Yetenekler bütünü olarak görülen uzamsal akıl yürütme eğitim, iş ve günlük hayatımızın işleyişinde önemli bir etken olarak görülüyor. Metaforları anlamak ve yorumlamak, yol bulmak veya zihinden tahmini hesaplamalar yapmak için uzamsal akıl yürütmeyi kullanıyoruz. Uzamsal sorunlara getirilen bir çözüm olduğu için uzamsal zekâ da deniliyor. Uzamsal zekâ tanımı olarak beynin sağ lopunun birincil işlevi olduğu söylenebilir.

Uzamsal akıl yürütme ve sayı duyusunun arasında paralellik ise oldukça yüksek. Yazımızın devamında uzamsal akıl yürütme nedir ve uzamsal zekâ nasıl geliştirilir gibi soruların cevaplarını bulabilirsiniz. 

Uzamsal Akıl Yürütme Nedir?

Bu konuda birçok farklı tanımlama yapılmış olsa da uzamsal akıl yürütmeyi en basit ve yalın haliyle bir şekli zihnimizde canlandırma becerimiz olarak açıklayabiliriz. Daha detaylı bir tanımlama yapacak olursak uzamsal akıl yürütme için kişinin görsel deneyimini yeniden oluşturabilmesi için çevresindeki görsellikleri algılama ve onlar üzerinde değişiklikler yaparak ilk algıladığından farklı bir şekil yaratma süreci de denilebilir. 

Uzamsal Akıl Yürütmeden Yararlanma

Uzamsal beceriyi kullanabilen kişiler zihinlerindeki görsel görüntü ve nesneleri yeniden düzenlenip dönüştürülebildiğinden STEM denilen bilim, teknoloji, mühendislik ve matematik alanlarında başarılı işler ortaya çıkarıyorlar. Uzamsal beceride nesneler ve şekiller 2 ve 3 boyutlu uzayda zihinsel olarak düzenleniyor. Uzamsal zekâ ile kişiler renk, çizgi, şekil, uzay ve kendi aralarındaki ilişkiyi yönlendirebiliyorlar. 

Bu duruma mimarlar ve mühendislerin bir yapı tasarlarken, heykeltıraşların bir eser yaparken, modacıların bir kıyafet tasarlarken ve kimyagerlerin molekülleri düşünürken uzamsal becerilerini kullanmaları örnek verilebilir. 

Uzamsal Akıl Yürütmenin Önemi

Kendimizi konumlandırmamız ve uzayda nerede olduğumuzu bilmememizin birçok yönden avantajı var. En basitinden hareket etmek için veya istediğimiz bir noktaya varabilmek için hayalimizde gideceğimiz yolu çizip rotamızı belirlememiz gerekir. Ayrıca en temel ihtiyaçlarımızı karşılamak için araç gereç kullanabilmede de uzamsal yerimizi belirlememiz gerekir. 

Uzamsal Akıl Yürütme Nasıl Geliştirilir?

Zekanın geliştirilebildiği gibi uzamsal zekâ ve akıl yürütme de geliştirilebilmektedir. Uzamsal zekanın genetik ve cinsiyete bağlı olduğuna dair söylemler olsa da doğru egzersizler yapılarak olumlu sonuçlar elde edilebilmekte. Egzersizlikler uzamsal manada döndürebilme, nesneleri karşılaştırabilme ve dikkati yoğunlaştırabilmeyi öğrenmek için ideal. Uzamsal akıl yürütmenin geliştirilmesi bilişsel öğrenme, hafıza ve düşünebilme yetisi gibi beynin birçok alanında gelişmesini sağlıyor.

Uzamsal Akıl Yürütmeyi Geliştirme Yolları

Araç kullanmak uzamsal akıl yürütme becerisini geliştiren bir yöntemdir. Araçla hareket halindeyken çevredeki binaların, ağaçların ve tabelaların boylarına ve birbirlerine olan oranlarına dikkat ederek uzamsal algınızı geliştirebilirsiniz. Zekâ küpü, yapboz, satranç ve tetrisle oynamak veya çizimler yapmak, grafik programları kullanmak da sizi geliştirecektir. 

Kaynaklar

Read More

Hayatta mutlu ve başarılı olmak için çok çalışmak, odaklanmak, hobilere zaman ayırmak, öğrenmeyi asla bırakmamak gibi kriterler sayabiliriz. Ama tüm bunlardan önce sağlıklı bir vücut, bunun için de düzenli uyku şart. Bu yazımızda düzenli ve kaliteli uyku için kolayca uygulayabileceğiniz yöntemleri inceledik.

1- Kafein, Alkol ve Nikotinden Uzak Durun

Kafeinli ürünler uyku kalitesini olumsuz yönde etkiler. Bütün kahve severler kafeinin uyku kaçırma özelliği olduğunu bilir. Uyumadan 4-6 saat öncesinde kafein ve nikotin tüketimini kesmek daha kaliteli bir uyku sağlar. Alkolde ise durum daha farklıdır. Vücuda ilk girişinde uyku getirebilir ancak birkaç saat sonra uyku kaçırıcı bir uyaran olarak devreye girer. Alkol tüketimini maksimum 2 kadehte tutarak uyumadan önce en az 3 saat önce alkol alımını durdurmak daha iyi bir uyku için faydalı. Bu zararları ürünleri hiç tüketmemenin kaliteli bir uyku için çok daha faydalı olduğunu ve vücudu rahatsız eden horlama gibi durumları azalttığını hatırlatalım.

2- Ufak Değişikliklerle Odanızı Kaliteli Bir Uyku İçin Dekore Edin

Sessiz ve fazla ışık almayan ortamlar uykuya dalmanızı kolaylaştırır ve uyku kalitesini artırır. Koyu renkli perdeler, içeriğe ışık girmesini engeller. Koyu renk perde tercih etmiyorsanız göz bandı da kullanabilirsiniz. Ortopedik yatak ve ortopedik yastık kullanımı da vücudunuzun optimum koşullar altında dinlenmesini destekler. Oda sıcaklığını 18-23 derece arasında tutmanız da uykunuzu engelleyebilecek fazla sıcak ya da fazla soğuğa karşı önlem almanızı sağlar. Bilgisayar, televizyon gibi dikkat dağıtıcı objeleri yatak odanızdan uzak tutmanız da oldukça önemli. Bu yöntem sizi geç saatlerde uykunuzdan alıkoyan sürükleyici dizi ve filmlerden uzak tutar.

3- Uykuya Hazırlık Ritüeli Oluşturun

Her gün tekrar edebileceğiniz kolaylıkta bir ritüel oluşturabilirsiniz. Bunu uykudan önce hazırlık niteliğinde tekrarlamanız vücudunuzu uykuya alıştırır ve daha kolay uyumanızı sağlar. Duş, vücut sıcaklığınızı artırıp azaltarak optimum seviyeye getirir ve sizi kaliteli bir uykuya hazırlar. Yatmadan önce okuma ışığında kitap okumak ise gözlerinizi uyku için hazır hale getirir. Yatmadan önce ılık bir duş, birkaç sayfa okuma ve küçük bir bardakta hazırlanmış bitki çayı sizin için kaliteli uykuyu garantiler.

4- Beslenme ve Egzersizin Gücünü Unutmayın

Günlük düzende uygulayacağınız 10-15 dakikalık egzersizler kaslarınızı çalıştırır ve sizi daha sağlıklı bir vücuda kavuşturur. Düzenli beslenme ile desteklenen egzersizin ise uyku düzenlemesinde önemli bir yeri var. Uzun yıllardır uzmanlar kaliteli uyku ve egzersiz arasındaki ilişkiyi somut bir temele dayandırmak için araştırmalarına devam ediyor. Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi’nin araştırması konuyla ilgili şu bulguları sunuyor: Kişiler egzersizin uykuya dalmalarını kolaylaştırdığını, daha derin uyku sağladığını, sabah uyandıklarında kendilerini daha iyi hissettiklerini bildirmişlerdir (2). Özellikle sabah egzersiz yapıldığında ya da akşam geç saatte yapılan ve yoğunluğu fazla olan egzersizle uykunun daha olumlu etkilendiği bildirilmiştir (2). Japonya’da uzun yaşayan insanların yoğun olduğu bir bölgede, 60-93 yaşları arasındaki 788 kişi üzerinde yapılan bir çalışmada (5), egzersiz ve günlük yürüyüşlerin iyi bir uyku için önemli bir faktör olduğu ortaya konmuştur. Ancak bu çalışmalarda elde edilen sonuçların olumlu görülmesinin, egzersizin yorgunluğa yol açmasının aynı zamanda uykuya yol açma şeklinde düşünülüyor olmasından, iyi uyuyan kişilerin ayrıca egzersize daha istekli olmasından ya da egzersiz yapan kişilerin kafein ve sigara kullanımından daha uzak durmalarından da kaynaklanabileceği belirtilmektedir.”

Buradan hareketle uyku ve egzersiz arasında karşılıklı bir ilişki olduğunu söyleyebiliriz.

5- Uyku Saatlerinizi Sabit Tutun

 

Günlük aynı saatte uyuyup uyanmanın uyku düzeni üzerinde doğrudan olumlu etkisi olduğunu söyleyebiliriz. Bu düzen biyolojik saatinizin her gün aynı koşullara göre düzenlenmesini ve dolayısıyla da rahatça uyuyup uyanmanızı sağlar. Vücudunuz bu düzene alıştığında kendiliğinden uykuya dalacak ve hatta sabahları alarm yardımı olmadan kendiliğinden, dinç bir şekilde uyanacaktır.

Kaynak

http://geneltip.org/upload/sayi/46/GTD-00344.pdf 

http://healthysleep.med.harvard.edu/healthy/getting/overcoming/tips 

Read More

Otizm, 3 yaşına kadar başlayan ve ömür boyu devam eden gelişimsel bir bozukluk olarak tanımlanıyor. Otizmliler arasında öğrenme güçlüğü çekenler olduğu gibi normal ve hatta yüksek zekalı bireyler de vardır. Otizmli bireylerin duyuları oldukça gelişmiştir. Bu nedenle diğer insanları normal koşullarda rahatsız etmeyen ses, ışık gibi etmenler otizmli bireyleri oldukça rahatsız edebilir. İletişim konusunda etkin olamayan otizmli bireylerin genellikle içe dönük kişilikleri vardır. İkili ilişkileri sürdürme konusunda zorlandıklarından onlarla konuşurken en uygun yöntemi seçmek gerekir. Yazımında otizmli bireylerle nasıl iletişim kurulur sorusunun püf noktalarını okuyabilirsiniz. 

1. Basit ve Kısa Cümleler Kurun

Bire şey anlatırken basit cümleler kurmak otistiklerle iletişim kurarken onların sizi daha iyi anlaması için oldukça etkili bir yöntemdir. Ayrıca karşınızdaki kişinin dil ve anlama becerisine göre sözcüklerinizi seçmeli ve dolaylı anlatımlardan kaçınmalısınız. Yavaş konuşmak ve biraz ara vererek cümleler kurmanız da doğru otizmli bireylerle iletişim sağlamak için yararlı olacaktır.

2. Jest ve Mimik Kullanın

Otizmliler jest ve mimiklerini oldukça fazla kullanırlar. Bu nedenle onlarla sohbet ederken yüz ifadesi ve vücut dilinizi kullanmanız dikkatlerini çekecektir. Hem sohbete odaklanmaları hem de sizi daha iyi anlamaları için konuşma sırasında ses tonunuzu değiştirerek ilgilerini de çekebilirsiniz. Bunlara ek olarak konuşurken neşeli ve canlı olmanız da otizmli bireylerin ilgisini çekecek ve iletişimin süresini uzatacaktır. 

3. İletişim Kurmalarını Sağlayın

Sohbet esnasında otizmli bireyin de konuşmasını sağlamak için gözlerinin içine bakıp ona doğru eğilebilirsiniz. Bu bedensel hareketiniz ondan karşılık beklediğinizi gösterecektir. Ayrıca kaşlarınızı kaldırmak ve diğer yüz mimiklerinizi kullanmanız da işe yarayabilir. Otizmli birey söze başladığında onu dinlemeli, müdahale etmemeli ve kesinlikle sözünü bitirmesini beklemelisiniz. 

4. Çok Soru Sormadan İlgisini Çekmeye Çalışın

Otistik iletişim bozukluğu sorununu gidermek ve dil gelişimini sağlamak için onlara sadece gerektiği zaman sorular sorun. Çok soru sormak yalnızca karşınızdaki otizmli kişiyi rahatsız edip bunaltacaktır. Eğer merak ettiğiniz soruları yeri geldiğinde sorar ve bu merakınızı da ona yansıtabilirseniz karşılıklı iletişimi de başlatmış olursunuz. Ayrıca otizmlilerin yaptıklarını gözlemleyip o anki hareketlerinden tahminler yürüterek sohbet konusu da açabilirsiniz. Otizmlilerden size sadece kelimelerle karşılık vermesini beklemeyin onların çıkardıkları sesler de birer iletişim yöntemidir. 

5. Dikkatli Bir Dinleyici Olun

Konuşmakta zorlanan ve sadece birtakım sesler çıkarabilen bir otistik bireylerle iletişim kuruyorsanız onu anlamanız biraz zaman alabilir. Böyle bir durumda onu anlamadığınızı belli etmemeniz konuşmanın devam etmesi için son derece önemlidir. Anlamazsanız bile vücut hareketlerinizle iletişim halinde olduğunuz otizmli bireyin size ifade etmeye çalıştığı şeyi anladığınızı gösterin. Bu durum onun iletişime devam etmesini sağlayacaktır. 

Kaynaklar

Read More

Okula başladığımız günden akademik hayatımızı tamamlayana kadar yüzlerce sınava giriyoruz. Liseye giriş, üniversite sınavı, KPSS gibi sınavlar ise geleceğimizi belirlediğinden diğerlerine nazaran daha önemli oluyor. Hal böyle olunca çoğumuz sınav dönemlerinde oldukça stresli ve kaygılı oluyoruz. Farklı şekilde ifade etmek gerekirse stresimiz sınavın ve hatta başarımızın önüne geçiyor. 

Stres yeteri düzeyde olduğunda bizi motive edip güdüleyen bir duygu olsa da çoğu zaman yoğun strese maruz kalıyoruz ve bu durum sınavlardan düşük puanlar almamıza ve dolayısıyla başarısız olmamıza neden oluyor. Öte yandan kaygı ve stresle baş etme yolları hakkında bilgi edinerek bu duyguları yönetmek mümkün. Yazımızın devamında sınav stresini en aza indirmenin 10 yolunu hep birlikte öğrenebiliriz. 

1. Yeterince Çalıştığınızdan Emin Olun 

Sınav dönemi stres ve kaygıya neden olan en önemli durumlardan biri az çalışmaktır. Ders konularına büyük ölçüde hâkim olmadığınızda başarısız olacağınız korkusu strese neden olur. Bu nedenle kendinize güveninizi artırmak için sınavdan önce tekrar ve soru çözümleri yaparak tüm konuları iyice öğrenmelisiniz. 

2. Planlı Çalışın

Sınav konularını zamanında yetiştiremeyeceğinizi düşünmek de strese neden olmaktadır. Bu durumu ortadan kaldırmak için dersleri düzenli şekilde takip ederek günü gününe çalışmalısınız. Az zamanda çok işler yapmak yerine zamanında rahat bir şekilde çalışmak kaygılarınızın önüne geçecektir. 

3. Gerçekçi Hedefler Koyun

Yapamayacağınız derecede büyük hedefler koymak sınava dair korkularınızı artıracak ve motivasyonunuzu düşürecektir. Hatta bu durum vazgeçip çalışmayı bırakmanıza dahi neden olabilir. Bu nedenle kendinize uygun hedefler belirlemelisiniz. 

4. Şartlanmak Strese Neden Olur

Sınavdan mutlaka şu puanı almalıyım ya da şu okulu kazanmalıyım diye şartlanmak da yüksek kaygıya neden olur. Başarılı olacağınıza mutlaka inanmalısınız; ancak başaramamak da her şeyin sonu değildir. Başarısız olduğunuzda daha çok çalışmalı, öğrenmeli ve tekrar sınava girmelisiniz. 

5. Kendinizi Başkalarıyla Karşılaştırmayın

Sınav sonuçlarınızı başkalarının sonuçlarıyla karşılaştırmak kendinizi yetersiz görmenize neden olur. Bu durum sizin başarıya olan inancınızı azaltıp stresinizi artıracağından sadece kendinize ve sonuçlarınıza odaklanmalısınız. 

6. Olumlu Telkinlerde Bulunun

Sınava dair hazırlıklarınızı yaptığınızda kendi kendinize “yeterince çalıştım, elimden geleni yaptım” gibi cümleler kurmanız kendinizi telkin etmenizi ve sakinleştirmenizi sağlayacaktır. Stresle baş etme yolları kapsamında olumlu düşünmeyi öğrenerek kaygıyı da azaltabilirsiniz.

7. Sınav Anında Stresi Sınırlandırın

Sınav anında bazı soruları çözemeyip stres seviyeniz yükseldiğinde derin bir nefes alıp başka soruya geçin. Böylelikle stresiniz sizi ele geçirmeden siz onu kontrol altına almış olursunuz.

8. Spor Yapın

Yoga ve nefes teknikleri gibi stresle baş etme egzersizleri son derece etkilidir. Kaygılandığınızı düşündüğünüz zamanlarda yürüyüşe çıkmak, müzik dinlemek veya bir hobi ile ilgilenmek de stresle mücadelede etkili yöntemlerden bazıları kabul ediliyor. 

9. Beslenme ve Uykunuza Dikkat Edin

Sağlıklı beslenme ve yeteri kadar uyku stresin azalmasında etkilidir. Bu nedenle günlük beslenmenizde protein, sebze ve meyve gibi sağlıklı besinleri tüketmelisiniz.

10. Profesyonel Destek Alın

Stresle baş etme yöntemleri nelerdir sorusunun cevabını en iyi bu işin uzmanı verecektir. Bu nedenle kendiniz stresle başa çıkamayacağınızı anladığınızda bir uzmana danışarak profesyonel destek almalısınız.

 

Kaynaklar

Read More

Çağımızda çocukların gelişim sürecinde pek çok ebeveynin ciddi bir sorun olarak ele aldığı ve üstesinden gelmek için ciddi çabalar sarf ettiği Dikkat Eksikliğinin Önlenmesi konusunda ABA psikoloji tarafından sunulan destek Hizmetleri ile başarıya ulaşabileceğinizi biliyor musunuz? Birçok aile için bir kabus olan bu sorun; profesyonel yaklaşımlarla son derece etkili biçimde ortadan kaldırılabilir. En kötü ihtimalle dikkat eksikliğine sebep olan faktörler tespit edilerek bu noktada gerekli uygulamalar yapılıp, çocuğun bunlardan çok daha az etkilenmesi sağlanabilir. Tabii ki bu akademik bir süreçtir ve kulaktan dolma yöntemler ile dikkat eksikliği giderilemez. Daha doğru bir anlatımla dikkat eksikliği; sebepleri farklı bir faktöre bağlı olabilecek bir sorundur.  Klinik düzeyde tedavi ihtiyacının söz konusu olduğu dikkat eksikliği sorunları olabileceği gibi, basit terapilerle giderilecek sorunlar da söz konusu olabilir. Elbette buna karar verebilmek için gerekli testlerin yapılması ve uzmanlar tarafından sürecin sevk ve idare edilmesi gereklidir. Dikkat Eksikliğinin Önlenmesi noktasında ABA Psikoloji olarak bilimsel yöntemlerle size efektif çözümler sunabilmekteyiz.

Dikkat Eksikliği Neden Olur?

Klinik verilere göre dikkat eksikliğinin en yaygın sebebi hiperaktivitedir. Bu sorun çağın problemi olarak tanımlanır ve ciddi bir gözlem oranı mevcuttur. Gelişim çağında ortaya çıkan Dikkat Eksikliğinin Önlenmesi ileride meydana gelebilecek bir çok olumsuzluğa karşı alınabilecek bir tedbirdir. Bu noktada bu durum hafife alınmamalı ve herhangi bir seviyede konsantrasyon problemi olan çocukların derhal uzman gözetiminde kontrollerinin yapılması gerekir. Dikkat Eksikğinin Önlenmesi noktasında açık kaynaklardan elde edeceğiniz verilerle bireysel çözümler uygulamaya çalışmanız da doğru değildir. Oldukça yanlış sonuçlar ortaya çıkabilir ve geri dönüşü olmayan riskler alınabilir. Özellikle sorunun temelinde mental problemlerin var olması ihtimali, bu sorunu çok daha ciddi hale getirir. Zira Hiperativite gibi bir kaynağa bağlı olan Dikkat Eksikliğinin Önlenmesi için bu sorunun temeline inmek ve genel bir tedavi süreci başlatmak gereklidir. Bu durum, çekinilecek bir durum değildir. Ailelerin bilinçli olması ve çocuklarının geleceği için bu adımı derhal atmaları gereklidir.

Dikkat Eksikliği Nasıl Teşhis Edilir?

Öncelikle açıkça altını çizmek gerekir ki, burada teşhis olarak belirttiğimiz husus, klinik bir veri olmayacaktır. Bu veriler ortaya çıksa dahi kesin sonuç, hekimler veya uzman psikologlar tarafından belirtilebilir. Bireysel olarak teşhis ve tedavi uygulamayınız.

Dikkat Eksikliğinin Önlenmesi için öncelikle elbette tespiti gerekir. Bebeklikten itibaren gözlenebilen dikkat eksikliği; çocuğun kendisine söylenenleri dikkate almaması ve/veya çok geç reaksiyon vermesi olarak kabaca tarif edilebilir. Çocuğunuza seslendiğinizde size cevap vermiyor, talimat almıyor ve dersleri dinlemiyorsa, bu durumda dikkat eksikliği olarak tanımlanabilir. Ancak, bu durumun elbette hiperaktivite dışında başka sebepleri de olabilir. Zaten Dikkat Eksikliğinin Önlenmesi için uygulanacak yöntemler bu nedenle özen gerektirir. Çocuğun içerisinde bulunduğu psikolojik durumun doğru olarak tespit edilmesi gerekir ki, çocuğunuzu ne kadar iyi tanırsanız tanıyın, uzman bir hekim veya psikolog tarafından konulacak teşhisi koyamazsınız. Kaldı ki, bu teşhisi koyabilmek için sadece çocuğu tanıyor olmak yetmez. Bu ciddi bir akademik alandır, bilgi ve deneyim gerektirir. Ayrıca tıbbi ve özellikle mental alanlarda hata yapılmaması büyük önem arz eder.

İşte tüm bu nedenlerden ötürü, Dikkat Eksikliğinin Önlenmesi noktasında bizden destek almanız ve çocuğunuzun sağlığı için bu önemli adımı bir an önce atmalısınız. Yukarıdaki semptomlardan herhangi birisini gözlemlemeniz durumunda bize derhal ulaşabilir, sorunun üstesinden gelebilmemiz için gerekli işlemleri başlatabilirsiniz. Bu sorun tedavisi mümkün olan ve doğru yöntemlerle kolayca aşılabilecek bir sorundur. 

Read More

Harvard Üniversitesi’nde profesörlük yapan ve bir öğrenme psikoloğu olan Howard Gardner 1983 yılında çoklu zekâ kuramını ortaya atmıştır. Bu kuram dünya çapında büyük kabul görmüş ve insanların tek bir zekâya sahip olduğu algısını kırmıştır. Çoklu zekâ kuramına göre 8 farklı zekâ tipi bulunmaktadır. (1) Bunlar: sözel / dilsel zekâ, mantıksal / matematiksel zekâ, bedensel / kinestetik zekâ, müziksel / ritmik zekâ, kişisel / içsel zekâ, kişilerarası / sosyal zekâ, varoluşçu zekâ ve üzerinde duracağımız görsel/uzamsal zekâdır.

Görsel Zekâ Nedir?

Görsel zekâ; görsel dünyayı algılayabilme, resimlerle ve şekillerle düşünebilme; renk, şekil ve dokuları zihinde detaylıca canlandırabilme ve bunları sanatsal forma dönüştürebilme yetisidir.

Görsel zekâsı yüksek bireylerin özellikleri şunlardır:

Yönlerle araları çok iyidir. Haritaları çok iyi okurlar ve konu yerler ve yönler olduğunda nadiren yanılırlar. Resim, çizim, heykel gibi sanat türleriyle ilgilidirler ve sanat, el sanatları ve dizayn gibi konularda başarılıdırlar. Bulmacaları çözmede yeteneklidirler. Bir kere bulundukları bir mekânın bile, ayrıntılarını ve yerini çok iyi hatırlarlar. Fotoğrafçılığa ilgi duyarlar; okuma ve yazmayı severler. Grafikleri, çizelgeleri ve resimleri yorumlamakta iyidirler. Çevredeki renkleri, farklı şekilleri ve objeleri çabucak fark ederler. Hızlı konuşmaya eğilimlidirler ve sık rüya görürler.

Görsel zekâyı ölçümlemek için ise görsel zekâ testleri kullanılır.

Görsel Zekâ Testi Nedir?

Çoklu zekâ kuramı kabul gördükten sonra, bilim insanları bu farklı zekâ türlerini ölçmenin yollarını aramış ve görsel zekâyı ölçebilmek için görsel zekâ testleri üzerine çalışmışlardır. Bu testlerde; görsel uyaranları tanıma, ayırt etme ve daha önceki deneyimlerle ilişkili olarak yorumlama becerileri test edilmektedir. 

Testlerde göz gördükten sonra, beyin ve onun işlevlerinin nasıl olduğu ile ilgili bir sorulara cevap aranır. Görsel hafıza testi ile görsel algılama konusunda zihnimizin belirli işlemleri ne kadar doğru ve ne kadar hızlı yaptığını ölçmeye çalışırız.

Görsel hafıza testleri, kişinin görüntüleri aklında tutmasını ve mekânsal algı yeteneğini ölçümleyen testlerdir. Görsel hafıza testlerinin bir kısmı nörolojik rahatsızlıkları saptamaya yönelikken bir kısmı da kişinin görsel zekâ becerilerini ölçmeyi amaçlar.

Kaynakça

(1)http://www.indiana.edu/~intell/mitheory.shtml

https://psychologenie.com/characteristics-examples-of-visual-spatial-intelligence

http://www.cocukgelisimi.gen.tr/coklu-zeka-kurami/76-coklu-zeka-kurami/203-gorsel-mekansal-zeka-nedir.html

https://www.dunyaatlasi.com/gorsel-zeka-testi-ile-neleri-olcebiliriz/

Anahtar kelimeler: görsel zeka, görsel zeka testi, görsel hafıza testi, çoklu zeka

Read More

Çocukluk döneminde bireyleri anlamak ve tanımak çocuğun doğru yönlendirilerek yetiştirilmesi açısından büyük önem taşır. Çocukların karakter analizini yapmak için önemli yollardan biri olan kişilik testleri, çocuk ve genç kliniğinde uzmanlaşmış kişiler tarafından hazırlanır. Bu testler aracılığıyla ebeveynler çocuklarını yakından tanıma ve çocuklarını karakterlerine uygun yetiştirme fırsatı elde eder. 

Çocukların iç dünyalarının anlaşılabilmesi çocukla doğrudan iletişim kurularak başarılacak bir durum olmadığından kişilik testleri bu konuda ebeveynlere rehberlik eder. Sadece çocuğun iç dünyası değil, yaşıtlarıyla olan ilişkilerinin ve aile ilişkilerinin anlaşılmasında da kullanılan kişilik testleri çocuğun toplumsal gelişimi açısından da önemli bir yere sahiptir. Sosyal yeteneklerinin bilinçli bir şekilde yönlendirilmesi hem aile hem de akran ilişkilerinde çocuğa kazandırılması gereken bir özellik olduğu için bu testlerin rehberliği göz ardı edilmemelidir.

Klinik psikologlar ve terapistler tarafından bu amaçlara uygun, çocuklara uygulanabilecek birçok kişilik envanterleri mevcuttur. İşte içlerinden önemli kişilik testleri!

Rorschach Testi

Mürekkep lekesi testi olarak da bilinen bu test yalnızca çocuklara değil, genç ve yetişkinlere de uygulanan bir test. Kişinin bilinçaltını, kişilik yapısını ve ruhsal sürecini analiz etmek için kullanılmaktadır. Çocuklar duygusal işleyişini anlamak açısından önemli bir testtir.

Çocuklar İçin Algı Testi

3-10 yaş grubu arasındaki çocuklara uygulanan bir testtir. Çocukların kişilik potansiyellerini ve ebeveyn ilişkilerini ölçmek için uygulanır. Çocukların kardeşleriyle olan ilişkilerini de analiz eden bu test çocukların akran ilişkilerini çözmeyi amaçlayarak çocuğun sosyal ilişkilerinde başarılı bir birey olarak yetişmesine yardımcı olur.

Goodenough-Harris İnsan Resmi Çizme Testi

Bu test çocukların zihin gelişimini ölçmek amacıyla yapılır. Çocukların genel yetenek düzeylerini öğrenmek açısından ebeveynlere yardımcı olur. Zihin geriliği konusunda çocuklarla ilgili önemli bilgiler verebilmektedir. 4-14 yaş grubuna uygulanır.

Luisa Düss Testi

Sözel bir test olan Luisa Düss çocuklara bireysel olarak uygulanır. Yarım bırakılmış hikâyelerin çocuklar tarafından tamamlanması istenir. Psikanalitik ögeler içeren bu öykülere verilen tepkiler çocukların karakter yapılarının anlaşılmasına yardımcı olur. Çocuğun iç dünyasını anlamak adına önemli bir testtir.

Minnesota Çok Yönlü Kişilik Envanteri (MMPI)

16 yaş ve üzeri bireylerin psikolojik durumlarını tespit etmek için kullanılan bu test, kağıt-kalem testi olarak da bilinir. Klinik bir test olan MMPI bireylerin kişisel ve toplumsal uyumunu anlamayı amaçlayan bir testtir. Ergen ve yetişkinlere uygulanır.

Read More

Bir çeşit öğrenme bozukluğu, güçlüğü olarak tanımlayabileceğimiz disleksi, erken yaşlarda çocuklarda görülebilen bir problemdir. Fakat çoğu zaman çocuklar ilkokula gitmeye başladığında anlaşılır çünkü bu durum genellikle çocukların okuma ve yazmada sorun yaşamasıyla fark edilir. 

Disleksinin Belirtileri Nelerdir?

Disleksik bireyler harfleri ve sayıları kavramada, sağ-sol ayrımı yapmada, ayakkabı bağcıklarını bağlamada ve kıyafetlerinin düğmelerini iliklemede sorun yaşayabilirler. 

Dünya Sağlık Örgütü’ne göre dünya üzerindeki bölgelerde disleksinin görülme sıklığı yüzde 5 ile 15 arasında değişkenlik gösteriyor. (1) Bu yüzden disleksi, ailelerin karşılaşabileceği en yaygın öğrenme bozukluklarından bir tanesi. 

Bilim insanları henüz disleksinin nasıl meydana geldiği ile ilgili kesin bir bilgiye sahip değiller fakat hamilelikte alkol ve sigara kullanımının, doğum esnasında yaşanan problemlerin ve çocuğun büyüme döneminde kimyasal maddelere maruz kalmasının disleksinin nedeni olabileceğini belirtiyorlar. 

Nasıl Tedavi Edilir?

Peki disleksi nasıl tedavi edilmeli? Kesin bir tanısı olmadığından dolayı disleksinin tıbbi bir tedavisi mevcut değil. Bu yüzden daha çok çocukların karakterlerine ve yaşlarına uygun özel eğitimlerle tedavi edilmekte. Bu tedavide önemli olan; erken teşhis. Eğer erken teşhis edilebilirse disleksi çok kısa bir sürede çözüme kavuşturulabilecek bir öğrenme bozukluğudur. 

Bu süreçte ailelerin başvurabileceği kişiler psikologlar ve çocuk gelişim uzmanları olmalı. Disleksik bireylerin karakterlerine ve yaşlarına göre özel bir eğitim programı oluşturan bu kişiler, disleksik çocuklara hem eğitsel hem de psikolojik bir tedavi uyguluyorlar. Bu eğitimlerde yapılan aktivitelerle disleksik bireylerin pasif halde bulunan beyin hücreleri aktif hâle getirilebilir.

Bu özel eğitimin yanı sıra, ailelerin de yapması ve yapmaması gereken pek çok davranış mevcut. Öncelikle aileler çocuklarının sorunlarının farkında olmalılar ve onları arkadaşlarıyla kıyaslamamalılar. Aksi hâlde, disleksik bireylerde sıkça görülen özgüven eksikliği daha da artabilir. Anne ve babalar disleksik çocuklarının bulunduğu ortamdaki dağınık eşyaları düzenleyerek çocuklara daha basit yaşam alanları oluşturmalılar. Bu sayede bu çocuklardaki dikkat dağınıklığı en az seviyeye indirilebilir. Yine disleksik bireylerle konuşurken onlara basit cümleler kurulmalı ve her şey karmaşıklaştırmadan basitçe anlatılmalıdır. Disleksik bireylerin fiziksel enerjilerini atabilmeleri için aileleri onlara özgürce oyun oynayabilecekleri alanlar açmalıdır.  

Kaynakça: 

  1. https://www.medikalakademi.com.tr/disleksi-nedir-kimlerde-gorulur-nedenleri-belirtileri-ve-tedavisi/

http://www.disleksi.org/disleksi-nedenleri/ 

http://akademidisleksi.com/calisma-alanlarimiz/disleksi-tedavi-edilebilir-mi/ 

http://www.hurriyet.com.tr/gundem/disleksi-nedir-disleksi-tedavi-edilebilir-mi-40698782 

Read More

Dilimize bilinçli farkındalık olarak geçen Mindfulness kavramı, içinde bulunduğumuz anda gerçekleşen olaylara ve düşüncelere odaklanmak ve bu farkındalıkla olanı olduğu gibi kabul etmek anlamına gelir. Zihinden geçen düşünceleri görmek ve yargılamadan, tepki vermeden onlarla kalabilmek mindfulness eğitiminin temel amacıdır. Bu şekilde bakıldığında mindfulness eğitiminin iki boyutu olduğunu söyleyebiliriz. İlk aşama mevcut anın içindeki duyguları ve düşünceleri keşfetmek iken, ikinci aşamada fark ettiğimiz bu olguları kabullenerek onlara önyargısız tepki verebilmektir. Bu sebeple mindfulness eğitimi bilinçli farkındalık olarak açıklanır.

Mindfulness Eğitimi ile İç Huzurunuzu Koruyun!

Mindfulness kavramsal olarak açıklanabilse de daha çok deneyimsel bir olgudur. Çoğu insan günlük yaşantısında nasıl mental olarak daha sağlıklı hareket edeceğini bilir ancak uygulamada yeterli başarıyı gösteremez. Mindfulness insanın doğuştan sahip olduğu ancak sürekli düşünen zihinler sebebiyle zayıflamış olan bir yetenektir. Mindfulness eğitimi, bu yeteneğin çeşitli çalışma ve pratiklerle yeniden güçlendirilmesini sağlar. Tıpkı vücudumuzdaki bir kasın geliştirilmesi gibi mindfulness eğitimi ile güçlenen zihinler günlük hayatta olaylara ve durumlara karşı netlik kazanır. Böylece günlük yaşantımızı sürdürürken hayattaki amacımızı ve bizi etkileyebilecek derin olayları yakalama şansı elde ederiz. Bu sayede stresli durumları kontrol altına alabilir, zorluklar karşısında daha güçlü bir şekilde durarak huzurumuzu koruyabiliriz.

Stresli Anlar Nasıl Yönetilir?

Yapılan pratiklerle güçlenen mindfulness yeteneği sayesinde o anın içinde olma gücüyle zorluklarla daha iyi başa çıkabilirsiniz. Bitirmeye çalıştığınız bir işiniz olduğunu aynı zamanda bu işten sonra söz verdiğiniz arkadaşınızla buluşmaya gideceğinizi hayal edin. Zihniniz çabaladığınız bu iş, arkadaşınıza yetişmeye çalışma düşüncesi ve bunlardan belki daha küçük ama dikkat dağıtıcı birçok unsur arasında gidip geliyor. Mindfulness pratikleri size, bütün bunlara stresle negatif tepki vermektense o an içinde bulunduğunuz işe ve duruma odaklanmanız gerektiğini hatırlatıyor. Vücudunuzdaki stresin yarattığı kas kasılmaları ve nefes düzensizliği gibi fizyolojik etkilerden ziyade durumlara odaklanmanızı ve kontrolü elinize almanızı sağlıyor. Durumu kabulleniyor, fiziksel ve mental anlamda daha rahat bir kişiliğe bürünerek deneyiminizi yaşıyorsunuz. Dikkatinizi stresten alıp yeniden nefesinize, düşüncelerinize ve hislerinize yöneltiyorsunuz.

Herkes için Mindfulness!

Mindfulness eğitimi yalnızca günlük yaşamın stresini yönetmek isteyen kişiler için değil, farklı durumlardaki birçok insan için yararlı bir eğitimdir. Mindfulness alanında yapılan çalışmalar ve pratikler için kanser hastalarıyla, tükenmişlik sendromu yaşayan insanlarla, depresyon deneyimlemiş stabil durumdaki insanlarla, otistik çocuklarla ya da bağımlılarla çalışılmıştır. Ana sınıflarında, ergenlikte, erişkinlikte ve ebeveynlik, ilişki gibi birçok durumda Mindfulness temelli eğitim programları uygulanmaktadır. Bireyin dışarıdan bir desteğe ihtiyaç duymaksızın kendi kendisine yardım edebilmesi yaşamsal bir önem taşıdığından, bu farklı grupların her biri için mindfulness eğitimi büyük önem taşıyor.

Read More

Psikolojik, hormonsal ve fiziksel açıdan büyük bir değişim sürecinin yaşandığı ergenlik dönemi, insan yaşamının en önemli dönüm noktalarından biridir. Çocukluğun sonu yetişkinliğin ilk adımı sayılan ergenlik süreci psikolojide hem çalışma alanı hem de danışmanların ergenlerle olan ilişkileri bakımından kendine özgü yaklaşımları olan bir evredir.  

Bu süreçte ergenlerin ilgi alanları ve kişilik özelliklerinin doğru bir şekilde fark edilip ona göre gelecek planlamaları yapmak son derece önemlidir. Yetişkin olmaya hazırlanan bireylerin geleceklerini belirleyen önemli seçimlerden biri ise meslek seçimi ve kariyer planlaması yapmaktır. Bu noktada çocukların sağlıklı kararlar alabilmeleri için geçerli ve etkili sonuçlar veren yetenek ve ilgi testleri oldukça başarılı ölçütler olarak görülmektedir. Yazımızın devamında testlerin önemlerini ve işlevlerini inceleyebiliriz. 

1. Alan Seçimi ve Okul Başarısında Testlerin Önemi

Ergenlik dönemine denk gelen lise çağında hangi okulun tercih edileceği, hangi alan ve seçmeli derslerin alınacağı hem sınavlarda yakalanan başarı hem de kariyer belirlemede önemli rol oynamaktadır.  Yetenek ve ilgi testi, bireylerin sayısal veya sözel alanlardan hangisine yatkın olduğunu belirlemede kullanılarak doğru bir alan seçimi yapılmasını sağlamaktadır. Etkili öğrenmenin gerçekleşmesi ve okul başarısının artması adına bireylerin işitsel, görsel veya davranışsal öğrenme türlerinden hangisine yatkın olduklarının keşfedilmesi de testlerin bir diğer işlevidir.  

2. Meslek Seçiminde Yetenek ve İlgi Testlerinin İşlevleri

Bireylerin yeteneklerinin keşfedilmesi ve mesleki eğilimlerinin belirlenmesi stratejik yetenek yönetimi testi ile ölçülmektedir. Bu test sayesinde çocukların becerileri keşfedilerek ilgili oldukları alanlar saptanmaktadır. Bu durum üniversite seçiminde okul ve bölüm açısından doğru tercih yapılmasını ve bireylerin mutlu bir geleceğe sahip olmasına temel oluşturduğundan son derece mühimdir. Stratejik yetenek yönetimi testi ile ayrıca bireylerin güçlendirilmesi gereken yönlerinin tespit edilmesi de okul yaşamında başarıyı beraberinde getirmektedir. 

3. İlgi ve Yetenek Testlerinin Uygulanması ve Diğer Yansımaları

Genellikle 2 ile 2,5 saat arasında uygulanan testlerin sonuçları da 2 ila 3 hafta arasında açıklanmaktadır. Yapılan test sonucu değerlendirilmesi haricinde danışman eşliğinde yetenek ve ilgilerin odaklandığı noktaların keşfedilmesi doğru yönlendirmeler yapılmasını da sağlamakta. Testlerin uygulama ve analiz edilmesi sonucu devimsel, duyuşsal ve bilişsel becerilerin kazandırılması testin en büyük hedefi olup izleme yolu ile istenilen sonuca ulaşılmaktadır. Tüm bunlar ise ergenlik süreci ve uzun vadede başarılı bir hayatın temel taşlarını oluşturulmaktadır. 

Kaynaklar

Read More