2 yaş sendromu, 18 ve 36. aylar arasında görülen bir durum. Hem çocuklar, hem de anne-babalar için zorlu bir dönem. 2 yaş, çocuğunuzun motor beceriler, duygusal ve sosyal anlamda değişiklikler yaşadığı bir dönem. Bu dönem, bebeklikten çocukluğa geçiş dönemi olarak da değerlendirilebilir. Çocuğunuz bu dönemde, bireyselliğini, kendini ve dünyayı keşfetmeye başlar.

2 yaş döneminde çocuğunuz sıkça, “Ben yaparım”, “Ben giyerim” gibi cümleler kurar. Motor beceriler anlamında isteklerini karşılayabileceği yetenekleri tam olarak gelişmemiş olsa da bireysellik kazanmak ister. Bu süreçte duygu durumunda dalgalanmalar yaşanması söz konusu olabilir. Bir an daha uyumlu ve neşeliyken bir anda sinirlenebilir. Bu durumun en temel sebebi; dürtü, duygu ve vücudu üzerinde kontrolü sağlamakta zorlanmasıdır.

Çocuğunuzun davranışlarının size yönelik olmadığını bilmeli ve bu dönemi ergenliğe benzer bir dönem olarak değerlendirmelisiniz. Sabırlı, açıklayıcı ve anlayışlı olmalısınız. Böylelikle çocuğunuz anlaşıldığını hissedecektir.

2 Yaş Sendromu Belirtileri Nelerdir?

Peki; 2 yaş sendromu ne gibi belirtilerle kendini gösterir. Biraz bundan bahsedelim. Hırçınlık, aniden ortaya çıkan öfke nöbetleri, her şeye itiraz etme, kendi isteğini yerine getirebilmek için diretme, aşırı hareketlilik, dürtüsel tepkiler, ağlama nöbetleri, her şeyi tek başına yapmak isteme 2 yaş sendromu yaşayan çocuklarda en çok görülen belirtilerdir.

Ebeveynler Nasıl Davranmalı?

İstediği yapılmadığında inatlaşan çocuğa aynı şekilde karşılık verme yanlış bir tutumdur. Çocuğunuzun yapmayı arzuladığı şeyi kısa bir süre sonra unutacağını bilerek dikkatini hoşlanabileceği bir yöne çekmek daha doğru bir yaklaşım olacaktır.  Anne-baba olarak bilmeniz  gereken ilk şey; bu davranışların dönemsel olduğu ve yaşanan sorunların uzamadan çözülebileceğidir. Bilişsel gelişimin duayenlerinden Psikolog Vygotsky; çocuk gelişimini, “krizler ve devinimler”süreci şeklinde ifade eder.

Eğer çocuğunuzun yapmak istedikleri kendisine ve çevresine zarar vermiyorsa, karşı çıkmayarak onunla aynı fikirde olduğunuz hissini çocuğunuza aşılayabilir; bu dönemi daha rahat atlatabilirsiniz. Çocuğunuzun olumsuz davranışlarını görmezden gelip onu idare edebilir hatta bir süre ilgisiz kalabilirsiniz. Sinirlendiği zaman dikkatini oyuncaklara ya da ilgisini çeken başka bir şeye yöneltebilirsiniz.

Bu dönemde “Sen bilirsin.” cümlesini kurmaktan çekinmemelisiniz. Bu cümle hem çocuğunuzun istek ve itirazlarına saygı gösterdiğinizin bir göstergesidir, hem de çocuğunuzun enerjisini atabilmesine fırsat verir. Kıyafetleri ya da yapmak istedikleri konusunda ona seçme hakkı sunarak, büyüdüğünü hissetmesini sağlayabilirsiniz. Küçük görevler vererek kendisini önemli hissetmesini sağlayabilirsiniz. Aktivite planlayarak motor, bilişsel, emosyonel ve davranışsal durumlarına katkıda bulunabilirsiniz.

Beraber Hangi Aktiviteler Yapılabilir?

Sanat materyalleri ile duygularını dışa vurması konusunda yardımcı olabilirsiniz. İstediği oyuncaklarla oynayıp, istediği karakterleri, istediği biçimde yönetebilirsiniz. Böylece bireysellik anlamında çocuğunuzu desteklemiş olursunuz. Kartona renk isimlerini yazıp, çocuğunuzdan eşleştirme yapmasını isteyebilirsiniz ya da beraber parmak boyama etkinliği yapabilirsiniz. Böylece mukayese becerileri ve renk algısının gelişmesine katkı sağlayabilirsiniz.

Beraber tohum ekip, çiçek sulayabilirsiniz. Çatal kaşıkları yerleştirerek sınıflandırma becerisine katkı sunabilirsiniz. aba Psikoloji, “Eğlenerek Öğreniyorum” kitapları eşliğinde beraber vakit geçirebilirsiniz. 2 yaş sendromu ve 2 yaş için uygun aktiviteler konusunda detaylı bilgi almak ya da soru sormak için aba Psikoloji ile iletişime geçebilirsiniz. Psikoloji hakkında daha fazla bilgi almak isterseniz, YouTube kanalımıza abone olabilirsiniz.

Read More

Bu yazımızda sizler için, “Uyku Nedir?”, “Çocuklara uyku eğitimi nasıl ve ne zaman verilmeli?” “Uyku sorunlarının çözümü için neler yapılmalı?” gibi soruları yanıtlamaya çalışacağız. Öncelikle; “uyku nedir?” sorusuyla başlayalım…

Uyku; bilincin dış uyaranların bir kısmını ya da tamamını algılamadığı, tepki gücünün zayıfladığı ve vücudumuzdaki pek çok organın etkinliğinin büyük ölçüde azaldığı dinlenme durumu olarak tanımlanabilir. Uyku sırasında pek çok organ sistemi yavaşlar. Beyin ise tam bir durgunluk ya da dinlenme durumuna geçmese de etkinlik türünün değiştiği düşünülmektedir.

Uyku Sorunu Neden Ortaya Çıkar?

Bazı bebekler, tıpkı bazı yetişkinler gibi uykuya dalma konusunda çok daha yeteneklidir. Bazıları ise uykuya dalmayı öğrenmek için yardıma ihtiyaç duyarlar. Peki; bebeğiniz neden uykuya dalamıyor olabilir? Bebeğinizin henüz uykusu gelmemiş olabilir. Her bebeğin kendine has uyku saati vardır ve bazı bebekler uykuya daha çok ihtiyaç duyarken; bazıları ise daha az ihtiyaç duyar. Fazla uyaran olması bebeğinizin uykuya geçişini etkiliyor olabilir. Karanlık ve sakin bir odada uyumak, aydınlık ve gürültülü bir odada uyumaktan daha rahattır.

Bebeğiniz fiziksel temasa ihtiyaç duyuyor olabilir. Kucağınıza almanız ya da yanında yatmanız uykuya geçişini kolaylaştırabilir. Bebeğiniz kucağınızda ağlayarak stresini atmaya ihtiyaç duyuyor olabilir. Anne-baba olarak sizin gergin oluşunuz bebeğinizin uykuya geçişini etkiliyor olabiliyor. Bu sebeple kendinizi rahatlatmanız önem taşır. Bebeğiniz, 2 yaş sendromu yaşıyorsa söylenenleri yapmak isteyebilir, uyumaya itiraz edebilir.

Uyku Eğitimi Hangi Ayda Başlamalı?

Uzmanlar, bebeğin gelişimine göre 4-6 aydan sonra uyku eğitimi verilmesini öneriyor. Uyku sorunları konusunda tek bir doğru bulunmuyor. Her bebek ve her aile için çözüm yolları farklı olabiliyor. Buna rağmen;  çok kullanılan 2 yöntemi sizlerle paylaşmak istiyoruz.

Uyku Eğitimi: Ferber Yöntemi

İlk yöntem “Ferber Yöntemi”. Bu yöntem; bebeğin kendi kendine uykuya geçmesini ve yalnız yatmayı öğrenmesini hedefler. Ferber Yöntemi, 7 aydan büyük bebekler için uygulanabilir. Uygulama sistemli ve programlı yapılmalıdır. Aile büyüklerinin de bu yönteme destek vermesi önem taşır.

Bu yöntemi uygulamaya karar verirseniz öncelikli olarak uyku ritüelleri oluşturmalısınız. Bu noktada;  ılık bir banyo, ninni ya da hafif bir masaj uygun olabilir. Bu ritüelleri, uyguladıktan sonra çocuğunuzu yatağına koyup ve odadan dışarı çıkmalısınız. 3 dakikalık aralarla odaya girip bebeğe orda olduğunuzu hissettirmeli, kucağınıza almamalı, konuşmamalı ve ilgi göstermemelisiniz. Odaya girme süreniz zaman geçtikçe daha aralıklı hale gelmeli. Yaklaşık 10 günlük bir süreç içerisinde bebeğinizin kendi kendine uykuya geçme davranışını gösterdiğini göreceksiniz. Bu süreçte eğer isterse oyuncağıyla uyumasına izin verebilirsiniz.

Co-Sleep Yöntemi

Co-Sleep Yöntemi, güven ortamı sağlanarak, çocuğa kendi kendine uyumayı öğretmeyi hedefler. Çocuklar ne kadar küçük yaşta olursa bu yöntem o kadar etkili olur. Bu yöntemi her yaştaki çocuklar için uygulayabilirsiniz. Çocuğunuza zorlayıcı, ısrarcı ya da cezalandırmaya yönelik bir tutumla yaklaşmamanız her yöntemde olduğu gibi burada da önemlidir.

Bu yöntem için de tıpkı Ferber Yöntemi’nde olduğu gibi uyku ritüelleri oluşturmak gerekiyor. Bu ritüelleri sadece uykudan önce yapmak çocuğunuza uyku vaktinin geldiğinin ipucunu verecektir. Ritüellerin ardından, çocuğunuzu yatağına koyup, yanına oturun. Çok fazla ten teması kurmadan ona telkinler verin ve uyuyana kadar bekleyin. Uyuduğunu hissettiğinizde odadan uzaklaşın. Bu adımları en az 5 gece tekrar edin. 5. Geceden sonra odanın kapısına yakın bir noktada bekleyin. Yaklaşık 15 günün sonunda çocuğunuza iyi geceler dileyip odasından ayrılmanız yeterli olacaktır.

Uyku eğitimi söz konusu olduğunda doğru yöntem ya da kesin doğrular yoktur. Önemli olan anne-baba olarak sizlerin en uygun uyku metodunu bulabilmenizdir. Bahsettiğimiz yöntemlerden birini kullanmak isterseniz, tüm adımları eksiksiz biçimde yerine getirdiğinizden emin olmalısınız. Uyku eğitimi konusunda sorularınız varsa aba Psikoloji ile iletişime geçebilir, daha fazla bilgi için YouTube kanalımıza abone olabilirsiniz.

Read More

Sınav öncesi çocuklarımız için oldukça kritik ve önemli bir süreçtir. Çocuklarımızın bu dönem içerisinde neler yapacağı oldukça merak edilmektedir. Aileler bu süre zarfında neler yapacağı konusunda uzmanlara çok fazla soru sormaktadır. Çocuklarımız sınavlardan önceki dönemlerde ders mi çalışmalıyım yoksa dinlenmeli miyim diye çok fazla düşünmektedir.

Ya da bunun dışında, “son tekrarlarımı nasıl yapayım” gibi sorular çocuklarımızın zihnini çok fazla karışmaktadır. Bu dönemde en başarılı ya da en çok çalışan öğrenciler bile son haftalarda çok fazla stres yapmakta ve kendilerini sıkıntıya sokmaktadır. Çünkü çocuklarımızın sınav dönemi yaklaştıkça stres ve gerginlik oranları artmaya başlar. Peki, bu stres ile nasıl başa çıkabiliriz?

Sınav Yaklaştıkça Neden Çocuklarımız Gerilir?

Sınav öncesi ailelerin ilk olarak bilmesi gereken konu çocuklarımızın neden bu kadar gerildiğidir. Aileler çocuklarının neden gerildiğini ya da stres yaptıklarını anlaması bu konuda çocuklarına yaklaşımlarının daha düzgün ve doğru olmasına sebep olacaktır. Bunun en baş sebebi ise öğrencilerin yıllarca süren emeğinin karşılığını alacak olmalarıdır.

Çocuklarımız YKS sınavı gibi sınavlara yıllarca emek verdiler. Sınav ile çocuklarımız artık bu emeklerinin karşılığını alacaklar. Bir tarım işçisi gibi çocuklarımızın yıllarca ekip biçtiği eğitimlerinin filizlenmesini ve meyvesini vermelerini beklemeleri sırasında heyecanlanmaları gerilmeleri oldukça normaldir. Özellikle yıllarca süren bu emeğin tek bir gün ve belli bir saat içerisinde sonuçlanacak olması çocuklarımız için oldukça heyecanlandıracak bir durum olmaktadır.

Sınav Öncesi Son 21 Gün Stres Nasıl Giderilir?

Sınav öncesi stres nasıl giderilir diye merak ediyorsanız sizler için Aba Psikoloji olarak bir liste hazırladık. Sınavlardan önceki dönemlerde gerginliğinizi kontrol altına almanız bu süreç içerisinde oldukça önemli olacaktır. Bu yüzden ihtiyaçlarınızı atlamadan son dönemi en faydalı şekilde geçirmeniz sizler için en faydalısı olacaktır. Bu anlamda çocuklarımızın olduğu kadar velilerimizin de dikkat etmesi gereken bazı noktalar bulunmaktadır.

1 – Son Hafta Uykusuzluğa Dikkat

Son haftalarda çocuklarımızın tekrar yapması ve deneme çözerek bildiklerini tekrar etmesi oldukça önemlidir. Fakat özellikle son 1 hafta çocuklarımız dinlenmeye ihtiyaç duymaktadır. Bu anlamda molalar vermesi onlar için çok faydalı olacaktır. Genel olarak öğrenciler son haftalarda kendilerini daha fazla çalışmaya zorlayarak yıpratabilirler.

Öğrenciler konu yetiştirmek ya da daha fazla soru çözmek için uykularından feragat edebilirler. Fakat çocuklarımızın uykusuz kalması onların gerginliğinin ve stresinin daha fazla artmasına sebep olacaktır. Bu yüzden öğrenciler uykuları geldiği zaman kendilerini daha fazla yormadan direk uyumaları gerekir.

2 – Sınav Öncesi Son 21 Gün: Sınav Öncesi Beslenme Düzeninin Önemi

Sınavdan önce rahatlamak için çocuklarımızın pek dikkat etmediği konulardan bir tanesi beslenmektir. Bu stres ve telaş içerisinde çocuklarımız sağlıklı beslenmeyi ikinci plana atabilirler. Fakat son haftalarda besin değerlerinin yüksek olması çocuklarımızın daha iyi performans göstermesine sebep olmaktadır.

Çocuklarımızın çalıştıklarını işleme sokan mekanizma beyindir. Beyinin bu anlamda iyi çalışması ve tam performans göstermesi için çocuklarımız bu dönemlerde beslenmelerine çok dikkat etmelidir. Fazla şekerden ve karbonhidrattan uzak durmak ve yumurta gibi bol proteinli besinler ile beslenmeleri çocuklarımız için en iyi sonuçları doğuracaktır.

Buna ek olarak sınavdan önceki dönemlerde çocuklarımızın su tüketimine çok dikkat etmemiz gerekmektedir. Su tüketimi konusunda çocuklarımızı uyarmalı ve bol bol su içmelerini sağlamalıyız. Su da diğer besinler gibi beynin çalışmasında oldukça önemli bir etkiye sahiptir.

3 – Dinginlik Arttırıcı Aktiviteler Çocuklarımıza İyi Gelir

Bu zorlu zamanı çocuklarımız yoga, yürüyüş ya da dinlendirici müzikler dinleyerek zihinlerini ve psikolojilerini koruyabilirler. Bu anlamda bedenin ve zihnin bir bütün olduğu gerçeğini bilmemiz gerekir. Son hafta stresi çocuklarımızın bedenine yansıyacaktır. Bedensel dinginlik sağlayacak aktiviteler bedeni dinlendirdiği kadar zihni de dinlendirecektir.

4 – Düşen Netler Canınızı Sıkmasın

Öğrencilerin büyük bir çoğunluğu sınav öncesi netlerinin düştüğünü fark eder. Bu sizleri sakın olumsuz etkilemesin. Daha önceden de sizlere söylediğimiz gibi yıllarca süren emeğin karşılığını alacağınız için oldukça doğal bir gerginlik durumu yaşayabilirsiniz. Bu gerginlik özellikle sınav yaklaştıkça sizleri daha fazla rahatsız edebilir.

Doğal olarak da sizlerin bu gerginliği sosyal hayatınıza yansıyacağı gibi aynı zamanda netlerinize de yansıyabilir. Bu durumda net düşüşlerinin gerginlik ve stres odaklı olduğunun farkına varmanız çok önemlidir. Daha sonra ise netlerinizi arttırmaktan önce son hafa sınav kaygınızı azaltmaya yönelmeniz gerekmektedir. Aba Psikoloji gibi bu alanda uzman kuruluşlardan yardım alabilir ve bu dönemi daha sağlıklı geçirebilirsiniz.

5 – Sınav Öncesi Son 21 Gün: Doğaya Karışın

Açık havalarda yürümek, eğer imkânınız var ise ormanlık ya da yeşil alanda vakit geçirmek sınava girecek çocuklarımızın rahatlaması için oldukça önemli bir etkiye sahiptir. Çıplak ayak ile toprağa basarak kendinize topraklama yapabilirsiniz. Bu sizin çok basit gelebilir. Fakat yaptıkça etkisini kendiniz hissedeceksiniz.

Sınav öncesi yapılması gerekenler listesinde kendinizi topraklamayı hiç hafife almayın. Dünyada doğaya ait olmayan canlı yoktur. Çocuklarımız özellik sınav süresince doğadan çok ayrı kalmaktadır. Topraklama ile çocuklarımız bedenlerini fiziksel ve zihinsel olarak dengelemek için bir bağ kuracaklardır.

Read More

Tuvalet eğitimi, çocuklar için önem taşıyan bir süreç. Çocuğun ilk bireyselliği, yürüme becerisi ile gerçekleşir. Bu süreci tuvalet alışkanlığı ve konuşma izler. Bu süreçleri desteklemek ebeveynlerin görevidir. Peki; çocuklarda tuvalet eğitimi nasıl olmalı? Tuvalet alışkanlığı kazandırırken nelere dikkat edilmeli?

Çocukların bağımsız birer birey olduğunu, becerilerin doğal bir süreç içinde kazanıldığını ve tüm bunların yetişkinler için küçük ama çocukların gelişimi için büyük adımlar olduğunu kabul etmek gerekiyor.

Tuvalet Eğitimi Ne Zaman Verilmeli?

Tuvalet eğitimi belirli bir fiziksel ve psikolojik olgunlaşma gerektiriyor. Çocuğun bezden kurtulabilmesi için öncelikle tuvaletini tutabilmesi, kas-mesane kontrolüne sahip olması ve tuvaletini altına değil tuvalete yapmanın anlamını fark edebilecek psikolojik olgunlaşma düzeyine erişmesi gerekiyor. Fiziksel olgunlaşma hem iç kasların kontrol edilmesi yeteneğini hem de merkezi sinir sisteminin olgunlaşmasını gerektiriyor. Bu durum genellikle 2 yaşından önce gerçekleşmiyor.

Tuvalet eğitimi konusunda fiziksel olgunlaşma kadar önemli olan diğer bir durum ise psikolojik olgunlaşma… Çocuğun bedenini tam olarak tanıması, benlik algısını geliştirmesi, çevre ile etkileşimini tam olarak fark etmesi 2-3 yaş döneminde gerçekleşiyor. Büyüme, ebeveynden bağımsızlaşma, dış dünya ile iletişim içinde olma, kendi ihtiyaçlarını karşıma, gelişme ve bir yetenek kazanmış olma arzusu da bu dönemde ortaya çıkıyor.

Tuvalet alışkanlığı için çocuğun gelişiminin yanı sıra ebeveynlerin yaklaşım ve tutumu da önem taşıyor. 18-36 aylık dönemde gelişimsel tüm ilgi çocuğun anal bölgesindedir. Bebeklik döneminden itibaren bebeğin altını kirli bekletmemek, mümkün olduğunca hızlı bir şekilde altını temizlemek tuvalet eğitiminin ilk ve en önemli adımıdır. Çünkü; çocuk altının temiz kalmasına alıştığında bezden kurtulmaya daha hevesli olur.

Çocuk sözel olarak ya da davranışlarıyla tuvaletinin geldiğini ifade ediyorsa, altının kirli olmasından rahatsız olduğunu gösterebiliyorsa, 2-3 saatlik sürelerde ya da 2-3 saatlik bir uykuda altını kuru tutmayı başarabiliyorsa; altı kirlendiğinde utanıyor ve bunu belli ediyorsa, tuvalet eğitimi almaya hazır olduğu söylenebilir. Bu aşamada önemli olan diğer aile bireylerinin de tuvaleti kullandığını çocuğa göstermek ve tuvaletin fonksiyonunu öğretebilmektir. Çocuk bu durumu kavrayabilmek için belli bir süreye ihtiyaç duyar.

Özellikle 2 yaşından önce verilmek istenen tuvalet eğitimi bazı sorunlara yol açabilir. Yeterince hazır olmayan bir çocuğa tuvalet eğitimi verilmeye çalışılması; çocuğun başarısızlık ve yetersizlik duygusu yaşamasına yol açabilir. Çocuğun kendi bağırsak hareketlerini gizlemeyi öğrenmesi ve bu nedenle kabızlık sorunu yaşaması gibi durumlar ortaya çıkabilir. Anne-baba başarısız olan çocuğa kızgınlık duyabilir ve bu da çocukla iletişimlerinin bozulması ya da şiddete yönelme gibi sonuçlar doğurabilir. Erken dönemde tuvalet kontrolüne zorlanan çocukların yaşadıkları kaygı alt ıslatma gibi sorunlara yol açabilir. Zorlayıcı yaklaşım, her alanda olduğu gibi, tuvalet eğitiminde de istenmeyen ve çözümü zor psikolojik problemlerin ortaya çıkmasına neden olabilir.

Tuvalet Eğitiminde Sorun Yaratabilecek Durumlar

Tuvalet eğitiminde sorun yaratabilecek 7 unsur var.

  • Stres Faktörü
  • Yorgunluk
  • Heyecan
  • Ebeveyn Baskısı
  • Konsantrasyon
  • Sıkışma
  • Fiziksel Sorunlar

Çocuğun hayatındaki köklü değişiklikler onu stres altına sokabilir. Tuvalet eğitimi verilen dönem çocuğun çok yorulduğu bir döneme denk gelebilir ve bu bazı becerilerde kontrolün azalmasına sebep olabilir. Çok fazla heyecanlanması çocuğun idrar kesesi üzerinde kontrolünü azaltabilir. Çocuğa baskı yapılması onu zorlayabilir ve sürecin yavaşlamasına neden olabilir. Çocuk başka heyecan verici aktiviteler nedeniyle tuvalet eğitimine konsantre olamıyor olabilir. Tuvaletini fark ettiği halde hızlı hareket edemiyor olabilir. Tüm bunlara ek olarak bazı idrar yolları enfeksiyonları tuvalet eğitimini olumsuz etkiliyor olabilir. Tuvalet eğitimi sırasında tüm bunları dikkatle gözlemlemek gerekir.

Tuvalet Alışkanlığı Kazandırırken Nelere Dikkat Edilmeli

Peki; çocuğa tuvalet alışkanlığı kazandırırken nelere dikkat edilmeli? Ebeveynlerin görevi bu süreçte tüm sorumluluğu üstlenmek değil çocuklara destek olmak ve yüreklendirici davranmak olmalıdır. Çocuğun davranışlarına aşırı tepki vermemek gerekir. Tuvalet eğitimine başlandığında çocuğun tuvaleti olsun olmasın belli aralıklarla lazımlığa oturtmak alışkanlık edinmesini kolaylaştırabilir. Bu süreçte basit bir dille sindirimden ve yiyeceklerin vücuttan nasıl atıldığından söz edilebilir.

Tuvalet alışkanlığını kazandırma sürecinde çocuğun kıyafetlerini kendisinin çıkartması, ışığı yakması, lazımlığa yaptığı çişi tuvalete dökmesi, sifonu çekmesi gibi davranışlara izin verilebilir. Çocuğun sürece katılması, sürecin kendi kontrolünde olduğu hissi uyandırır ve uyumunu arttırır.

Tuvalet eğitiminde çocuğun, tuvaletini bezine yapmıyor olmasını büyük ödüller ya da aşırı tepkiler ile karşılamak; zaman zaman altına kaçırdığında kızmak kadar yanlış. Tuvalet eğitimine başladıktan sonra bez kullanmaya devam etmek eğitim sürecini uzatır. Her çocuk bu süreçte zaman zaman altına kaçırabilir bu durumda kızmak, ayıplamak ya da cezalandırmak gibi tutumlar sergilenmemelidir.

Tuvalet Eğitimi Nasıl Verilmeli?

Peki; çocuklara tuvalet eğitimi nasıl verilir? Tuvalet eğitimi kartlarından yardım alınabilir. Çocuğun sevdiği bir oyuncak bebek ile birlikte tuvalete götürülmesi ve o da tuvaletini yapıyormuş gibi davranılması olumlu etki yaratabilir. Başlangıçta kıyafetli bile olsa çocuğu lazımlığa oturtmak bir süre sonra bunun bir rutin haline gelmesini sağlayabilir. Dikkat edilmesi gereken bir diğer nokta ise saat… Bazı çocuklar tuvalete düzenli çıkar. Eğer bu durum çocuğunuz için de geçerliyse bu bir avantaj olarak görülebilir.

Bu süreçte, psikolog, anaokulu öğretmeni, hemşire gibi bir otorite figüründen yardım alabilirsiniz. Tuvalet eğitimi için en güzel mevsim hiç şüphesiz bahar ayları ve özellikle yaz mevsimidir. Çünkü bu aylarda salgın hastalık daha azdır. Giyinmek ve soyunmak daha kolaydır. Üşüme olasılığı daha azdır. Yine de çocuğun hazır olduğu düşünüldüğünde mevsim önemli bir kriter olarak görülmeyebilir.

Tüm bu ipuçları tuvalet eğitimine başlamayı düşünen ebeveynler için rehber niteliğinde olacaktır. Çocuklarda tuvalet eğitimi ile ilgili daha detaylı bilgi almak isterseniz Doç.Dr.Gamze Sart ulaşabilir ya da aba Psikoloji ile iletişime geçebilirsiniz.

Read More

Panik atak krizi toplumda her 100 kişiden birinin yaşadığı yaygın olarak nitelendirilen bir rahatsızlıktır. Toplumu büyük oranda etkileyen rahatsızlığı daha önce “Panik Atak nedir? Panik Atak Belirtileri Nelerdir? adlı blog yazımızda anlatmıştık. İstatistiksel verilerle covid döneminin getirdiği eve kapanmalar ve gerginlikler toplumun bir kısmında panik atak krizlerinin artmasına sebep olduğu tespit edilmiştir. Yaşanılan bu durumla daha rahat başa çıkabilmeniz için Aba Psikoloji ekibi olarak tekrardan yanınızdayız. Panik ataktan bahsetmişken panik atak durumunun üstesinden gelmek için yapılabilecekleri es geçmek istemeyiz. Bugünkü blog yazımızda yaşanılan bu panik atak krizi ile baş etmek için yapılabilecek 5 farklı stratejiden bahsedeceğiz.

Panik Atağın Farkında Olun

İlk aşama olarak panik atak yaşadığınızı kabul etmeniz en büyük ve en değerli adımdır aslında. Geçirdiğiniz atak kalp krizi olarak hissettirebilir size kendisini. Fiziksel olarak kalp krizi semptomları gösterebilirsiniz. Kalbiniz hızlı çarpabilir, nefes almakta zorluk çekebilir ya da terlemeye başlayabilirsiniz. Vücudumuz duygu ve düşüncelerimizin aynası gibidir. Duyduğunuz tedirginlik vücudunuzun reaksiyon vermesine sebep olduğu için fiziksel semptomları yaşarsınız. Fakat eğer rahatsızlığınızın temelinde fiziksel değil psikolojik sebeplerin yattığını bilirseniz bunun geçici bir süreç olduğunu algılamanız daha kolay olacaktır. Daha önce panik atak krizi geçirdiyseniz öncekileri de atlattığınızı kendinize hatırlatmanız ataklarla daha rahat başa çıkmanızı ve atakların azalmasını sağlayacaktır.

Nefes Alışlarınızı Düzenlemeye Çalışın

Panik atak halindeyken vücudumuz korku ve endişe durumunda verdiği tepkileri vermeye başlar. Fakat aslında korkmamız gereken somut bir şey olmadığı halde adrenalin oranımız artar. Panik atak krizi anında ise durumu açığa çıkaran en belirgin fiziksel değişiklik nefes alış ve verişlerdir. Korku durumunda kalbimiz hızlı çarparken nefes alış verişlerimiz düzensizleşir.

Panik atakta da aynı duygularla nefesimizin düzeni bozulur. Burnunuzdan derin nefes alarak ağızınızdan nefesinizi verin ve nefesinize odaklanın. Nefes alırken havanın ciğerlerinize doluşunu ve verirken çıkışını hissedin. Nefes alış verişleriniz arasında 4’e kadar sayın. 4 sayıda nefes alıp 4 sayıda nefesinizi geri verin. Nefes egzersizinizi uygularken gözlerinizi kapatmanızı da öneririz. Panik atak durumunun ortamdaki fazla uyarandan da tetiklenmesi mümkündür. Bu nedenle gözlerinizi kapatmak uyaran oranını azaltacaktır ve nefesinize daha rahat odaklanmanızı sağlayacaktır. Basit görünen ama atağınızı azaltmak için faydalı bir uygulama olacaktır.

Mutlu Olduğunuz Bir Yeri Düşünün

Panik atak durumunda gözlerinizi kapatarak mutlu ve huzurlu olduğunuz, güvende hissettiğiniz bir yer düşünün. Bu yer hayali bir yer de olabilir. Önemli olan huzurlu hissedeceğiniz sakin ve dingin bir alan olması. Gözlerinizi kapatarak hayal edin. Ortamdaki detayları düşünün. Sahil kokusundan, ormandaki rüzgarın sesine kadar duyu organlarınıza hitap eden her türlü ayrıntı olabilir. Yanınızda biri varsa yanınızdaki kişiye mekanı tarif edin. Gözlerinizi tekrar açtığınızda vücudunuzdaki rahatlamayı hissedeceksiniz ve krizinizin dizginlendiğini fark edeceksiniz. Vücudunuzun rahatladığını fark edeceksiniz.

Bir Objeye Odaklanın

Etraftan bir obje seçerek odaklanmak dikkatinizi farklı bir alana yöneltmenizi sağlayarak panik atağınızı dizginlenmesine yardımcı olabilir. Odaklandığınız objenin detaylarına odaklanın. Objeyi rengini ve biçimini tarif edin, işlevinden ve boyutundan bahsedin. Bütün dikkatinizin bir anda o objede toplandığını ve panik atak krizi belirtilerinizin azalarak ortadan kaybolduğunu gözlemleyebilirsiniz. Panik atak geçiren bireyler vücutlarındaki değişikliğin farkına varıp endişelenerek fiziksel semptomların artmasına yol açabilirler. Aynı bugün “Çok kötüyüm” diyen birisinin fiziksel olarak da yorgun ve halsiz hissetmesi gibi düşünün. Düşünce gücüyle de endişeye neden olabiliriz ve ruh halimiz fiziksel durumumuza yansıyabilir. Krizin getirdiği semptomlardan korkarak da atağımızın büyümesine yol açabiliriz. Başka şeylere odaklanmak bu sorunu çözecektir.

Kas Gevşetme Teknikleri Uygulayın

Aynı nefesimizin düzensizleştiği gibi fiziksel olarak panik atak halinde kaslarımızı germe eğilimi de gösteririz. Basitçe vücudunuzun farklı parçalarına odaklanarak kaslarınızı gerip gevşetme uygulaması panik atağa iyi gelecektir: Ayak parmaklarınızdan başlayıp kaslarınızı gerip gevşetin. Oradan bacaklara doğru uygulama yapmaya devam adın. Üst bedene geçildiğinde parmaklardan başlayarak omuzlara doğru germe ve gevşetme uygulaması yapmaya devam edin. Panik atak krizi durumunda rahatça yapabileceğiniz kas gevşetme uygulamalarından biridir.

Read More

Asperger Sendromu ya da Yüksek İşlevli Otizm bir otizm formu olarak ele alınabilir. Bu hastalık adını Hans Asperger ‘den almaktadır. Otizmin ilk tanımlandığı 1940’lı yıllarda onu orijinal olarak tanımladığını bildiğimiz kanserden farklı olarak otizmi tanımlamıştır.

Fakat İngilizce konuşan literatüre biraz geç yıllarda girmiş ve biraz daha farklı bir grup otizmli çocuğu ifade etmektedir. Çoğunlukla üstün zekalı, üstün yetenekleri olan, dil gelişimi normal olan, bazı davranışların ortaya çıkabildiği, dar ilgi alanları olan fakat ilgi alanlarında uzmanlaşma eğilimi olan çocukları ifade eden bir sendrom olarak dikkat çekmektedir.

Dolayısıyla bir anlamda bu sendroma Yüksek İşlevli Otizm isminin verilmesinin sebebi de budur. Tabi buna ait sınıflamalarda biraz farklılıklar bulunmaktadır.

Uzmanlara Göre Asperger Sendromu Tanısı Koymak

Uzmanlar açısından Asperger Sendromu tanısı koymada birazcık uyumsuzluk vardır. Yani tipik bir otizm söz konusu olduğunda yüzlerce uzmanın büyük bir çoğunluğu görüş birliği sahip olabilirken yüksek işlevli otizm için aynı görüş birliği sağlanamaz.

Asperger Sendromu: Tarihi Kişilerde Yüksek İşlevli Otizm

Yüksek işlevli otizmin belki de en çarpıcı yanlarından bir tanesi aslında pek çok bilim insanının özellikle matematik dehasının, bazı sanatçıların, ressamların, Beethoven gibi Mozart gibi bestecilerin, Einstein gibi bilim adamlarının bu sendromun özelliklerini taşıdıkları ve bunların fen bilgisi doğa bilimleri alanında üstün yetenekli olup sosyal ilişkileri konusunda sıkıntılar yaşadıkları görülmektedir.

Özellikle sosyal ilişkilerde pragmatik denilen görgü kuralları, nezaket kuralları ve bir çeşit diplomasi yetilerinin olmayışı ile karakterize oldukları düşünülmektedir. Dolayısıyla birazcık otizmin tanımını genişleten, bize otizmi farklı bir insanlık durumu olarak niteleyen bir bozukluk olarak biçimlenmiştir.

Temple Grandin’in Yüksek İşlevli Otizm Hakkındaki Çalışmaları

Yüksek İşlevli Otizm sendromu olan en ünlü isimlerden bir tanesi dünyaca ünlü Amerikalı Zooloji profesörü olan Temple Grandin adlı kişidir. Temple Grandin’in kitapları ve çalışmaları izlendiğinde bu sendroma olan katkıları çok rahat bir şekilde anlaşılır.

Ayrıca 2010 yılında profesörün ismini taşıyan yani Temple Grandin isimli film oldukça ses getirmiş ve profesörün gerçek hayatta bu hastalığa karşı neler yaptığını ve bu hastalıkla nasıl başa çıktığını anlatan oldukça başarılı bir film olmuştur.

Asperger Özelliği ve Bilgisayar Mühendisleri

Pek çok bilgisayar mühendisinin Asperger özelliği gösterdiği düşünülür. Bu yüzden pek çok bilgisayar mühendisi kendisinden Aspi diye bahseder. Silikon Vadisinde, endüstriyelleşmiş bölgelerde Asperger özelliği gösteren kişilerin oldukça fazla olduğu düşünülmektedir.

Dolayısıyla Asperger Sendromu bir hastalık gibi değil de bir durum gibi ele alınmalıdır. Aba Psikoloji resmi internet ve sosyal medya uygulamalarında alanında uzman kişilerden bu ve benzeri konular hakkında bilgi alabilirsiniz.

Ayrıca resmi Aba Psikoloji Youtube kanalından Doç. Dr. Gamze Sart tarafından bu ve benzeri psikolojik durumlar ile ilgili bilgilendirici videolara ulaşabilirsiniz.

Read More

Onurlu, saygın bir evlat yetiştirmek isteyen her ebeveyn çocuğunun yalan söylediğini fark ettiğinde telaşa kapılabilir. Yalan söyleme davranışının bir alışkanlık halini almasından ve çocuklarının karakterinin bir parçası haline gelmesinden endişe duyarlar. Yalan söyleme davranışı karşısında tedirginlik hissiyle ani ve baskılayıcı tepkiler verebilir ya da bir suçlu arayabilirler. Oysa ki; çocukların yalan söyleme davranışı altında farklı sebepler yatıyor olabilir. Peki; çocuklar neden yalan söyler? Çocuğumuzun yalan söylediğini fark ettiğimiz durumlarda ne yapmalıyız?

Çocuklarda hayal gücüne dayalı yalanlarla karşılaşılması söz konusu olabilir. Bunlar “sözde yalanlar” olarak adlandırılır. Bazı çocukların hayal güçleri oldukça geniştir. Yaşadıklarını abartarak, hayal dünyalarına ait olan durumu gerçekte olmuş gibi abartılı biçimde çevrelerine aktarabilirler. Özellikle 3-4 yaşlarındaki çocuklar söz konusu olduğunda bu gibi durumlarla karşılaşmak mümkündür.

Çocuklarda Yalan Söyleme: Ebeveynler Nasıl Davranmalı?

Peki; bu gibi durumlarda ebeveynler nasıl davranmalı? Böyle durumlarda önlem almak isteyen ebeveynlerin ceza yöntemine başvurması ya da herhangi bir yaptırımda bulunması işe yaramayacaktır. Bunun yerine çocuğun neden bu abartılı hayal dünyasına ihtiyaç duyduğunu öğrenmek çözüm üretmek açısından daha olumlu bir yaklaşım olacaktır. İhmal edilen çocuklar ilgi çekmek için yalan söylemeyi tercih edebilir. Aşırı ilgiye alışmış olan çocuklar da benzer bir şekilde ilgisiz kaldıklarını düşündükleri durumda yalana başvurabilir. Yoksunluğunu hissettiği bir kişi ya da durum karşısında yalan söyleyebilir. Örneğin; kaybettiği bir yakını hayattaymış gibi davranabilir ve buna dair hikayeler anlatabilir. Ailesinin beklentilerini karşılayamayan ya da öğretmeni tarafından takdir görmek isteyen çocuklar yalana başvurabilir.

Çocuklarda Yalan Söyleme: Mükemmeliyetçi Olmayın

Çocuklara karşı mükemmeliyetçi bir tavır takınmak doğru değildir. Çocuklar, başarısızlıkları bir bahane veya iftira ile başkalarına fatura ediyor olabilir. Bu gibi davranışlar genellikle aile baskısı sonucu ortaya çıkar. Ebeveynler mükemmeliyetçi tutumlarını bir kenara bıraktığında çocuğun da yalan söylemekten vazgeçmesi mümkün olabilir. Çocuklara koşulsuz sevildiklerini hissettirmek ve başkalarıyla kıyaslamamak oldukça önemlidir. Tehditkar bir tavır takınmak çocuğu yalan söylemeye itebilir. Örneğin; “okuldan eve dönerken gecikirsen kulağını çekerim” demek yerine “okuldan eve gelirken gecikme çünkü seni merak ederim” demek daha iyi bir yöntemdir.

Çocukların hayatta başarılı olabilmesi için özgüven kazanmaları ve zihinsel becerilerini etkin kullanmaları gerekir. Takdir edilmeye, başarma duygusunu yaşamaya ve kendi zeka potansiyelini keşfetmeye ihtiyaç duyarlar. Çocuğun özgüven kazanmasına destek olmak oldukça önemlidir. Bu sayede her ortamda kendilerini rahatça ifade edebilmeleri mümkün olur.

Yalan Sırdaşlığı Yapmayın

Çocuklarla yalan sırdaşlığı yapmak son derece yanlış bir tutumdur. Örneğin; hamburger yememesi gereken bir çocuğa hamburger ısmarlayıp “baban sorduğunda söyleme” gibi cümleler kurmak yalan söylemeyi çocuğun zihninde normalleştirebilir. Bu yüzden ebeveynlerin kendileriyle çelişmeyeceği kurallar koyması önemlidir. Uygulanabilen doğrular kurallar haline geldiğinde gerçekten anlam kazanır.

Asla Şiddete Başvurmayın

Çocuğun herhangi bir yalanı ortaya çıktığında uzun süre sorgulamak yanlıştır. Yalanını itiraf ettiği halde şiddetli bir sorguya maruz kalan çocuk yalanını sürdürme yoluna başvurabilir. Çözüm için asla şiddet kullanılmamalıdır. Öfkelenmenize sebep olan davranışları, kızmak, dövmek gibi şiddet içeren tutumlarla değiştirmeye çalışmak her zaman olumsuz sonuçlar verir. Fiziksel ya da sözlü şiddete maruz kalan çocuk hatalarını yalanla örtmeye çalışacaktır. Oysa ki; çocukların hata yapmaları son derece doğaldır.

Sonuç olarak; böyle bir durumla karşılaşıldığında sakin olmak, iyi bir durum analizi yapmak ve çocuğun kendini rahatlıkla ifade edeceği bir diyalog ortamı oluşturmak gerekir. Unutulmamalıdır ki; yalan söylemenin küçüğü-büyüğü, önemlisi-önemsizi yoktur. Asıl sorun, yalanın alışkanlık halini almasıdır. Bu konuda tedirginlik yaşıyorsanız bir uzmandan destek alabilirsiniz. Bu konuda daha detaylı bilgi almak için aba Psikoloji web sitesini ziyaret edebilir, YouTube kanalımıza abone olabilirsiniz.

Read More

İnsanlar tik bozukluğu nedir sorusundan önce tik nedir sorusuna cevap bulmalıdır. Bu soruyu insanlar saptarsa tikin yol açtığı bozukluklara da daha rahat cevap verebilir ve verilen cevabı daha rahat anlayabilirler. Dokunma tikim var ya da bana birisi dokunduğu zaman huylanırım gibi davranışlar tik değildir. Tik, istemsiz bir harekettir. Bu yüzden tik Nörolojik hastalıklar arasında gösterilir. Bu konuda birkaç tane önemli nokta bulunmaktadır.

Tik Bozukluğu İçin Karar Vermek

Bunlardan bir tanesi bu durumun önce tik olup olmadığına karar vermektir. Çünkü bazı istemsiz hareketlerden ayrılması oldukça zordur. Bazı nörolojik hastalıkların habercisi olabilen hareketler bulunmaktadır.

Bu hastalıklar tiki taklit edebilirler. Burada farklı bir yaklaşım gerekebilir. Tik tanısı koymak bazen bu konudaki uzman kişiler için bile oldukça sıkıntılı bir süreç olabilmektedir. Ama genellikle kullanılan ölçülerden bir tanesi daha çok yüzde, omuz başında, boyunda olan istemsiz hareketler ile karakterize bir bozukluk olarak dikkat edilir.

Tik bozukluğu için genellikle bu bölgelerdeki hareketlere dikkat edilir. Ayakta ya da gövde de tikten söz etmek oldukça zor bir durum. Buradaki hareketler başka tip durumlara doğru geçmektedir. Dolayısıyla bir hareketin tik olup olmadığı konusunda ilk dikkat edilmesi gereken durumlardan birisi budur.

Tik Gelip Geçici Bir Sorun Mu Yoksa Kalıcı Bir Durum Mu?

Tik konusunda insanların dikkat etmesi gereken bir diğer nokta ise tikin gelip geçici bir sorun olup olmadığı konusunda bir karara varmalarıdır. Bazı gelip geçici tikler üzerinde durmayı pek gerektirmeyebilir. Bazı garip tikler gelip geçici olduğu için üzerinde çok durulmasına gerek konular değildir.

Basit bir ihmal ile ya da basit bir psikolojik danışmanlık ile halledilebilir konular olabilir. Esas önemli olan durumlardan bir tanesi ise tikin bir sendrom haline dönüşmesidir. Bu tarz durumlar insanlarda tikleri kalıcı bir hal almasına sebep olabilir.

Bu durumda ise tiklerin birisi biter iken bir diğeri başlamaktadır. Bazen epizotlar olmaktadır. Belirli epizo dönemlerde tikler yoğunlaşır ve belirli dönemlerde ise az alabilir ya da kaybolabilir. Bazı durumlarda ise tik hareketi ile birlikte küfür etme durumu oluşur.

Karşısındaki kişilerin hareketlerini tekrarlama olabilir. Özellikle tiklere vokalizasyon tikleri eşlik ettiği zaman bu tanıyı koymamız gerekir.

Tik Bozukluğu: Vokalizasyon Tikleri Nedir?

Tik ve tik bozuklukları ile ilgili bir diğer merak edilen nokta ise vokalizasyonun ne olduğudur. Vokalizasyon tiklere örnek vermek gerekirse, boğaz temizleme ya da burun ile geniz temizleme gibi veya farklı tarzda sesler çıkartma vokalizasyon tiklere örnek olarak verilebilir.

Bunların olması biraz daha problemin komplike olduğunu gösterir. Bu durumda oldukça dikkat edilmesi gereken önemli bir nokta olarak dikkat çekiyor.

Tiklerin Diğer İstemsiz Hareketlerden Farkı

Tikleri diğer istemsiz hareketlerden ayırt etmemizi sağlayan bazı farklar vardır. Bunlardan bir tanesi nörolojik hastalardan görülen istemsiz hareketler bizim istemimize rağmen durdurulamaz. Yani titreme var ise devam eder veya yüzünde, burnunda ya da ağzında çekilmeler var ise de bunları insanlar durduramayabilir.

Ama tik bozukluğu olan kişiler bu hareketleri durdurabilirler. Fakat tikte bu durumları durdurduğu zaman aradan belirli bir süre geçtiğinde hareket fazlası ile ortaya çıkabilir.

Tik Bozukluğu: Tik Neden Yapılır?

Kişilerin tik denilen bu hareketleri neden yaptığı oldukça büyük bir araştırma konusudur. Muhtemelen ise beyindeki biyokimyasal dengelerde bir bozulma meydana gelmiş durumda. Mekanizma olarak ise tik sahibi kişilerin önemli bir bölümü şöyle açıklamalar yapmaktalar “Biz bu hareketi yapmak için gerekli bir uyarı hissediyoruz” diyorlar.

Tiklerin en basiti ve neredeyse en yaygın olanı göz kırpma tikidir. Tiki olmayan insanlar da gözlerini kırparlar. Göz kırpmak her insan için doğal bir şeydir. İnsanlar genellikle gözlerine bir şey kaçtığı zaman gözlerini kırpmaya başlarlar.

Tiki olan kişiler ise “Biz bu hissi duyuyoruz” diyorlar. Bu hisse neden olacak gerçek bir neden ya da gerçek bir etken söz konusu olmadan bu hissi duyduklarını belirtiyorlar. Bu durumda tik bozukluğu için en belirgin özelliklerden bir tanesidir.

Tiklerin Alay Konusu Olması

Tikler okul çağındaki bir çocukta arkadaşları tarafından alay konusu olabileceği için önemli olabilir. Bu durumlar tiki olan çocukların dikkatini dağıtabileceği için dikkat edilmesi gereken bir konu olabilir. Fakat çocuğu bunların farkına vardırmak, bunun farkına varabilecek bir çevrede olmasını sağlamak hatta gerekirse bazen ilaçlar kullanarak tikleri bastırmak son derece faydalı bir etkiye yol açabilir.

Tik Bozukluklarında Nelere Dikkat Edilmelidir?

Dolayısıyla tik konusu hem önemsenmesi gereken hem de çok ciddi bir kaygı taşıması gerekmeyen bir bozukluktur. Normal bir çocuğun gelişimi sırasında da bir çeşit kaçaklar ya da aksamalar olduğunda sinir sistemi kendini tik aracılığı ile belli etmektedir.

Bu durumlar üzerinde çok durmamak gerekmektedir. Esas tik bozukluğu öğrenme bozukluğu, dikkat bozukluğuna ya da davranış bozukluğuna yol açıyor mu, çocuğun kendisinde bir özgüven eksikliğine, sosyal ilişkilerden kaçmasına yol açıyor mu bu durumlar asıl dikkat edilmesi gereken konulardır.

Tik bozukluğu ya da benzer konulardan uzman ekiplerden destek ve bilgi almak için Aba Psikoloji resmi internet sitesinden ya da sosyal medya organlarından yardım alabilirsiniz. Ayrıca Aba Psikoloji resmi YouTube kanalından da uzman kişilerin bu konular hakkındaki açıklamalarını takip edebilirsiniz.

Read More

Lise tercihi üniversite tercihi kadar umursanmayan bir tercih sürecidir. Halbuki 5. ve 8. sınıf aralığında mantıklı düşünme ve alan dersleri görmekle beraber öğrenciler kendilik bilincine ulaşırlar. Bu bilincin iyi yönetilmesiyle sağlanan özgüvenle beraber öğrenciler kişiliklerini oluşturmaya başlarlar. Kişiliklerinin oturduğu dönemin sonunda lise tercihi yaparlar. Bu nedenle kişiliğini kavramış öğrenciler lise tercihlerini daha bilinçli şekilde yapmaktadırlar. Özgüven gelişimini zedelemeden liseye geçiş dönemi olan ortaokul ve lise dönemini atlatan çocuklar hayatları boyunca başarıyı daha rahat yakalayacaklardır. Lisede bilinç seviyesini yükselterek bir takım hedefler edinmiş öğrenciler için hayatlarının ileriki döneminde kendilerine yol haritası çizmek özgüvenle seçimlerini yapmak daha kolay olacaktır.

Lise Tercihi: Lise İçin Ne Zaman Hedef Belirlenmeli?

Lise sınavına girmeden önce 7. Ve 8. sınıfta lise tercihi için hedef belirlemek öğrencilerin motivasyonlarını arttıracaktır ve onları çalışmaya teşvik edecektir. Fakat hiçbir şey için geç değil. Sonuçlar açıklandıktan sonra da hedef belirlemek mümkün. Lise için önemli olan çocuğun kişiliğine, başarılı olduğu ve sevdiği alanlara göre yönlendirilmesidir.

Lise Tercihi Nasıl Yapılmalıdır?

Kişinin temel dersleri öğrendiği ortaokul döneminde hangi alana daha yatkın olduğu ortaya çıkmaktadır. Öğrenci sosyal bilimlere mi fen bilimlerine mi yoksa dil alanına mı daha yatkın bunu anlamak için ortaokul başarısı göz önünde bulundurulabilir. Bu doğrultuda okullar araştırılarak çocuğu yönlendirmek önemlidir. Bunun dışında lise tercihi boyutunda özgüven dikkate alınmalıdır. Yukarıda da bahsettiğimiz gibi özgüvenin bu dönemde sağlıklı bir şekilde korunması ileriki yılları olumlu yönde etkileyecektir. Bu anlamda öğrencilerin sosyal aktivitelere de önem veren liselere gitmeleri desteklenmelidir. Diğer bir dikkat edilmesi gereken nokta ise lisenin ortamının nasıl olduğudur. Yine özgüvenle örtüşen bir konu lisenin ortamıdır. Kişinin kendini rahat ve özgür hissedeceği bir lise ortamında okuması gelişimine katkı sağlayacaktır. Kendine olan güvenini korumasında etkin rol oynayacaktır.

Lise Tercihinde Velilerin Rolü

Velilerin lise tercihinde üniversite tercihine göre çocuklarına daha çok destek sağlamaları gerekir. Kendi  kişiliklerini, benlik anlayışlarını yeni yeni oturtan ortaokul öğrencileri desteğe ihtiyaç duymaktadırlar. Etraflarında onları en iyi tanıyanlar da anne ve babalarıdır. Çocukların hangi alanlara daha fazla yönelimleri olduğunu, kişilik gelişimlerini en iyi inceleyecek olan bireyler anne ve babalarıdır. Bu nedenle ebeveynlerin özellikle lise tercihi için çocuklarının gidişatlarını incelemeleri ve tercih konusunda önerilerle desteklerini sağlamaları gerekir. Çocukların kendilerini keşfetmeleri için sorular sormaları, ne istedikleri konusunda çocuklara fırsat tanımaları kendilerini keşfederek doğru lise tercihleri yapmaları için etkili olacaktır.

Lise Tercihinde Danışmanlık Almanın Önemi

Liseye geçmeden önce lise tercihi için danışmanlık hizmeti almak öğrencilerin ilerideki eğitim, kariyer hayatı ve sosyal gelişimi için faydalı olacaktır. Aba Psikoloji olarak liseye geçecek öğrencilere verdiğimiz destek daha çok özgüvenlerini korumalarına yöneliktir. Blog yazımızın başında da söz ettiğimiz gibi liseden önce ortaokul döneminde özgüven oluşumu gerçekleşmektedir. Bu nedenle Aba Psikoloji olarak bu dönem özgüveni destekleyici psikolojik destekler vermenin öneminin altını çiziyoruz. Özgüveni destekleyerek kişinin kendini tanımlamasını sağlamanın lise tercihi ve  ileriki yıllardaki gelişim için daha verimli olacağını düşünerek lise öncesi bu alana yönelik destekler vermekteyiz.

Read More

İnsan beyni diğer canlılardan farklı olarak düşündüğünü bilen ve hatta düşündüğünü düşünebilen bir yapıya sahiptir. Ön lobumuz, prefrontal korteksimiz, gelişmiş olduğundan dolayı biz insanların kendimizle ve etrafımızla ilgili farkındalığımız oldukça yüksektir. Fakat “Bu farkındalık nasıl daha verimli hale getirilebilir? Aslında farkındalık ne demektir?” üzerine düşünülmesi gerekir. Düşünülmediği ya da yanlış anlaşıldığı taktirde farkındalık hali verimliliğini kaybeder.

Aslında farkındalık değil, “bilinçli farkındalık” durumu insana iyi gelecek olan uygulamadır. İngilizce “mindfulness” olarak bilinen bilinçli farkındalık yanlış anlaşılmaya müsait bir kavramdır. Daha önce “Mindfulness Nedir?” adlı blog yazımızda mindfulness kavramından bahsetmiştik. Farkındalık kavramı genelde anda kalmak terimiyle bütünleştirilmiştir. Fakat bilinçli farkındalık sadece bundan ibaret değildir. Şimdi ve burada yaşadığın deneyimi eleştirmeden, yargısız kabul ederek deneyimin tadını çıkarabilmektir. Deneyimlerimizden ders çıkarmaktan tutun kendimizi daha iyi anlayabilmeye, kendimize ve etrafımıza merhamet göstermeye kadar birçok faydası var. Kısaca bilinçli farkındalık hayatlarımızı daha verimli geçirmemize ve iç huzurumuzu yakalamamıza katkı sağlar.

Bilinçli Farkındalık Faydaları

1.     Deneyimlerimizden Ders Çıkarmamızı Sağlar

Yaşadığımız deneyimlerden ders çıkarabildiğimiz müddetçe benzer hataları yapmayı bırakırız. Bilinçli farkındalık yalnızca hoşa giden deneyimleri gözden geçirmek değil hoşumuza gitmeyen deneyimleri de gözden geçirmemizi sağlar. Bu sebepten ötürü, hayatında bilinçli farkındalığı uygulayabilen kişiler hatalarının sebepleri üzerinde yoğunlaşarak kendilerini geliştirme yolunda büyük adımlar atarlar.

2.     Kabullenmeyi Kolaylaştırır

İnsanın uygulamada en çok zorlandığı şeylerden birisi olumsuzlukları kabullenmektir. Bilinçli farkındalık bize kötü deneyimlerimizi ortadan kaldırmaktan ziyade onların farkında olmamızı öğretir. Farkında olarak kabullenmemizi ve olumsuz olarak nitelendirilen deneyimlerimizi aşmamızı sağlayan bir uygulamadır. Kısacası olumsuzlukları engellemek mümkün değil. Hayatta pozitifliklerle beraber negatifliklerin de var olduğunu kabul etmemiz gerekir. Bilinçli farkındalık uygulaması sayesinde kişiler negatif deneyimlerine daha kolay kabullenici ve ders çıkarıcı yaklaşımlarda bulunabiliyorlar.

3.     Duygularımızı ve Kendimizi Anlamayı Kolaylaştırır

Duygularımızı ve kendimizi anlamamız diğer canlılardan farklı olarak insani olarak ihtiyacımızdır. Hem kendimiz ve etrafımız için merhamet göstermemizi kolaylaştırır hem de kendimizle ilgili değişimi ve gelişimi sağlamamız adına gereklidir. Acısıyla tatlısıyla şuan yaşadığınız deneyimi eğer fark edebilirsek kendimizin ne hissettiğini ve duygularımızı daha rahat çözümleyebiliriz. Bilinçli farkındalığın temelinde de şuan yaşanan duygularımızı anlayabilmek ve kabul edebilmek vardır. Bu nedenle bilinçli farkındalık duygularımızı anlama ihtiyacımızı giderecek bir uygulamadır.

4.     Stresi ve Kaygıyı Azaltır

Şimdi, şuan burada yaşanılan deneyimleri kabullenmek stresi ve kaygıyı azaltacaktır. Stres ve kaygı gelecek ya da geçmiş odaklıdır. Ya geçmişte yaşanılan bir olay sizi hala huzursuz etmektedir ya da henüz yaşanmamış bir olayla ilgili kötü düşüncelere sahipsinizdir stresliyken. Bilinçli farkında olma hali yaşadığınız deneyimleri kabul ederek ana odaklanmanızı sağladığı için zihninizi gelecek yerine şimdiye aktarmanızı kolaylaştıracaktır. Acı da olsa deneyimlerin yaşanması gerektiğini yargısız kabul etmeyi sağlayan bilinçli farkında olma hali kötü olarak nitelendirilen deneyimlerden etkilenme oranınızı düşürecektir. Bu uygulama deneyimleri iyi ya da kötü olarak nitelendirmek yerine nötr olarak nitelendirmeyi sağlayacaktır. Bundan dolayı kötü olarak nitelendirilen deneyimlerin sizi sarsacak biçimde etkileme oranı azalarak gereğinden fazla stres ve kaygınız ortadan kalkacaktır.

Bilinçli Farkındalık Nasıl Sağlanır?

İnsan deneyimlerinin bir bütünüdür. Bizi rahatsız eden olaylar tıpkı güzel deneyimlerimiz gibi bizim şimdimizi oluşturur. Davranışlarımız geçmişin izlerini taşır. Bu sebepten ötürü deneyimlerimizin üzerinde bilinçli farkında olma hali ile düşünmemiz iyi gelecektir. Korkular, güvensizlikler, üzüntüler elbette yaşanacaktır. Önemli olan bu duyguların farkında olup onları akıtabilmek ve yolumuza devam edebilmektir. Yargısız kendimizi gözlemleyebilmektir. Bunun tek yolu meditasyon yapmak olarak görülebilir çoğu kişi tarafından ama aslında öyle değil. Her bireyin kendini ve duygularını yansıtma biçimi farklıdır.

Daha kompleks bir zihne sahip bir bireyseniz deneyimlerinizi kağıda akıtmak iyi gelebilir. Fiziksel aktiviteler duygularınızı anlamanıza ve yansıtmanıza daha iyi geliyor olabilir. Bu durumda dans etmek ya da farkındalıklı yürüyüş yapmak bilinçli farkındalık uygulama biçiminiz haline gelebilir. Kendinize iyi gelen duygularınızı yargısız gözlemlemenizi sağlayan ve vücudunuzu ana odaklayabildiğiniz aktiviteyi bulmanız gereklidir. Ardından onu uygularken anın acısıyla tatlısıyla tadını çıkarmak bilinçli farkındalık uyguladığınız anlamına gelir.

Read More