Çağımızda çocukların gelişim sürecinde pek çok ebeveynin ciddi bir sorun olarak ele aldığı ve üstesinden gelmek için ciddi çabalar sarf ettiği Dikkat Eksikliğinin Önlenmesi konusunda ABA psikoloji tarafından sunulan destek Hizmetleri ile başarıya ulaşabileceğinizi biliyor musunuz? Birçok aile için bir kabus olan bu sorun; profesyonel yaklaşımlarla son derece etkili biçimde ortadan kaldırılabilir. En kötü ihtimalle dikkat eksikliğine sebep olan faktörler tespit edilerek bu noktada gerekli uygulamalar yapılıp, çocuğun bunlardan çok daha az etkilenmesi sağlanabilir. Tabii ki bu akademik bir süreçtir ve kulaktan dolma yöntemler ile dikkat eksikliği giderilemez. Daha doğru bir anlatımla dikkat eksikliği; sebepleri farklı bir faktöre bağlı olabilecek bir sorundur.  Klinik düzeyde tedavi ihtiyacının söz konusu olduğu dikkat eksikliği sorunları olabileceği gibi, basit terapilerle giderilecek sorunlar da söz konusu olabilir. Elbette buna karar verebilmek için gerekli testlerin yapılması ve uzmanlar tarafından sürecin sevk ve idare edilmesi gereklidir. Dikkat Eksikliğinin Önlenmesi noktasında ABA Psikoloji olarak bilimsel yöntemlerle size efektif çözümler sunabilmekteyiz.

Dikkat Eksikliği Neden Olur?

Klinik verilere göre dikkat eksikliğinin en yaygın sebebi hiperaktivitedir. Bu sorun çağın problemi olarak tanımlanır ve ciddi bir gözlem oranı mevcuttur. Gelişim çağında ortaya çıkan Dikkat Eksikliğinin Önlenmesi ileride meydana gelebilecek bir çok olumsuzluğa karşı alınabilecek bir tedbirdir. Bu noktada bu durum hafife alınmamalı ve herhangi bir seviyede konsantrasyon problemi olan çocukların derhal uzman gözetiminde kontrollerinin yapılması gerekir. Dikkat Eksikğinin Önlenmesi noktasında açık kaynaklardan elde edeceğiniz verilerle bireysel çözümler uygulamaya çalışmanız da doğru değildir. Oldukça yanlış sonuçlar ortaya çıkabilir ve geri dönüşü olmayan riskler alınabilir. Özellikle sorunun temelinde mental problemlerin var olması ihtimali, bu sorunu çok daha ciddi hale getirir. Zira Hiperativite gibi bir kaynağa bağlı olan Dikkat Eksikliğinin Önlenmesi için bu sorunun temeline inmek ve genel bir tedavi süreci başlatmak gereklidir. Bu durum, çekinilecek bir durum değildir. Ailelerin bilinçli olması ve çocuklarının geleceği için bu adımı derhal atmaları gereklidir.

Dikkat Eksikliği Nasıl Teşhis Edilir?

Öncelikle açıkça altını çizmek gerekir ki, burada teşhis olarak belirttiğimiz husus, klinik bir veri olmayacaktır. Bu veriler ortaya çıksa dahi kesin sonuç, hekimler veya uzman psikologlar tarafından belirtilebilir. Bireysel olarak teşhis ve tedavi uygulamayınız.

Dikkat Eksikliğinin Önlenmesi için öncelikle elbette tespiti gerekir. Bebeklikten itibaren gözlenebilen dikkat eksikliği; çocuğun kendisine söylenenleri dikkate almaması ve/veya çok geç reaksiyon vermesi olarak kabaca tarif edilebilir. Çocuğunuza seslendiğinizde size cevap vermiyor, talimat almıyor ve dersleri dinlemiyorsa, bu durumda dikkat eksikliği olarak tanımlanabilir. Ancak, bu durumun elbette hiperaktivite dışında başka sebepleri de olabilir. Zaten Dikkat Eksikliğinin Önlenmesi için uygulanacak yöntemler bu nedenle özen gerektirir. Çocuğun içerisinde bulunduğu psikolojik durumun doğru olarak tespit edilmesi gerekir ki, çocuğunuzu ne kadar iyi tanırsanız tanıyın, uzman bir hekim veya psikolog tarafından konulacak teşhisi koyamazsınız. Kaldı ki, bu teşhisi koyabilmek için sadece çocuğu tanıyor olmak yetmez. Bu ciddi bir akademik alandır, bilgi ve deneyim gerektirir. Ayrıca tıbbi ve özellikle mental alanlarda hata yapılmaması büyük önem arz eder.

İşte tüm bu nedenlerden ötürü, Dikkat Eksikliğinin Önlenmesi noktasında bizden destek almanız ve çocuğunuzun sağlığı için bu önemli adımı bir an önce atmalısınız. Yukarıdaki semptomlardan herhangi birisini gözlemlemeniz durumunda bize derhal ulaşabilir, sorunun üstesinden gelebilmemiz için gerekli işlemleri başlatabilirsiniz. Bu sorun tedavisi mümkün olan ve doğru yöntemlerle kolayca aşılabilecek bir sorundur. 

Read More

Harvard Üniversitesi’nde profesörlük yapan ve bir öğrenme psikoloğu olan Howard Gardner 1983 yılında çoklu zekâ kuramını ortaya atmıştır. Bu kuram dünya çapında büyük kabul görmüş ve insanların tek bir zekâya sahip olduğu algısını kırmıştır. Çoklu zekâ kuramına göre 8 farklı zekâ tipi bulunmaktadır. (1) Bunlar: sözel / dilsel zekâ, mantıksal / matematiksel zekâ, bedensel / kinestetik zekâ, müziksel / ritmik zekâ, kişisel / içsel zekâ, kişilerarası / sosyal zekâ, varoluşçu zekâ ve üzerinde duracağımız görsel/uzamsal zekâdır.

Görsel Zekâ Nedir?

Görsel zekâ; görsel dünyayı algılayabilme, resimlerle ve şekillerle düşünebilme; renk, şekil ve dokuları zihinde detaylıca canlandırabilme ve bunları sanatsal forma dönüştürebilme yetisidir.

Görsel zekâsı yüksek bireylerin özellikleri şunlardır:

Yönlerle araları çok iyidir. Haritaları çok iyi okurlar ve konu yerler ve yönler olduğunda nadiren yanılırlar. Resim, çizim, heykel gibi sanat türleriyle ilgilidirler ve sanat, el sanatları ve dizayn gibi konularda başarılıdırlar. Bulmacaları çözmede yeteneklidirler. Bir kere bulundukları bir mekânın bile, ayrıntılarını ve yerini çok iyi hatırlarlar. Fotoğrafçılığa ilgi duyarlar; okuma ve yazmayı severler. Grafikleri, çizelgeleri ve resimleri yorumlamakta iyidirler. Çevredeki renkleri, farklı şekilleri ve objeleri çabucak fark ederler. Hızlı konuşmaya eğilimlidirler ve sık rüya görürler.

Görsel zekâyı ölçümlemek için ise görsel zekâ testleri kullanılır.

Görsel Zekâ Testi Nedir?

Çoklu zekâ kuramı kabul gördükten sonra, bilim insanları bu farklı zekâ türlerini ölçmenin yollarını aramış ve görsel zekâyı ölçebilmek için görsel zekâ testleri üzerine çalışmışlardır. Bu testlerde; görsel uyaranları tanıma, ayırt etme ve daha önceki deneyimlerle ilişkili olarak yorumlama becerileri test edilmektedir. 

Testlerde göz gördükten sonra, beyin ve onun işlevlerinin nasıl olduğu ile ilgili bir sorulara cevap aranır. Görsel hafıza testi ile görsel algılama konusunda zihnimizin belirli işlemleri ne kadar doğru ve ne kadar hızlı yaptığını ölçmeye çalışırız.

Görsel hafıza testleri, kişinin görüntüleri aklında tutmasını ve mekânsal algı yeteneğini ölçümleyen testlerdir. Görsel hafıza testlerinin bir kısmı nörolojik rahatsızlıkları saptamaya yönelikken bir kısmı da kişinin görsel zekâ becerilerini ölçmeyi amaçlar.

Kaynakça

(1)http://www.indiana.edu/~intell/mitheory.shtml

https://psychologenie.com/characteristics-examples-of-visual-spatial-intelligence

http://www.cocukgelisimi.gen.tr/coklu-zeka-kurami/76-coklu-zeka-kurami/203-gorsel-mekansal-zeka-nedir.html

https://www.dunyaatlasi.com/gorsel-zeka-testi-ile-neleri-olcebiliriz/

Anahtar kelimeler: görsel zeka, görsel zeka testi, görsel hafıza testi, çoklu zeka

Read More

Çocukluk döneminde bireyleri anlamak ve tanımak çocuğun doğru yönlendirilerek yetiştirilmesi açısından büyük önem taşır. Çocukların karakter analizini yapmak için önemli yollardan biri olan kişilik testleri, çocuk ve genç kliniğinde uzmanlaşmış kişiler tarafından hazırlanır. Bu testler aracılığıyla ebeveynler çocuklarını yakından tanıma ve çocuklarını karakterlerine uygun yetiştirme fırsatı elde eder. 

Çocukların iç dünyalarının anlaşılabilmesi çocukla doğrudan iletişim kurularak başarılacak bir durum olmadığından kişilik testleri bu konuda ebeveynlere rehberlik eder. Sadece çocuğun iç dünyası değil, yaşıtlarıyla olan ilişkilerinin ve aile ilişkilerinin anlaşılmasında da kullanılan kişilik testleri çocuğun toplumsal gelişimi açısından da önemli bir yere sahiptir. Sosyal yeteneklerinin bilinçli bir şekilde yönlendirilmesi hem aile hem de akran ilişkilerinde çocuğa kazandırılması gereken bir özellik olduğu için bu testlerin rehberliği göz ardı edilmemelidir.

Klinik psikologlar ve terapistler tarafından bu amaçlara uygun, çocuklara uygulanabilecek birçok kişilik envanterleri mevcuttur. İşte içlerinden önemli kişilik testleri!

Rorschach Testi

Mürekkep lekesi testi olarak da bilinen bu test yalnızca çocuklara değil, genç ve yetişkinlere de uygulanan bir test. Kişinin bilinçaltını, kişilik yapısını ve ruhsal sürecini analiz etmek için kullanılmaktadır. Çocuklar duygusal işleyişini anlamak açısından önemli bir testtir.

Çocuklar İçin Algı Testi

3-10 yaş grubu arasındaki çocuklara uygulanan bir testtir. Çocukların kişilik potansiyellerini ve ebeveyn ilişkilerini ölçmek için uygulanır. Çocukların kardeşleriyle olan ilişkilerini de analiz eden bu test çocukların akran ilişkilerini çözmeyi amaçlayarak çocuğun sosyal ilişkilerinde başarılı bir birey olarak yetişmesine yardımcı olur.

Goodenough-Harris İnsan Resmi Çizme Testi

Bu test çocukların zihin gelişimini ölçmek amacıyla yapılır. Çocukların genel yetenek düzeylerini öğrenmek açısından ebeveynlere yardımcı olur. Zihin geriliği konusunda çocuklarla ilgili önemli bilgiler verebilmektedir. 4-14 yaş grubuna uygulanır.

Luisa Düss Testi

Sözel bir test olan Luisa Düss çocuklara bireysel olarak uygulanır. Yarım bırakılmış hikâyelerin çocuklar tarafından tamamlanması istenir. Psikanalitik ögeler içeren bu öykülere verilen tepkiler çocukların karakter yapılarının anlaşılmasına yardımcı olur. Çocuğun iç dünyasını anlamak adına önemli bir testtir.

Minnesota Çok Yönlü Kişilik Envanteri (MMPI)

16 yaş ve üzeri bireylerin psikolojik durumlarını tespit etmek için kullanılan bu test, kağıt-kalem testi olarak da bilinir. Klinik bir test olan MMPI bireylerin kişisel ve toplumsal uyumunu anlamayı amaçlayan bir testtir. Ergen ve yetişkinlere uygulanır.

Read More

Bir çeşit öğrenme bozukluğu, güçlüğü olarak tanımlayabileceğimiz disleksi, erken yaşlarda çocuklarda görülebilen bir problemdir. Fakat çoğu zaman çocuklar ilkokula gitmeye başladığında anlaşılır çünkü bu durum genellikle çocukların okuma ve yazmada sorun yaşamasıyla fark edilir. 

Disleksinin Belirtileri Nelerdir?

Disleksik bireyler harfleri ve sayıları kavramada, sağ-sol ayrımı yapmada, ayakkabı bağcıklarını bağlamada ve kıyafetlerinin düğmelerini iliklemede sorun yaşayabilirler. 

Dünya Sağlık Örgütü’ne göre dünya üzerindeki bölgelerde disleksinin görülme sıklığı yüzde 5 ile 15 arasında değişkenlik gösteriyor. (1) Bu yüzden disleksi, ailelerin karşılaşabileceği en yaygın öğrenme bozukluklarından bir tanesi. 

Bilim insanları henüz disleksinin nasıl meydana geldiği ile ilgili kesin bir bilgiye sahip değiller fakat hamilelikte alkol ve sigara kullanımının, doğum esnasında yaşanan problemlerin ve çocuğun büyüme döneminde kimyasal maddelere maruz kalmasının disleksinin nedeni olabileceğini belirtiyorlar. 

Nasıl Tedavi Edilir?

Peki disleksi nasıl tedavi edilmeli? Kesin bir tanısı olmadığından dolayı disleksinin tıbbi bir tedavisi mevcut değil. Bu yüzden daha çok çocukların karakterlerine ve yaşlarına uygun özel eğitimlerle tedavi edilmekte. Bu tedavide önemli olan; erken teşhis. Eğer erken teşhis edilebilirse disleksi çok kısa bir sürede çözüme kavuşturulabilecek bir öğrenme bozukluğudur. 

Bu süreçte ailelerin başvurabileceği kişiler psikologlar ve çocuk gelişim uzmanları olmalı. Disleksik bireylerin karakterlerine ve yaşlarına göre özel bir eğitim programı oluşturan bu kişiler, disleksik çocuklara hem eğitsel hem de psikolojik bir tedavi uyguluyorlar. Bu eğitimlerde yapılan aktivitelerle disleksik bireylerin pasif halde bulunan beyin hücreleri aktif hâle getirilebilir.

Bu özel eğitimin yanı sıra, ailelerin de yapması ve yapmaması gereken pek çok davranış mevcut. Öncelikle aileler çocuklarının sorunlarının farkında olmalılar ve onları arkadaşlarıyla kıyaslamamalılar. Aksi hâlde, disleksik bireylerde sıkça görülen özgüven eksikliği daha da artabilir. Anne ve babalar disleksik çocuklarının bulunduğu ortamdaki dağınık eşyaları düzenleyerek çocuklara daha basit yaşam alanları oluşturmalılar. Bu sayede bu çocuklardaki dikkat dağınıklığı en az seviyeye indirilebilir. Yine disleksik bireylerle konuşurken onlara basit cümleler kurulmalı ve her şey karmaşıklaştırmadan basitçe anlatılmalıdır. Disleksik bireylerin fiziksel enerjilerini atabilmeleri için aileleri onlara özgürce oyun oynayabilecekleri alanlar açmalıdır.  

Kaynakça: 

  1. https://www.medikalakademi.com.tr/disleksi-nedir-kimlerde-gorulur-nedenleri-belirtileri-ve-tedavisi/

http://www.disleksi.org/disleksi-nedenleri/ 

http://akademidisleksi.com/calisma-alanlarimiz/disleksi-tedavi-edilebilir-mi/ 

http://www.hurriyet.com.tr/gundem/disleksi-nedir-disleksi-tedavi-edilebilir-mi-40698782 

Read More

Dilimize bilinçli farkındalık olarak geçen Mindfulness kavramı, içinde bulunduğumuz anda gerçekleşen olaylara ve düşüncelere odaklanmak ve bu farkındalıkla olanı olduğu gibi kabul etmek anlamına gelir. Zihinden geçen düşünceleri görmek ve yargılamadan, tepki vermeden onlarla kalabilmek mindfulness eğitiminin temel amacıdır. Bu şekilde bakıldığında mindfulness eğitiminin iki boyutu olduğunu söyleyebiliriz. İlk aşama mevcut anın içindeki duyguları ve düşünceleri keşfetmek iken, ikinci aşamada fark ettiğimiz bu olguları kabullenerek onlara önyargısız tepki verebilmektir. Bu sebeple mindfulness eğitimi bilinçli farkındalık olarak açıklanır.

Mindfulness Eğitimi ile İç Huzurunuzu Koruyun!

Mindfulness kavramsal olarak açıklanabilse de daha çok deneyimsel bir olgudur. Çoğu insan günlük yaşantısında nasıl mental olarak daha sağlıklı hareket edeceğini bilir ancak uygulamada yeterli başarıyı gösteremez. Mindfulness insanın doğuştan sahip olduğu ancak sürekli düşünen zihinler sebebiyle zayıflamış olan bir yetenektir. Mindfulness eğitimi, bu yeteneğin çeşitli çalışma ve pratiklerle yeniden güçlendirilmesini sağlar. Tıpkı vücudumuzdaki bir kasın geliştirilmesi gibi mindfulness eğitimi ile güçlenen zihinler günlük hayatta olaylara ve durumlara karşı netlik kazanır. Böylece günlük yaşantımızı sürdürürken hayattaki amacımızı ve bizi etkileyebilecek derin olayları yakalama şansı elde ederiz. Bu sayede stresli durumları kontrol altına alabilir, zorluklar karşısında daha güçlü bir şekilde durarak huzurumuzu koruyabiliriz.

Stresli Anlar Nasıl Yönetilir?

Yapılan pratiklerle güçlenen mindfulness yeteneği sayesinde o anın içinde olma gücüyle zorluklarla daha iyi başa çıkabilirsiniz. Bitirmeye çalıştığınız bir işiniz olduğunu aynı zamanda bu işten sonra söz verdiğiniz arkadaşınızla buluşmaya gideceğinizi hayal edin. Zihniniz çabaladığınız bu iş, arkadaşınıza yetişmeye çalışma düşüncesi ve bunlardan belki daha küçük ama dikkat dağıtıcı birçok unsur arasında gidip geliyor. Mindfulness pratikleri size, bütün bunlara stresle negatif tepki vermektense o an içinde bulunduğunuz işe ve duruma odaklanmanız gerektiğini hatırlatıyor. Vücudunuzdaki stresin yarattığı kas kasılmaları ve nefes düzensizliği gibi fizyolojik etkilerden ziyade durumlara odaklanmanızı ve kontrolü elinize almanızı sağlıyor. Durumu kabulleniyor, fiziksel ve mental anlamda daha rahat bir kişiliğe bürünerek deneyiminizi yaşıyorsunuz. Dikkatinizi stresten alıp yeniden nefesinize, düşüncelerinize ve hislerinize yöneltiyorsunuz.

Herkes için Mindfulness!

Mindfulness eğitimi yalnızca günlük yaşamın stresini yönetmek isteyen kişiler için değil, farklı durumlardaki birçok insan için yararlı bir eğitimdir. Mindfulness alanında yapılan çalışmalar ve pratikler için kanser hastalarıyla, tükenmişlik sendromu yaşayan insanlarla, depresyon deneyimlemiş stabil durumdaki insanlarla, otistik çocuklarla ya da bağımlılarla çalışılmıştır. Ana sınıflarında, ergenlikte, erişkinlikte ve ebeveynlik, ilişki gibi birçok durumda Mindfulness temelli eğitim programları uygulanmaktadır. Bireyin dışarıdan bir desteğe ihtiyaç duymaksızın kendi kendisine yardım edebilmesi yaşamsal bir önem taşıdığından, bu farklı grupların her biri için mindfulness eğitimi büyük önem taşıyor.

Read More

Psikolojik, hormonsal ve fiziksel açıdan büyük bir değişim sürecinin yaşandığı ergenlik dönemi, insan yaşamının en önemli dönüm noktalarından biridir. Çocukluğun sonu yetişkinliğin ilk adımı sayılan ergenlik süreci psikolojide hem çalışma alanı hem de danışmanların ergenlerle olan ilişkileri bakımından kendine özgü yaklaşımları olan bir evredir.  

Bu süreçte ergenlerin ilgi alanları ve kişilik özelliklerinin doğru bir şekilde fark edilip ona göre gelecek planlamaları yapmak son derece önemlidir. Yetişkin olmaya hazırlanan bireylerin geleceklerini belirleyen önemli seçimlerden biri ise meslek seçimi ve kariyer planlaması yapmaktır. Bu noktada çocukların sağlıklı kararlar alabilmeleri için geçerli ve etkili sonuçlar veren yetenek ve ilgi testleri oldukça başarılı ölçütler olarak görülmektedir. Yazımızın devamında testlerin önemlerini ve işlevlerini inceleyebiliriz. 

1. Alan Seçimi ve Okul Başarısında Testlerin Önemi

Ergenlik dönemine denk gelen lise çağında hangi okulun tercih edileceği, hangi alan ve seçmeli derslerin alınacağı hem sınavlarda yakalanan başarı hem de kariyer belirlemede önemli rol oynamaktadır.  Yetenek ve ilgi testi, bireylerin sayısal veya sözel alanlardan hangisine yatkın olduğunu belirlemede kullanılarak doğru bir alan seçimi yapılmasını sağlamaktadır. Etkili öğrenmenin gerçekleşmesi ve okul başarısının artması adına bireylerin işitsel, görsel veya davranışsal öğrenme türlerinden hangisine yatkın olduklarının keşfedilmesi de testlerin bir diğer işlevidir.  

2. Meslek Seçiminde Yetenek ve İlgi Testlerinin İşlevleri

Bireylerin yeteneklerinin keşfedilmesi ve mesleki eğilimlerinin belirlenmesi stratejik yetenek yönetimi testi ile ölçülmektedir. Bu test sayesinde çocukların becerileri keşfedilerek ilgili oldukları alanlar saptanmaktadır. Bu durum üniversite seçiminde okul ve bölüm açısından doğru tercih yapılmasını ve bireylerin mutlu bir geleceğe sahip olmasına temel oluşturduğundan son derece mühimdir. Stratejik yetenek yönetimi testi ile ayrıca bireylerin güçlendirilmesi gereken yönlerinin tespit edilmesi de okul yaşamında başarıyı beraberinde getirmektedir. 

3. İlgi ve Yetenek Testlerinin Uygulanması ve Diğer Yansımaları

Genellikle 2 ile 2,5 saat arasında uygulanan testlerin sonuçları da 2 ila 3 hafta arasında açıklanmaktadır. Yapılan test sonucu değerlendirilmesi haricinde danışman eşliğinde yetenek ve ilgilerin odaklandığı noktaların keşfedilmesi doğru yönlendirmeler yapılmasını da sağlamakta. Testlerin uygulama ve analiz edilmesi sonucu devimsel, duyuşsal ve bilişsel becerilerin kazandırılması testin en büyük hedefi olup izleme yolu ile istenilen sonuca ulaşılmaktadır. Tüm bunlar ise ergenlik süreci ve uzun vadede başarılı bir hayatın temel taşlarını oluşturulmaktadır. 

Kaynaklar

Read More

Her çocuğun bedensel gelişiminde olduğu gibi zihinsel gelişiminde de yaşıtlarına göre farklılıklara rastlanır. Ergenlik döneminde çocukların bu zihinsel farklılıklarını saptamak onların yaşamda yönlendirilmesi açısından büyük önem taşır. Psikologlar ergenlerin zihinsel, duygusal ve sosyal gelişimlerini anlayabilmek adına onlara çeşitli testler uygularlar. Bu testler aracılığıyla ergenlerin psikomotor becerileri değerlendirilir; kişiliklerini, becerilerini ve davranışlarını gözlemleyerek bunlar tanımlanabilir hale getirilir. Böylece ergenin zekâ düzeyi ve gelişim özellikleri birey olma yolunda anlam kazanır.

Zekâ Testlerini Gerekli Kılan Özel Durumlar

Zekâ testleri uygulanan her ergene kişiliğini anlama yönünde bir avantaj sağlasa da özel durumdaki bazı bireyler için zekâ testlerinin önemi büyüktür. Özellikle çocukluk döneminde dikkat bozukluğu, hiperaktivite, öğrenme güçlüğü, zihinsel gerilik ya da üstün zekalılık gibi durumları olan ergenlerin klinik bulgularıyla birlikte bu zekâ testlerinin değerlendirilmesi gereklidir. Bu bulgular zekâ testleriyle desteklendiğinde tanı konulması kolaylaşacaktır. Bireyin zihinsel anlamda güçlü ve zayıf yönlerinin analiz edilmesi tedavi ve eğitim süreçlerinde son derece faydalı olmaktadır.

Uygulanan En Yaygın Zekâ Testleri

Ergenlerde zekâ seviyesini belirlemek için kullanılan ve en güvenilir sonuç veren test WISC-4 Zekâ Testidir. 2003 yılında Amerika’da geliştirilmiş olan bu test, 2011 yılında Türkiye’ye uyarlanmış ve uygulanmaya başlanmıştır. Uzun süredir dünyada uygulanan Wechsler zekâ testleri serisinin Türkiye normlarına uyarlanmış en güncel versiyonudur. 

WISC-4 on beş alt testten oluşmaktadır. Bunların beşi yedek test olup esas testlerin uygulanamadığı durumlarda uygulanmaktadır. Bu alt testlerin zihnin dört farklı beceri kümesini ölçmek üzere gruplanmıştır: sözel kavrama, algısal akıl yürütme, çalışma belleği ve işlemleme hızı. Ergenlerin zekâ haritalarının çizilmesinde önemli bir yer edinen bu testi yalnızca WISC-4 uygulama sertifikası bulunan psikologlar uygulayabilmektedir.

Bir labirent testi olan Porteus Zekâ Testi ise ergenlere uygulanan bir diğer testtir. Ergenlerin zekâ kapasitelerinin ölçülmesi için hazırlanmış olan bu testte bireye yönergeler anlatılarak labirentlerde çıkış yollarının bulunması istenir. Kalem ile çizilen çizgiler aracılığıyla çıkışa ulaşılmaya çalışırken çıkmaz yollara girilmemesi, çizgilerin üzerinden geçilmemesi gibi kurallar uygulanır. Her labirent bir yaş labirenti olarak tanımlanır ve ergenler 3 yaş labirentinden başlatılır. Üst üste iki tane yaş labirentini geçemeyen ergenden testi bırakması istenir ve geçtiği son labirente kadarki puanlarından yola çıkılarak ergenin IQ’su hesaplanır. Yine psikologlar tarafından uygulanan bu test ile toplam IQ puanı üzerinden zekâ seviyesi tespit edilir.

Özellikle üstün yetenekli ve zihinsel engel taşıyan çocukların tanınmasında kullanılan Stanford Binet Zekâ Testi, resmileşmiş ilk zekâ testidir. Her yaş grubuna göre ayrı sorular içeren testte ergenler için diğer yaş gruplarından ayrı sorular bulunmaktadır. Zekâ kavramını sayısal olarak ifade etmeyi amaçlayan bu test, ortalama bir zekâya sahip insanın puanını 100 kabul eder. Testi uygulayacak uzman öncelikle testin uygulanmaya başlanacağı yaşı belirler. Bu yaş genellikle ergenin takvim yaşı ya da takvim yaşının bir yaş altıdır. Ergene sorular sorulmaya başlanır, ergen bu yönergelerde başarısız olursa bir alt yaş dilimine inilir. Bütün soruların doğru cevaplandığı yaş dilimi çocuğun temel yaşı kabul edilir. 

Temel yaş bulunduktan sonra üst yaş dilimlerindeki sorular ergene yöneltilir ve çocuğun hiçbir soruyu bilemediği yaş diliminde test son bulur. Ergenin temel yaş üzerine verdiği doğru cevaplar eklenerek çocuğun zekâ yaşı tespit edilmiş olunur. Son olarak takvim yaşı ve zekâ yaşından hareketle ergenin Zekâ Bölümü hesaplanır ve sonuçlar elde edilmiş olur.

 

Read More

Bireysel farklılıklarımızdan dolayı algılama, öğrenme ve öğrendiklerimizi akılda tutma süremiz kişiden kişiye değişkenlik gösteriyor. Aktif bir süreç olan öğrenme aşamasında öğrencilerin bir kısmının dinleyerek, bazılarının dokunarak ve bazılarının ise gördüklerine odaklanarak öğrenmeleri de aynı şekilde karakteristik farklılıklarımızdan kaynaklanıyor. Herkesin öğrenebildiği; ancak bilgiye farklı yollardan ulaştığı düşüncesinden doğan öğrenme biçimleri de bu farklılıklar üzerine yoğunlaşan bir alan. 

Bu alanda çalışan teorisyenlerden Dr. Rita Dunn ve Dr. Kenneth Dunn tarafından ortaya konan öğrenme stilinde kişiler, algısal tercihlerine göre görsel, işitsel ve dokunsal/kinestetik olmak üzere 3 farklı gruba ayrılmakta. Eğitimde verimliliğin artmasında oldukça etkili olan Dunn&Dunn modeline göre, genelde biri ağırlıklı olmakla birlikte tüm öğrenme stilleri çeşitlerine de sahip olmak mümkün. 

Ders çalışma yöntemleri nelerdir sorusunun cevabını ve kalıcı bir şekilde öğrenip başarılı sonuçlar almanız açısından hangi öğrenme sitiline sahip olduğunuzu yazının devamında okuyabilirsiniz. 

1. Görsel Öğrenme Stiline Yatkın Öğrenciler

Görsel yönü ağır basan öğrenciler genellikle yaşamlarının her alanında düzenli, kurallı ve planlı olmayı seven bireylerdir. Sessiz ortamlar öğrenmeleri için en uygun mekânlar olan görsel öğrencilerin odaklandıklarında gözlerinin yukarı doğru bakması ve uzun, sözlü talimatları hatırlamada zorlanmaları bir diğer özellikleridir. 

Görsellerde gördüklerini hatırladıklarından öğrendiklerini de zihinlerinde resim veya görüntü olarak canlandırmaya eğilimlidirler. Eğer görsel yönünüzün ağır bastığını düşünüyorsanız ders çalışırken renkli kalem ve kağıtlar kullanarak not almanız hatırlamanız açısından yararlı olacaktır. Ders çalışma yöntemleri belirlerken içerisinde görsel öğeler barındıran eğitici programlar, haritalar, posterler ve şema çizimlerinden mutlaka yararlanmalısınız. 

2. İşitsel Öğrenme Stiline Yatkın Öğrenciler

Duyduklarını öğrenen ve konuşmayı oldukça seven işitsel bireyler dil öğrenmeye de yatkındır. Bulundukları ortamdaki seslere ve müziğe duyarlı olup kalabalık ortamlarda ders çalışmayı severler. Düşünüp yoğunlaştıklarında genellikle kulak hizasına bakan işitseller, hatırlamaya çalıştıklarında da öğrendikleri bilgiler kendilerine okunuyormuş gibi hatırlarlar.

İşitsel stile yakın olduğunuzu düşünüyorsanız sesli bir şekilde ders çalışmalı, arkadaşlarınızla çalışma grupları oluşturmalısınız. Ders notlarınızı kaydedip dinlemeniz, arkadaşınız veya ailenizden biriyle öğrendiklerinizi soru cevap şeklinde tekrar etmeniz de faydalıdır. 

3. Dokunsal/Kinestetik Öğrenme Stiline Yatkın Öğrenciler

Dokunup deneyerek öğrenmeye eğilimli olan dokunsal bireyler öğrenme süreci boyunca hareketlidirler. Odaklandıklarında aşağı doğru bakan dokunsalların konsantrasyonları çok kolay dağılabilmektedir.  

Eğer dokunsal/kinestetik öğrenme biçimi ağır basıyorsa dikkatinizi toplamak adına sınıf ortamında en ön sırada oturmalısınız. Ders çalışma yönteminiz olarak notları kartlara yazıp yürüyerek çalışmayı deneyebilirsiniz. Bilgileri deneyle veya materyaller kullanarak dokunabilir hale getirip öğrenmeye çalışmanız da yararlı olacaktır. 

Kaynaklar

 

Read More

Ana okuluyla başlayıp üniversiteyle devam eden eğitim hayatımız öğrenme dolu yıllardan oluşur. Sözlü, yazılı, uygulamalı pek çok sınava girerken bazıları kolay kimi sınavlar ise oldukça zorlayıcı olabilir. Bu kritik sınavları atlatmak için özel dersler, etüt merkezleri vb. çözüm yöntemleri başarıya etken olsa da, öğrencilik hayatında en önemli nokta kişinin nasıl verimli ders çalışacağını öğrenerek uygulamasıdır. Bu yazıda etkili ders çalışma alışkanlıkları kazanma ve bu sayede işleri kolaylaştırarak daha iyi sonuçlar elde etme üzerine duracağız.

1.Düzenli Olun

 

Ödevler ve projeler için bir not defteri veya ajanda tutarak plan yapmanız gereklidir. Planlama defterinize not aldığınızda ödev ve proje tarihlerinizi unutmanın önüne geçersiniz.

2.Aktif Dinleme

Derslere katılım sadece sınıfta bulunmaktan ibaret değildir. Dikkat dağıtıcılardan uzak durup öğretmenin anlattıklarına odaklanmak ve söylediklerini birebir değil kendi anlayacağınız sözcüklerle not almanız önemlidir. Aktif dinlemenin bir diğer göstergesi konuyla ilişkili soru sormaktır. Ders sırasında soramadığınız soruları mutlaka kenara yazıp ders sonunda öğretmene sormalısınız.

3.Not Defteri Düzeni

Anlaşılır bir not defteri sınavlar öncesi hayat kurtarıcı olabilir. Düzenli kontrol etmediği için aldığı notların bağlamını anlayamayan öğrenciler sınav öncesi zor durumda kalabilir. Bu nedenle kaçırdığı bir yer olup olmadığını arkadaşlardan ve öğretmenden sorarak kontrol etmek hata payını minimize eder.

4.Çalışma planı

Başarılı tüm insanların bir çalışma planı vardır. Soru ve konu başlıklarını gözden geçirip üzerine düşünün. Bu size hangi konulara odaklanmanız gerektiğine dair fikir verecektir. Her çalışma için oturduğunuzda spesifik olarak bir hedef belirleyip, bitirmeden çalışmayı sonlandırmayın.

5.Zinciri Kırma!

90’lı yılların ünlü komedyeni Seinfeld basit ama çok etkili bir yol öneriyor: Zinciri kırma! (Don’t break the chain) Bir hedef belirleyip her gün o hedef için bir şey yaptıktan sonra, takviminizde yaptığınıza dair bir işaret koymak. Takviminize işlediğiniz bu çarpılar bir örgü zinciri gibi sizi hedefinize ulaştırarak hedefinize olan bağlılığınızın bir göstergesi olacak. (1)

6.Tavsiye Alın

Sizi tanıyan veya güvendiğiniz bir öğretmeninizden tavsiye isteyin. Konu hakkında soru sormak, konunun önemli noktalarını tekrar vurgulanması ve yeterince anlaşılmayan konuların daha iyi anlaşılması için açıklamalar sınav öncesi iyi olacaktır.

7.Grup Çalışması

Öğretmenlerin bir tavsiyesi konuyu iyi bilen arkadaşlarınızla birlikte grup çalışması yapmanız olacaktır. Konuyu çalışmak belli ölçekte bilmenizi sağlar, ancak dersi takip edip konuyu iyi çalışmış bir öğrenciyle tekrar etmek, üzerinde yeterince durmadığınız bir konuyu daha iyi fark etmenizi sağlayacaktır.

8.Kısa Aralıklarla Çalışın

Pomodoro adı verilen yöntemle 25 dakikalık çalışma 5 dakikalık dinlenme ile bir çalışma seansı bitirmiş oluyorsunuz. 4 çalışma seansı bir blok oluşturur ki bu bir uzun mola hak ettiğiniz anlamına gelir. Günde 3-4 blokluk bir çalışma düzeni oturtmak uzun dönemli başarınıza ciddi katkısı olacaktır. (2)

9.Feynman Metodu

Nobel ödüllü Fizikçi Richard Feynman’ın yöntemi bir konuyu anlamakta en etkili yollardan birisi. Boş bir kağıt alıp bir başkasına anlatıyormuş gibi sadeleştirerek anlatmak ve takıldığınız noktada kaynak kitaba dönüp eksiği tamamladıktan sonra anlatıma devam etmek konuyu anlama becerinizi arttıracaktır. Benzerlikler (analoji) kurarak anlatmak ve dili basitleştirmek hatırlatmayı kolaylaştırmanın ötesinde farklı şekillerde düşünebilmenin de önünü açıyor. (3)

Kaynakça:

  1. https://www.writersstore.com/dont-break-the-chain-jerry-seinfeld/
  2. https://en.wikipedia.org/wiki/Pomodoro_Technique
  3. https://collegeinfogeek.com/feynman-technique/

 

Read More

İnternet ve haberleşme alanındaki devrim denilebilecek gelişmeler ekonomiyi yeni bir boyuta taşırken piyasaların rekabetçi havasını da artırdı. Kurumlar ayakta kalmak ve sürekli değişen koşullara ayak uydurmak için güçlü yöneticilere en çok ihtiyaçları olan dönemi yaşamakta. Bu nedenle günümüzde iyi bir lider nasıl olunur veya başarılı bir yönetici nasıl olunur gibi birçok tanımlama yapılıyor, eğitimler verilip yazılar yazılıyor. Öte yandan durum yazılıp çizilenler veya tanımlamalar ile liderlere ilham vermenin çok ötesinde. Başarılı bir yönetici olmak için zekâ yönetimi esaslarını bilerek çalışanların potansiyellerini tam gösterebilmelerini sağlamak gerekiyor.  

1. Liderler İkiye Ayrılır

Liz Wiseman’ın görüşlerinden yola çıkılarak çoğaltan ve azaltan olarak ayırabileceğimiz iki farklı lider tanımı yapılabilir. Bu kavramların kullanılmasındaki ana sebep ise liderlerin çalışanlarının zekâ ve yetenek potansiyellerini artıran veya azaltan bir yönetim anlayışına sahip olmalarından kaynaklanıyor. Farklı kelimelerle ifade etmek ve daha iyi bir tanım yapmak gerekirse çoğaltan liderler ekiplerini geliştirirken tüm çalışanların zekâlarının %100’ünü kullanmalarına olanak tanıyor. Azaltan liderler ise takımlarının zekalarının yalnızca %50’sini kullanabilmesine sebep oluyor.   

2. Zekâyı Yöneten Liderler Kimlerdir?

Bireyin zekâsının esnetildiğinde büyüyebileceği mantığını kabul eden çoğaltan liderler, herkesin aklını kullanıp problemlerin üstesinden gelebileceğine inanmaktadırlar. Ayrıca daha fazla kişi ile çalışmak yerine takımlarının yeteneklerinin tamamını kullanmalarını sağladıklarından en iyi sonuçlar da yine bu tarz liderlerin ekiplerinden çıkmaktadır. Çoğaltan liderler, mevcut takımlarını iyi kullanıp geliştirme ve araştırmalarla meydan okuyarak sorumluluklarındaki şirketleri ön görüleri ile geleceğe taşıyan kimselerdir. 

3. Nasıl Başarılı Oluyorlar?

Çoğaltan liderlerin zekâ saçan kişiler olmasının en büyük göstergesi belki de onların çalışanlarına aradıkları cevabı direkt vermek yerine düşünme ve keşfedebilmeleri için gereken ortamı sağlamalarından kaynaklanmaktadır. Bu liderlerin başarılı bir yönetici olmalarında yatan diğer noktalar ise şunlardır:

-Liderler yeteneklerini en üst seviyede kullanmak isteyen insanların çalışmak istedikleri yöneticilerdir. Bu durum yetenekli liderin aynı şekildeki yetenekli çalışanla buluşması için gerekli ortamı da sağlayan etmendir. 

– Herkesin düşüncesini rahatlıkla dile getirebildiği, birbirini dinleyip fikir alışverişi yapabildiği özgür ortamlar çoğaltıcı liderlerin çalışma alanlarıdır.

Zorlayıcı görevler vermek liderlerin bir diğer yöntemidir. Bu durum çalışanların kendilerini başarısız hissetmeleri için değil; aksine onların kendi potansiyellerini görebilmeleri ve eksikliklerini giderebilmeleri içindir. 

Büyük hedefler koymak ve yatırımlar yapmak da zorlayıcı görevler ile aynı mantıktadır. Hedefe ulaşmak için çabalayan çalışanlar liderin sunduğu keşif ortamında doğru hamleyi yaparak en iyi sonuca ulaşır. Ayrıca çoğaltıcı lider edinilen sonuca tüm ekibini de ortak ederek başarıyı takımı ile paylaşır. 

Kaynakça

 

Read More