The Wechsler Preschool and Primary Scale of Intelligence (WPPSI) ya da Türkçe çevrilmiş haliyle Wechsler Okul Öncesi ve Birincil Zekâ Ölçeği olarak anılan WPPSI IV, testin son versiyonunu ifade etmektedir. İlk olarak 1967 yılında David Wechsler tarafından geliştirilmiştir. Yayınlanmasından bu yana 1989, 2002 ve 2012 yıllarında 3 kez revize edilmiştir. 

Bireysel olarak uygulanan test, 2, 5 yaş ile 7 yaş 7 aya kadar olan çocuklar için tasarlanmıştır. Çocuğun akademik başarı ve okul becerilerini ölçmekten ziyade çocuğa ideal bir ortam sunulduğunda neleri başarabileceğini tahmin etmeye çalışmaktadır. 

Test, çocukların problem çözme, düşünme süreçleri ve karar verme becerilerindeki gelişmeyi ölçmektedir. WPPSI IV, bilişsel yetenek alanlarını ölçen ve bireysel olarak uygulanan çeşitli alt testlerden oluşmaktadır. 

Test Nasıl Yapılır?

Testlerin bu konuda eğitim almış uzman psikologlar tarafından gerçekleştirilmesi gerekmektedir. 45- 50 dakika süren testler eğlenceli bir ortamda yürütülmektedir. Test öncesinde çocuğu hazırlamaya gerek olmayıp yalnızca daha doğru sonuçlar alınabilmesi için çocuğun hasta olmamasına dikkat edilmelidir. Ayrıca çocuk uykusunu almış ve kahvaltısını yapmış olmalıdır. 

Alt testler nelerdir? Neyi Ölçerler?

WPPSI IV, 14 alt testten oluşmaktadır. Küçük çocuklar için tasarlandığından onlardan ilk etapta bloklar kullanarak bir tasarımı yeniden inşa etmeleri beklenir. Görsel detaylara dikkat etme becerisi, bütüne bakabilme ve bağ kurabilme yetileri ile motor becerileri ölçülmektedir. Testler sayesinde kelime ve kavramlar arasında karşılaştırma yaparak sözlü akıl yürütme ve anlama becerisi ile sözel uyaranlara olan dikkat de tespit edilmektedir. Ayrıca kavramsal düşünme ve sınıflandırma yeteneği, konsantrasyon, hafıza, bilişsel beceriler de saptanabilmektedir.  

Test Sonuçları Nasıl Değerlendiriyor?

Testin sonuçları okullarla ebeveyn izni ile rapor halinde paylaşılmaktadır. Bireysel testler daha doğru sonuç verdiği gibi eğitimde rehberlik yapmak ve daha doğru kararlar verebilmek için de sağlam bir temel oluşturmaktadır. Test sonuçları yüzdelik olarak gösterilmektedir. Buna göre örneğin çocuk %50’lik dilime girmişse bu durum onun ortalama ve yaşına uygun olduğunu göstermektedir.

Testlerin Okul Öncesinde Dönemde Uygulanmasının Önemi

Okul psikologları genellikle test ölçeklerini kullanmakta ve öğrenciler hakkında daha detaylı bilgiler edinmektedir.  Test ile çocukların potansiyelleri erken bir yaşta ortaya çıkarıldığından aile ve eğitmenlerin çocuğun gelecekteki akademik ve sosyal performansını doğru ve etkili olarak şekillendirmeleri sağlanmaktadır. Ayrıca testler çocuğun öğrenme ve sınıfa uyum sağlamadaki sorunlarının tespitini sağladığından oluşabilecek muhtemel sorunlara da erken çözümler bulunmasını kolaylaştırmaktadır. 

WPPSI IV Testi ile ilgili Detaylı Bilgiler;

Kaynaklar

Read More

Sosyal bir varlık olan insanın yaşadığı çevre içerisinde kabul görmesi ve sağlıklı ilişkiler kurabilmesinin yolu empati becerisine sahip olmasından geçiyor. Duygudaşlık veya eş duyum olarak da anılan empati, başkalarının duygu ve davranışlarındaki durumu anlayarak içselleştirme ve bağ kurma olarak tanımlanabilir. 

Kendimizi karşımızdaki kişinin yerine koyarak olaylara onun gözünden bakmak, farklı bakış açılarına değer vermeyi öğrenmeyi ve etik davranmayı sağlıyor. Aile, arkadaş, okul ve iş gibi yaşamın her alanında başarılı olmanın da ön koşulu sayılan empati kurma yetisinin çocukluk döneminde kazanıldığı düşünülüyor. 

Empati duygusu gelişmiş çocuklar kendi kararlarını bağımsız bir şekilde alabilmeleri yanında akran baskısı veya madde bağımlılığı gibi zararlı alışkanlıklara karşı güçlü kalabiliyorlar. Anne babaların çocuklarına empati becerisi kazandırma yollarını sizin için derledik. 

Empatiyi Deneyimlemesini Sağlayın

Empati deneyimlenerek öğrenilen bir duygudur. Bu nedenle çocukların empati yapabilmesi için başkalarının duygularını anlaması ve bağ kurması gereklidir. Çocuğunuz bir arkadaşıyla sorun yaşadığında onun arkadaşının üzüntüsüne odaklanmasını sağlayın ve çocuğunuzdan arkadaşını iyi hissettirecek bir şey yapmasını isteyin. Bu sayede çocuğunuz empati yaparak bir problemin üstesinden gelebilme hissini tatmış olur. 

Çocuğunuzu Dinleyin

Çocuğunuza başkalarının duygularına önem vermeyi öğretmenin en iyi yolu önce onu dinlenmektir. Çocuğunuz bir olay hakkında konuşurken onu dikkatle dinlemeli ve nasıl hissettiğini sorarak onu önemsediğinizi göstermelisiniz. Gününün nasıl geçtiğini sormak, arkadaşları ile neler yaptığı veya okulda neler öğrendiği üzerine konuşmak çocuğunuzun kendi duygularını ifade edebilmeyi öğrenmesini sağlayacaktır. 

Empati Oyunları Oynayın

Empati kazandırmanın bir yolu da rol yapılan oyunlar oynamaktır. Ortak duygulara sahip olmak empati kazanmada etkilidir. Bir kâğıda çizeceğiniz farklı yüzler ile kızgınlık, öfke, sevinç gibi farklı hisseleri tahmin edebilirsiniz. Satranç gibi karşıdaki kişinin zihninden geçenleri anlamaya yönelik oyunlar da oldukça faydalıdır. Bunlara ek olarak birlikte okuduğunuz bir kitap veya izlediğiniz çizgi film karakterlerinin duyguları hakkında konuşmak da yararlı olacaktır. 

Duyguları Tanımlayın 

Çocuklar mutluluk ve üzgün olma duygularını erken yaşlardan itibaren bilseler de kırgınlık, korku ve gerginlik gibi diğer duyguları anlamlandırma da zorluk çekebiliyorlar. Bu nedenle çocukların duygusal değişimleri öğrenebilmeleri için duygularını anlamlandırmaları sağlanmalıdır. Kendi duygularını bilen çocuklar başkalarının hisselerini de kolayca tanıyabilirler. 

Rol Model Olun

Sosyal sorumluluk projelerinde görev alarak, ihtiyacı olanlara yardım ederek veya gönüllü çalışmalara katılarak çocuğunuza rol model olabilirsiniz. Empati bir süreçten meydana geldiğinden çocuğunuz sizden öğrendiği davranışları benimseyerek ileride kendisi de yapmak isteyecektir.

Kaynaklar

Empati İle İlgili Diğer Yazılarımız;
Read More

 

Bu yaşlarda çocuklar duygularını ifade etmenin başka yollarını araştırıyor ve öğreniyor. Çünkü artık dili daha yetkin bir şekilde kullanmaya başladı. Kendini ifade ederken örneğin daha karmaşık ve açıklayıcı cümleler kullanır. Jest ve mimiklerin kullanılmasına da daha sık rastlanır.

  • Bu dönemde taklit önemli bir karakteristiktir

Okulöncesi çağında olan 4-5 yaş çocuğu diğer insanlarla sosyalleşmekten de daha büyük keyif alır; insanların etrafında olmayı sever. Bu yaşlarda arkadaşlıklar çocuklar için daha ciddi bir hal alabilir. Çocuk arkadaşları gibi olmak isteyebilir, onları taklit eder ve onların düşüncelerine daha çok önem verebilir. Arkadaşlarını taklit etmek bazı anne babalar için zorlayıcı bir hal alabilir. “benim çocuğum neden kendi gibi davranmıyor” gibi sorular ortaya çıktığında ise şunu unutmamalıyız; çocuklar taklit yoluyla öğrenirler ve etraflarındaki her şeyi taklit etmek gelişimin normal bir göstergesidir. Çocuk diğer davranışları adeta bir kıyafet gibi önce kendi üstünde dener ve olup olmadığını merak eder. 

  • Hayali arkadaşlar ve empatinin gelişimi

Hayali arkadaşlar ortaya çıkar. Başkalarıyla sosyalleşmenin ve kalabalıkları sevmenin bir getirisi olarak çocuk diğerlerinin duygularına ve hissettiklerine daha içten yaklaşır. Yani başına kötü şeyler gelen birisi için üzülür, mutlu olan birisi adına sevinebilir. Kurallara uymaya ve uzlaşmaya daha yatkındır. Bu yaşlarda kurallı oyun oynama eğilimi de artar. Ancak bireysel farklılıklar her zaman göz önünde bulundurulmalıdır. Ek olarak oğlan çocuklarının kız çocuklarından genellikle 6 ay geriden geldiği gerçeği de unutulmamalıdır.

  • Yetişkinlerle işbirliği

Konu yetişkinlerle işbirliğine geldiğinde ise 4-5 yaş çocuğu yardım etmeye daha isteklidir. Küçük görevleri yerine getirmekten hoşlanır. Duygularını ve davranışlarını kontrol etmesi gerektiğinde daha az yetişkin müdahalesine ihtiyaç duyar ancak hala zaman zaman talepkardır.

Oyun ve öğrenme

Her yaşta olduğu gibi bu dönemde de oyun önemli bir yere sahip. Hayal dünyası ile gerçeklik arasındaki farkı idrak etmeye bu yaşlarda başlarlar. Daha küçük çocuklar gördükleri rüyaların gerçek olduğunu zannederken, 4-5 ve 6 yaşa doğru gerçeklik algısı oluşmaya başlar. 

  • Daha gerçek sorular

Bu dönemim en belirgin özelliklerinden biri ise; daha gerçek soruların sorulmaya başlanmasıdır. Küçük yaş gruplarının yerli yersiz neden diye sormasından farklı olarak, bu yaş grubu içerisinde neden-sonuç ilişkisi barındıran sorular sorabilir. 

Bütün bunlara rağmen çocuk gelişiminde en zorlayıcı sedromlar 2-3 yaş döneminde olur. 4-5 yaş sendromu sözlüğümüze yeni girmiş bir kavramdır.

References

Read More

Okul öncesi kavramı dilimize “pre-school” kelimesinden geçmiştir. “pre- school” aynen çevirdiğimiz gibi “Okul öncesi” anlamına geliyor. Okul öncesi yıllarına literatürde erken çocukluk yılları da denmektedir.

Bir okul öncesi çocuğunun 3-4 yaşlarından itibaren kişiliği yavaş yavaş oluşmaya başlar. Kendi hoşlantıları ve tiksintileri vardır, nasıl hissettiğini ifade etmek için kelimeleri her geçen gün daha becerikli kullanmaya başlar ve bu da daha az kriz geçirdiği anlamına gelir. Zaman zaman ruh hali bir andan diğerine hızlı bir şekilde değişse de artık bu duygu durumları hakkında konuşması daha kolaydır.

Okul öncesi çocuğu duyguları tarafından yönlendirilir

3 yaşındaki bir çocuk hissettiği duyguları anlamaya başlasa da, onlar üzerinde hala çok az kontrolü vardır. Eğer gülünecek komik bir şey olursa çılgınlarca gülebilir, öte yandan bir şey onu üzerse veya öfkeli hissettirirse gözyaşlarına boğulabilir.

Bu yaşta dürtü kontrol çok fazla gelişmemiştir. Harekete geçmeye oldukça meyillidir. Örneğin, oynamak istediği oyuncak başka bir çocuktaysa gidip elinden rahatlıkta çekebilir ya da atıştırma yemesi için akşam yemeğini beklemesi gerekiyorsa kriz geçirebilir. Hazzı ve memnuniyeti ertelemek bu yaş için kolay değildir; istediği şeyi istiyordur ve de hemen o anda istiyordur.

Erken çocukluk yılları (okul öncesi yılları da denilebilir) neden bu kadar kritik?

Erken çocukluk yıllarına okul öncesi yıllar dediğimiz gibi aslında daha uygun şekilde “oyun yılları” da diyebiliriz. Hangi kültürden ve milletten olduğu fark etmeksizin her yaştan insan oyun oynamayı sever, okul öncesi yıllarda ise çocuk uyanık olduğu zamanın çoğunu oyun oynayarak geçirir. Ebeveynler okul öncesi çağında çocuklarının psikolojilerini değerlendirmeye aldıklarında kesinlikle çocuklarının ne kadar süre oyun oynadığını gözetmelidir. Çünkü sağlıklı çocuk mümkün olduğunca çok oyun oynayan çocuktur.

Oyun çocukların psikolojik gelişimi için de önemli

  Bilim insanları oyunun aslında tüm önemli gelişimsel alanlarda büyüme ve değişimi etkilediğini ve desteklediğini kanıtladı. Beş yaşından itibaren çocukların fiziksel gelişimleri koşmaya, kovalamaya ve bağımsız olarak oynamaya el verecek şekilde gelişmelidir. Bütün bun gelişimleri çocuk ancak akranlarıyla oyun oynadığı zaman edinebilir.

Çocuklar akranlarından daha çabuk öğreniyor

Gelişimsel ekolüne ait olan sosyokültürel teoriye göre çocuklar büyük motor becerilerini geliştiren yeterlilikleri yetişkin eğitiminden ve yönergelerinden ziyade, akranlarından daha çabuk ve daha kalıcı bir şekilde öğrenmektedir. Bu durum da yine oyun oynamanın önemini bir kez daha kanıtlıyor.

References

Read More

 

Fiziksel, ruhsal ve zihinsel yönlerden sağlıklı ve tutarlı bireyler yetiştirmek her şeyden önce anne-babaların davranış ve tutumlarından geçiyor. Desteklenerek büyütülen çocuklar, diğerlerine göre girişken, sorumluluklarının bilincinde olan, kendine güven duyan aktif bireyler oldukları için akademik hayatları ile iş yaşamlarında da başarılı oluyor. Ebeveynlerin nasıl destek göstereceği ise çocukların yaşlarına bağlı olarak değişiyor. Özellikle ergenlik gibi duygusal açıdan daha hassas geçen dönemde farklı yolları denemek gerekebiliyor. 

Destekleyici ebeveynlik aynı zamanda çocukların çevrelerindeki akranlarının baskısına karşı bir savunma geliştirmelerini ve duygusal açıdan dengeli olmayı öğrenebilmelerini de sağlıyor. Yazımızın devamında destekleyici ebeveyn tutumu ve davanışının nasıl olması gerektiğine birlikte bakalım. 

1. Aile İçi İletişim

Ebeveynlerin çocuklarına karşı duygularını açık bir şekilde ifade etmeleri son derece önemli. Yaptırım uygulamak yerine ılımlı bir şekilde anlaşma yollarının denenmesi gerekiyor. Bu durum sınırları belirli ancak yine de özgür olan bir ortam yaratmayı da sağlıyor. Çocukların anne babalarını rol model aldıklarını da düşünürsek ilk önce ebeveynlerin birbirlerini dinleyen ve çocuklarına öğretmek istedikleri davranışları önce kendilerinin yapması gerektiğinin bilincinde olan kişiler olması gerekiyor.

2. Birlikte Vakit Geçirmek

Çocuklarla birlikte kaliteli zaman geçirmek aile arasındaki bağları güçlendiren bir diğer ipucu olarak görülebilir. İyi bir dansçı, şarkıcı, sporcu veya sanatçı olmasanız dahi, çocuğunuzun ilgi alanına yönelik onunla sevdiği bir aktivitede birlikte bulunarak onu desteklediğinizi gösterebilirsiniz.

3. Yanında Olmak, İlgilenmek

Çocuğunuzla ilgilenmek, neler yaptığının farkında olmak ve onu umursamak desteklediğinizi göstermenin en iyi yollarından biridir. Ayrıca onun gösteri ve performanslarına katılmak, olmanız gereken yerde bulunmak, size kendisini ispat etmesine izin vermek de ebeveyn ve çocuk arasındaki duyguların güçlenmesini sağlayan bir davranıştır. 

4. Kararlarına Saygı Duymak

Lise veya üniversite seçimi gibi önemli karardan basit bir alışverişe kadar çocukların seçimlerine saygı duymak ve onlara hoşgörülü bir şekilde yaklaşmak da önemli. Onlara seçenekler sunmak, yaptığı hatalardan ders almasına izin vermek ve ortaya iyi işler çıkardığında başarısını içselleştirmesini sağlamak doğru ve sağlıklı gelişimi de beraberinde getiren yaklaşımlardandır. 

5. Dinlemek ve Cesaretlendirmek

Çocuğunuz sevdiği bir şeyden bahsetmeye başlayınca onu mutlaka dinlemelisiniz. Bu durum onu son derece mutlu edeceği gibi sizinle sevdiği şeyleri ve duygularını paylaşmaya devam etmesini de teşvik edecektir. Öte yandan zorluklarla karşılaştığında cesaret veren sözler söyleyerek baş etmeyi öğrenmesine ve güçlü kalmasına da destek olabilirsiniz.

Kaynaklar

Read More

Duygusal açıdan yoğun geçen dönemlerde kendimizi ifade ederken kelimelerin yetersiz kaldığı olabiliyor. Böyle durumlarda konuşarak ve anlatarak çözemediğimiz duygularımız sanatın yardımı ile açığa çıkarılıyor. Sanat terapisi (art theraphy) sayesinde iç dünyamızdaki düşünce ve gelgitler sanat formlarındaki sembol, metafor ve sözsüz mesajlarla anlam kazanıyor.

Sanat Terapisi Nedir?

Sanat ve terapinin birleşmesinden doğan sanat terapileri, kişilerin duygusal sağlıklarını geri kazanmaları ve yeniden sosyal bireyler haline dönüşmelerini sağlayan bir destek olarak tanımlanabilir. Yapılan her türlü sanatsal etkinlikte kişilere ait psikolojik ve duygusal alt tonlar keşfediliyor. Böylece terapiler bir iletişim yöntemi olarak sözle anlatılamayan duyguların doğal yoldan dışa vurumunu sağlıyor.

Terapilerin Faydaları

Terapilerde kişiler farklı yönlerini tanıyıp geliştirme fırsatı buluyorlar. Üstesinden gelinmede zorlanılan durumlar ile yüzleşmeyi sağlayan terapiler sonucunda kişinin özgüveni gelişiyor ve kendisine olan saygısı da artıyor. Duygusal dengenin artması aynı zamanda motive edici bir unsur olarak kişilerin hedeflerine ulaşarak başarı duygusunu tatmalarını sağlıyor.

Bedeninizi kullanmanız gereken dans gibi sanatlar, koordinasyon ve esnekliği geliştirirken sanatsal çalışmalar genel olarak konsantrasyonun gelişmesini sağlıyor. Terapilerde kazanılan yetiler sadece belli bir sorunun çözümünde değil, yaşamın her anında problemlere karşı yaklaşımları da değiştirip ve yaşam kalitesini artırıyor.

Terapilerde Hangi Sanat Dallarından Yararlanılıyor?

Sanat terapilerinin başarılı sonuçlar vermesi için sanatsal bir yeteneğin olması gerekli değildir.  Terapötik süreçler, sanatın değeriyle değil, sanatın bir araç olarak kullanılıp kişilerin duygu dünyalarına inmek için kullanılıyor. Sanat terapisiyle iyileşmek adına resim, tiyatro, hikâye anlatıcılığı, müzik, heykel, dans ve yazı gibi görsel ve performans sanatlarının her dalından faydalanılıyor.

Sanat Terapilerinin Kullanım Alanları Nelerdir?

Sanat terapileri, çocuk, ergen ve yetişkin her yaştan bireye uygulanabiliyor. Kişilerin duygularını ifade edebilmeleri yanında, bağımlılıkları yönetme, stres, kaygı, sosyal fobi veya fiziksel bir eksiklikle başa çıkma konusunda fayda sağlıyor. Sanat terapisi uygulama alanları çok fazla olmakla birlikte terapiler ile kişilerin yaptıkları sanatsal çalışmalardan yola çıkılarak duygu dünyaları analiz edilip teşhis konuluyor. Travma tedavisinde çokça yararlanılan sanat terapilerinde genellikle resimden yararlanılıyor. Kişilerin resimde kullandıkları çizgi, renk ve detaylar sorun hakkında önemli ipuçları veriyor.

Maske yapımı veya hikâye anlatıcılığı ile kişiler senaryo yazıyor, karakterler üretiyor ve bir nevi olay örgüsünü yaşayarak kendi iç dünyalarını konuşturuyorlar. Bu yöntem evlilik ve aile terapilerinde kişiler arası iletişimin sağlanmasını oldukça olumlu etkiliyor. Ayrıca kişilerin kendilerini ifade edebilmeleri kişisel gelişimleri için faydalı bir süreç meydana getiriyor.

Kaynaklar

Read More

Kişinin kendine verdiği değeri ve güveni ifade eden özgüven kavramı sosyal ilişkilerimizi, yaşam kalitemizi, okul ve iş hayatımızı derinden etkiliyor. Manevi bir ihtiyaç olan özgüven, çocukluk dönemi olan 3-4 yaşlarında oluşan bir duygu. Bu nedenle özgüveni yeterince gelişmiş çocuklar yetiştirmek her zaman ebeveynlerinden en önemli görevlerinden biri olarak görülmüştür. 

Çocukların benlik algısına sahip olmaları, kendilerini ne çok değerli ne de çok değersiz görmeyip oldukları gibi kabullenmeleri, problemlerle başa çıkabilme gücünü gösterebilmeleri ve yaşamdan zevk alabilmeleri için özgüvenli bireyler olarak yetiştirilmeleri gerekiyor. Peki, ebeveynler özgüvenli çocuklar yetiştirmek için neler yapmalılar? Gelin bu sorunun cevabına hep birlikte bakalım. 

Önemseyin

Çocuğunuzun kendini rahatça ifade etmeyi ve fikirlerinin arkasında durmayı öğrenebilmesi için her şeyden önce onun düşüncelerine önem vermeniz gerekiyor. Bir konu hakkında çocuğunuzun da fikrini alarak ve onu çözümün bir parçası olarak hissettirerek söz ve tavırlarınızla kendine güvenmesini sağlayabilirsiniz. 

Hatalardan Korkmamayı Öğretin

Çocukların ileriki yaşlarında başarısızlıktan korkmayan, risk almayı bilen cesur bireyler olmaları için başarısız olma korkusunu yenmeleri gerekiyor. Bu nedenle çocuğunuzun herkesin hata yapabileceğini; ancak önemli olanın hatalardan ders çıkarmak olduğunu öğrenmesini sağlayın. 

Beklentilerinizi Makul Tutun

Çocuğunuzun yaş ve kapasitesinden ne az ne de çok bir beklenti içerisine girmeyin. Gereğinden fazla koruyucu olmak veya çocuğu tamamen kendi haline bırakmak yerine onun yavaş yavaş kendisini geliştirmesine izin vermelisiniz. 

Cesaretlendirin

Çocuğunuz sizin isteklerinizi tam olarak karşılayamasa bile gösterdiği çaba için onu takdir edin ve her koşulda onu desteklediğinizi gösterin. Çocuğunuzun sadece başarılarına odaklanmak yerine onun neleri yapabildiğini görmeğe çalışın.

Kıyaslamayın

Çocukları kardeşleri veya arkadaşları ile kıyaslamak onları hayatlarının her anında kıskanç ve mutsuz yapacaktır. Hayat bir yarış değildir. Kıyaslamalar sadece çocukların utanç duymalarına ve kendilerini yetersiz hissetmelerine neden olacaktır. 

Yeteneklerini Keşfetmesine Yardımcı Olun

Çocuğunuzun çeşitli etkinlik ve faaliyetlere katılmasını sağlayarak ilgi alanlarını bulması ve yeteneklerini keşfetmesini sağlayabilirsiniz. Farklı alanlarda başarılı olduğunu görmek çocuğunuzun sosyalleşmesini ve kendine olan güvenin artmasını sağlayacaktır.

Sorumluluk Verin

Sorumluluk duygusu ile çocuğun özgüven gelişimi birbirine bağlıdır. Çocuğunuzun kendi ihtiyaçlarını tek başına karşılamayı öğrenmesi ve bağımsız bir birey olması için ona sorumluklar vermeli ve onun başarılarını takdir etmelisiniz. 

Koşulsuz Sevin

Çocuğun özgüven kazanması ve kendini güvende hissetmesi için ebeveynlerinin sevgisini ona göstermesi gerekiyor. Onun varlığından duyduğunuz mutluluğu, başarısız olsa bile ona olan sevginizin değişmeyeceğini ve her zaman onun yanında olacağınızı dile getirmeniz son derece önemli. 

Kaynaklar

Read More

En temel anlamıyla bir iş alanında uzmanlaşmayı ifade eden kariyer, aynı zamanda çalışma hayatı boyunca elde edilen başarı, tecrübe ve sorumlulukları kapsayan bir sürecin tamamı olarak da görülüyor. İş yaşamındaki doyum ve başarı hissi bireylerin günlük yaşamlarındaki tutum ve davranışlarını da doğrudan etkiliyor. 

Diğer bir ifadeyle mutlu bir iş yaşamı olan kişiler aile ve arkadaşlarıyla da sağlıklı ilişkilere sahip oluyor. Bu nedenle hem doğru mesleği seçebilmek hem de halihazırda yapılan meslekte ilerleyebilmek için doğru ve etkili iş planlamaları yapmak gerekiyor. Yetenek ve ilgi testleri kariyer yönetimi yaparken etkili kararlar vermek için geliştirilmiş oldukça önemli testler olarak öne çıkıyor. 

Hedefe Yönelik Faaliyet Planlaması

Kariyer yönetimi eğitimi ile kişilerin ilgi ve yeteneklerine göre kariyerlerinde ilerlemeleri sağlanıyor. Kariyer yönetimini tanımlayacak olursak yeni bir işe başlama, terfi ve pozisyon değişikliği gibi birçok alandaki değişikliklerin planlanması olarak ifade edilebiliriz. Kariyer yönetiminin aşamaları için her şeyden önce bireylerin istek ve hedeflerinin net bir şekilde belirlenmesi gerekiyor. Buna ek olarak kişinin eğitim durumu, iş geçmişi ve kişisel becerilerine uygun olarak performansını maksimum seviyede gösterebileceği bir program hazırlanıyor. 

Kariyer yönetimi sayesinde kişilerin bir sonraki adımlarını ön görebilir olması ve çalışanların kurumlarına olan bağlılıklarının artması geleceğe yönelik hazırlıkların yapılmasını sağlıyor. Bu doğrultuda yapılan kısa veya uzun vadeli hedefler ile planlamaya uygun olan ve gerekli görülen eğitim, seminer ve etkinlikler gelişimde önemli rol oynuyor. 

Kariyer Yönetiminin Faydaları

  • Çalışanların memnuniyetleri ve motivasyonları artar
  • İş verimliliğin artması sonucu iş verenler ile kurumlar kazanç sağlar
  • Kurumların hedeflerine ulaşması kolaylaşır
  • Kurum içi hareketlilik sağlanır

Başarılı Bir Kariyer İçin Yetenek ve İlgi Testleri 

İlgi alanı testleri sevdiğiniz ve dolayısıyla başarılı olacağınız alanları keşfetmenize yarayan ölçümlerdir. Testler, seçimlerinize bağlı olarak en güçlü yanlarınızı belirlemede önemli bir rol oynuyor. Bu nedenle meslek seçimi, kariyer yönetimi ve iş planları yaparken ilgi testleri ile ana noktaları saptadıktan sonra hedefleri belirlemek başarılı bir kariyerin ilk basamağı olarak görülmelidir. 

Başarılı bir kariyer için yol gösteren diğer bir ölçüm ise yetenek testleridir. Bu testler de meslek seçerken yeteneklere uygun seçimler yapılması temeline dayanıyor. Bireysel özelliklerinizi tespit etmenizi sağlayan ve yatkın olduğunuz mesleği bulmanızı kolaylaştıran yetenek ve ilgi testleri birlikte kullanıldıklarında en başarılı sonuçları veriyor. 

Testler, etkili bir analiz için gerekli verilere sahip olduğu kadar sonuçlar da kısa süre içerisinde alınabiliyor. Bu durum kariyer süreci ve hedeflerin belirlenmesi için sürecin hızlanmasına da katkı sağlıyor.  

Kaynaklar

Read More

Yeme Bozukluğu kısaca…

Yemek yeme bozuklukları yeme alışkanlıkları, egzersiz alışkanlıkları, vücut ağırlığı ve şekli ile ilişkilendirilip karakterize edilen bir mental rahatsızlık durumudur. Yemek yeme bozuklukları fiziksel, duygusal ve sosyal sonuçlara yol açabilir. Yeme bozuklukları aynı zamanda tüm psikiyatrik hastalıklar arasından en yüksek ölüm oranına sahiptir. Yeme bozuklukları hem kadınlarda hem erkeklerde hangi kültürel geçmişten geldiği fark etmeksizin etkileyebilir. Alanda yapılana araştırmalar nüfusun yüzde dokuzunun yeme bozukluklarından etkilendiğini göstermektedir.

Yeme bozukluğu Sebepleri ve semptomları 

Bir bireyin neden yeme bozukluğu gösterdiğinin spesifik tek bir nedeni olmamakla birlikte genlerin ve çevrenin bu konuda en önemli faktörler olduğu biliniyor. Günümüzde pek çok genç ideal vücut imajı için endişe etmekte ve kilo vermek için sağlıklı olmayan diyetler ve egzersizler denemektedir. Yemek yeme bozukluklarının kesin sebebi bilinmediğinden, genellikle biyolojik, psikolojik ve / veya çevresel anormalliklerin bir kombinasyonunun bu hastalıkların gelişmesine katkıda bulunduğuna inanılır.

Biyolojik faktörlere örnek olarak aşağıdakileri verebiliriz;

* Düzensiz hormon fonksiyonları

* Genetik (yeme bozuklukları ve bireyin genleri arasındaki bağ hala yoğun bir şekilde araştırılmaktadır, ancak genetiğin hikâyenin bir parçası olduğunu biliyoruz).

* Beslenme eksiklikleri

Psikolojik faktörlere örnek olarak 

* Negatif vücut görüntüsü

* Zayıf benlik saygısı

Yeme bozukluklarının oluşmasına katkıda bulunacak çevresel faktörlere örnek olarak ise;

* İşlevsel olmayan aile dinamiği

* Bale ve modelleme gibi ince ve kilo kaybına neden olan meslekler ve kariyer

* Estetik yönelimli sporlar, artan performans için yalın bir vücuda sahip olmaya önem verilmesi (kürek, güreş, jimnastik, dalış uzun mesafe koşu vb…)

* Aile ve çocukluk çağı travmaları: çocukluk çağı cinsel istismarı gibi ağır travmalar

* Arkadaşlarınız ve iş arkadaşlarınız arasında kültürel ve / veya arkadaş baskısı

* Stresli geçişler veya yaşam değişiklikleri

Yeme bozukluğunu anlayabilmek için bazı sinyaller; 

Birisinin yeme bozukluğu yaşayabileceğine dair bazı fiziksel ve davranışsal işaretler vardır.

Fiziksel işaretler 

* Önemli kilo kaybı veya hızlı kilo değişiklikleri

* Kadınlarda, adet dönemlerinin kaybı veya rahatsızlığı

* Soğuğa duyarlılık- çoğu zaman ılık ortamlarda bile soğuk hissetmek

* Uyuşukluk, yorgunluk

* Baş dönmesi, bayılma

* Konsantre olma yeteneğinde azalma.

Davranış işaretleri 

* Yağ miktarını sürekli olarak azaltmak, kalori saymak, öğün atlamak, bazı yiyecek gruplarını oruç tutmak ve bunlardan kaçınmak (örneğin süt ürünleri, et veya karbonhidratlar)

* Yemek yemekten kaçınmak için bahaneler uydurma

* Aşırı ve / veya zorunlu egzersiz

* Ortalama bir kişiden daha fazla vücut şekli, ağırlık ve görünüm ile meşgul olma

* Yoğun kilo alma korkusu

* Çarpık beden imgesi (ör., gerçekten sağlıklı bir kiloda ya da zayıf olduklarında şişman hissetme ya da şişman görünme şikâyeti)

* Yemek zamanlarında sıkıntı ve / veya öfke

References

  • https://www.eatingdisorderhope.com/information/eating-disorder
  • https://www.rch.org.au/kidsinfo/fact_sheets/Eating_disorders
Read More

Disleksiyi teşhis edebilecek tek bir test yoktur. Bir dizi faktör göz önünde bulundurulur, örneğin; Çocuğunuzun gelişimi, eğitim sorunları ve tıbbi geçmişi. Doktor muhtemelen size bu alanlar hakkında sorular soracak ve herhangi bir aile üyesinin öğrenme güçlüğünün olup olmadığı da dahil olmak üzere ailenin diğer üyeleriyle ilgili bilgi sahibi olmak isteyecektir.

Ev hayatı da göz önünde bulundurulacak faktörlerden biri. Doktor, evde kimin yaşadığı ve evde herhangi bir sorun olup olmadığı da dahil olmak üzere aileniz ve ev yaşamınızın açıklamasını isteyebilir.

Görme, işitme ve beyin (nörolojik) testleri; bunlar, başka bir bozukluğun olup olmadığını saptamak için oldukça önemli testlerdir. Çocuğunuzun zayıf okuma kabiliyeti varsa bu testler sebepleri saptamakta kullanılabilinir. 

Okuma ve diğer akademik becerilerin test edilmesi. Çocuğunuz bir dizi eğitim sınavına girebilir ve bu testler bir okuma uzmanı tarafından test edilir.

Disleksi nedir ne değildir?

Disleksi,  bir insanın okuma ve yazma yeteneğine olan etkisiyle bilinen bir hastalıktır. Birçoğumuz, disleksik bir insanın okumaya ya da yazmaya çalıştığında yaşadıklarını, harfleri dışarı fırlamış veya tersi gibi gördüklerini tanımladıklarını görmüş ya da duymuşuzdur.

Disleksi, specific learning disability (SLD) olarak adlandırılır. Böyle adlandırılması disleksik insanların düşük zekalı oldukları anlamına gelmiyor. Aksine disleksik olan insanlar da genel olarak nüfusun geri kalanı ile aynı IQ aralığına sahiptir. Ek olarak, disleksi olmak basılı kelimeleri görmekle ilgili bir sorun değildir; kör olan kişilerin de Braille alfabesini okurken harfleri tersine çevirdikleri bilinmektedir. 

Tedavi

Disleksiye neden olan altta yatan beyin anormalliklerini düzeltmenin bilinen bir yolu yoktur; disleksi yaşam boyu süren bir problemdir. Ancak, belirli ihtiyaçları ve uygun tedaviyi belirlemek için erken teşhis ve değerlendirme söz konusu kişinin başarısını artırabilir.

Disleksik olan insanlarla iletişim kurarken…

Her disleksik insanın farklı olduğunu anlamak çok önemlidir. Bazıları için semptomları o kadar kötü değilken diğerleri için çok şiddetli olabilir. 

  • Sabırlı olun; zaman sinirleriniz bozulmaya ve sabrınız daralmaya başlarsa nefes almak için birkaç dakikanızı ayırın. Unutmayın bu durum o kişi için çok daha sinir bozucu ve tüm hayatı boyunca bununla yaşamak ve baş etmek zorunda
  • Söylemeyin gösterin; Disleksik insanlar genellikle çok görseldir, bu yüzden onlara bir şeyi nasıl yapacağımızı gösterirseniz, genellikle hemen toparlayabilirler.
  • Dinleyin ve sorular sorun; her disleksi vakası farklıdır ve eğer biri size disleksik olduğunu söylerse, bu genellikle bunun hakkında konuşmaya açık oldukları anlamına gelir. Soru sormak rahatsız edici değildir. Sorular sorarak bu konudaki bilginizi genişletebilir o kişiyle daha yakından iletişim kurabilirsiniz.

References

Read More