ortaya çıkıyor? Sosyal psikoloji yapılan deneylerle çevremizdeki insanlar düşüncelerimizi, duygularımızı, hissettiklerimizi, davranışlarımızı, bakış açımızı şekillendirdiğini bulmuştur. Diğerlerinin etrafımızda olması seçimlerimizde ve davranışlarımızda değişimlere sebep olabilir. Yapılan deneylerden örnekler vermemiz olayı kafanızda somutlaştırmanızı sağlayacaktır. Davranış değişikliklerini daha iyi anlamanız için Asch’in uyum deneyini örnek verebiliriz. 1953’te yapılan deney sosyal ortamlarda çoğunluğa uyma eğilimi gösterdiğimizi gösterir. Deneyde katılımcılar basit bir soruya çoğunluk başka bir cevap verdiği için çoğunluğun verdiği cevabı vermeyi tercih eder. Örneğin bu deney verdiğimiz cevapların ve davranışların çoğunluğun yanıtına göre değişebildiğini gösteren bir deneydir.

Sosyal Psikoloji Araştırma Alanları

Sosyal ortamın etkisinin insan üzerinde yarattığı değişimi incelenirken bir çok farklı araştırma soruları ortaya çıkabilir. Sosyal etkileşimi içinde barındıran bir çok farklı alandan konu sosyal psikolojinin içerisinde yer alabilir. Örnek vermek gerekirse tavırların nasıl oluştuğu ve değiştiği konusunda araştırmalar bu alanın konularından biridir. Diğer konular şiddet, önyargılar ve ayrımcılığın nedenleri, kişilik ve grup içi davranışlar, sosyal etkiler, kişiler arası iletişim ve benzeri içeriklerden oluşmaktadır. Sosyal ortamdaki davranışları içeren her türlü araştırma konusu sosyal psikoloji alanının altında incelenebilir.

Neden Bu Alan Önemlidir?

Sosyal psikolojinin sosyal ortamların insanlar üzerindeki etkisini araştırması bilimsel bir kazançken başka faydaları da vardır. Sosyal psikoloji toplumsal problemler üzerinde de etkilidir. Bu alan bireysel iyi oluş, toplumsal sağlık, madde kullanımı, suç işleme, domestik şiddet, zorbalık, agresif davranışlar ve önyargılar üzerine odaklanır. Sosyal psikologlar zihinsel sağlık alanında doğrudan çalışmazlar. Fakat bu alanda yapılan araştırmalar sosyal faktörlerin etkisindeki davranışlara nasıl müdahale edilebileceği konusunda fikir vermektedir. Toplum sağlığı programları çoğunlukla ikna tekniklerine bağlıdır. İkna teknikleri ise sosyal psikoloji alanından türetilmiş bir tekniktir. İnsanlarda sağlıklı davranışları arttırarak tehlikeli olanlardan sakınmak için üretilen tekniklerdir. Diğer bir yandan insanların toplum içindeki davranışları hayatını etkilemektedir. Sosyal psikoloji alanında yapılan araştırmalar davranışları anlamakta da faydalıdır.

Konu hakkında daha detaylı bilgi almak için Aba Psikoloji ile iletişime geçebilir, Aba Psikoloji YouTube kanalını ziyaret edebilirsiniz.

Read More

İnsanların her biri kendine özgün niteliklere sahiptir. Bu özgünlük olayları kavrama ve anlama becerimize de yansır. Hepimiz için en iyi öğrenme şekli farklılık gösterebilir. En doğru öğrenme biçimi olarak sayılabilecek tek bir öğrenme biçimi yoktur. Daha önceki blog yazımız “Öğrenme Psikolojisi ile Öğrenme Biçiminizi Keşfederek Başarıyı Yakalayın”da öğrenme biçimlerinden söz etmiştik. Farklı duyu organlarına hitap eden öğrenme biçimlerinden söz etmiştik. “Duyu organlarınızın hangisi yoluyla daha rahat öğreniyorsunuz?” diye sormak en iyi öğrenme şeklinizi bulmak için ipucu olabilir ama yeterli değil. Bu blog yazımızda sorular yoluyla sizin için en iyi öğrenme biçimini keşfetmenize yardımcı olmaya çalışacağız.

En İyi Öğrenme Şekli Hangisi? Görsel Öğrenme

Görselliği kuvvetli olan bireyler görerek bir şeyleri daha iyi öğrenirler. Bu bireyler için en iyi öğrenme şekli çizim yapmak, tablolar ve grafiklerle öğrenmeye çalışmaktır. Bu bireylerin okuyarak ve yazarak tekrarlar yapması yerine grafikler oluşturarak onları incelemesi faydalı olacaktır. Acaba görsel öğrenmeye yatkın olabilir misiniz? Bunu öğrenmek için aşağıda vereceğimiz birkaç soruyu cevaplamanız etkili olacaktır. Evet yanıtınız fazlaysa görsel öğrenme biçiminin size hitap ettiğini söyleyebiliriz.

  • Sanat, güzellikler ve estetik sizin için önemli midir?
  • Bir bilgiyi hatırlamanız için zihninizde onu görselleştirmek etkili bir yöntem midir?
  • İnsanlarla iletişim halindeyken beden diline odaklanır mısınız?
  • İzlediklerinizi hatırlamak sizin için oldukça kolay mı?

En İyi Öğrenme Şekli Hangisi? İşitsel Öğrenme

İşitsel odaklı bireyler duyduklarını daha iyi öğrenirler. İşitsel bireyler için en iyi öğrenme şekli dersi dinleyerek öğrenmektir. Ses kayıtlarından faydalanarak, bilgileri şarkı haline getirerek öğrenmek işitsel bireylerin öğrenmesini kolaylaştıracaktır. Acaba işitsel öğrenmeye yatkın birisi misiniz? Bunu öğrenmek için aşağıda vereceğimiz birkaç soruyu cevaplamanız etkili olacaktır. Evet yanıtınız fazlaysa işitsel öğrenme biçimi sizin için daha etkili olabilir.

  • Şarkı sözlerini kolayca hatırlar mısınız?
  • Sesli okuyarak tekrar yapmak öğrendiklerinizi daha iyi hatırlamanızı sağlar mı?
  • Kitaptan okumak yerine dersi dinlemek size daha mı kolay geliyor?
  • Sizin için ses kayıtlarını ya da podcastleri dinleyerek tekrar yapmak ders notlarıyla tekrar yapmaktan daha mı kolay?

Okuyarak ve Yazarak Öğrenme

Okuyarak ve yazarak öğrenmekten verim alanlar öğrendiklerini kelimeler ve cümlelerle bütünleştirmekten verim alanlardır. Ders esnasında not almak, sonrasında notları okuyarak tekrar etmek bu öğrenme biçimine sahip olanlar için en iyi yöntemi sayılabilir. Okuyarak ve yazarak öğrenmeye yatkınlığınızın olduğunu mu düşünüyorsunuz? Bunu öğrenmek için aşağıdaki soruları cevaplamanız etkili olacaktır. Evet yanıtınız fazlaysa okuyarak ve yazarak öğrenme biçiminin sizin için daha cazip bir öğrenme biçimi olduğunu söyleyebiliriz.

  • Listeler yapmaktan, tanımları okumaktan ve sunum yapmaktan hoşlanır mısınız?
  • Yeni şeyler öğrenirken mutlaka ders kitabını da okuma ihtiyacı duyar mısınız?
  • Kitap okurken ya da ders esnasında notlar alma alışkanlığınız var mıdır?
  • Öğrendiğiniz ya da okuduğunuz bilgilerin yazarak özetini çıkarmayı tercih eder misiniz?

Dokunsal (Kinestetik) Öğrenme

Dokunsal (kinestetik) öğrenme metodunun etkili olduğu bireyler dokunarak ve eyleme geçerek öğrenmekten verim alırlar. Örneğin bu öğrenme biçimine yatkın olanlar biyoloji dersinde insan maketlerine dokunarak iç organları öğrenmeyi en iyi öğrenme şekli olarak göreceklerdir. Dokunsal (kinestetik) öğrenmek sizin için en iyi öğrenme şekli olabilir mi? Bunu öğrenmek için aşağıdaki soruları cevaplamanız etkili olacaktır. Evet yanıtınız çoğunluktaysa dokunsal (kinestetik) öğrenmenin sizin için daha makul bir öğrenme biçimi olduğunu söyleyebiliriz.

  • Resim çizmek, yemek yapmak, spor yapmak gibi aktivitelerde iyi misinizdir?
  • Bir şeyi öğrenmek için yapmaya ihtiyaç duyar mısınız?
  • Yaşanan, deneyimlediğiniz olayları hatırlamak sizin için daha kolay mıdır?
  • Uzun süre oturmak sizin için zor mudur?

Konu hakkında daha detaylı bilgi almak için Aba Psikoloji ile iletişime geçebilir, Aba Psikoloji YouTube kanalını takip edebilirsiniz.

Read More

Otizm testi çeşitleri, otizme sahip olan çocuklarda erken teşhise imkan tanıyan testlerdir. Otizm erken teşhis sonucunda kontrol edilebilen bir durumdur. Bu nedenle erken teşhise yönelik olarak uygulanan testler, rahatsızlığın kontrol altına alınmasına imkan tanımaktadır. Otizm normal şartlarda, bireyin sosyal yaşamında birtakım sorunlara yol açabilmektedir. Ayrıca iletişim sorunları da otizmli bireylerde görülmektedir. Çocukların otizmli olup olmadıkları ilk yıllarda ortaya çıkmaktadır.

Bu noktada, ebeveynlerin çocuklardaki bazı davranışları gözlemlemesi gerekmektedir. Herhangi bir belirti varsa, uzman eşliğinde otizm tanısı için bazı testler çocuklara uygulanmaktadır. Otizmin pek çok sebebi olduğu bilinmektedir. Yapılan çalışmalar otizm için kesin bir neden ortaya koyamazken, genetik ve çevresel faktörleri önemli etkenler olarak nitelendirmiştir.

Otizm Testi Çeşitleri Kesin Sonuç Sağlar Mı?

Otizm testi çeşitleri, erken tanı koymada uzmanlara yardımcı olmaktadır. Erken tanı, rahatsızlığın olumsuz etkilerini minimum düzeye indirmek için gerekli tedavilere başlanmasına yardımcıdır. Otizm durumunun varlığının teşhisinde yardımcı olan PEP 3 testi, bu anlamda oldukça işlevseldir. PEP 3 testi, 6 ay ve 7 yaş aralığındaki çocukların davranışlarını değerlendirmeye imkan tanımaktadır.

Grafiksel olarak sonuçları gösteren PEP 3, çocuklardaki becerileri ve gelişimsel süreçleri göstermesi bakımından faydalı olmaktadır. Test süreci 45 ile 90 dakika arasında uygulanmaktadır. Ayrıca 3 yaş ile 5 yaş arasındaki engelli çocukların davranışlarının değerlendirilmesi bakımından da tedavi sürecine katkı sağlayan sonuçlar sağlamaktadır.

PEP 3 Testi İçeriği Nedir?

PEP 3 testi, 3 bileşik puan ve 10 farklı performansa dayalı testi içermektedir. Testler şunlardan oluşmaktadır:

Etkileyici dil, bilişsel sözel, net motor, alıcı dil, brüt motor, duygusal ifade, görsel motorlu imitasyon, sosyal karşılıklılık, karakteristik motor davranışları ve karakteristik sözel davranışlar. Test kapsamında çocuğun gelişim düzeyi hakkında bilgi veren bakıcı raporu da düzenlenmektedir. Elde edilen rapor doğrultusunda çocukların sosyal gelişimleri gözlemlenebilmektedir.

Erken teşhis sayesinde çocukların gelişim aşamaları kontrollü bir şekilde yürütülmektedir. Bu noktada ebeveynlere düşen görev çocuklarında otizmle ilgili bir belirtiye rastladıklarında PEP 3 testini ya da diğer otizm testlerini çocukları için yaptırmalarıdır. Otizm testi çeşitleri, otizm için son derece önemli olan erken teşhise ve erken tedaviye imkan tanıyan testlerden oluşmaktadır.

Konu hakkında daha detaylı bilgi almak için Aba Psikoloji ile iletişime geçebilir, Aba Psikoloji YouTube kanalını takip edebilirsiniz.

Read More

Pandemide okulların açılması çocuklarımızın psikolojisi üzerinde önemli etkiler oluşturabilir. Daha önce farklı bir sınıf ortamında ders gören çocuklarımız, pandemi nedeniyle kontrollü bir eğitim alacaklar. Okula girişlerinde ateşleri ölçülecek olan çocuklar, ders aralarında eskisi gibi arkadaşları ile yakın mesafede bulunamayacaklar. Okula ilk girişte ve sınıfa girişlerinde dezenfektan kullanarak ellerini temizleyecekler.

Okulda maske takarak dersleri dinleyecek olan çocuklarımız, eski eğitim düzeninden bir hayli farklı şekilde öğrenim görecekler. Sonuç olarak bu durum çocuklarımızı psikolojik olarak da yakından etkileyecek. Pandemi döneminde çocuklarımızın pek çoğunun okulları özlediklerini görmekteyiz. Normal şartlarda okula gitmek istemeyen çocukların bile bu süreçte okula hasret çektiklerine tanık olmaktayız.

Pandemide Okulların Açılması Çocuklarımızı Mutlu Edecek Mi?

Pandemide okulların açılması pek çok çocuğu mutlu edecekken belli bir kesimi de tedirgin etmektedir. Sosyal kaygılar ve performans kaygıları bazı çocukları endişeye sürüklemektedir. Bunun dışında, çocukların geneli itibarıyla arkadaşlarını ve beraber oynadıkları oyunları özledikleri görülmektedir. Pandemi sürecinin uzaması ile birlikte çocukların da bu sürece adapte oldukları ve maske takmaya alıştıkları gözlemlenmektedir.

Çocukların pek çoğunda virüs bulaşma endişesi olsa da önlem aldıkları için bu durumdan etkilenmeyeceklerini de düşündüklerine tanık olmaktayız. Bu süreçte çocukların yakın temastan kaçınarak dikkatli olmaları, virüsün bulaşmasını önlemede en büyük etken gibi görünüyor. Çocuklarımızın bu süreçte eski oyun düzenlerinin de değişecek olması, bu döneme uygun oyunların ortaya çıkacağını göstermektedir.

Çocuklarımız Bu Süreçten Psikolojik Olarak Etkilenecekler Mi?

Çocuklarımızın pandemi dönemine ve dönemin gerekliliklerine adapte olduklarını görmekteyiz. Bu nedenle sürecin ilk başına göre şimdiki endişe seviyesinin çocuklarımızda azalmış olduğu söylenebilir. Bu süreçte gerekli önlemlere riayet edilirse çocuklarımızın sosyalleşme anlamında psikolojilerinin daha iyiye gideceği düşünülmektedir. İstisnai durumlar dışında genel anlamda çocuklarımızın psikolojisinin süreçten olumlu etkileneceği beklenmektedir.

Normal şartlarda online derslerin çocuklara pek çok katkısı göz ardı edilmemekle birlikte, sosyalleşme anlamında bazı çocukların evde kaldıkları dönemde yalnızlık hissine kapıldıkları da görülen durumlar arasında yer almıştır. Pandemide okulların açılması psikolojik anlamda çocuklarımıza olumlu olabileceği düşünülmekle birlikte alınan tedbirlere uyulması da sürecin yararlı olup olmadığını yakın zamanda gösterecektir.

Konu hakkında daha detaylı bilgi almak için Aba Psikoloji uzman kadrosu ile iletişime geçebilir, Aba Psikoloji Youtube sayfasını ziyaret edebilirsiniz. Bu süreçte psikolojik desteğe ihtiyaç duyan çocuklarımıza her türlü desteği Aba Psikoloji olarak sağlamaktayız.

Read More

Psikolojik öksürük kronik öksürüğe neden olan faktörler dışarıda bırakıldığında ortaya çıkan bir öksürüktür. Aslında bilim dünyasında ‘psikojenik öksürük’ olarak adlandırılmakla birlikte halk arasında ‘psikolojik’ ifadesi ile dile getirilmektedir. Bu tür öksürüğün bazı özellikleri bulunmaktadır. Öncelikle kuru bir öksürük yapısına sahiptir. Kişide birden çok kez görülen bu öksürük, her defasında bir önceki öksürüğe benzemektedir.

Bu tür öksürük uzaktan dahi rahatlıkla duyulabilecek bir seviyede olabilmektedir. Öksürüğün sıklığı bazı durumlarda kişinin günlük yaşantısını dahi etkileyebilmektedir. Ayrıca kişinin mutlu olduğu anlarda bu öksürük tipinin azaldığı da gözlemlenmiştir. Bu öksürüğe sahip olanlarla yapılan terapilerde, genellikle kendilerinin öksürüğün görülme öncesinde soğuk algınlığı geçirdiğine dair bir hikaye anlattıkları görülmektedir.

Psikolojik Öksürük Ne Şekilde Görülmektedir?

Psikolojik öksürük günlük yaşam içerisinde sıklıkla görülmektedir. Kişide genellikle uyku sırasında görülmemekle birlikte, uyku sırasında rastlanılan durumlar da olmaktadır. Çocuklarda görülen durumlarda, çocukların anne, baba ya da doktor gözetiminde olduklarında öksürüğün daha sık yaşandığı görülmektedir. Çocukların okula gitmek istemedikleri durumlarda ve anne ya da babanın dikkatini çekmek istediklerinde de öksürük sıklığının arttığına tanık olunmaktadır.

Bu öksürüğe türüne sahip olan kişilerde sürekli olarak boğazı temizleme ihtiyacı bulunmaktadır. Duygusal tetikleyiciler yani olumsuz durumlar karşısında öksürüğün arttığı da görülmektedir. Öksürükle ilgili kişinin hikayesi dinlendiğinde genellikle geçmişte ya da şimdiki zamanda yaşanan olumsuz bir durumla karşılaşılmaktadır. Normal öksürüğü iyileştirici özelliği bulunan ilaçların, psikojenik öksürüğün tedavisinde işlevsiz olduğu da tespit edilmiştir.

Psikojenik Öksürük Nasıl Tedavi Edilir?

Bu durumu yaşayanların sahip olduğu öksürük tedavi edilmediğinde, kişinin uzun yıllar boyunca öksürükten mustarip oldukları görülmektedir. Durumun tedavisi için çok çeşitli tedavi yöntemleri önerilmektedir. Tedavinin ilk aşaması, öksürüğe neden olan herhangi bir medikal durumun olup olmadığının tespitine yöneliktir.

Çocuğun ve ailesinin psikolojik sorunlar karşısında rahatlatılması ve çocuğa zarar veren durumların ortadan kaldırılması gerekmektedir. Durum, aileden kaynaklı bir neden dolayı ortaya çıkmışsa aile terapisine başvurulması çözümü kolaylaştıracaktır. Durumun çözüme kavuşturulması için;

  • Telkin terapisi,
  • Hipnoz yöntemi,
  • Konuşma tedavisine başvurulmaktadır. Psikolojik öksürük olgusunu ortadan kaldırmak üzere uygulanan bu yöntemlerin olumlu sonuçlandığına ilişkin çok sayıda sonuç bulunmaktadır.

Konu hakkında daha detaylı bilgi almak için Aba Psikoloji ile iletişime geçebilirsiniz. Ayrıca Aba Psikoloji Youtube kanalını takip ederek bu ve benzeri durumlar karşısında neler yapılması gerektiğine dair bilgi edinebilirsiniz.

Read More

Kadına şiddet toplumu büyük oranda etkileyen bir konuyken çözüm getirmekte de zorlandığımız bir konudur. Şiddet başlı başına bireylere zarar veren bir unsurken“ Neden kadınlar şiddete daha çok maruz kalır?” sorusu da akılları kurcalamaktadır. Kadına yönelik şiddetin altında yatan bireysel ve toplumsal birçok sebep bulunmaktadır. Şiddetin ana nedenini bulmak da aslında oldukça zordur. Fakat şiddeti tetikleyen nedenlerin farkında olmak şiddete maruz kalındığının da farkında olmak demektir. Şiddet anında kişinin kendini korumaya alması için bir fırsattır nedenleri anlamak.

1.    Kadına Şiddet: Şiddet Öğrenilmiş Bir Davranıştır

Şiddetin her türü öğrenilmiş bir davranış biçimidir. Hepimizin içinde yatan öfke ve sinir duygusu var. Ancak bunun şiddete dönüşmesi için önceden şiddete maruz bırakılmış ya da şiddeti tanık olunmuş olması gerekir. Kadına şiddet konusu da genelde böyledir. Çocukluğunda şiddete maruz kalmış ya da babası annesine şiddet uygulayan bireylerin kadınlara şiddet uygulama ihtimali artmaktadır. Özellikle kadınlara şiddet uygulanan bir çevreden geliyorsa kişi bunun olağan hatta olması gereken bir şey olduğu algısına kapılır.

2.    Manipülasyon

Başkalarını kontrol etmek ve isteneni almak için şiddet uygulanabilir. Şiddete maruz kalan kişiler de ne yapacaklarını bilemedikleri için yaşadıkları şiddet sona ersin diye karşıdakinin istediklerini gerçekleştirebilirler.  Şiddet uygulayan bireyler de davranışlarının sonucunda istediklerini elde ettikleri için şiddet davranışını sürdürmeye devam ederler. Kadına şiddet olaylarında manipülasyon sıkça görülmektedir. Davranışın dışında fiziksel şiddet uygulanacağına dair sözel tehditlerin de psikolojik şiddet olarak kullanıldığı sıkça görülmektedir. Tehditlerden korkan bireyler ne yapacaklarını bilemeden karşıdakinin istediklerini yerine getirmek zorunda kalırlar.

3.    Kadına Şiddet: Yetiştirilme Biçimi

Kadına şiddet uygulama eğiliminin en büyük sebeplerinden birisi yetiştirilme biçimidir. “Erkek ne derse o yapılacak, kadınlar erkeklere hizmet etmek için vardır.” gibi düşüncelerin baskın olduğu aile yapısından gelmek bir risktir. Bu aile yapısındaki kadınlar da erkeklerin söylediklerini doğru kabul etme eğilimi gösterebilir ve erkeklerin çizdiği sınırlar altında yaşayabilirler. Erkeklerin kadının birey olarak haklarının olduğunu bilmeden yaşama ortamı oluşturulur. İstedikleri her şeyi yaptırabilme hakkına sahip oldukları düşüncesine giren erkekler psikolojik ve fiziksel şiddeti normalleştirilebilirler.

4.    Psikolojik Rahatsızlıklar ve Alkol Tüketimi

Bazı psikolojik rahatsızlıklar ve alkol tüketimi kişinin şiddet uygulama dürtülerini daha aktif bir hala getirebiliyor. Bu faktörler genelde diğer faktörlerin de etkisiyle oluşan sebeplerden birisidir. Her alkol tüketenin ya da her psikolojik rahatsızlığa sahip olan kişinin şiddete meyilli olduğunu söyleyemeyiz. Fakat kadına şiddet konusunda başkalarından görerek öğrenilmiş davranış olması ya da yetiştirilme biçimi gibi sebeplerle birleşince durum değişebiliyor. Kontrolsüz alkol tüketicileri zaten içlerinden atamadıkları bir öfke varken öğrenilmiş davranış olarak dışa vurmakta daha rahat olabiliyor. Benzer şekilde psikolojik rahatsızlığı olan bireyler de iç güdüsel davranışlara eğilimli oldukları için düşünmeden öğrendikleri şiddeti uygulayabiliyorlar. Eğer çevrelerinde daha önce kadına şiddet uygulayan varsa şiddetleri daha çok kadınlara yansıyabiliyor.

Read More

Zaman zaman ebeveynlerin aklında çocukların kreşe başlama yaşı konusunda soru işaretleri olabiliyor. “Çocuğu kreşe ne zaman vermeli?” , “Uyum sağlayabilir mi?”, “Erken mi?”, “Geç mi?” gibi pek çok soruyla karşılaşıyoruz. Çocuklar kreşe başladıkları dönemde sosyalleşir ve yeni ilişkiler deneyimler. Aynı zamanda; akademik yaşantıları bu dönemde başlar. Akademik hayatta tanıyacakları matematik, türkçe, yabancı dil gibi alanlarda ön hazırlık yapma fırsatı bulurlar.  Yeni kurallara adapte olmayı, bir gruba dahil olmayı bu dönemde öğrenir ve öğretmen sınıf gibi kavramları tanırlar. Kreşe başlayan çocuklar daha sistemli bir öğrenme sürecine girerler. Bir bütünün parçası olmayı deneyimler ve yönergelere uyum sağlamayı öğrenirler. Aynı zamanda kreş ortamında yürüttükleri faaliyetler, “ince motor” ve “kaba motor” gibi becerilerinin pekişmesine katkı sunar.

Kreşe Başlama Yaşı: Gelişim Süreçleri Farklılık Gösterebilir

Peki; kreşe başlama yaşı kaç olmalı? Çocukların gelişim süreçleri farklılık gösterebilir. Her çocuğun sosyal becerileri, duygusal becerileri, sözlü ve sözsüz iletişim becerileri, motor becerileri aynı dönemde gelişmeyebilir. “Çocuğu kreşe ne zaman vermeli?” sorusunun cevabı aslında bu gelişim süreçlerinde gizlidir. Çocuğunuz kreşe başlatıp başlatmama kararını gelişim süreçleri doğrultusunda verebilirsiniz. Bu noktada; çocuğunuzun yaşına uygun şekilde gelişim gösterdiğinden emin olmanız önem taşır.

Çocuğunuzun Yaşına Uygun Gelişim Süreci Nasıl Olmalıdır?

Çocuklar 2 yaş dönemine kadar temel bakım verenle birliktedir. 2 yaş dönemine gelen çocuklar, özellikle yürümeye başladıktan sonra bireyselleşmeye başlarlar. Bir birey olduklarının ve temel bakım veren kişinin bir parçası olmadıklarının farkına varırlar. Bu süreçte gelişen taklit yeteneği, gelişimin gözlenmesi için oldukça önemlidir.

2-3 yaşındaki çocuklar için, “paralel oyun evresi” olarak adlandırılan dönem başlar. Çocuğunuz bu dönemde, diğer çocuklarla etkileşeme girer ve etkileşim halinde oyun oynamayı deneyimler. 3 yaş; şart olmamakla birlikte kreşe başlama yaşı olarak uygundur. Ancak; tam gün kreş zorlayıcı olabilir. 4 yaşından itibaren ise pek çok çocuk kreşe rahatlıkla uyum sağlayabilir. 3-4 yaşındaki çocuklar için bu karar; iyi bir gözlem yapılarak ve psiko-sosyal gelişim göz önünde bulundurularak verilmelidir.

Çocuğunuzun Temel İhtiyaçlarını Karşılayabiliyor Olması Gerekir

Eğer çocuğunuzda birtakım gelişim gerilikleri gözlemliyorsanız; örneğin, tuvalet alışkanlığını henüz kazanmadıysa, iletişim konusunda belli güçlükler yaşıyorsa kreşe başlaması için acele etmemek yararınıza olacaktır.  Çocuğunuzun kreş ortamına uyum sağlayabilmesi için; temel ihtiyaçlarını karşılıyor olması ve sosyal gelişim göstermiş olması oldukça önemlidir. Aksi halde; temel ihtiyaçları konusundaki eksiklerini evde tamamlayıp daha sonra kreşe göndermek daha uygundur.

Kreşe başlama yaşı ile ilgili aklınıza takılan sorular varsa ya da daha detaylı bilgi almak isterseniz aba Psikoloji ile iletişime geçebilirsiniz. Psikoloji hakkında merak ettiğiniz her şey için web sitemizi ziyaret edebilir, YouTube kanalımıza abone olabilirsiniz.

Read More

Öğrenme yöntemleri farklı metotların kullanılması ile öğrenme sürecine katkı sağlayan yöntemler bütününü ifade etmektedir. Çocuklarımızın öğrenme yetenekleri, algılama kapasiteleri ve verilen bilgiyi süzgeçlerinden geçirme biçimleri birbirinden farklıdır. Sevgili ebeveynler, çocuklarımız farklı öğrenme süreçlerine sahip oldukları için çocuklarımıza uygun olan öğrenme metotlarını belirlemek son derece önemlidir. Her çocuğa aynı yöntemde bilgi aktarılmaya çalışıldığında, elde edilen sonuç, istenen seviyeden oldukça farklı olacaktır. Mevcut eğitimde pedagojik anlamda bu tarz bir eksiklik ile karşı karşıya bulunmaktayız. Son dönemde dijital pedagojinin de devreye girmesi ile çocuklarımızın nasıl öğrendiklerini bilmemekteyiz. Etkili öğrenme ve öğretme yöntemleri çocuklarımızın nasıl bir öğrenme yöntemini daha iyi benimsediğini anlamakla ortaya çıkmaktadır.

Doğru Öğrenme Yöntemleri Nasıl Belirlenir?

Öğrenme yöntemleri çocuklarımızın görsel, işitsel ya da dokunsal olarak hangi yöntem ile daha etkili sonuçlar elde ettiğinin tespiti ile anlaşılabilir. Görsel anlamda daha çabuk öğrenen bir çocuğa işitsel ağırlıklı bir eğitimin verilmesi, elde edilen verimliliği oldukça düşürecektir. Çocuklarımızın tek bir öğrenme yöntemi ile eğitim almaları doğru değildir. Çocuklarımızın ikili hatta üçlü parametrelere dayalı olarak öğrenme biçimlerini ortaya çıkarmamız gerekmektedir.

Görsel-işitsel ya da görsel-işitsel-dokunsal gibi birden fazla parametreye dayalı olarak öğrenme biçimlerinden hangisinin daha etkili olacağı tespit edilmelidir. En kolay öğrenme yöntemleri çocuklarımızın sahip oldukları yeteneklerine yönelik olarak verilen eğitim yöntemi ile gerçekleşmektedir. Bunun yanı sıra, uygulanan birtakım testlerle çocuklarımızın ‘kapalı ortamda mı yoksa açık ortamda mı’ daha verimli öğrenebileceği anlaşılmaktadır. Işığın yoğun olduğu alanlarda bazı çocukların öğrenme düzeyleri daha yüksek olabilirken, bazılarının da ışığın az olduğu ortamda öğrenme kapasiteleri artmaktadır.

Ders Çalışmak İçin Masa Başında Olmak Önemli Midir?

Öğrenme yöntemleri pek çok etkene bağlı olarak farklı sonuçlar ortaya çıkarmaktadır. Bazı çocuklar masa başında ders çalışmayı sevmeyebilir. Hatta bu nedenle masa başında ders çalışarak verimli sonuçlar elde edemeyebilir. Bize gelen pek çok veliden bu yönde bir serzeniş duymaktayız. “Benim çocuğum masa başında bir türlü oturmuyor” tarzındaki ifadeler ne yazık ki doğru bir öğrenme metoduna yol açmamaktadır.

Çocuklarımızın hepsi de masa başında çalışarak verimli olacak bir yapıya sahip olmayabilir. Böyle bir durumun ebeveyn tarafından bilinmemesi ve çocuğa sürekli olarak masa başında ders çalışması yönünde baskı yapılması, ebeveyn ile çocuk arasındaki olumlu ilişkiyi bozmaktadır. Bilgi öğrenme yolları klasik öğrenme ve çalışma yöntemlerinden oldukça farklıdır. Bazı çocuklarda dikkat eksikliği durumu da mevcut olabilir. Bu anlamda doğru öğrenme yöntemleri ve çocuklarımızın mevcut durumları tespit edilerek çocuklarımızın verimli bir şekilde öğrenmeleri sağlanmalıdır.

Read More