Bir çeşit öğrenme bozukluğu, güçlüğü olarak tanımlayabileceğimiz disleksi, erken yaşlarda çocuklarda görülebilen bir problemdir. Fakat çoğu zaman çocuklar ilkokula gitmeye başladığında anlaşılır çünkü bu durum genellikle çocukların okuma ve yazmada sorun yaşamasıyla fark edilir. 

Disleksinin Belirtileri Nelerdir?

Disleksik bireyler harfleri ve sayıları kavramada, sağ-sol ayrımı yapmada, ayakkabı bağcıklarını bağlamada ve kıyafetlerinin düğmelerini iliklemede sorun yaşayabilirler. 

Dünya Sağlık Örgütü’ne göre dünya üzerindeki bölgelerde disleksinin görülme sıklığı yüzde 5 ile 15 arasında değişkenlik gösteriyor. (1) Bu yüzden disleksi, ailelerin karşılaşabileceği en yaygın öğrenme bozukluklarından bir tanesi. 

Bilim insanları henüz disleksinin nasıl meydana geldiği ile ilgili kesin bir bilgiye sahip değiller fakat hamilelikte alkol ve sigara kullanımının, doğum esnasında yaşanan problemlerin ve çocuğun büyüme döneminde kimyasal maddelere maruz kalmasının disleksinin nedeni olabileceğini belirtiyorlar. 

Nasıl Tedavi Edilir?

Peki disleksi nasıl tedavi edilmeli? Kesin bir tanısı olmadığından dolayı disleksinin tıbbi bir tedavisi mevcut değil. Bu yüzden daha çok çocukların karakterlerine ve yaşlarına uygun özel eğitimlerle tedavi edilmekte. Bu tedavide önemli olan; erken teşhis. Eğer erken teşhis edilebilirse disleksi çok kısa bir sürede çözüme kavuşturulabilecek bir öğrenme bozukluğudur. 

Bu süreçte ailelerin başvurabileceği kişiler psikologlar ve çocuk gelişim uzmanları olmalı. Disleksik bireylerin karakterlerine ve yaşlarına göre özel bir eğitim programı oluşturan bu kişiler, disleksik çocuklara hem eğitsel hem de psikolojik bir tedavi uyguluyorlar. Bu eğitimlerde yapılan aktivitelerle disleksik bireylerin pasif halde bulunan beyin hücreleri aktif hâle getirilebilir.

Bu özel eğitimin yanı sıra, ailelerin de yapması ve yapmaması gereken pek çok davranış mevcut. Öncelikle aileler çocuklarının sorunlarının farkında olmalılar ve onları arkadaşlarıyla kıyaslamamalılar. Aksi hâlde, disleksik bireylerde sıkça görülen özgüven eksikliği daha da artabilir. Anne ve babalar disleksik çocuklarının bulunduğu ortamdaki dağınık eşyaları düzenleyerek çocuklara daha basit yaşam alanları oluşturmalılar. Bu sayede bu çocuklardaki dikkat dağınıklığı en az seviyeye indirilebilir. Yine disleksik bireylerle konuşurken onlara basit cümleler kurulmalı ve her şey karmaşıklaştırmadan basitçe anlatılmalıdır. Disleksik bireylerin fiziksel enerjilerini atabilmeleri için aileleri onlara özgürce oyun oynayabilecekleri alanlar açmalıdır.  

Kaynakça: 

  1. https://www.medikalakademi.com.tr/disleksi-nedir-kimlerde-gorulur-nedenleri-belirtileri-ve-tedavisi/

http://www.disleksi.org/disleksi-nedenleri/ 

http://akademidisleksi.com/calisma-alanlarimiz/disleksi-tedavi-edilebilir-mi/ 

http://www.hurriyet.com.tr/gundem/disleksi-nedir-disleksi-tedavi-edilebilir-mi-40698782 

Read More

Dilimize bilinçli farkındalık olarak geçen Mindfulness kavramı, içinde bulunduğumuz anda gerçekleşen olaylara ve düşüncelere odaklanmak ve bu farkındalıkla olanı olduğu gibi kabul etmek anlamına gelir. Zihinden geçen düşünceleri görmek ve yargılamadan, tepki vermeden onlarla kalabilmek mindfulness eğitiminin temel amacıdır. Bu şekilde bakıldığında mindfulness eğitiminin iki boyutu olduğunu söyleyebiliriz. İlk aşama mevcut anın içindeki duyguları ve düşünceleri keşfetmek iken, ikinci aşamada fark ettiğimiz bu olguları kabullenerek onlara önyargısız tepki verebilmektir. Bu sebeple mindfulness eğitimi bilinçli farkındalık olarak açıklanır.

Mindfulness Eğitimi ile İç Huzurunuzu Koruyun!

Mindfulness kavramsal olarak açıklanabilse de daha çok deneyimsel bir olgudur. Çoğu insan günlük yaşantısında nasıl mental olarak daha sağlıklı hareket edeceğini bilir ancak uygulamada yeterli başarıyı gösteremez. Mindfulness insanın doğuştan sahip olduğu ancak sürekli düşünen zihinler sebebiyle zayıflamış olan bir yetenektir. Mindfulness eğitimi, bu yeteneğin çeşitli çalışma ve pratiklerle yeniden güçlendirilmesini sağlar. Tıpkı vücudumuzdaki bir kasın geliştirilmesi gibi mindfulness eğitimi ile güçlenen zihinler günlük hayatta olaylara ve durumlara karşı netlik kazanır. Böylece günlük yaşantımızı sürdürürken hayattaki amacımızı ve bizi etkileyebilecek derin olayları yakalama şansı elde ederiz. Bu sayede stresli durumları kontrol altına alabilir, zorluklar karşısında daha güçlü bir şekilde durarak huzurumuzu koruyabiliriz.

Stresli Anlar Nasıl Yönetilir?

Yapılan pratiklerle güçlenen mindfulness yeteneği sayesinde o anın içinde olma gücüyle zorluklarla daha iyi başa çıkabilirsiniz. Bitirmeye çalıştığınız bir işiniz olduğunu aynı zamanda bu işten sonra söz verdiğiniz arkadaşınızla buluşmaya gideceğinizi hayal edin. Zihniniz çabaladığınız bu iş, arkadaşınıza yetişmeye çalışma düşüncesi ve bunlardan belki daha küçük ama dikkat dağıtıcı birçok unsur arasında gidip geliyor. Mindfulness pratikleri size, bütün bunlara stresle negatif tepki vermektense o an içinde bulunduğunuz işe ve duruma odaklanmanız gerektiğini hatırlatıyor. Vücudunuzdaki stresin yarattığı kas kasılmaları ve nefes düzensizliği gibi fizyolojik etkilerden ziyade durumlara odaklanmanızı ve kontrolü elinize almanızı sağlıyor. Durumu kabulleniyor, fiziksel ve mental anlamda daha rahat bir kişiliğe bürünerek deneyiminizi yaşıyorsunuz. Dikkatinizi stresten alıp yeniden nefesinize, düşüncelerinize ve hislerinize yöneltiyorsunuz.

Herkes için Mindfulness!

Mindfulness eğitimi yalnızca günlük yaşamın stresini yönetmek isteyen kişiler için değil, farklı durumlardaki birçok insan için yararlı bir eğitimdir. Mindfulness alanında yapılan çalışmalar ve pratikler için kanser hastalarıyla, tükenmişlik sendromu yaşayan insanlarla, depresyon deneyimlemiş stabil durumdaki insanlarla, otistik çocuklarla ya da bağımlılarla çalışılmıştır. Ana sınıflarında, ergenlikte, erişkinlikte ve ebeveynlik, ilişki gibi birçok durumda Mindfulness temelli eğitim programları uygulanmaktadır. Bireyin dışarıdan bir desteğe ihtiyaç duymaksızın kendi kendisine yardım edebilmesi yaşamsal bir önem taşıdığından, bu farklı grupların her biri için mindfulness eğitimi büyük önem taşıyor.

Read More

Psikolojik, hormonsal ve fiziksel açıdan büyük bir değişim sürecinin yaşandığı ergenlik dönemi, insan yaşamının en önemli dönüm noktalarından biridir. Çocukluğun sonu yetişkinliğin ilk adımı sayılan ergenlik süreci psikolojide hem çalışma alanı hem de danışmanların ergenlerle olan ilişkileri bakımından kendine özgü yaklaşımları olan bir evredir.  

Bu süreçte ergenlerin ilgi alanları ve kişilik özelliklerinin doğru bir şekilde fark edilip ona göre gelecek planlamaları yapmak son derece önemlidir. Yetişkin olmaya hazırlanan bireylerin geleceklerini belirleyen önemli seçimlerden biri ise meslek seçimi ve kariyer planlaması yapmaktır. Bu noktada çocukların sağlıklı kararlar alabilmeleri için geçerli ve etkili sonuçlar veren yetenek ve ilgi testleri oldukça başarılı ölçütler olarak görülmektedir. Yazımızın devamında testlerin önemlerini ve işlevlerini inceleyebiliriz. 

1. Alan Seçimi ve Okul Başarısında Testlerin Önemi

Ergenlik dönemine denk gelen lise çağında hangi okulun tercih edileceği, hangi alan ve seçmeli derslerin alınacağı hem sınavlarda yakalanan başarı hem de kariyer belirlemede önemli rol oynamaktadır.  Yetenek ve ilgi testi, bireylerin sayısal veya sözel alanlardan hangisine yatkın olduğunu belirlemede kullanılarak doğru bir alan seçimi yapılmasını sağlamaktadır. Etkili öğrenmenin gerçekleşmesi ve okul başarısının artması adına bireylerin işitsel, görsel veya davranışsal öğrenme türlerinden hangisine yatkın olduklarının keşfedilmesi de testlerin bir diğer işlevidir.  

2. Meslek Seçiminde Yetenek ve İlgi Testlerinin İşlevleri

Bireylerin yeteneklerinin keşfedilmesi ve mesleki eğilimlerinin belirlenmesi stratejik yetenek yönetimi testi ile ölçülmektedir. Bu test sayesinde çocukların becerileri keşfedilerek ilgili oldukları alanlar saptanmaktadır. Bu durum üniversite seçiminde okul ve bölüm açısından doğru tercih yapılmasını ve bireylerin mutlu bir geleceğe sahip olmasına temel oluşturduğundan son derece mühimdir. Stratejik yetenek yönetimi testi ile ayrıca bireylerin güçlendirilmesi gereken yönlerinin tespit edilmesi de okul yaşamında başarıyı beraberinde getirmektedir. 

3. İlgi ve Yetenek Testlerinin Uygulanması ve Diğer Yansımaları

Genellikle 2 ile 2,5 saat arasında uygulanan testlerin sonuçları da 2 ila 3 hafta arasında açıklanmaktadır. Yapılan test sonucu değerlendirilmesi haricinde danışman eşliğinde yetenek ve ilgilerin odaklandığı noktaların keşfedilmesi doğru yönlendirmeler yapılmasını da sağlamakta. Testlerin uygulama ve analiz edilmesi sonucu devimsel, duyuşsal ve bilişsel becerilerin kazandırılması testin en büyük hedefi olup izleme yolu ile istenilen sonuca ulaşılmaktadır. Tüm bunlar ise ergenlik süreci ve uzun vadede başarılı bir hayatın temel taşlarını oluşturulmaktadır. 

Kaynaklar

Read More

Eğitim-öğretim döneminin yaklaşması ile birlikte pek çok veli çocuğu için ideal ilkokulu aramaya başladı. Ülkemizde hem devlet okulları hem de özel okullar velilere pek çok farklı imkân sunarken bu kadar çeşitli bir ortamda çocuğunuz için en doğru ilkokulu nasıl seçebileceğinizi 10 maddede inceleyelim. 

1 – Eğitim Anlayışı

Dünya’da çok farklı eğitim anlayışları ve sistemleri mevcut. Fakat her ekol velilere ve çocuklara farklı tarzlarda ve anlayışlarda eğitim sunmakta. Bu yüzden çocuğunuz için seçeceğiniz okulda bu ekollerden hangisine göre eğitim verildiğini araştırmanızda fayda var. Seçeceğiniz okulun köklü bir eğitim sisteminden gelip gelmediğini ve eğitime ne kadar yatırım yaptığını araştırmanız çocuğunuzu emin ellere teslim etmenizi sağlayacaktır. 

2- Dil Eğitimi

Psikologlar ve çocuk gelişim uzmanları ikinci ve üçüncü dil eğitiminin çok küçük yaşlardan itibaren çocuklara verilmesini öneriyorlar. Hatta geçtiğimiz aylarda BBC Türkçe’de yayımlanan bir habere göre, Amerikalı uzmanlar bir yabancı dili kusursuz konuşabilmek için yaş sınırının 10 olduğunu düşünüyorlar. Bu yüzden çocuklarınızı çift dille eğitim veren okullara göndermenizin onların dil gelişimine çok büyük yararı olacaktır. 

3- Teknolojik İmkânlar

Endüstri 4.0’ın, nesnelerin internetinin konuşulduğu bir çağda tabii ki çocuklarınızı eğitim ile teknolojinin birlikte yürütüldüğü, akıllı sınıfların olduğu bir okula göndermeniz, onları geleceğin dünyasına ve mesleklerine hazırlayacaktır. Ayrıca günümüzde pek çok okul kodlama eğitimini çok küçük yaşlardan itibaren vermekte. Çocuğunuzu böyle bir okula göndererek ona geleceğin dilini öğrenmesinde yardımcı olabilirsiniz. 

4- Öğretmen Kadrosu

Çocuğunuz için seçeceğiniz okulda alanında uzman, tecrübeli ve daha önce farklı yerlerde deneyimleri olmuş ve başarılı öğrenciler yetiştirmiş öğretmenlerin olmasına dikkat ediniz. 

5- Başarı

Seçeceğiniz okulun hatırı sayılır bir başarısının olup olmadığını ve mezunlarının hangi işlerle meşgul olduklarını muhakkak araştırınız. 

6- Geleneksel Değil, Modern

Seçeceğiniz okulun geleneksel eğitim sistemi yerine çağdaş ve öğrenci merkezli bir eğitim sistemi olmasına dikkat ediniz. Örneğin, bilgileri teoriyle değil daha çok deneyle ve pratikle öğreten, öğrenciye eleştirel düşünceyi aşılayan ve öğrencilere grup çalışmaları ile kendilerini daha iyi ifade etmesini sağlayan okulları listenizin en başına yazınız. 

7- Psikolojik Destek

Çocuklarınızın zihinsel ve davranışsal gelişimlerinin takip edilmesi ve arkadaşlarıyla yaşayabilecekleri sorunların kolayca çözülebilmesi için seçeceğiniz okulda güçlü bir psikolojik danışmanlık ve rehberlik servisi olmasına dikkat ediniz. 

8- Sağlık İmkânları

Çocuklar çok hareketli oldukları için okulda sık sık küçük kazalar yaşayabilirler veya hasta olabilir. Bu gibi durumlara anında müdahale için seçeceğiniz okulda sağlık servisi olup olmadığını muhakkak araştırınız. 

9- Kampüs ortamı

Seçeceğiniz okulda çocuğunuzun yararlanabileceği spor salonu, yüzme havuzu, kütüphane, müzik odası, laboratuvarlar, oyun odaları olmasına ve öğrencilerin doğayla buluşabileceği küçük de olsa bir yeşil alan olmasına dikkat ediniz.

10- Heterojen Sınıflar

Çocuğunuzun yaşadığı toplumu daha yakından tanıması için farklı sosyal çevrelerden gelen ailelerin gittiği okulları tercih edebilirsiniz. Ayrıca seçeceğiniz okulda yabancı öğretmenlerin veya öğrencilerin olması da çocuğunuzun farklı kültürleri ve ülkeleri tanımasına yardımcı olacaktır.

Kaynakça

http://ftp.iza.org/dp8371.pdf 

https://www.egitimpedia.com/bir-egitim-ortami-nasil-olmali/ 

https://www.sabah.com.tr/galeri/egitim/10-maddede-dogru-okul-secimi

https://alternatifanne.com/ilkokul-secerken-nelere-dikkat-ettim/ 

https://okul.com.tr/ilkokul/makaleleri/ozel-ilkokul-tercih-ederken-44 

https://www.teachthought.com/learning-models/the-characteristics-of-a-good-school-great-school/ 

https://www.thoughtco.com/characteristics-of-a-quality-school-8341 

https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-43963764 

Read More

Yoğun ve stresli bir sınav döneminin ardından pek çok öğrenci tercih yaparken de stres ve kaygı yaşamaya devam ediyor. Bir bölümü ve üniversiteyi tercih etmek öğrencilerin pek çok zaman kararsızlık yaşayabildikleri bir konu. Özellikle genç işsizliğinin artmaya başlamasıyla meslek seçiminde iş bulma kaygısı büyük rol oynuyor. Peki, gelecek kaygısı nasıl ortaya çıkar ve bunu gidermek için neler yapmak gerekir?

Gelecek Kaygısı Öğrencilerde Nasıl Ortaya Çıkar, Belirtileri Nelerdir?

Uzman Klinik Psikolog Aslı Özsoy’a göre, tercih döneminde bir üniversiteye ve bölüme karar vermek isteyen öğrenciler, kendilerini neyin beklediklerini bilmedikleri, belki farklı bir şehre üniversite okumaya gittikleri için ve seçtikleri mesleklerin iş dünyasında bir karşılığının olup olmadığını bilmediklerinden gelecek kaygısı yaşayabiliyorlar. (1)

Gelecek kaygısı tercih döneminden başlayıp üniversite son sınıfa kadar artarak devam eden bir sorun. Lisenin sonlarına doğru başlayan iyi bir üniversite kazanma beklentisi öğrencileri zaten büyük bir stres altında bırakırken, tercih dönemiyle birlikte tercih edilecek üniversite, bölüm, yeni bir ortam ve belki farklı bir şehir öğrencileri tekrar kaygıya sürüklüyor. 

Bu kaygı ve stres durumu da pek çok öğrencide dikkat dağınıklığına, uyku bozukluklarına, aşırı heyecana, özgüven problemine yol açabiliyor. 

Ebeveynler Gelecek Kaygısını Önlemek İçin Neler Yapmalı?

Öğrencilerin yaşadığı pek çok stres ve kaygı dönemi aslında çoğunlukla ebeveynler tarafından kaynaklanıyor. Aslı Özsoy’a göre, aileler çocuklarını kendi istedikleri üniversitelere ve bölümlere zorlayarak onların üzerinde büyük bir baskıya neden oluyorlar. 

Bunun yerine, aileler çocuklarının ne istediğine dikkat ederek tercihlerine saygı duymalılar. Kendi düşüncelerini en azından öneri olarak sunmalı ve onları anlamaya çalışmalılar. Eğer bu kararlarından dolayı başarısız olurlarsa “Ben demiştim.” demek yerine çocuklarının yanında yer alarak onlara bir şans daha tanımalılar. Ayrıca çocuklarını yaşıtlarıyla kıyaslamak yerine onları kendi ilgi ve yeteneklerine göre uygun mesleklere yönlendirmeliler.

Doğru Bölüme ve Doğru Üniversiteye Nasıl Karar Verilir?

Ailelerden başka, öğrenciler de geleceğe yönelik kaygılarını azaltmak için öncelikle ilgi ve yeteneklerini, gelecekte ne yapmak istediklerini bilmeliler. Tercih etmek istedikleri bölümün ve üniversitenin artılarını ve eksilerini öğrenerek ve gelecekte onlara nasıl kapılar açacağını bilerek tercih etmeliler. İmkân dâhilinde tercih etmek istedikleri üniversiteden mezun olmuş veya hâlâ okuyan kişilerle görüşebilir ve üniversite tanıtım günlerine katılabilirler. Tercih edilecek şehrin koşulları, hayat pahalılığı gibi konular da öğrencilerin dikkat etmesi gereken noktalardan biri. Üniversite eğitimine başladıktan sonra ise tercih ettikleri bölümlerle ilgili gönüllü çalışma/staj gibi faaliyetler yaparak ya da üniversite dışından eğitimlere ve sertifika programlarına katılarak üniversiteden sonraki hayatlarında da yön verebilirler. 

Kaynakça:

  1. https://www.haberturk.com/eskisehir-haberleri/62030995-sinav-bitti-kaygi-basladitercih-donemindeki-cocuklara-dikkatuzman-klinik-psikolog-asli

https://www.psikoaktif.com/tercih-donemi-stresi-bas-etme/ 

https://www.haberturk.com/eskisehir-haberleri/62030995-sinav-bitti-kaygi-basladitercih-donemindeki-cocuklara-dikkatuzman-klinik-psikolog-asli 

http://www.dualpsikoloji.com/cocuk-ve-ergen/kariyer-ve-gelecek-kaygisi.html 

Read More

Zorlu bir sınav sürecinin ardından üniversite tercih dönemi geliyor. Hayatlarının geri kalanında ne meslek yapacaklarını seçecek olan öğrenciler, bu süreçte de en az sınava hazırlanma dönemindeki kadar zorlanıyor. Seçilen mesleklere gidecek yolda büyük önem arz eden üniversite seçimi ise dikkatle düşünülüp verilmesi gereken bir karar. Biz de tercih döneminde istediğiniz meslek ve bu doğrultudaki üniversite seçimlerinizde nelere dikkat etmelisiniz?

Bölüm Tanıtım Videolarını İzleyin

İstediğiniz meslekle ilgili önünüzde yüzlerce üniversite seçeneği olacak. Puanınıza göre belirli bir grup üniversiteden tercih yapacak olsanız da bu üniversitelerden hangisinin listede kaçıncı sırayı alacağı çok önemli. Bu aşamada yapılacak en doğru hamle arasında kaldığınız üniversitelerin bölüm tanıtımlarını incelemek. Hatta ön sıralara koymadığınız üniversitelerin dâhi bölüm tanıtımlarını izlemek aklınızda hiç bulunmayan bir üniversitenin edinmek istediğiniz meslek için size katabilecek değerleri görmenizi sağlayacaktır. Bölüm tanıtımları üniversitelerin eğitim imkânlarına, mezunların ne iş yaptığına, okurken edinebileceğiniz ders dışı yetkinliklere ve birçok başka bilgiye ulaşabileceğiniz en kolay ve doğru yöntem. Mesleğiniz için üniversite seçmeden bölüm tanıtımlarını kesinlikle pas geçmeyin!

Üniversitelerin Bölüm Müfredatlarını İnceleyin

Bölümlerin üniversitelere göre müfredatlarının değiştiğini unutmamak gerek. Bir üniversitede alacağınız eğitimin diğer üniversitede alacağınız eğitimle örtüşmeyebilir ve bu durum kariyeriniz için önemli bir eksi ya da artı olabilir. Bu sebeple üniversitelerin internet sayfaları üzerinden edinebileceğiniz müfredat bilgisi kariyerinizi seçerken size büyük fayda sağlayacaktır.

Yüksek Lisans ve Doktora Olanaklarına Bakın

Edineceğiniz kariyer sadece lisansla sınırlı kalmayıp yüksek lisans ve doktora ile devam edecek bir kariyerse üniversitelerin lisans sonrası için sunduğu olanakları araştırmalısınız. Yüksek lisansa, lisans eğitimi aldığınız üniversitede devam edecek olsanız da başka üniversitede devam edecek olsanız da eksik bir ders ya da giriş şartlarının farklılığı kariyerinizin önünde engel olmasın istiyorsanız lisanstan ilerisi için de araştırma yapmalısınız.

Üniversitenin Staj Olanaklarını Araştırın

Bazı üniversiteler bölümlerine göre staj zorunluluğu koyuyor. Bu üniversiteler için firmalar zorunlu stajı olan stajyer öğrencilere ek stajyer kontenjanı açabiliyor. Bu da okurken mesleki pratik edinebilmek için önemli bir fırsat. Zorunlu stajı olan üniversiteler öğrencilerini staj yapması için destekleyerek öğrencilerin gelecek kariyerleri için CV’lerine yazabilecekleri deneyimler kazanma ve ileride çalışmak istedikleri yerler ve alanlar için network edinme imkânı sağlıyor.

Read More

Disleksi dil bazlı bir öğrenme bozukluğudur. Genelde çocuklarda görülen bu rahatsızlığa sahip çocuklar akıcı ve doğru konuşurken problem yaşar. Ayrıca okuduğunu anlama ile yazma sorunları olabilir. Çocuklarda keşfedilen disleksi erken aşamalarda tespit edildiğinde doğru yönlendirme ile çocukları başarı kılabilir. (1)

Disleksiyi çocuk okula başlamadan tespit etmek oldukça güç olabilir, fakat bazı göstergeler hastalığın varlığı hakkında ipucu verebilir. Çocuk okula başlama çağına gelince öğretmeni bu rahatsızlığı fark eden ilk kişi olabilir. Hastalığın yaygın tespiti ise çocuklar okumayı öğrenirken gerçekleşir.

Disleksinin temel sebepleri belli olmasa da bazı genlerin beyindeki okuma ve dil süreçlerini etkilediği bilinmektedir. Bunun yanı sıra çevresel etkiler de bir etken olabilir. Ailedeki erken doğum ve hastalık geçmişi risk faktörlerini artırır.

Disleksi Belirtileri

Okul Öncesi

Bir çocuğun disleksi taşıyıp taşımadığını gösteren bazı belirtiler mevcuttur. Bunlar; geç konuşma, yeni kelimeleri öğrenme yavaşlığı, kelimeleri doğru telaffuz etme güçlüğü, isimleri, rakamları, renkleri hatırlamada yaşanan güçlük, ninnileri hatırlama güçlüğü.

Çocuk bu gibi belirtilere sahipse profesyonel yardım almak gerekir.

Okul Çağı

Çocuk okul çağına ulaştığı zaman disleksi belirtileri daha belirgindir. Yaşına göre düşük okuma becerisi, duyduğunu yorumlama problemleri, sorulara verilebilecek doğru kelimeleri bulma güçlüğü, birbirine yakın kelimeleri ayırma güçlüğü, alışılmadık kelimeleri telaffuz etme güçlüğü, yazma ve okuma aktivitelerini geç tamamlama, okuma içeren aktivitelerden kaçınma bu belirtiler arasında gösteriliyor. 

Gençler ve Yetişkinler

 Disleksi çocuklarda olduğu kadar gençler ve yetişkinlerde de görülebilir. Bazı ortak belirtiler şunlardır: Okumada ve özellikle sesli okumada güçlük, yavaş yazma, telaffuzda güçlük, hafıza güçlüğü, matematik problemlerini çözme güçlüğü, yabancı dil öğrenme güçlüğü, “Çantada keklik” gibi ifade ve deyimleri anlama güçlüğü, hikâye özetleme güçlüğü. 

Çocuklar genelde anaokulu veya kreş seviyesinde okumayı öğrense de disleksili çocuklar görsel grafikleri yorumlamada zorluk yaşayabilirler. Çocukların okuma seviyeleri düşükse doktorla konuşmakta fayda vardır. Eğer disleksi erken teşhis edilmezse veya tedaviye başlanılmazsa, okuma zorlukları yetişkinliğe kadar devam eder.

Ebeveynler ya da öğretmenler bir çocuğun disleksisi olduğunu düşünüyorsa çocuktan profesyonel bir değerlendirme testi çözmesi istenebilir. Bu test sayesinde çocuğun sorun yaşadığı durumlar çözülmezse, birkaç farklı rahatsızlığa sebep olabilir. (2)

Problemler:

  • Öğrenme zorluğu: Gerekli desteği görmeyince disleksili çocuklar akranlarına kıyasla hayatın her bölümünde öğrenme zorluğu yaşarlar.
  • Sosyal problemler: Erken tespit edilemezse disleksiye sahip kişilerde düşük özgüven, davranış problemleri, anksiyete ve çevresinden izole olma eğilimi gözlemlenebilir.
  • ADHD: Disleksisi olan kişilerin ileride dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu (ADHD)’e yakalanma olasılığı olmayanlara göre daha fazladır. (3)

Disleksi olan kişilerin erken teşhisi doğru bir yönlendirme ile hayat kalitesi artar. Disleksi korkulacak bir rahatsız değildir ve disleksi olan kişiler destek ile hayatlarını rahatlıkta sürdürebilir.

Kaynakça: 

1-) https://dyslexiaida.org/dyslexia-basics/

2-) https://www.medicalnewstoday.com/articles/186787.php

3-) https://www.nhs.uk/conditions/dyslexia/symptoms/

 

Read More

Üniversite tercihlerini yapmadan önce her aday kendi yeteneklerinin ve kişiliğinin farkında olursa bölüm ve meslek tercihinde daha rahat kararlar verebilir. Fakat eğitim sisteminden ve okulların müfredat içeriğinden dolayı pek çok öğrenci ve üniversite adayı kendi isteklerinin ve yeteneklerinin farkında olmadan tercih döneminde bilinçsiz tercih yapabiliyor ya da herkes tarafından seçilen popüler bölümlere yönelebiliyor. Peki, kendi yeteneklerinizi ve ilgilerinizi nasıl öğrenebilirsiniz? Bunlar kişilik testleriyle ablaşılabileceği gibi aynı zamandakişinin kendi davranışlarını ve karakterini tanımasıyla da öğrenilebilir.

Öncelikle kendinizi analiz edin 

Bir bölüm ve meslek tercihi yapmadan önce üniversite adaylarının kendilerine sorması gereken pek çok soru var. Bunları şu şekilde sıralayabiliriz:

Öncelikle ofis insanı olup olmadığınıza karar verin. Sahada mı yoksa ofis içinde masa başında mı çalışmak istiyorsunuz? Bu soru meslek tercihinizde size çok büyük kolaylık sağlayacaktır. 

İkinci olarak ise insanlarla çalışmaktan zevk alıyor musunuz, bu soru önemli. Pek çok meslek insanlarla birlikte çalışmayı gerektiriyor fakat eğer insanlarla iyi bir iletişim kuramıyorsanız sürekli insanlarla birlikte çalışacağınız mesleklerden uzak durmalısınız.

Üçüncü olarak ise bir takımla çalışmaktan mı yoksa bireysel çalışmaktan mı hoşlanıyorsunuz? Günümüzde pek çok şirket ve işveren grup hâlinde çalışabilen insanlara ihtiyaç duyuyor fakat bireysel olarak yapılabilecek işler de hâlâ mevcut. Bu yüzden meslek ve bölüm seçimi yapmadan bireysel mi yoksa bir takımla birlikte mi çalışmayı mı tercih ettiğinizi belirlemeniz doğru bir tercih yapmanıza yardımcı olacaktır.  

Dördüncü olarak ise ideallerinizi bölüm tercih ederken göz önünde bulundurmanız doğru bir tercih yapmanızı kolaylaştıracaktır. “Gelecekte kendinizi nasıl hayal ediyorsunuz, ne yapmaktan hoşlanıyorsunuz?” gibi sorular kişinin meslek seçiminde yol gösterici nitelikte olabilir. Tabii ki, bu ideallerde biraz gerçekçi olmakta da yarar var. Örneğin sayısal derslerde başarılı değilseniz yazılım alanına yönelmeniz daha sonra size büyük bir hüsran yaşatabilir. 

Kişilik testleri 

Kişilik testleri de kişiliğinizi belirlemede başvurabileceğiniz metotlardan biri. Bu testler belirli sorulardan oluşarak bireylerin kişilik özelliklerini belirlemede kullanılır. Bu testler sayesinde güçlü ve zayıf yönlerinizi ve hangi mesleklere uygun bir kişiliğe sahip olduğunuzu da öğrenebilirsiniz. Pek çok internet sitesinde kişilik testleri mevcut. Aba Psikoloji bünyesinde katılabileceğiniz Kişilik Testi bunlardan bir tanesi. 2-2,5 saat süren bu testlerin sonuçlarını 2-3 hafta içerisinde öğrenebilir ve kişiliğinizi, karakterinizi ve ilgi alanlarınızı belirlemede bu testlerden yararlanabilirsiniz.

Read More

Lise, bir insanın geleceğini şekillendiren en önemli dönemlerden biridir. Uygun bir lise tercihi, öğrencinin eğitim sonrası hayatına bir adım önde başlamasını sağlarken, yanlış bir tercih ile öğrencinin potansiyeli boşa harcanabilir. Bu yüzden, lise seçmeden önce bütün seçenekler değerlendirilmeli ve öğrencinin istek ve yeteneklerine uygun bir tercih yapılmalıdır.

Liselerin Özellikleri

Lise tercihindeki en önemli koşul elbette tercih edilebilecek liselerin özellikleridir. 2018 yılında tercih sisteminde yapılan değişikliklerle beraber, öğrencinin evi ile lise arasındaki uzaklık oldukça önemli hâle gelmiştir. Öğrenciler hem sınavla hem de yerel yerleştirmeyle liselere yerleşebilmektedir. Ancak sınavla yerleşilen liselerin de eve ve şehrin geri kalanına olan uzaklığı, tercih sistemini etkilemese de öğrencinin hayatını etkileyeceği için oldukça önemlidir. Seçilen lisenin ev ve potansiyel dershanelere uygun uzaklıkta olması veya ulaşım ağı bulunması, öğrencinin lisenin son yıllarında daha rahat etmesini sağlayacaktır.

Elbette lise tercihi yapmak sadece mesafe ile bitmiyor. Bazen, iyi bir lise için öğrenciler evden oldukça uzağa gitmeyi göze alabilir. Sınavla alan liseler arasında fen liseleri, sosyal bilimler liseleri, üst düzey anadolu liseleri ve yatılı liseler oldukça revaçta. Öğrencinin böyle liselere puanının yetmesi durumunda eğitim kalitesi, eve olan mesafeden daha önemli bir etken hâline gelebilir. Bu tür liseler arasında seçim yaparken en önemli özellikler okul türü, yabancı dil eğitimi, üniversiteye yerleştirme başarısı ve fiziki imkânlar olur.

Lisede hangi yabancı dilin ağırlıkta olduğu ve ikinci yabancı dil için seçeneklerin neler olduğunu önceden araştırmak gerekir. Çoğu zaman ağırlıklı yabancı dil İngilizce, ikinci yabancı dil de Almanca olarak belirlenir ancak bazı okullarda ağırlıklı yabancı dil Almanca veya Fransızca olabilir. İkinci yabancı dil de okulun imkânları doğrultusunda değişebilir. Üniversiteye yerleştirme başarısı, okulun öğrencileri ve öğretmenleriyle ilgili bilgi sağlar. Üniversiteye yerleştirme oranı yüksek olan bir okulun öğrencilerinin üniversite sınavında da başarılı olduğu sonucuna varılabilir.

Özel liseler için de benzer koşullar geçerlidir. Sınavla alan özel liseler arasında Robert Kolej, Saint Joseph, Üsküdar Amerikan Koleji gibi okullar, puanları oldukça yüksek olmakla beraber yabancı dil ve üniversiteye yerleştirme açısından başarılı ve kapsamlıdırlar. Ayrıca bu okullardan mezun olan çoğu öğrenci, IB veya Fransız Bakaloryası sahibi olup yurt dışında üniversite okuyabilmektedir. Bu okullarla ilgili tercih yaparken, her okulun kendine özgü bir tarihi, kültürü ve müfredatı olduğu unutulmamalıdır. Her özel okulun öğretmenleri ve eğitimde öncelik verdikleri ilkeler birbirinden farklı olacaktır. Seçim yaparken bunların araştırılması ve öğrenci için en uygun koşulların seçilmesi oldukça önemlidir.

Öğrencinin Tercihi

Liseyi okuyacak olan asıl kişi öğrencinin kendisi olduğu için, öğrencinin bireysel özellikleri lise seçiminde büyük önem taşır. Fen grubu derslerini sevmeyen bir öğrenciyi fen lisesine gitmeye zorlamak yanlış bir yaklaşımdır. Öğrenciye, kendi istek ve hedefleri doğrultusunda seçim yapma hakkı tanınmalıdır. Öğrencinin ilgileri ve yetenekleri ile puanı doğrultusunda seçebileceği en iyi okulların kesiştiği yerde, kendi isteğinin de örtüştüğü bir okulu tercih etmek, hem öğrenci hem de veli için en iyisi olacaktır.

Read More

Otizm spektrum bozukluğunun kesin ve kalıcı bir tedavisi yoktur ancak erken tanı, bir ömür boyu sürecek ve tedaviyi destekleyecek eğitim süreci için büyük önem taşımaktadır. Üç yaşından önce teşhis konulan çocuklarda, özel eğitime bir an önce başlama imkânı vardır. Bu özel eğitimler haftada 20 ila 35-40 saatlik sürede olabilir. 

Otizm tedavisinde en etkili yöntemler özel eğitimler, davranış tedavileri, alternatif ve destekleyici tedaviler ve de gerekli görülürse ilaç tedavisidir.

Özel Eğitimler

Otizmli çocukların kendilerine özgü ihtiyaçları ve bu sebeple özel öğrenme gereksinimleri vardır. Özel eğitimler de, bu özel ihtiyacı karşılamaya yönelik en uygun çözümü sunar. Bu eğitimlerin etkisi çocuğun yaşına göre de değişkenlik gösterir. 

Erken çocukluk döneminde verilen eğitimler genelde bir eğitmen ile anne babasının ortak çalışması ile sağlanır. Dersler ilgili kurumlarda ya da gerekli görülürse evde devam ettirilir. Okul öncesi dönemde verilecek eğitimler genelde özel eğitim ana sınıflarında yapılır. İlkokul döneminde ise özel eğitim ihtiyacı olan çocuklar için bir istisna söz konusudur. 66 aylık zorunlu okula başlama yaşı, bu çocuklar için 78 aydır. 

Çocukluk döneminde gerekli eğitimleri alan çocuklar, genellikle lise döneminden sonra kaynaştırma programlarına dâhil edilirler. Bu programlar ile çocukları kendi yaşıtları ile aynı ortamda bulunması, iletişim yeteneklerini, sosyal becerilerini geliştirmeleri hedeflenmektedir.

Davranış Tedavileri

Davranış tedavileri alanında en yaygın yaklaşım uygulamalı davranış analizi, birçok araştırma ile desteklenen bilimsel kaynaklı bir yaklaşımdır. Bu uygulamaların en bilinenlerinden biri, otizm spektrum bozukluğu yaşayan birçok çocukta başarılı sonuçlar veren erken yoğun davranışsal uygulamadır. Bunun yanında oyun temelli, gömülü ve temel tepki öğrenimi kapsayan doğal öğretim yöntemi de vardır. 

Bu programların temel amacı, erken çocukluk döneminden başlayarak çocuklar için yaratılan pozitif öğrenme alanında, eğlenerek, keyif alarak öğrenim görmelerini sağlamaktır.  

Alternatif ve Destekleyici Tedaviler

Otizm tedavisinde bilimsel açıdan etkileri kanıtlanmamış olsa da alternatif yöntemler de kullanılmaktadır. Bunlar arasında, vücutta bulunmaması durumunda alınan tepkilere göre oluşturulmuş tedaviler vardır. 

Bazı araştırmalar bebeklik döneminde sıkça tüketilen buğday, arpa ve yulaftaki glüten ile sütteki kazein proteinlerinin otizme sebep olduğu iddiasını ortaya atmıştır. Bu sebeple alternatif yöntem olarak glüten/kazein diyeti uygulanmaktadır.

Varsayımdan öteye geçememiş olsa da kurşun, civa, alüminyum gibi ağır metallerin de otizme yol açtığı iddiası vardır. Ağır metallerden arındırma tedavisinde de vücut, erken çocukluk döneminde yapılan kızamık, kabakulak ve kızamıkçık aşılarının içinde bulunan ağır metallerden gerek bitkisel, gerek kimyasal yöntemlerle arındırılmaya çalışılır. 

Bunlara ek olarak otizmli çocukların bağırsak sistemlerinin hassas olması ve beslenmede çok seçici olmaları göz önünde bulundurularak başvurulan bir diğer tedavi yöntemi de vitamin ve mineral desteğidir. Bağırsak sağlığı ile beyin fonksiyonları arasındaki bağlantı da deneysel olarak kabul gördüğü için bu tedaviye de başvurulmaktadır.

İlaç Tedavisi

Günümüzde çok rağbet görmeyen bir yöntem olarak ilaç tedavisi de, sonuçları bilimsel olarak kanıtlanmamış bir tedavi yöntemidir. Ancak ilaçla kontrol altına alınabilecek dikkat bozukluğu, hiperaktivite, öğrenme ve davranış problemleri gibi durumlarda bu yöntem kullanılmaktadır.

Kaynakça:

  1. https://www.otizmvakfi.org.tr/
  2. https://www.cdc.gov/ncbddd/autism/treatment.html
  3. https://www.zicev.org.tr/905
  4. https://www.autismspeaks.org/what-autism/treatment/complementary-treatments-autism
Read More